Site icon Nedir ve Nasıl

Türkiye Nedir

Türkiye Nedir

Türkiye Nedir? Türkiye Ne Demek? Türkiye Nedir Kısaca? Türkiye Ne Demektir? Türkiye Hakkında?

Türkiye, resmi adıyla Türkiye Cumhuriyeti, Türkiye Cumhuriyeti Kuzey yarımkürede, Avrupa ve asya kıtalarının kesişme noktasında bulunan bir ülkedir. Ülke topraklarının büyük bir bölümü Anadolu Yarımadasında, kalanı ise balkan Yarımadası’nın uzantısı olan Trakya’da bulunur. Ülkenin üç yanı Akdeniz, Karadeniz ve bu iki denizi birbirine bağlayan Boğazlar ile Marmara Denizi ve Ege Denizi ile çevrilidir. Komşuları Yunanistan, Bulgaristan, Gürcistan, Ermenistan, Azerbaycan Nahçıvan Özerk Bölgesi ile, iran, Irak ve Suriye’dir

Çağdaş Türkiye, Osmanlı Devleti’nin I. dünya Savaşı sonunda yıkılmasından sonra, Osmanlı’nın Türk nüfus çoğunluğuna sahip toprakları üzerinde kurulmuştur. 1923 yılında cumhuriyeti kuran Mustafa Kemal Atatürk, çağdaş Türk devletinin kurucu su olarak kabul edilir.

Birleşmiş milletler, Nato, Avrupa Konseyi ve islam Konferansı Örgütü Türkiyenin üye olduğu uluslararası örgütlerdendir. 3 ekim 2005 tarihinden itibaren Avrupa Birliği’ne tam üyelik için müzakerelere başlanmıştır. 2007 yılı itibariyle Türkiyede kişi başına düşen milli gelir 10.000 Amerikan Doları’na yaklaşmıştır.

Köken bilim Bilim adamları ve araştırmacılar Türkiye sözcüğünün italyanca’dan geldiğini kabul ederler. tarihçi ilber Ortaylı bir makalesinde Cenevizli ve Venedikli tüccar ve diplomatların, 12. yüz yılda, Türkiyeyi Turchia ve Turmenia olarak tanımladıklarını belirtir. Ayrıca, Türkiye adı ilk defa 1190’da bir yazılı kaynakta, haçlı Seferi vak’ayinamesinde geçmektedir. Abdulhaluk Çay ise Turchia tanımını çok daha gerilere götürür ve Turchia tabirine ilk defa 6. yüzyılda Bizans kaynaklarında rastlandığını belirtir ve şöyle der Bu tabir 9. ve 10. yüzyıllarda idil/Volga Nehri’nden Orta Avrupa’ya kadar uzanan saha için kullanılmıştır. Bu kullanımın Kafkasya bölgesinde Hazar Kağanlığı için Doğu Türkiyesi Arpad Hanedanı’nın kurduğu Macar Devleti için Batı Türkiyesi, şeklinde olduğunu ve aynı tabirin 12. yüzyıldan itibaren Anadolu için kullanıldığını belirtir. tarihte 13-14. yüzyıllarda Mısır Memlukları de Türkiye adını kullanmışlardı ed-devlet üt Türkiya 1250-1387. Batılılar, Turchia halkına hiçbir zaman Türkiyeli demeyip, Türk Turc demişlerdir

Osmanlı Devleti’nde, 19. yüzyıla kadar Türkiye adı kullanılmadı Devlet-i aliyye, Devlet-i osmaniye, Memalik-i Şahane, Diyar-ı Rum adları kullanıldı. Daha sonra, genç Osmanlılar arasında osmaniye yerine Türkistan, Türkeli, Türkili gibi adlar önerildiyse de, Orta Asya’da Türkistan adlı bir devlet olduğundan bu benimsenmedi. anayasada 1921 Türkiye adı yazıldı ve 1923’de Türkiye adı resmi olarak kabul edildi.

Osmanlı Devleti,Safevi Devleti Anadolu Türk Beylikleri Anadolu Selçuklu Devleti ilk Anadolu Türk Beylikleri ilhanlılar Harzemşahlar Selçuklular

Karahanlılar Uygurlar Göktürkler Büyük Hun Devleti Türkler ve Anadolu Ana maddeler Anadolu ve Büyük Timur imparatorluğu Anadolu Asya kıtasının güneybatı ucunda yer alan bir yarımadadır. Anadolu’nun diğer isimleri Ön Asya, Küçük Asya ve Asya Minör’dür. Küçük Asya tabiri, aynı anlama gelen Latince Asia Minor ve Yunanca Μικρά Ασία/Mikra Asia’dan türemiştir. Anadolu kelimesi Rumca’da yer alan doğu ve gün doğumu anlamlarına gelen ANatolia kelimesinden gelmektedir ve tarihi belgelerde bölge adı olarak kullanılmamıştır.

