Kurumlar Vergisi Nedir
Kurum kazançları üzerinden alınan vergi. Kurum, tüzel kişiden farklı bir kavramdır. Genellikle sermaye şirketleri, (anonim, limited, kooperatif, hisseli komandit) kurum olarak kabul edilir. Şahıs şirketleri (kollektif ve adi komandit) tüzel kişiliği olmasına rağmen kurum değildir. Bunun yanında özellikle Türkiye’deki uygulanmasından örnekler verecek olursak, kamu ekonomik kuruluşları (iktisadi devlet teşekkülleri), dernek ve vakıflara bağlı iktisadi işletmeler de kurum olarak kabul edilmişlerdir. Kurum tarifi böylece tüzel kişi tarifinden hem dar, hem de geniş olmaktadır. Tüzel kişiliği olmayan bazı topluluklar da kurumlar vergisine tabidir.
Gelir vergisinden ayrı, bir kurumlar vergisinin gerekçesi şöylece özetlenebilir: Kurumlar vergisini, kuruma ortak hissedarlar öder. Kurumun kendisinin nihai vergi mükellefi olması mümkün değildir. Dolayısiyle ayrı bir kurumlar vergisine niçin ihtiyaç vardır? Önce kurum olmanın diğer üretici birimlere oranla bir avantajı olduğu belirtilebilir. Kurumlaşma, üretim sürecinde kullanılan bir
faktördür. Kurum olma hakkını devlet verdiğine göre, devletin bundan bir pay alması lazımdır. Bu gerekçe pek güçlü değildir. Daha güçlü bir gerekçe, kurumların dağıtmadıkları karlara dayanır. Kurumlar vergisi olmadığı takdirde, kurumlar kar dağıtmayabilir ve böylece de hiç vergi vermez duruma gelebilir. Zira kar dağıtılmayınca gelir vergisi de alınamaz. Bir başka izahla kurum hissedarları kurumdan temettü almak yerine, temettülerini kuruma bırakarak sahib oldukları pay senetlerinin değerini (böylece sermaye kazançlarını) yükseltmek isteyebilirler.
işte özellikle ikinci gerekçe ile ayrı bir kurumlar vergisine gerek duyulmuştur. Yalnız, kurumlar vergisinin belirtilen maksada hizmet edebilmesi için dağıtılmayan karlardan alınan vergilerin, karların dağıtılması halinde alınan vergilerle dengelenmesi gerekir. Bu yapılmadığı takdirde kar dağıtmama ve kurumlaşma, kurumlar vergisine rağmen tercih edilen birşey olur.