Ultra Ses Nedir
tarihler 14 nisan 1912 yi gösterirken titanic 1500 kişiden fazla yolcusu ve mürettebatıyla beraber bir deniz buzuluna çarpması sebebiyle batmıştı. işte o zamanlarda ingiliz richardson şöyle demişti acı bir ders eğer titanic içerisinde yüzen buzulların yerini bildiren bir alet olsaydı bu büyük facia olmazdı. böyle bir aleti muhakkak keşfetmek lazımdır. yarasalardan ilham alalım richardson haklı mıydı acaba? meseleye kader yönüyle eğilirsek gemide alet olsaydı batar mıydı batmaz mıydı bilemezdik ama yarasalardan ilham alalım sözü gayet mânidardır
yirmi birinci asra geçişe hazırlanan beşerle beraber insanımız da kâşiflerin birbirleriyle yarışmalarına şahit oluyor. eskilerimiz devirlerine göre rakiplerine karşı yeryüzünü bir üniversite kainatı da bir laboratuar haline getirdiklerinden bu yarışları başta götürüyorlardı. ya insanımız niçin bu yarışları sadece seyrediyorlar hiç düşündük mü bunu acaba kaşifler keşiflerini yaparlarken kâinat laboratuarındaki mahlükattan ilham alıyorlar. ya mahlûkat kimden ilham alıyor bunu da hiç düşündük mü acaba
su altında emisyon yapan ultra sesler gidip engelde yankılanacaklar ve yeniden gemiye dönerek aysbergin buzulun yönünü ve uzaklığını gösterecektir. âlimlerin hemen bu işe koyulmaları lazımdı.
bilginler on dokuzuncu asrın sonlarına doğru ultra seslerden faydalanmaya başlamışlardı. ingiliz fizikçisi galton hava basınçlı garip bir düdük keşfetmişti. bu düdük 25.000 devreli bir frekansa ulaşıyordu. 1900 yılında edelman adlı bir alman galtonun düdüğünü geliştirdi ve bu aleti 170.000 devirli frekans üzerinden öttürdü.
bu rekor 7 yıl sürdü. 1907 yılında altberg adında bir başka alman 340.000 sesli ultra sesler, elde etti. 1911 yılında ise neklefayef 400.000 devire ulaştı ve bu rekor uzun yıllar kırılamadı.
bu ultra-sesler ne demekti ve ne işe yarıyordu. pek çok kişi bunu uzun seneler merak etti. asrın beyin yapıcısı meraktan ilim neşet eder diyordu. öyle de işte bu meraktan dahi ilim neşet etmişti. ultra ses tırmık yaraları içindeki bir eli iyileştirmek balık sürülerini keşfetmek bir çelik parçasının dayanıklılığını kontrol etmek hava alanındaki sisi dağıtmak gibi insanlığın faydasına koştuğu halde kötü insanların eline geçince de topyekün insanlığı öldürmek gibi vahşiyane bir işe yarıyordu
paristeki hastanelerden bir hasta dupuytren hastalığı diye bir hastalığa yakalanmıştı. bu hastalık el ayası aponevrozunun çekilmesi toplanmasıdır. bu durumda parmaklar atmaca pençesine benzerler. hastanın elleri hemen hemen gergin ve derin bir ızdırab içerisinde hastanın eli bir su küvetinin içerisine koyulmuş küvetin içerisine kromlu büyük bir silindir oturtulmuş ve bu silindir de üzerinde kadranlar ve düğmeler bulunan madeni bir masaya bağlanmış
yanında duran doktor bakın diyor şimdi çok daha iyisiniz. size birşey söyleyeyim mi şu anda alet 960.000 titreşimle çalışıyor. iki-üç seans sonra iyileşeceksiniz. hasta alete büyük bir minnettarlık duygusuyla bakarken kendini her an kontrol eden milyonlarca mikroba karşı koruyan yada korunacak şekilde bir mekanizma ile mücehhez kılan hakiki sahibini sanatkarını unuttuysa şayet en büyük gafilliği yapmış demektir
kuzey denizinde anne marie adındaki son derece teknik aletlere sahip bir balıkçı ultra sesler sayesinde otuzuncu metrede ringa balığı sürüsünün kuzeye doğru yol aldığını biliyor ve ona göre ağını kullanıyordu.
büyük bir çelik fabrikasında şilep pervanesi olacak bir çeliğe mühendis aleti bağlıyor ve tamam diyor. sağlam bir çelik pervane olabilir diye ilave ediyordu.
makine sisle kaplı uçuş alanına girmiştir. 16 tekerlekli kocaman bir römork üzerinde parabolik bir reflektör makine yavaş yavaş piste doğru ilerlerken reflektör de mihveri üstünde dört bir yana dönüyor. bir kaç dakikada sisi dağıtıyordu ama personel kansızlık sağırlık gibi hastalıklara kapılıyordu. ve birkaç sene sonra da bu menfi tesirleri ortadan kaldırılıyordu.
işte bütün bu misallerde rolün en büyük kısmını ultra sesler, oynuyordu. bütün bu misallerde ultra sesin yaptığı işler onu biraz daha tanınır hale getirmektir
vaktiyle pythagorenin söylediği uzaydaki gezegenlerin seyyarelerin bir takım sesler çıkardığı fakat bizim bunu duyacak kulağa sahip olmadığımız hakikati ultra sesler sayesinde ispatlanmıştır. kulağımız 16.20.000 frekans arasını duyar
16 dan az frekanstaki seslere enfra sesler 20.000den yukarı frekanstaki seslere miper sesler denir. enfra ve miper seslerini duymayışımızın çok hikmetleri vardır. bu miper seslerde bir nevi ultra sestir işte bu özellik kainat laboratuarındaki yarasa ve yunus balığı gibi hayvanlar da vardır. ilim dünyası bunu uzun araştırmalardan sonra öğrenmiştir akılsız olan yarasa ve yunus balığı nereden öğrenmiştir yarasa ve yunus balıkları miper-sesler çıkararak önlerindeki engelleri anlarlar ve ona göre yol alırlar.
son yıllarda bu hayvanlardan ilham alınarak radarlar yapılmıştır. belki zamanın akışı içerisinde ultra seslerle çalışacak çamaşır makineleri buzdolapları arabalar v.s. keşfedilecektir ama bunları keşfeden niçin insanımız olmasın lakin şu andaki gibi bunu keşfetmek insanımıza nasip olmayacaktır.
ultra seslerin insanlığın zararına da kullanılabileceğini söylemiştik. geçmiş yıllarda bir büyük devletin ultra seslerle, işleyen büyük bir top keşfettiği haberi çıkmıştı. insanlık için korkunç bir haber böyle bir top kullanılırsa insanlar sinek gibi topyekun ölebileceklerdir insanlığın ölmemesi için topun bulunduğu devletin insanı eşref-i mahlüku tanıması lazımdır. ya top insanı bir makine olarak gören bir devletin elindeyse o zaman belki kıyamet deriz
ve bu keşifler yarışında rakiplerimizi icad edeceğimiz şeyleri insanlığın faydasına kullanabilmemiz geçebilmemiz için asrın beyin yapıcısının vicdanının ışığı dini ilimlerdir. aklın nuru medeniyet fenleridir. ikisinin birleşmesinden hakikat tecelli eder. mealindeki sözünü kendimize rehber kabul etmeli meraktan ilim neşet eder sözünü de unutmamalıyız