Bölge için Türkiye adının ilk olarak Roma-Cermen imparatoru Frederick Barbarossa 1123-1190 tarafından verildiği belirtilmektedir. Resmi kayıtlarda ise, 19. yüzyıl Büyük Britanya yazışmalarında geçer.

Anadolu’da Türk devletlerinden önce Bizans imparatorluğu vardı. Türkler Anadolu’ya geldiklerinde, Anadolu’da Peçenek Kıpçak-Oğuz gibi Türk boylarına mensup yoğun bir Türk kitlesi bulunuyordu. Bu Türkler, Bizans tarafından Anadolu’ya doğudan gelen akınlardan korunmak için yerleştirilmişti. Bunun dışında Anadolu’da salgın hastalıklar ve savaşlar yüzünden nüfusu gittikçe azalan Bizans ve Anadolu halkı bulunmaktaydı. ilber Ortaylı’ya göre Bizans halkı ile karışım başta din olmak üzere çeşitli sebeplerle hiç olmamış ya da en az seviyede olmuştur.

Anadolu medeniyetleri Hititler Asurlular Frigler Lidyalılar Urartular iyonyalılar Likyalılar Bizans medeniyeti Bizans’tan kalan terekenin sahibi Türkiye’dir Bizans’ın gerçek varisi de Türkiye’dir Selçuklular Ana maddeler Büyük Selçuklu Devleti ve Anadolu Selçuklu Devleti

Osmanlı imparatorluğu Ana maddeler Osmanlı imparatorluğu, ıslahat Fermanı ve Birinci Meşrutiyet Balkan Savaşları ve I. Dünya Savaşı Meclis-i Mebusan’ın açılışı, 1876Osmanlı Devleti, Devlet-i aliyye-i Osmaniyye ya da Osmanlı imparatorluğu 1299 senesinde şimdiki Türkiye Cumhuriyeti’nin Bilecik ilinin Söğüt ilçesinde, Anadolu Selçuklu Devleti zamanında Osman Bey tarafından Osmanlı Beyliği olarak kurulmuştur.

Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Ana maddeler Türkiye Cumhuriyeti tarihi, Anadolu ve Atatürk Türkiye Cumhuriyeti, Atatürk ve silah arkadaşları tarafından, istiklal Savaşı’nın kazanılması ile, 1. Dünya Savaşı’ndan yenik çıkmış ve savaşı kazanan devletlerce paylaşılmış Osmanlı imparatorluğu’nun Anadolu ve Trakya’da kalan toprakları üzerine kurulmuştur. istiklal Harbi, Misak-ı Milli sınırları içinde ülke bütünlüğünü korumak, milli egemenliğe dayalı, tam bağımsız yeni bir Türk devleti kurmak için tüm milletçe girişilen, çok cepheli bir savaştır.

Kurtuluş Savaşı’nda düşmana karşı koyan, ülkenin direniş örgütlenmeleri ve güçleri olan milli güçler, Osmanlı’nın son ordusu ile Kurtuluş Savaşı milis ve gönüllülerinden oluşan Kuvayı Milliye’dir.

Kuvayı Milliye, ülkenin dört bir yanının Yunan, ingiliz, Fransız, italyan birliklerince ele geçirildiği, Mondros Mütarekesi ile ülkeye ağır koşulların dayatıldığı, Osmanlı ordusunun silahlarının alınıp dağıtıldığı, her şeyin bitti sanıldığı günlerde, Milletin tepkisi olarak doğan bir halk direnişidir.

12 haziran 1919’da Havza’dan Amasya’ya gelen Mustafa Kemal Paşa buradan yayımladığı bildiri ile ülkenin içine düştüğü durumu açıklıkla saptıyor, çözümün bütün güçlerin birleşmesinden geçtiğini vurguluyordu. Mustafa Kemal Amasya’da Anadolu ve Rumeli’de kurulan Müdafaa-i hukuk Dernekleri’ni birleştirme, kongreler yaparak tüm milletin kesin kararına dayalı yeni bir yönetim kurma amacıyla amasya Tamimi’ni hazırlamıştır.

