Ziya Gökalp Hayatı? Ziya Gökalp, Osmanlı’nın yıkılma döneminde, Türkler’i birleştirmeyi hedefleyerek, Milliyetçilik ve Türkçülük konularındaki fikirlerini, edebiyatıyla kitlelere yaymaya çalışmasıyla tanınan, şair ve yazar. 23 Mart 1876’da, Diyarbakır ‘da dünyaya gelen Gökalp’in asıl ismi, Mehmet Ziya’ydı Babası yerel gazetede memur olarak çalışan Gökalp, eğitimine Diyarbakır’da başladı. aynı şehirde 1890’da Askeri Rüştiye’yi ve 1894’te de, Askeri idadi’yi bitirdi.
Ziya Gökalp Hayatı
Jön Türkler’den etkilenen ve ittihat ve Terakki Cemiyeti’ne katılan ve Diyarbakır Valisi Halit Bey’in yolsuzluklarına karşı mücadeleye girişen Gökalp, 1898’de arkadaşlarıyla birlikte okuduğu Fransızca kitapların zararlı okuduklarının öne sürülmesi ve muhalif eylemleri nedeniyle tutuklanarak, bir sene boyunca cezaevinde yattı.
Serbest bırakılmasının ardından, Zaptiye Nezareti altında bulundurulmak üzere, Diyarbakır’a sürgüne gönderilen Gökalp, 1908’e kadar, Diyarbakır’da bir süre memurluk yaptı. Bu dönemde, siyaset, felsefe ve tarih üstüne incelemeler yaparken, istibdat aleyhine, bazı gizli faaliyetlere de katılan Gökalp, bölgede güvenliği sağlamak için organize edilen, Hamidiye alaylarının başındaki Milli aşiret reisi ibrahim Paşa’nın adının karıştığı soygun ve baskın olayları karşısında halkı birlik olmaya çağırdı.
1905’te, halk 3 gün süreyle, telgrafhaneyi işgal ederek, ibrahim Paşa ve adamlarının cezalandırılması için saraya telgraflar çekti.
Avrupa ve Asya ülkeleri arasında önemli bir bağlantı noktası olan, telgrafhanenin basılması, olayın daha da büyümesine yol açtı ve yabancı ülkeler saraya baskı yapmaya başladı. Bu durum, istanbul’dan Diyarbakır’a konuyu araştırmak üzere bir soruşturma kurulu gönderilmesi sağladı.
Gelen inceleme kurulu sayesinde, Hamidiye alaylarının bir süre yolsuzluklara son vermesi sağlandıysa da, kısa sürede yeni olaylar yaşanınca, Ziya Gökalp ve arkadaşlarının liderliğindeki halk, tekrar telgrafhaneyi ele geçirdi.
Bu sefer, 11 gün süren bu ikinci işgal halkın kesin zaferiyle sonuçlandı ve neticede, 1907’de, hükümet, ibrahim Paşa ve alaylarını bölgeden uzaklaştırmak zorunda kaldı. Daha sonra bu olay, Gökalp’in ilk eseri olan, Şaki ibrahim Destanı’na konu oldu.
İkinci Meşrutiyet’in İlanından Sonra
Ziya Gökalpın kurduğu gizli cemiyetin yerini, ittihat ve Terakki Cemiyeti aldı. Cemiyetin Diyarbakır temsilcisi olan, daha sonra da, Peyman Gazetesi’ni çıkaran Gökalp, 1909’da, Selanik’te toplanan, ittihat ve Terakki Kongresi’ne, il temsilcisi olarak katıldı.
Kongreden bir sene sonra, örgütün Selanik’teki merkez yönetim kuruluna üye seçilen ve 1910’da kurulmasında liderlik yaptığı ittihat Terakki idadisi’nde, sosyoloji dersleri veren Ziya Gökalp, bu sırada, Yeni Lisan makaleleriyle, dil hakkındaki fikirleri içeren Genç Kalemler Dergisi’nin kadrosuna girerek, dergide yayınlanan, Türkçülük ve Türk Dili ile ilgili makale ve şiirleriyle, büyük ilgi uyandırdı. Gökalp, Yeni Felsefe, Rumeli gibi dergi ve gazetelerde de bu konularda çeşitli yazılar kaleme aldı.
