Konuşma Nedir
Konuşma Nedir? Konuşma Ne Demek? Konuşma Nedir Kısaca? Konuşma Ne Demektir? Konuşma Hakkında Bilgi?
Konuşma Nedir, Düşünce ve fikirlerin söz, şekil, mimik ve hareketlerle anlaşılması ve anlatılabilme kabiliyeti. Konuşma, oldukça kompleks (karmaşık) bir fonksiyondur ve iyi anlayabilmek için çocukluktan itibaren gelişmesini takib etmek gerekir. Çocuğun işittiği sesler ile gördüğü cisimler arasındaki ilgiyi tesbite.başlaması konuşmanın ilk merhalesidir. Mesela; anne çocuğuna “mama” dediği zaman, çocuk “mama” kelimesinin ses idraki ile “mama”yı görmekten ileri gelen görme idraki arasında ilgi kurar. Zamanla bu ilgi tat, koku, renk, dokunma, ses gibi idraklerde de birleşerek çocukta “mama” kelimesi ve mamanın nitelikleri hakkında tam ve karmaşık bir kavram gelişmiş olur. Konuşmanın değişmesinde muşahhas kavramlar ve isimler daha kolaylıkla öğrenildiği halde, mücerret kavramlar daha zor ve uzun zaman içerisinde öğrenilir.
Sözlü veya yazılı hecelerin ve sözlerin, dolayısıyla konuşma ve yazmanın, geçmişteki görme, işitme ve daha başka idraklerin sonucu olarak öğrenilmesi, konuşma ve yazmanın psikolojik yönünü teşkil eder. Anatomik ve fizyolojik yönden olgun bir konuşma ve yazma için pek çok sinir hücresinin birbirleriyle bağlantı kurmaları ve ahenk içinde çalışmaları gerekir.
Bugüne kadar neden ve nasıl olduğu izah edilememiş olmakla beraber, sağ elini kullanan kimselerde sol beyin yarımküresi, konuşma fonksiyonunda üstün bir role sahiptir. Bu sebeple görme, işitme gibi idraklerin sinirsel bağlantıları, sol beyin yarım küresindedir. Fakat sağ beyin yarımküresi de aynı şeyleri idrak edebilmektedir. Yalnız bu sağ yarımküreye gelen idrakler de daha sonra sol yarımküreye ulaşır. Böylece sözlü ve yazılı konuşmanın veya işitme ve görme idraklerinin anlam kazanması için gerekli sinirsel bağlantılar bölgesinin sol beyin yarım küresinin arka yarısı olduğu ortaya çıkmaktadır. Kelimelerin konuşma halini almasında dil, dudak, çene, yanak, damak, gırtlak ve solunum kaslarının faaliyeti gereklidir.
Konuşma çok karmaşık bir kabiliyet olup, bu kabiliyeti insan beyninin herhangi sınırlı bir bölgesinin fonksiyonu olarak düşünmek yanlıştır. Hareket, duyu ve koordinasyon gibi idrak bölgelerinin hepsi, beyinde, konuşma fonksiyonun bir bölümünü teminle görevlidir. Bu geniş anatomik bölgelerdeki herhangi bir hasar, konuşmayı şu veya bu şekilde bozabilir ve böylece çok çeşitli konuşma kusurları ortaya çıkar.
Konuşma Bozuklukları
Broca afazisi denen konuşma bozukluğunda, hasta kendisine söylenenleri anlamakta, fakat kendi düşünce ve arzularını kelimeler halinde ifade edememektedir. Hatta, anladığını cevaplayabilmek amacı ile hasta kendini zorlar ve bu zorlayış hastanın mimiklerinden anlaşılır. Bazen bu hastayı büyük bir bunalıma sokacak derecelere erişir.
Wernicike afazisi denen konuşma bozukluğunda, hastalar konuşulanları işitebildikleri halde anlamlarını kavrayamazlar. Bazen basit ifadeleri anlıyabilirler. Bu şahıslar konuşabilir. Ancak konuşma sırasında kullandıkları kelimelerin anlamlarını kendi işitme kabiliyetleri ile düzeltip, kontrol etme imkanından mahrum olduklarından konuşmaları manasızdır.
Her iki tip konuşma bozukluğunun aynı hastada bulunması haline ise “total afazi” denir. Konuşma hiç şüphesiz birbirine bağıntılı hecelerden yapılmış kelimelerle mümkündür ve her kelimedeki hecelerin birbirleriyle belirli bir ahenk ve düzen içerisinde birleşmesi gerekir. işte bu birleşmede bozukluklara “dizarti” denir. Dizartide, kelimelerin kullanılmasında bir anlam bozukluğu yoktur. Sadece, anlamlı ses çıkarma mekanizmasında bir kusur vardır.
Cümlelerin veya kelimelerin gittikçe daha hızlanmak suretiyle ardarda tekrar edilmesi şeklindeki konuşma bozukluğuna “paliali” denir. Parkinson hastalığında görülebilir.
Sesin kaybolup, şahsın fısıltı halinde konuşması durumuna ise “afoni” adı verilir. Gırtlak ve ses tellerinin hastalıklarında görülür.
Sinir sisteminde hasar bulunmayan ve şuuru açık olan kimselerde konuşmanın tamamiyle kaybolmasına “mutizm” denir. Genellikle histeride görülür.
Kekemelik, genellikle solaklarda görülebilen bir konuşma kusurudur. Hafif dereceleri kendiliğinden düzelebilir. Ağır vakıalar hayat boyu sabit kalabilir.