Bu tamim milli egemenliğe dayalı yeni Türk devletinin kurulması yolunda atılan ilk adımdır. Milletin teşkilatlandırma ve mücadele yöntemleri belirginleşmiştir. Milli Egemenlik ve milli bağımsızlık fikri ilk kez ortaya atılmıştır.

8 Temmuz’da istanbul’a görevinden ve askerlikten ayrıldığını bildirerek, Osmanlı Hükümeti ile tüm ilişkilerini sona erdiren Mustafa Kemal ertesi gün Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti erzurum Şubesi’nin başkanlığına seçildi. 23 Temmuz 1919’da Mustafa Kemal’in başkanlığında toplanan Erzurum Kongresi’nde alınan karar

Milli sınırlar içinde vatan bir bütündür, bölünemez Türkiye Büyük millet Meclisi’nin ilk üyeleriTürkiye Cumhuriyeti siyasi tarihi Milli direnişi oluşturmada ikinci büyük adım olan ve 411 Eylül 1919 tarihinde yapılan Sivas Kongresi’nde Mustafa Kemal Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin başkanı olarak seçilerek Milli Kurtuluş Savaşı’nın yetkili lideri haline gelmiştir.

27 Aralık 1919’da Ankara’ya gelen Mustafa Kemal Ankara’yı Anadolu’daki direniş hareketinin merkezi olarak seçmiştir. istanbul’un işgalinden üç gün sonra, Atatürk ünlü 19 mart 1920 tarihli bildiriyi yayımlayarak, olağanüstü yetkiler taşıyan bir meclisin Ankara’da toplanacağını bildirerek Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş temellerinin Ankara’da atılmasını sağladı.

Atatürk 21 Nisan’da yayımladığı ikinci bir bildiri ile, Meclis’in 23 nisan günü toplanacağını ve açılış töreninin nasıl yapılacağını duyurdu.

Tbmm, 24 Nisan 1920 günü yaptığı ikinci toplantısında Mustafa Kemal’i Atatürk, başkanlığa seçti. Mustafa Kemal, kendi öncülüğünde kurulan Tbmm’nin başkanlığını Cumhurbaşkanı seçildiği gün olan 29 Ekim 1923 tarihine kadar sürdürdü.

Ayrıca bakınız Türk Kurtuluş Savaşı, Türkiye Cumhuriyetinin ilanı, ve Türk Kurtuluş Savaşı kronolojisi Başlangıçta adı Halk Fırkası olan parti 1924 yılındaki kurultayda adını Cumhuriyet Halk Fırkası olarak değiştirdi. 1927 yılında Atatürk tarafından belirlenen, Cumhuriyetçilik, Halkçılık, Milliyetçilik, ve Laiklik ilkelerini tüzüğüne ekledi. 1935 yılındaki kurultayda daha önceki dört ilkeye Atatürk’ün kararıyla Devletçilik ve ‘Devrimcilik ilkeleri de eklenerek ilkeler altıya çıkarıldı ve partinin adı Cumhuriyet Halk Partisi oldu.

Türkiyedeki tek parti yönetiminin, bugünkü anlayış ve tanım çerçevesinde bir demokrasi olmadığı çok açıktır ancak o günlerin koşullarında tek partili cumhuriyet insan haklarına saygı ve özgürlük kriterleri açısından benzersiz bir yerdedir.

Doğu ve Orta Avrupa sağ ve sol diktatörlerin baskısı altında idi. Almanya’da Hitler italya’da Mussolini, ispanya’da Franko’nun faşist yönetimleri vardı. Fransa, Belçika ve isviçre’de kadınlar en temel insan haklarından biri olan siyasal haklardan yoksun bulunuyorlardı. Yani nüfusun yarısını oluşturan kadınların seçme ve seçilme özgürlükleri yoktu.

II. Dünya Savaşı’nın hemen ardından, gerek uluslararası siyasetteki gelişmeler, gerekse ülke içindeki yeni oluşumlar rejimin genel niteliğinde önemli değişiklikleri gündeme getirdi. Basında ve mecliste çok partili siyasal sistemi savunan bir anlayış oluştu. Buna CHP genel başkanı ve cumhurbaşkanı ismet inönü de yaptığı konuşmalarla destek verdi.

