Kolera Nedir
Korunmak için meyve ve sebze bahçeleri hiç bir zaman lağım suları ilesulanmamalıdır. Lağım sularının içme sularına karışmasıengellenmelidir. Yiyecek ve içecekler sinek böcek ve fare giremeyecekyerlerde saklanmalıdır. Yemeklerden önce ve tuvaletten çıktıktan sonraeller mutlaka sabunlu suyla yıkanmalıdır
Vibrio cholerae ve Vibrio El Tor adı verilen bakterilerin sebeb olduğu çok fazla kusma ve ishal ile seyreden ölüme kadar götüren bulaşıcı bir ince barsak hastalığı.
Kolera çok eski çağlardan beri Hindistan'ın yaygın bir hastalığıdır. 1817 senesine kadar Hindistan dışına çıkmamıştır. 1817'de Doğu Asya'yı kaplamış 1819'da Afrika'ya 1823'te ise Rusya'ya ulaşmıştır
1826'da başlıyan büyük bir yayılma ile Asya Afrika Rusya Türkiye ispanya üzerinden geçerek Avrupa'yı içine alan bir salgın halini almıştır. 1832'de Kanada'ya atlıyan hastalık bir yıl içinde Kuzey Amerika'ya tamamen Güney Amerika'ya da kısmen yayılmıştır. 18461883 yılları arasında ise bütün dünyayı kaplayan kolera, milyonlarca insanın ölümüne sebeb olmuştur. 18171923 yılları arasında 6 defa büyük yayılma göstermiş sonra 1960'a kadar yine Hindistan'daki yuvasına çekilmiştir
Bu yıllarda dünyada koleradan olan ölümler gittikçe azalmış ve koleranın kaybolmakta olduğu ümidi uyanmıştır. Fakat 1961'de Seleb Adasında başlayan yeni bir salgın Uzakdoğu Batı ve Orta Afrika ülkelerine Rusya Çekoslovakya ispanya Portekiz gibi bazı Avrupa ülkelerine de yayılmıştır. 1970'te istanbul Sağmalcılar'da başlayan salgında 1160 şüpheli hasta yatırılmış 50 ölüm meydana gelmiştir. Kolera mikrobu sebze ve meyveler üzerinde 57 gün suda 1520 gün ölüde 35 ay canlı kalabilir. 55°56°C'de 1015 dakikada kaynatmakla 12 saniye içinde ölür.
Koleralı hastanın dışkısı kurusıcak ve güneşli bir toprağa dökülürse 56 saat güneş ışınından korunan yerde 810 saat hastalık yapma kabiliyetini korur. Kağıt paralar üzerinde 23 gün canlı kalabilir.
Kolera kusmuk ve dışkıdan bulaşan bir hastalıktır. Ara konakçısı yoktur. Bulaşma işinden insanlar sorumludur. Mikroplar içme kullanma ve deniz suyunda ortalama 23 hafta kadar hastalık yapma kabiliyetini muhafaza eder.
Hastanın dışkı kusmuk gibi maddelerine temas edilmesi bunların içme sularına pişmeden yenen besin maddelerine bulaşması sûretiyle ağızdan alınır. Mikroplu maddelere el ile temas etmek koleralının kullandığı aynı tabaktan yemek aynı bardaktan içmek bulaşmaya sebeb olur. Hastaların kullandığı çamaşır havlu hatta kağıt paralar da bulaşmadan sorumludur. Karasinekler de kolerayı yaymada büyük ölçüde yardım ederler.
Mîde ve barsak sağlığı tam yerinde olan bir kimsede kolera kolay kolay meydana gelmez. Mide asidi ve pankreas ifrazında mikroplar ölürler. Mide bozukluğu asit ve penkreas salgıları düşük olanlarda alkoliklerde barsak hastalıkları olanlarda koleraya, eğilim vardır.
Kanalizasyon sularının ve hela sızıntılarının içme sularına karışması hastalığın yayılmasında en büyük rolü oynar Koleranın, Asya kolerası ve El Tor kolerası, olarak iki tipi vardır. ikisinin de seyri birbirine benzer. El Tor kolerasında hafif vak'alar ve belirsiz seyreden enfeksiyonlar daha fazla görülmektedir.
Koleranın kuluçka süresi birkaç saatten bir haftaya kadar değişir. ani ishal ve kusmalarla başlar. ishal sırasında karın ağrısı yoktur ve dışkı adeta boşalır tarzdadır. Barsak mukozasına yerleşen kolera mikrobu toksin zehir salgılayarak bu ishale yol açmaktadır. Dışkıda kan ve sümüksü madde yoktur kokusuzdur pirinç suyunu andırır ve içinde pişmiş pirinç tanelerine benzer beyaz maddeler vardır. Kusmalar da genellikle fışkırır tarzdadır.
Ağır vak'alarda ishal sayısı günde 1530 defaya çıkar. Kusmalarla beraber koleralının, kaybetiği sıvı günde 320 litre arasındadır. Sıvı kaybına bağlı olarak dil kuru dudaklar mor gözler çökmüş yüz ızdıraplı ve endişelidir. Deri soğuk yapışkan ve buruşuktur. Eller çamaşırcı eli denilen şekilde buruşmuştur. Vücut sıcaklığı 32°35°C'ye kadar düşebilir. Kalp atımı hızlanır. Fazla su kaybeden hastalarda kramplar meydana gelir. Gebelerin yarısında düşük meydana gelir. Hastaların % 10 kadarında böbrek yetmezliği gelişir. Oligüri az idrar çıkarma veya anuri hiç idrar çıkaramama hali görülür. Anuri 24 saatten fazla sürerse ölümle neticelenir. Ölüm genellikle sıvı ve elektrolit sodyum potasyum klor… kaybı sebebiyle meydana gelir.
