Ömer Seyfettin Kaşağı Kitabının Özeti? Kitabın konusu kardeşine iftira atıp, onun ölümünden sonra vicdan acabıyla yanıp tutuşan bir çocuğun dramı anlatılmaktadır. Kitabın özeti annesi, istanbula gittiği için kendisinden bir yaş küçük olan kardeşi hasanla artık dadaruhun yanından hiç ayrılmaz. Bu, babasının seyisi, yaşlı bir adamdır. En sevdikleri şey atlardır. Dadaruhla birlikte onları suya götürmek, çıplak sırtlarına binmek, onlar için çok evklidir. Torbalara arpa koymak, yemliklere ot doldurmak, gübreleri kaldırmak eğlenceli bir oyundan daha çok hoşlarına gider. Dadaruh eline kaşağıyı alıp işe başladı mı, tıkı tık tıkı tık tıpkı bir saat gibi yerinde duramaz, bunu gören küçük çocuk ben de yapacağım diye tutturur.
Ömer Seyfettin Kaşağı Kitabının Özeti
O vakit dadaruh, onu tosunun sırtına koyar, eline kaşağıyı verir. Hadi yap der bu demir gereci hayvanın üstüne sürter, ama o uyumlu tıkırtıyı çıkaramazdı. Her sabah ahıra gelir gelmez dadaruh, tımarı ben yapacağım, der. Ama adam izin vermez. Ancak boyu at kadar olunca yapabileceğini söyler. Boyu atın karnına bile varmıyordu. Oysa en keyifli, en eğlenceli şey buydu. Sanki kaşağının düzenli tıkırtısı tosunun hoşuna gidiyor, kulaklarını kısıyor, kuyruğunu kocaman bir püskül gibi sallıyordu. Tam tımar biteceğine yakın huysuzlanır, o zaman dadaruh, höyt diye sağrısına bir tokat indirir, sonra öteki atları tımara başlardı. Bir gün yalnız başına kalır. Hasanla dadaruh dere kenarına inmişlerdi. İçimde bir tımar etmek hırsı uyanır. Kaşağıyı arar, bulamaz. Annesinin bir hafta önce istanbuldan gönderdiği armağanlar içinden çıkan fakfon kaşağı, pırıl pırıl parlıyordu. Hemen alıp, tosunun yanına koşar, karnına sürtmek ister fakat rahat durmaz.
Sanırım acıtıyor diye düşünür gümüş gibi parlayan bu güzel kaşağının dişlerine bakar. Çok keskin, çok sivridir. Biraz köreltmek için duvarın taşlarına sürtmeye başlar. Dişleri bozulunca yeniden dener. Gene atların hiçbiri durmaz ve kızar. Öfkesini sanki kaşağıdan çıkarmak ister.
On adım ilerdeki çeşmeye koşar. Kaşağıyı yalağın taşına koyup yerden kaldırabildiği en ağır bir taş bularak üstüne hızlı hızlı indirmeye başlar. İstanbuldan gelen, üstelik dadaruhun kullanmaya kıyamadığı bu güzel kaşağıyı ezip, parçalar. Sonra yalağın içine atar. babası çeşmeye bakarken, yalağın içinde kırılmış kaşağıyı görüra dadaruha yanına çağırınca çok korkar. Dadaruh şaşırır, kırılmış kaşağı ortaya çıkınca, babası bunu kimin yaptığını sorar. Dadaruh, bilmiyorum, der babasının gözleri ona döner, daha bir şey sormadan, çocuk kaşağıyı kardeşi hasanın kırdığını söyler. Dadaruh uyurken odaya girdi. Sandıktan aldı. Sonra yalağın taşında ezdi der.
Babası hasanı çağırır bu kaşağıyı niye kırdın diye sorar hasan, dadaruhun elinde duran alete şaşkın şaşkın baktıp, sarı saçlı başını sarsarak, ben kırmadım, der doğru söyle, darılmayacağım. Yalan çok kötüdür, der babası. Hasan inkarda direnir. Baba öfkelenir. Üzerine yürür utanmaz yalancı diye yüzüne bir tokat indirir.
Götür bunu eve sakın bunu bir daha buraya sokma. Hep pervinle otursun diye haykırır artık ahırda hep yalnız oynar. Hasan eve hapsedilir. Annesi geldikten sonra da bağışlanmaz. Annesi onun iftira atabileceğine hiç ihtimal vermez.
Ertesi yıl annesi, yazın gene istanbula gider. Hasana ahır hala yasaktır. Bir gün birdenbire hastalandı. Doktor kuşpalazı der babası yatağın başucundan hiç ayrılmaz. Hizmetçi kardeşinin öleceğini söyler ve çocuk ağlamaya başlar. Gece uyuyamaz, uykuya dalar dalmaz hasanın hayali gözünün önüne gelir iftiracı iftiracı diye karşısında ağlar. Pervini uyandırır. Hasanın yanına gitmek istediğini ve babasına bir şey söylemek istediğini söyler. Yarın söylersin, der. Sabaha kadar gene gözlerini kapayamaz. Hava henüz ağarırken pervini uyandırır. Ama zavallı suçsuz kardeşi, o gece ölmüştür.