Türkiye Cumhuriyeti’nin Çok Partili Dönemi Ana madde Türkiye Cumhuriyetinin, Çok Partili Dönemi 1946 yılından itibaren Türk siyasi hayatının CHP dışında 2. bir partinin kurularak seçimlere çok partili olarak gidilmesi ile başlamıştır.

Çok partili hayat 1945 yılında Nuri Demirağ tarafından kurulan Milli Kalkınma Partisi ile başlamıştır. Ancak parti ismet inönü tarafından kapattırılmıştır. 7 Ocak 1946’da Dörtlü Takrir’e imza atanlar tarafından kurulan DP’nin parti genel başkanlığına Celal Bayar getirildi. DP, ekonomi ve siyasette liberal düzenlemeleri savunuyordu.

1950 genel seçimleri’nde Demokrat Parti galip olarak çıkmıştır. adnan Menderes liderliğindeki DP ilk başlarda çok popülerken 1950’lerin sonlarına doğru yaşanan Ekonomik sıkıntılar ve hükümetin antidemokratik uygulamaları nedeniyle sıkıntılı bir döneme girmiş ve 1960 yılında yapılan askeri darbe ile çok partili yaşam kesintiye uğramıştır. Darbe neticesinde dönemin cumhurbaşkanı Celal Bayar ve dönemin Başbakanı Adnan Menderes idama mahkûm edilmiş fakat baskılar neticesinde Celal Bayar’ın cezası müebbede çevrilirken, adnan Menderes, Hasan Polatkan, Fatin Rüştü Zorlu idam edilmişlerdir.

Yönetim biçimi Tbmm Ana madde Türkiye Cumhuriyeti’nin devlet yapısı Yönetim biçimi cumhuriyet olan Türkiye Cumhuriyeti, Mustafa Kemal önderliğinde 1923’te kurulmuştur. Resmi dili Türkçe’dir. Laik, demokratik, sosyal bir hukuk devleti yönetim anlayışı vardır. Kuvvetler ayrılığı esası vardır. Yasama işlerini Türkiye Büyük Millet Meclisi, yürütme işlerini Hükümet, yargı işlerini ise bağımsız mahkemeler yapar. Türkiyede 1923’te Cumhuriyetin ilanı ile devlet başkanı, cumhurbaşkanı sıfatını almıştır. Cumhurbaşkanı devletin başı ve başkomutandır. Bu sıfatla Türkiye Cumhuriyeti’ni ve Türk Milleti’nin birliğini temsil eder. Anayasanın uygulanmasını, devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını gözetir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Tbmm Kuruluş 23 nisan 1920. Türkiye Cumhuriyeti’nin yasama organıdır. Halk tarafından her 4 yılda bir yapılan seçimler ile belirlenen milletvekilleri, Tbmm çatısı altında yasama görevini yerine getirmek üzere kanunları belirler. Tbmm’ye 550 milletvekili seçilmektedir.

Türkiye Cumhuriyetinde yürütmenin başı olan başbakan, Bakanlar Kurulu’na başkanlık eder, hükümeti ve icraatlarını yönetir. Türkiye Cumhuriyeti’nde her 5 yılda bir genel seçimle oluşan Meclis tarafından Başbakan, 5 yıl süre ile seçilir.

Ayrıca bakınız Cumhurbaşkanı, Türkiye Büyük Millet Meclisi, ve Başbakan Cumhuriyet Halk Partisi CHP, 9 Eylül 1923’te Mustafa Kemal Atatürk tarafından kurulmuş olan, Türkiye’nin ilk siyasi partisidir. Atatürk zamanında merkezde bir çizgi takip ederken, çok partili düzene geçişle birlikte ortanın soluna doğru kaymıştır. 1927 yılında Cumhuriyetçilik, Halkçılık, Milliyetçilik, ve Laiklik ilkelerini tüzüğüne ekledi. 1935 yılındaki kurultayda daha önceki dört ilkeye Devletçilik ve ‘Devrimcilik ilkeleri de eklenerek ilkeler altıya çıkarıldı ve partinin adı Cumhuriyet Halk Fırkası oldu.

Ayrıca bakınız Türkiye Cumhuriyeti’nin Tek Partili Dönemi ve Türkiye Cumhuriyeti’nin Çok Partili Dönemi Dış politika Türk devleti, lozan Antlaşması’nı Birinci Dünya Savaşı’nın galip devletleri ile eşit koşullarda imzalamış ve milletlerarası alanda, bağımsız bir devlet olarak yerini almıştır.

