Karınca Nedir
Karınca Nedir? Karınca Ne Demek? Karınca Nedir Kısaca? Karınca Ne Demektir? Karınca Hakkında Bilgi?
Karınca Nedir, Karıncanın Yaşadığı yerler: Buzlu kutup bölgesi hariç, dünyanın her tarafında; en fazla tropik bölgelerde bulunurlar. Özellikleri: Cemiyet hayatı yaşayan böceklerdir. En küçükleri 2 mm, en büyükleri 18 mm’dir. Sonbaharda yuvalarının donmayan derin kısımlarına çekilerek kışı uyuşmuş olarak geçirirler. Erkek ve dişileri kanatlı, işçiler kanatsızdır. Ömrü: Kraliçeler 15-20 yıl kadar, işçiler 5-10 yıl kadar yaşar. Erkekler, 5-6 ay yaşarlar, zifaf uçuşundan sonra ölürler. Çeşitleri: 7500’e yakın türü vardır. Orman karıncası, mantar yetiştiriciler, çoban karıncaları, esir akıncıları ve harpçiler en çok bilinenleridir. Zarkanatlılar takımının, karıncagiller (Formicidae) familyası türlerinin genel adı. Böcekler sınıfının.
cemiyet hayatı yaşayan en geniş familyasını meydana getirirler. Sıcak memleketlerde yaşayan termitlerin aksine dünyanın hemen hemen her tarafında bulunurlar. Karıncalar çalışkanlığın sembolüdür. Bütün böcekler gibi vücutları baş, göğüs ve karın olmak üzere üç bölümden meydana gelir. Altı adet eklemli bacakları vardır. Başlarında iki petek ve üç tane osel (nokta) göz bulunur. En belirin özellikleri göğüsle karın bölgelerini birleştiren ince belleri (pedikül) ve başlarında dirsek şeklindeki kıvrık bir çift antenleridir. Antenlerini gözlerinden daha çok kullanırlar. Hatta bazı türlerde gözler körelmiş haldedir. Boyları 2 ila 18 mm arasında değişir. Genellikle renkleri siyah, kahverengi ve kırmızımtrak olmakla beraber her ortama uygun renkte olanları vardır. Vücutları, derilerinin salgısı olan kitinden teşekkül etmiş kutikula denen sert bir örtüyle kaplanmıştır. Alt çeneler (mandibula) oldukça.
gelişmiş olup yapacakları işe göre özelleşmiştir: Yaprak kesen karıncalarda makas gibi keskin kenarlı; savaşçılarda sivri olup düşmanın başını delecek güçtedir. Bazıları testeremsi veya öğütücü tiptedir. Karıncalar ön bacaklarını bir el gibi kullanırlar. Bunlarla besin yakalar, yuvada yumurta ve kozaların yerini değiştirir ve vücutlarını temizlerler. Birinci çift bacaklarında arılardaki gibi kıllardan meydana gelmiş temizlik organı olan bir çift tarakları vardır. Karınca temizliğe son derece düşkündür. Trake sistemi denen borularla solunum yaparlar. Besin artıklarını ve ölen arkadaşlarını yuvanın dışındaki çöplüğe bırakırlar.
Bir karınca kolonisinde üç tip fert bulunur: Doğurucu dişiler (kraliçeler), erkekler ve işçilerdir. Erkek ve dişiler, ikişer çift kanatlıdır. Zifaf uçuşundan sonra kraliçede kanatlar düşer. işçiler ise kanatsız kısır dişilerdir. Cemiyetin çoğunu bunlar teşkil eder. Besin toplama, çobanlık yapma, yuvanın temizliği gibi ağır işlerin çoğu bunlara aittir. Bir kaç fertten meydana gelen karınca cemiyetleri bulunduğu gibi, yüz binden kalabalık olanlar da vardır. Küçük kolonilerde kraliçenin sayısı 1-3, büyüklerde ise 15-20 arasında değişir. Koloninin çoğunluğunu işçiler teşkil eder. Kırmızı orman karıncası (Formica ruga) kolonisi; 20 kadar dişi, 100 kadar erkek ve 10 bin kadar işçi bireyden meydana gelir.
