Kına Gecesi
düğünlerde, gelin kıza kına yakıldığı zaman yapılan eğlence. Kadınlara mahsus olan ve gelinin ailesi tarafından tertib edilen bu eğlence, asr-ı saadete (Peygamber efendimizin zamanı) kadar uzanan en eski islam adetlerinden biridir. Bu yüzden yurdumuzun her tarafında umümiyetle çarşambayı perşembeye bağlayan gece yapılır. Şehir, kasaba ve köylerimizde yapılan kınagecesinde uyulan adet ve gelenekler esasta aynıdır. Ancak bazı yörelerimizde az çok farklılıklar göze çarpar. Bu gece gelin olacak kızın eline kına yakılır. Kız evinde tertiplenen geceye oğlan evi, akraba ve komşular davet edilir.
Çarşamba günü, oğlan evinden birkaç kadın bir çanak içinde karılmış veya toz halindeki kına ile üzerine en güzelinden konan iki mumu kız evine götürürler. Kız evinde kadınlar kendi aralarında def çalarak eğlenirler. Gelini öven maniler söyleyerek geceye neşe katarlar. Gelini, güzel elbiseler giyinmiş, takınmış olarak ortaya getirirler. Eğlence bu sırada daha da coşkunlaşır. Bir müddet daha çalıp söyledikten sonra gelin kızın avuçlarına, parmak uçlarına ve ayağının baş parmağına kına yakma
adeti vardır. Erkeğin ellerine bütün olarak kına koymak dinimize göre uygun değildir. Konulan kınaların yüksük, kedi pençesi, sıvama, kuşgözü gibi çeşitli ad ve çeşitleri vardır. Kınanın gelin kıza umumiyetleevli bir hanım tarafından yakılması adettir. Kına, geline yakıldıktan sonra, her kadın gücü nisbetinde kına tepsisine hediye para koyar. Toplanan bu para gelin kıza harcanır. Geline kınası yakılırken yörelere has maniler ile türküler söylenir. Buna “kına havası” denir. ilahiler de söylenir. Bu manilere sadece gelin değil, anneler, kaynanalar, görümceler, eltiler ile başka misafirleri de konu olur. Kına yakılması sırasında söylenen manilerle gelin kızı ağlatmak bazı bölgelerde büyük maharet kabul edilir.
Kına sürüldükten sonra tülbentlerle bağlanır. Yakılan kınadan, gelinin kızkardeşleri de yakarlar. Daha sonra gelin kız odasına alınır, böylece kınagecesi sona erer. Oğlan evi veya misafirler uzak yerlerden gelmişlerse komşular tarafından misafir edilirler. Kasaba ve köylerimizde halen değişik şekillerde devam eden bu gelenek büyük şehirlerimizde hemen hemen tarihe karışmak üzeredir.