Atatürk Döneminde dış politikalar Atatürk Yurtta Sulh, Cihanda Sulh sözü ile uluslararası ilişkilerde Türkiye Cumhuriyeti’nin resmi politikasının ne olacağını tüm dünyaya belirtmiştir. Atatürk barışçıl ancak Türk Milleti’nin çıkarını gözeten bir dış politika izlemiş ve bunun için döneminde bölge eksenli oluşumlar sağlamaya çalışmıştır. Bunla hem ülkenin hem ekonomik ve siyasi açıdan Türkiye için önemli olan bölge ülkelerinin her alanda işbirliği yapmasını sağlayarak Batılı ülkelerin uygulamaya çalıştığı dış etkiyi kırmayı amaçlamıştır.

Türkiye ve milletler Cemiyeti Türkiye, Milletler Cemiyeti’nin kurucu üyesidir. Sadabat Paktı Mustafa Kemal, ölümünden bir yıl önce 8 Temmuz 1937’de gerçekleştirdiği Sadabat Paktı ile Ortadoğu ve Kafkaslar’da iran’ı kendisine asıl muhatap olarak görmüş iran ile Türkiyenin, bölgesel işbirliği ve ortaklık antlaşması olarak Sadabat Paktı’nın imzalanmasını gerçekleştirmiştir.Türkiye, iran, Afganistan ve daha sonra Irak’ın katılmıştır. Sadabat Paktı, 2.Dünya Savaşı sonrasında hukûken yürürlükte kalmıştır ama Atatürk sonrasında unutulmuştur.

Balkan Antantı 1934 de yapılan Üçüncü Balkan Konferansı’ ı sonucu ortaya çıkan Antant ile birlikte, taraflardan biri Balkanlı olmayan bir devlet tarafından saldırıya uğrar ve bir Balkan devleti de saldırgana yardım ederse, diğer tarafların bu Balkanlı saldırgana karşı birlikte savaşa gireceklerine dair gizli bir protokol de imzalanmıştı.

Atatürk’ün SSCB ile ilgili öngörüsü ve Türk Dünyası 1990 yılında Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla Kazakistan, Türkmenistan, Kırgızistan, Özbekistan, Azerbaycan Cumhuriyetleri ortaya çıkmıştır. Rusya Federasyonu içerisinde ise Tataristan, Başkurdistan, Çuvaşistan, Saha Yakudistan, Tuva, Altay, Hakasya, Dağıstan, Taymir, Karaçay ve Balkar Özerk Cumhuriyetleri tesis edilmiştir. Moldova’da Gagauzya, Ukrayna’da Kırım Özerk Cumhuriyeti kurulmuştur. Çin Halk Cumhuriyeti’nde ise Doğu Türkistan özerk yapıya sahiptir. Türk Dünyası 250 milyonu bulan nüfu suyla Türkiye’nin sorumluluğu altındadır. Çünkü bu Atatürkün vasiyetidir

Bugün Sovyetler Birliği dostumuzdur, müttefikimizdir. Bu dostluğa ihtiyacımız vardır. Fakat yarın ne olacağını kimse bugünden kestiremez. Tıpkı Osmanlı gibi, tıpkı Avusturya-Macaristan gibi parçalanabilir, ufalanabilir.Bugün elinde sımsıkı tuttuğu milletler avuçlarından kaçabilirler. Dünya yeni bir dengeye ulaşabilir. işte o zaman Türkiye ne yapacağını bilmelidir. Bizim dostumuzun idaresinde dili bir, inancı bir, özü bir kardeşlerimiz vardır. Onlara sahip çıkmaya hazır olmalıyız. Hazır olmak yalnız o günü susup beklemek değildir. Hazırlanmak lazımdır. Milletler buna nasıl hazırlanır? Manevi köprüleri sağlam tutarak. dil bir köprüdür… inanç bir köprüdür… tarih bir köprüdür… Köklerimize inmeli ve olayların böldüğü tarihimiz içinde bütünleşmeliyiz. Onların soydaş Türk kardeşlerimizin bize yaklaşmasını beklememeliyiz. Bizim onlara yaklaşmamız gereklidir.

demiş ve bu öngörüsü ülkelerin tarihleri açısından kısa sayılabilecek bir süre sonra gerçekleşmiştir. Atatürk’ün bu hususta bir başka vecizesi ise şöyledir