Kraliçeler, zifaf uçuşundan sonra ömrü boyunca yumurtlarlar. Erkekler ise zifaf uçuşundan sonra ölürler. Kraliçe ömrü boyunca yuvanın içinde yumurtlar. Kendisine bakmakla görevli dadı karıncalar kendisini besler, temizler, yumurta ve yavrularının bakımını yaparlar. Yumurtalar beyaz olup 0,5 mm boyundadır. Balık yemi olarak satılan karınca yumurtaları gerçek yumurta değildir. Koza haline gelen larvalardır. Karıncalarda tam başkalaşım (metemorfoz) bulunur. Yumurtalardan çıkan kurtçuklar (larva) ağızlarında salgıladıkları ve havayla karşılaşınca iplik şekline dönen sıvılarıyla kozayı örerek pupa
dönemine geçerler. Dadı karıncaların yardımıyla kozadan çıkan genç karıncanın vücut rengi açıktır ve bir süre daha bakıma muhtaçtır. Koza yapan karınca türlerinde gelişimini tamamlayan yavru, dadı karıncaların yardımı olmadan kozayı delip çıkamaz. Koza içinde ölümü beklemekten başka çaresi yoktur. “Pupalara bakmakla görevli işçiler pupalık döneminin bittiğini nasıl anlıyorlar? Hangi esrarlı işaret bu zamanın dolduğunu bunlara haber veriyor?” suallerine kesin cevap vermek hayli güçtür. Kuluçka bakımıyla görevli işçiler, yuvada şartlar değiştikçe yumurta ve kozaları (pupa) en uygun ve kuru yerlere aktarırlar. Yumurta ve larvaları (kurtçuk) devamlı şekilde yalayarak rutübetli dehlizlerde küflenmelerini önlerler.
Koloni bireyleri birbirlerine yüksek bir sevgi hissi ile bağlıdır. iki fert karşılaştıklarında antenlerini birbirlerine dokundururlar, hatta tatlı sıvı damlalarını birbirlerinin ağızlarına akıtırlar. Larvalar çengel biçiminde kıvrık küçük bir baş ve 13 parçadan meydana gelen, ayaksız beyaz kurtçuklardır. Üzerleri ince bir tüy tabakasıyla örtülüdür. Genellikle dadı karıncalarının kursaklarında muhafaza edilen besin salgısıyla beslenirler. Birkaç karınca türünde larvalar kendilerinin parçalamak zorunda kaldıkları böceklerle beslenirler. Ekin karıncalarının larvaları da tohum kabuğundan arınmış tohumları yerler. Üremede görev alacak olan erkek ve kraliçeler larva döneminde protein bakımından zengin besin alırlar. işçi olacak olanlar ise karbonhidratlı besinlerle beslenirler.
Karıncaların antenleri üzerindeki kıllar dokunma ve işitme vazifesi görürler. Bazı karınca türleri gıcırtı veya çığlık şeklinde insan kulağının duyabileceği kadar ses çıkartırlar. Bazılarının karın halkalarında ses çıkarma organı vardır. Bazıları mandibulalarını (besini parçalamaya yarayan ağız parçaları)
çarparak veya başlarını sert cisimlere vurarak ses çıkarırlar. Ancak insan kulağı bu seslerin çoğunu duyamaz. Termit (beyaz karınca) avcısı olan bazı karınca türlerine av esnasında çekirge gibi keskin ses çıkartan bir “rehber karınca” önderlik eder. Bu rehber karınca arkadaşlarından 50 cm uzakta toprağın altına girse bile çıkardığı tiz sesler arkadaşlarını bu noktaya çeker. Karıncaların işitme organlarının birinci çift bacakta olduğunu ve gözlerinin arılar gibi ultraviole şualarına hassas olduğunu ileri süren bilim adamları da vardır.
