Mecelle Nedir
Osmanlı imparatorluğunda Gülhane Hattı ile açılan devrin en önemli kanunu. Asıl adı Mecelle-i Ahkam-i Adliye dir. Ahmet Cevdet Paşanın başkanlığında bir heyet tarafından yedi yıllık bir çalışma sonucu hazırlanan Mecelle`nin bugünkü anlamı Medeni Kanun dur. Mecelle, icar, kefalet, büyuğ, havale, rehin, emanet, hibe, gasp ve itlaf, hacir ikrah-şuf`a, enva-ı şüvket, vekalet sulh ve ibra, ikrar, dava, beyyinat ve kahlif-kaza kitaplarım teşkül eden 1851 maddede toplanmıştı. Esaslarının çoğu islam dinine ve Hanefi mezhebine uygundur.
1926 yılında Medeni Kanunun kabul edilmesiyle yürürlükten kaldırılmıştır.
Mecelle’nin Konuları
99 genel hukuk ilkesini içeren giriş bölümünden sonra Mecelle şu konulara değinir Büyu’ heeeicar (kira), Kefalet, Havale, Rehin, Emanet, Hibe, Gasp ve itlaf, Hacir, ikrah ve Şuf’a, Enva-ı Şirket (ortaklık çeşitleri), Vekalet, Sulh ve ibra, ikrar (borcu kabul etme), Dava, Beyyinat ve Tahlif (kanıt ve delil), Kaza (yargı).
Mecelle’nin Hazırlanması
1868’de sadrazam ali Paşa Sultan Abdülaziz’e sunduğu ünlü reform tasarısında Fransız Medeni Kanunu’nun aynen çevirilerek benimsenmesini önermiş, hatta çeviri için bir komisyon kurulmuştu. Ancak aynı yıl bu projeden vazgeçilerek, islam medeni hukukunun derlenip modernleştirilmesi fikri ağırlık kazandı. Adliye Nazırı ve eski Meclis-i Ahkam-ı Adliye Reisi Ahmet Cevdet Paşa başkanlığında yedi kişilik bir heyet bu işle görevlendirildi. Batı ve Doğu kültürlerine eşit derecede vakıf olan Cevdet Paşa dışında heyet üyeleri, genellikle muhafazakar ve islamın Hanefi mezhebine bağlı ulemadan oluşuyordu.
Mecelle’nin birinci kitabına ekli olarak yayımlanan mazbataya göre Mecelle fıkıh ilminin dünya işlerine ilişkin kısmıyla ilgiliydi. Uygar uluslar (milel-i mütemeddine) bu konuyu Medeni Kanun ile çözerken, Osmanlı devletinde bu konuda pek çok kanun ve nizam yapılmıştı. Bunların eksikleri her ne kadar islami fıkıh ilminde eksiksiz bir şekilde giderilmiş ise de eski içtihat ve fetvaları bir araya getirmek güçtü ve yeni kurulan temyiz mahkemelerinin hakimleri bu kaynaklara yeterince vakıf olmadığından yanlış kararlar verilebiliyordu. Bu nedenle Hanefi mezhebinin sağlam kaynaklarına dayanarak kanun kuvvetinde bir derleme hazırlanmalıydı. Böylece hem şer’i mahkemeler için güvenilir bir kaynak oluşturulmuş olacak, hem nizami (laik) mahkemelerde kullanılmak üzere yeni kanunlar çıkarılmasına gerek kalmayacaktı