Türk Birliği’nin bir gün hakikat olacağına inancım vardır. Ben görmesem bile gözlerimi dünyaya onun rüyaları içinde kapayacağım. Türk Birliği’ne inanıyorum. Onu görüyorum. Yarının tarihi yeni fasıllarını Türk Birliği ile açacak. Dünya sükununu bu fasıllar içinde bulacaktır. Türklüğün varlığı bu köhne aleme yeni ufuklar açacak. Güneş ne demek, ufuk ne demek, o zaman görülecek. Hayatta yegane varlığım ve servetim Türk olarak doğmamdır. ”

Atatürk Sonrası dış politika Türkiye ve çevresi Birleşmiş Milletler, nato ve AB Türkiye 1952’den beri Nato üyesidir.Ana madde Türkiye ve avrupa birliği kronolojisi Birleşmiş Milletler, Türkiye’nin aralarında bulunduğu 51 ülkenin katılımıyla 24 Ekim 1945 tarihinde kurulmuştur. Katılın ülke sayısı zamanla artarak günümüzde bu sayı 190’ı geçmiştir. Türkiye, Birleşmiş Milletler’e ilk üye olan ülkelerden biridir ve Birleşmiş Milletler ile Kore, Somali, Bosna, Filistin ve Afganistana asker göndermiştir. Son olarak da Lübnan’a asker gönderme kararı almıştır.

9 Nisan 1949’da Washington Antlaşması ile kurulan Nato bir kolektif savunma örgütü olarak bilinmektedir. Kurucu antlaşmanın özellikle 3., 4., ve 5. maddeleri önemlidir. Bu maddelerle üye ülkeler, ortak savunma için yeteneklerini geliştirmeye, herhangi bir üyenin toprak bütünlüğü, siyasi bağımsızlık ve güvenliği tehlikede olduğunda bir araya gelmeyi ve herhangi birine saldırıldığında bu saldırıya hepsine karşı yapılmış bir saldırı olarak kabul etmeyi taahhüt etmişlerdir.

Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki ilişki 40 yılı aşkın bir süreye dayanır. Avrupa Ekonomik Topluluğu olarak kurulduğu yıllarda, ortaklık için başvuran Türkiye, zaman zaman duraklayan ve zorlukla ilerleyen bu ilişkiyi, müzakere aşamasına kadar sürdürmüştür.

Türkiye ve Avrupa Birliği Avrupa BirliğiDP, 31 temmuz 1959’da AET’ye ortak üye olmak için topluluk konseyine başvurdu. 27 Mayıs 1960 askeri müdahalesi ve Menderes, Zorlu, Polatkan’ın idamları üzerine Fransa cumhurbaşkanı Charles De Gaulle, Türkiye’nin üyeliğinin dondurulmasını istemiştir. at ile görüşmeler Eylül 1959-Ekim 1960’da istişari olarak başladı. Askeri darbe yüzünden görüşmeler 1960’a kadar kesildi. Türkiye, gümrük birliği hedefiyle görüşmelerde yer aldı. 1963’e kadar görüşmeler yapıldı. 12 Eylül 1963’de ankara Anlaşması imzalandı, gümrük birliğine dayalı ve ortak üye olan Türkiye’nin tam üyeliğini amaçlayan anlaşma idi. 22 Temmuz 1970’de Katma Protokol imzalandı. Türkiye 25 Aralık 1976’da tek taraflı kararla bütün yükümlülüklerini dondurdu. 21 Eylül 1979’da iki taraf, ilişkileri 5 yıllığına dondurdu. 6 Şubat 1980’de dışişleri bakanı Hayrettin Erkmen, Türkiye’nin tam üyelik için başvuruda bulunacağını açıkladı. Ancak, 12 Eylül 1980’deki askeri darbe ile ilişkiler 6 yıl daha donduruldu

Türk parlamenterlerin üyelikleri düşürüldü. Avrupa, Türkiye’den demokrasiye dönüş takvimi uygulamasını istedi. 1986’da ilişkiler tekrar başlatıldı. 1987’de uyum anlaşması yapıldı. 18 Aralık 1989’da AT Komisyonu Türkiye’nin tam üyelik başvurusu hakkındaki görüşünü açıklamış, topluluğun 1992’den önce yeni üye kabul etmeyeceğini belirtmiştir. 21 Ocak 1992’de iki taraf arasında teknik işbirliği programı imzalandı. 21 Ocak 1992’de çalışma programı Ankara’da imzalandı. 6 Mart 1995’de ortaklık konseyi kararında AB’ye Türkiye’nin gümrük birliği temelinde katılması AP’nin onay sürecine bağlandı. 2003 yılında Türkiye ile üyelik görüşmeleri başladı, ancak ucu açıklık ve hazmetme kapasitesi şartları konuldu, üyelik müzakere başlıkları 2005’de donduruldu. Papa ve Fransa, Almanya gibi kurucu üyelerin liderleri Türkiye’nin AB’ye girmesinin imkansızlığını açıkladılar.