Kitabın Ana Fikri
Yalan söylemek kötü bir alışkanlıktır. Kitaptaki olayların ve şahısları değerlendirilmesi büyük çocuk hasanın abisidir. Babasından çok korkar, atları çok sever, hasan küçük kardeştir. O da babasından çok korkar ve atları çok sever. Geçirdiği hastalık ölümüne sebep olur.
Dadaruh evin seyisidir. Bütün zamanını atlarla geçirmekyen çok zevk alır. İki çocuğu da çok sever pervin evin hizmetçisidir. çok yumuşak kalplidir ve herşeyi açıkça söyler.bir o kadar da sulugözdür baba çocuklarının üzerinde büyük bir otorite sahibidir. Çocukları onu çok sever ama ondan çok korkarlar. Kitap hakkında şahsi görüşler yazar olayları ve yer betimlemelerini çok güzel ve yerinde yapmıştır. Akıcılığı sağlamış, okuyucuyu sıkmadan akıcı bir şekilde okuyabilmesi için bütün imkan ve kabiliyetlerini sergilemiştir.
Yazar Hakkında Kısa Bilgi
Ömer seyfettin, yazı ve öyküleriyle dilde sadeleşme hareketinin öncülüğünü yaparak yeni bir edebiyat akımının oluşumunu sağlayıp, türk öykücülüğünde kısa öykü türünün dil, anlatım tekniği ile tematik yönden ilk özgün örneklerini vermiştir. Aynı zamanda ulusal edebiyat akımını başlatan yazarlardan olan ömer seyfettin 28 şubat 1884’te gönende doğdu. Öğrenimine, dört yaşında iken, gönen mahalle mektebinde başladı.
Ailesiyle birlikte istanbula gelince 1892, ilköğrenimini özel bir okul olan aksaraydaki mekteb-i osmanida sürdürdü. Babasının isteği üzerine, eyüp baytar rüştiyesinin subay çocuklarına özgü bölümüne yatılı olarak yazıldı 1893. Buradaki eğitiminden sonra 1896, edirne askeri idadisini 1900 ve istanbul mekteb-i harbiyeyi bitirdi. 22 Ağustos 1903te piyade teğmeni rütbesiyle mezun oldu.
Ziya gökalp ve arkadaşlarının çıkardıkları genç kalemler dergisinin kadrosuna katıldı. Balkan savaşının başlaması üzerine, yeniden orduya çağrıldı 14 eylül 1914. Kısa bir süre türk sözü dergisinin başyazarlığını yaptılan calibe hanımla evlendi 1915. eylül 1918de eşinden ayrıldı. 6 Mart 1920’de kaldırıldığı haydarpaşa hastanesinde şeker hastalığından öldü. Kadıköy kuşdilindeki mahmut baba türbesi mezarlığına gömüldü. 1939’da, Kemikleri zincirli kuyu mezarlığındaki asri mezarlıka taşındı.
Eserleri romanları yaşadığı yıllarda yayınlanan üç romanı ashab-ı kehfimiz, efruz bey, yalnız efe, 1919 onun bu alanda yarım kalmış denemeleri olarak sayılır.
Fantezi roman olarak nitelendirilen efruz beya 1908’den mütareke yıllarına kadarki süreci, aydın kişilerin eleştirisi ekseninde yansıtır. Dönemin aydın hastalıklarını, siyasi akımların yanlış yönsemelerini toplumsal eleştiri bağlamında, yeni bir roman tekniğiyle verir.
Yarın kalan romanı yalnız efe, destansı bir nitelik taşır konusunu bir halk menkıbesinden almıştır. Dönemin toplumsal ortamında, yapılan haksızlıklara başkaldırarak silahlanıp dağa çıkan kız kahramanyalnız efenin kişiliğinde türk halkanın direnme gücünü göstermeye çalışmıştır.
yapıtları öykü harem, u.ö 1918 a yüksek ökçeler, ö.s., 1923 a gizli mabet, ö.s., 1923a bahar ve kelebekler, ö.s., 1927 bütün eserleri, temalarına göre bir araya getirilen basım efruz bey, 1970 a kahramanlar, 1970 a bomba, 1970 a harem, 1970a yüksek ökçeler, 1970 a yüzakı, 1970a yalnız efe, 1970a falaka, 1970a aşk dalgası, 1970a beyaz lale, 1970a gizli mabet, 1970. Kaynak: Ömer Seyfettin Kaşağı Kitabının Özeti?