Karıncalarda alarm mandibül bezlerinden salgılanan kimyasal bir maddeyle duyurulur. Bu kokuyu alan karıncalar bir tehlikenin varlığını anlayarak kaçışırlar. Besin bulan karınca da geçtiği yollara koku bırakır. Arkadaşları bu kokuyu takip ederek besine ulaşırlar. Her gidiş gelişte geçtikleri yolda koku bırakmaya devam ederler. Bu kokulu yolda besinle yuva arasında gidiş geliş devam eder. Besin tükendiğinde yuvaya dönenler koku bırakmayı keserek arkadaşlarının boşuna gidip gelişini önlerler. Karıncalarda koku, tad ve dokunma duyuları çok güçlüdür. Görme ikinci derecededir. Her koloninin kendine has kokusu vardır. Birbirlerini bu kokudan tanırlar. Aynı türden bir yabancı, korunan yuvaya girse, derhal fark edilerek öldürülür. Ancak uzun süre gizlenerek yuvanın kokusu üzerine sinerse
yuvaya kabul edilir. Çiftleştikten sonra yuvaya dönen dişinin emniyetle yuvaya kabul edilmesi bu sebeptendir. Yine yuvanın kokusunu alarak yuvayı istila eden diğer böceklerin varlığı da bu şekilde izah olunur. Yabancı bir kraliçe zifaf uçuşundan sonra yolda öldürdüğü işçilerin parçalarını vücüduna temas ettirerek onların kokusunun üzerine sinmesine müsaade eder. Bu koku sayesinde yabancı bir yuvaya rahatça girerek kendini kabul ettirir. Karıncalarda gelişmiş olan koku alma duyusu özellikle antenlerin son 7 mafsalında (bölmesinde) alınır. Mafsalın her biri ayrı bir koku alma özelliğine sahiptir. Mesela yuva kokusu son parçayla alınır. Sonuncu parça koparılır veya bantlanırsa karınca herhangi yabancı bir yuvaya girer ve yuva sahipleri tarafından öldürülür. Sondan başadoğru üçüncü parça
karıncanın yolda giderken bıraktığı kokuyu algılar. Bu parça alınırsa artık gittiği yerde izini bulamaz. Sonraki mafsal “ana-kraliçenin” vücudundan çıkan kokuyu alır. Bu parçası kesilen işçi karınca bundan sonra ne yumurtlayan kraliçeyle ne de yumurta ve kozalarla uğraşmaz olur. Başka bir mafsal koloninin fertlerinin kokusunu alır. Bu parça yok edilirse birçok karınca türü bir araya karıştırılsa kavga etmezler. Karıncalar yuvalarının etrafındaki dar patikalardan gidip gelirken birbirlerine her rastlayışta bir saniye dururlar ve birbirlerine birşeyler söylüyormuş gibi antenlerini birbirlerine dokundururlar. Karıncaların anten dili mi vardır? Antenleri koparılan bir karınca yön bulma özelliğini kaybeder. Yuvasını bir daha bulamaz.
Karıncanın sindirim sisteminde üç adet mide bulunur. ilk kısım bir pompa gibi besinleri emmeye yarar. ikinci kısım ise besinlerin bozulmadan saklanmasını sağlayan, genişleyebilen bir nevi kursaktır. Bu sosyal bir cep veya sadaka uzvundan başka birşey değildir. Onda hiçbir sindirim bezi bulunmaz.Üçüncü kısım ise besinlerin sindirildiği gerçek midedir. Kursak gerçek mideden tamamen ayrılmıştır.
Bir karınca yuva içinde veya dışında aç bir arkadaşına rastladığında büyük bir nezakette bulunur. Antenlerini diğerinin antenlerine dokundurarak ön ayaklarıyla arkadaşına yaslanır. Ardından kursağında depoladığı besinin bir kısmını arkadaşının ağzına boşaltır. iki canlı arasında yapılan bu besin alışverişine “trofalazı” veya “boşanma” denir. Boşanma karıncaya büyük bir zevk verir. Arkadaşını doyuran karınca neşe içinde oradan ayrılır. Beslenen karınca aldığı besinin hepsini midesine aktarmaz. Bir kısmını diğer karıncaları beslemek için sosyal midesine aktarır. Karınca, sosyal midesindeki besinden kendisi hiçbir zaman faydalanamaz. Midesinin tamamen dolu olması onun açlıktan ölmesine mani olamaz.