Kıbrıs Barış Harekatı Ana madde Kıbrıs Barış Harekatı Kıbrıs Barış Harekatı, 20 Temmuz 1974 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti Devleti Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Garanti Anlaşması’nın III. maddesine istinaden gerçekleştirdiği askeri harekatın adıdır.

1878’de Rusya karşısında zor durumda kalan Osmanlı Devleti, Kıbrıs’ın yönetimini geçici olarak ingiltere’ye verdi. Birinci Dünya Savaşı’nda da ingiltere, Kıbrıs’a el koydu. 1950’lerin sonlarında bağımsızlık hareketi başladı ve uluslararası anlaşmalara dayanan bir Türk-Rum Ortak Devleti kuruldu. Fakat Rumlar Kıbrıs ürkleri’nin kazanılmış haklarını ellerinden alma ve Kıbrıs’ın tüm yönetimine el koyma yoluna gittiler. Böylece uluslararası anlaşmaları ve Anayasayı çiğnediler. Cumhurbaşkanı III.Makarios 1963 yılında devletin kuruluş antlaşmalarını tek taraflı olarak fessetiğini açıkladı. Böylece Kıbrıs Cumhuriyeti tarih sahnesinden çekilmiş oldu. Fakat amaç Türkleri adadan uzaklaştırıp Enosis’i yani adayı Yunanistan’a ilhak etmekti. Türklere ve Türk köylerine yapılan saldırılar sonucu birçok insan hayatını kaybetti ve binlerce insan göç etmek durumunda kaldı.

15 Temmuz 1974’de Yunaistan’da da darbe yapan cunta tarafından gerçekleşen darbe ile Makarios koltuğundan indirilerek iktidara el konuldu ve geçici bir süre için Nikos Samson Cumhurbaşkanlığı’na getirildi. Amaç olan Eneosis çalışmaları nedeni ile Türkiye garantörlük hakkını kullanarak 20 Temmuz 1974 tarihinde adaya müdahale etti.

Türk kuvvetleri 22 Temmuz’da Girne’yi ele geçirdi. Türk paraşütçüleri Kıbrıs’ın başkenti Lefkoşa’nın Türk kesimine indi. Yunan birliklerinin Ada’da garantör olarak bulunan Türk birliğine saldırması ise, çarpışmaların Ada geneline yayılmasına neden oldu. 22 Temmuz akşamı Türkiye, BM Güvenlik Konseyi’nin ateşkes kararını kabul etti. Türk müdahalesi sonucu Yunanistan’daki cunta idaresi ve Kıbrıs Nikos Sampson Hükûmeti de yıkılmıştır.

Ancak 8 Ağustos’ta II. Cenevre Konferansı’nın yapılmakta olduğu zamanda Türklerin ‘iyi niyet jesti’ olarak Limasol ve Larnaka civarında bir miktar köyü boşaltmış olmalarına rağmen, Milli Muhafız Alayı ve EOKA-B işgal ettikleri yerleri tahliye etmedikleri gibi ellerindeki esirleri de serbest bırakmamışlardır.

Türkiye, Rum-Yunan hükûmetleriyle anlaşmanın mümkün olmadığı kararına vararak 14 Ağustos’ta başlayıp 16 Ağustos’ta sona eren üç günlük II. Barış Harekatını gerçekleştirdi. Apar topar ülkeye dönen Başbakan Bülent Ecevit, Milli Selamet Partisi kanadına ateşkesi kabul etmemeleri halinde hükümetin bozulacağını ifade etti. Bu ateşkes ile Erbakan’ın planı hayata geçmemiş oldu. Harekat neticesinde bir taraftan Magosa’ya diğer taraftan Lefke’ye varılarak Türk tarafının sınırları çizildi. iki harekatta toplam 498 Türk askeri, 70 Kıbrıslı Mücahit ve 270 Kıbrıs Türk’ü şehit oldu.