Portör taşıyıcı şahıs hastalık göstermez ama mikrop kendisinde vardır ve çevresine bulaştırır. Kolerada, portörlük sık görülmekle beraber genellikle bir haftayı geçmez. Hastalığı geçiren yaşlı şahısların az bir kısmında kolera mikrobunun safra kesesine yerleşmesi sonucu müzmin portörlük meydana gelebilir. Hastalığın yayılmasında portörler büyük tehlike arz ederler.
Koleralı, hastanın tedavisi hastanede yapılır. Tedavinin esası hastaya kaybettiği su ve elektroliti vermektir. Bunun için hastanın çıkardığı sıvı miktarı ölçülür gerekli tuzları da ihtiva eden yeterli miktardaki sıvı hafif vak'alarda ağızdan ağır vak'alarda ve kusma sebebiyle ağızdan alamayacaklarda damar yolundan verilerek karşılanır. Tetrasiklin grubu antibiyotikler ve kloramfenikol tedavîde etkilidirler fakat hiçbir zaman sıvı tedavisinin yerini alamazlar. Bu ilaçlar verildiğinde hastaların ve portörlerin dışkısındaki mikroplar daha çabuk kaybolur ve bu hastalarda sıvı tedavisi süresi kısalır.
Koleranın kontrolü için hastaların ihbarı ve tecridi hastanın çıkardıklarının dezenfekte edilmesi şüpheli kimselerin dışkılarında mikrop aranarak portör olanların tecrit ve tedavisi gerekir. Hasta ile temas edenler veya kolera bulunan bölgeden gelenler beş gün süreyle karantinaya alınırlar. Dezenfekte edilmiş bol su sağlanmalı ve düzgün lağım tesisatı bulunmayan yerlerde gerektiği şekilde uygun hela çukurları açılmalıdır. Taşıyıcı rolüne engel olmak için karasinek savaşı yapılmalıdır.
Kolera görülen bir bölgede sokakta her türlü yiyecek ve içecek satılması lokantalarda soğuk içecek ve yemek servisi yapılması yasaklanır.
Bir ferdi hastalanan ev halkının % 4060'ı portör olabilir. Ev halkına 5 gün süreyle 1 gram tetrasiklin verilir Çiğ ve pişirilerek yenen yiyeceklere septik çukurlara ve karasinek mücadelesine bildirilen usullerle gereken önem verilmelidir. Evde kullanılan sular ve kuyular kesinlikle klorlanmalıdır. Sular klor ilavesinden yarım saat sonra kullanılmalıdır. Bulaşma şüphesine karşı suyu kaynatarak kullanmak en emin yoldur.
Salgın zamanlarında bir bölgede ölenlerin hepsi kolera hastaneleri eliyle gömülür. Ölüler bu konuda korunma tedbirlerini bilen ve ihmal etmeyen kabiliyette kimseler tarafından yıkanmalıdır. Mezarlar yeraltı suları ile ilgisi olmayan yerlerde ve derin açılmalıdır.
Altı aydan küçüklere gebeliğin ikinci yarısında olan kadınlara ve müzmin kalp böbrek karaciğer ve kan hastalığı olanlara aktif veremli romatizmalı kimselere kolera aşısı yapılmaz. Aşı 46 ay kadar koruyuculuk sağlar. Ortalama olarak % 50 oranında bağışıklık sağlayabilmektedir. Daha etkili kolera aşısı hazırlanabilmesi için çalışmalar ve araştırmalar yapılmaktadır. Kolera aşısı tetanoz aşısı gibi yaygın olarak ve her zaman yapılan bir aşı değildir. Ancak salgın zamanlarında risk altındaki toplumu korumak için yapılır.
Dünyanın pek çok yöresinde koleraya neden olan suş Vibrio cholerae 01'dir. Aşı sadece %50 oranında ve kısa süreli bağışıklık sağladığı için WHO tarafından artıl önerilmemektedir. Ancak daha önce midesi alınmış ve dolayısıyla mide asidi bulunmayan veya H2 reseptör antagonisti veya antasit kullananlar kolera ve diğer barsakta hastalık yapan mikroplara daha duyarlı olacaklarından bu grup hastalara diğer önlemleri yanısıra kolera aşısı da önerilebilir. Riskin devamı halinde 6 ayda bir ek doza gereksinim vardır. Yan etki olarak aşının yapıldığı bölgede lokal reaksiyonlar gelişebilir. Hamilelerde güvenilirliği konusunda veri yoktur.
Yeni oral yoldan kullanılan genetik mühendislik teknolojisi ile elde edilmiş canlı bir aşı CVD 103HgR isviçre'de ruhsatlanmış ve bazı Avrupa ülkelerinde de kullanılmaya başlanmıştır. Bu aşı da parenteral aşı gibi non01 Bengal suşuna karşı koruyucu değildir