1912’de, Ergani, Maden’den, Meclis-i Mebusan’a seçilerek, istanbul’a geri dönen ve Türk Ocağı’nın kurucuları arasında yer alan Gökalp, derneğe ait, Türk Yurdu, Halka Doğru, islam Mecmuası, Milli Tetebbular Mecmuası, iktisadiyat Mecmuası, içtimaiyat Mecmuası ve Yeni Mecmua gibi yayın organlarında yazılarına devam ederken, Darülfünun-u Osmani’de de sosyoloji dersleri verdi.
Birinci Dünya Savaşı’nda, Osmanlı yenilgisinin ardından tüm yetkilerine el konan Gökalp, 1919’da, ingilizler tarafından Malta Adası’na sürgüne gönderildi ve 1921’e kadar burada kaldı.
İki Yıllık Sürgün Döneminden Sonra
Diyarbakır’a geri dönen ve Küçük Mecmua’yı çıkaran Gökalp, 1923’te, Maarif Vekaleti Telif ve Tercüme Heyeti Başkanlığı’na tayin edilerek, Ankara’ya gitti. Aynı yıl, ikinci Dönem Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne, Diyarbakır temsilcisi olarak giren Ziya Gökalpin, Hakimiyeti Milliye, Yeni Gün, Cumhuriyet Gazetesi’nde makaleleri çıkıyordu.
Ziya Gökalp, 25 Ekim 1924 tarihinde, kısa süren bir hastalığın ardından, istanbul’da hayata veda etti Kızıl Elma 1914, Yeni Hayat 1918 ve Altın Işık 1923 adlarında üç kitapta, masal ve şiirlerini toplayan Gökalp’in, 1923’te yazdığı, Türk Töresi, Türkçülüğün Esasları ve Cumhuriyet Halk Partisi’nin programını değerlendirdiği, Doğru Yol gibi eserleri de bulunur.
Ölümünden Sonra
1926’da, Türk Medeniyet Tarihi ve Kürt Aşiretleri Hakkında Sosyolojik Tetkikler adlı iki eseri daha yayınlandı Yine ölümünden sonra, çeşitli gazete ve dergilerde çıkmış, Çınaraltı 1939, Fırka Nedir? 1947, Ziya Gökalp Diyor ki 1950, Ziya Gökalpin, neşredilmemiş yedi eseri ve aile mektupları 1956, Ziya Gökalpın, Yazarlık Hayatı 1956, 2 kitaplık Ziya Gökalp Külliyatı 1. kitap Şiirler ve Halk Masalları 1952, 2. kitap Limni ve Malta Mektupları 1965, Terbiyenin Sosyal ve Kültürel Temelleri 1973 gibi birçok yazı ve mektupları, düzenlenerek, kitaplarda toplandı.
Kendi sözleriyle o, şiir için değil şuur için çalışırdı. Fikirlerini satırlara dökmesinin sebebinin, halk hafızasında kalıplaşmış bazı sözlerin kalmasını sağlamak olduğunu ifade eden Gökalp, Türk edebiyatında sanatçılığından ve şairliğinden çok, fikir adamlığı yönüyle göze çarpan biriydi.
Şiirlerinde hece ölçüsüne değer veren Gökalp’in amacı, fikirlerini geniş kitlelere yaymak olduğundan, eserlerinde kullandığı dil sade ve doğaldı.
Türkleşmek, islamlaşmak, Muasırlaşmak sözüyle ifade ettiği, Türk kültür ve felsefesinin, Batı’nın bilimsel ve yenilikçi değerleriyle ve islam’ın ahlaki yapısıyla kaynaşıp, tamamlanmış ve temellerini, Emile Durkheim’in, düşünce bazında kurduğu, dayanışma içinde olan bir toplumsal birliğin oluşmasını arzulayan Gökalp, siyasi fikirlerini ve hedeflerini, çok sayıda makalede yazarak, milli edebiyatın kurulması ve gelişmesinde de etkin rol oynadı.