Türk ordusunun kuruluş tarihi, Mete Han’ın M.Ö. 209’da düzenli orduya geçtiği tarih olarak alınır. Orta Asya’da başlayan uzun öykü, büyük göçlerin neden olduğu hareketlilikle tüm ana karalara yayılmıştı. Doğuda, Hun, göktürk ve Uygur devletleri, Batıda ise 1040 yılında Oğuz kökenli Türklerin kurduğu başka bir Türk devleti Selçuklu imparatorluğu, Türkleri dünyaya tanıtmış oldu.

Türk Silahlı Kuvvetleri nin personel mevcudu 850,000’dir.ilgili yasalara göre görevi 2000’li yıllarda, yeni güvenlik sorunlarına ve sorunlara uygun şekilde tepki göstermek, belirsizliklere karşı hazır olmak, iç ve dış tehdit ve risklere karşı ülkenin güvenliğini sağlayabilmek için

Türkiye’de her 20 yaşına gelen Türk genci askere alınır. Eğer 20 yaşına geldiği vakit okuluna devam ediyorsa askerliğini erteletir. En az 4 yıllık yüksek okul mezunları kısa dönem askerlik yaparlar.

Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye Halkı’na Türk milleti denir şeklinde açıklamaktadır Uzaydan TürkiyeBugünkü Türk Milleti’nin temelleri, 20. yüzyılda gerileyen ve toprak kaybeden Osmanlı’nın kendini tanımlamasıyla ortaya çıkmıştır. 1912-13 yılında kaybedilen Balkan Savaşları sonunda Balkanlar’dan Anadolu’ya göçenlerle Türklük şuurunun gelişmesi, Türk Milleti’nin oluşmasında ilk olgudur. 1915’deki Çanakkale Savaşı ile de bugünkü Türk Milleti’nin karakteristik özellikleri ortaya çıkmıştır. Çanakkale Savaşı Türk Milleti’nin ne olduğunu özetleyen ikinci olgudur. Çanakkale’den sonra Kurtuluş Savaşı’nın kazanılması Türk Milletinin tanımlanmasında üçüncü olgudur.

Amerikalı Türkolog Carter V. Findley, Dünya Tarihinde Türkler adlı eserinde, bugünkü Anadolu Türkleri’ni Orta Asya steplerinde başlayan ve Ankara’da son bulan bir otobüs yolculuğuna benzetir. Otobüs Ankara’ya gelene kadar pekçok ara durakta durmuş ve bu ara duraklarda yolcuların kimileri inmiş ya da bazı yeni yolcular binmiş. Bu duraklarda Türkler pekçok kültürel etkileşime girmişler, yeni dinler tanımışlar fakat en önemli mirasları olan Türkçe’yi korumayı başarabilmişlerdir. türkçe, Anadolu Türkleri’nin ve Milleti’nin anlamlandırılmasında temel etkenlerin başında gelmektedir. ikincisi otobüs pekçok durakta durmuş olsa da Orta Asya’da kurulan medeniyetin getirdiği sağlam kültürel birikim ve miras, kimliklerini korumak için dayanak olmuştur.

Türk Milleti’nin temel yapı taşını Orta Asya Türk kültürü oluşturur. Bunun yanında Anadolu’dan kaynaklanan medeniyetler ile islamın getirdiği medeniyetler de Türk Milleti içinde kendine yer edinmiştir.

Sanıldığı aksine Türk milliyetçiliği, dünya’da en son gelişen milliyetçilik hareketlerinden birisidir. Türk milliyetçiliği Balkanlardaki ayrışmalar sonucunda ancak 20. yüzyılda kendini tanımlamaya başlamıştır. Türk edebiyatında, Türk tiyatrosunda, Türk sanat eserlerinde Batı’da olduğu gibi aşırı milliyetçi duygular, yapılanmalar görülmez. Osmanlı’dan gelen paylaşma sentezi ön plandadır.

ırkçılık veya herhangi bir unsurun diğerlerine baskı yapması anayasanın kesin hükümleriyle yasaklanmış olduğu gibi, halkta da, pek çok Batı toplumunun aksine, ırkçılık eğilimi ve alışkanlığı bulunmaz.

Türkiyede yaşayan herkes etnik kimliğine bakılmaksızın Türk vatandaşıdır. Türk milleti ve devleti ayrılmaz bir bütündür. Herkesin etnik kimliğine saygı duyulur

Exit mobile version