Kanser Epidemiyolojisi
Kanserlerin sıklığı Kanserler, bir hücrenin genetik materyalinde oluşan ve o hücrenin bölünmesiyle sonraki hücreler aktarılan bozukluklardan kaynaklanır. Bu anlamda, kanserlerin anlaşılması büyük ölçüde moleküler incelemelere dayalıdır. Ancak kanser türlerinin kadınlar ve erkeklerde farklı sıklıkta görülmesi, değişik ülkelerde yaşayanlarda farklı kanserlerin daha çok ortaya çıkması ve kanserlerin görülme sıklığının zamanla değişmesi gibi durumların nedenini anlamak da, kanserlere yaklaşımımızı etkileyebilir
Kanser istatistikleri konusunda, ülkemiz en veri fakiri ülkeler arasındadır. Ulusal boyutta sağlıklı ve güvenilir kanser istatistiğimiz yoktur. Yasal olarak, bu istatistiklerin sağlanmasından Sağlık Bakanlığı sorumludur.
Nüfus yapısı, beslenme ve çevre koşulları yönünden çok farklı olduğumuz gelişmiş ülkelerde kanser istatististikleri ayrıntılı ve güvenilir niteliktedir. Bu derste verilen bilgiler söz konusu toplumlardaki gözlemlere dayanmaktadır.
Kanser, ölüm nedenleri arasında ön sıralarda yer almaktadır. Genel olarak, kalp – damar hastalıkları listenin ilk sırasında bulunur. Bunu, yere ve zamana göre değişen diğer ölüm nedenleri izler: Bulaşıcı hastalıklar, açlık, savaşlar… Kanser, özellikle gelişmiş ülkelerde tüm bunlardan daha ön plandaki bir ölüm nedenidir. Tüm kanserler ölüm ile sonlanmadığı için, kansere bağlı ölümler kanser sıklığının tam bir göstergesi değildir.
Kanserler, erkeklerde daha sıktır. Prostat, akciğer ve kolon-rektum kanserleri sıklık sırasında başlarda yer alırlar. Ölüm nedeni olarak akciğer kanseri açık ara birincidir prostat kanserinden değil, prostat kanseri ile ölüm daha fazladır. Kadınlarda ise, meme, akciğer ve kolon-rektum kanseri sık görülür. Ölüm nedeni olarak ilk sırayı gene akciğer kanseri alır.
Çevresel etkenlerin kanser oluşumuna katkısını ve önleyici medikal yaklaşımların etkisini gösteren iki örnek verilebilir Sigara kullanımının yaygınlaşması ile akciğer kanseri sıklığının artışı arasındaki çarpıcı ilişki ilkine, rahim ağzı kanserinin sitolojik inceleme ile erken tanınması sayesinde bu kanserin nadir görülür olması ikincisine örnektir.
Coğrafya ve çevre ile ilgili etkenler Yaşanılan coğrafya ile kanser sıklığı arasındaki ilişkiye örnekler Japonya’da mide kanseri Amerika Birleşik Devletleri’ndekine göre 7-8 kat fazla görülür. Belçika’da akciğer kanseri Japonya’dakine göre 3 kat kadar sıktır. Malign melanoma Yeni Zelanda’lı beyazlarda İzlanda’lılardan 6 kat daha sıktır.
Bu farklılıkların kısmen genetik yatkınlıkla açıklanabilecek nedenleri olabilirse de, büyük ölçüde çevresel etkenler ile ilişkili oldukları düşünülmektedir. Yer değiştiren populasyonlarda kanser sıklığının genetik yapıdan çok değişen coğrafyaya uygun seyir göstermesi bu görüşü desteklemektedir.
Yaş
Kanserlerin çoğu 55 yaşın üzerinde görülür. 40-79 yaş arası kadınlarda ve 60-79 yaş arası erkeklerde ölüm nedenleri arasında kanser ön sıradadır. Ancak, kanser her yaşta görülebilir. Kanserler, değişik yaş gruplarında farklı sıklıklarda ortaya çıkarlar. Örnek olarak çocuklarda akut lösemiler ve merkez sinir sistemi tümörleri, kansere bağlı ölümlerin %60 kadarının nedenidir.
Genetik etkenler / genetik yatkınlık
Kanserlerin çoğu için çevresel etkenler ön planda olsa da, kansere yatkınlığı artıran genetik durumlar da vardır. Bunlar üç grupta toplanabilir:
Otozomal dominant kalıtsal kanser sendromları
Bu sendromlar, tümör baskılayıcı bir genin bir allelinde sonraki nesle aktarılan nokta mutasyon ile karakterlidir. Somatik hücrelerde, sağlam olan diğer allelin de kayıp veya rekombinasyon gibi nedenlerle sakatlanması durumunda tümör baskılayıcı gen etkisiz kalır. En iyi bilinen örnek, çocukluk çağı retinoblastomasıdır. Retinoblastomaların %40 kadarı kalıtsaldır. Mutant retinoblastoma ( RB ) geni taşıyanlarda RB gelişmesi riski 10 in kat artmıştır üstelik çoğu olguda her iki göz de tutulur. Bu hastalarda osteosarkoma başta olmak üzere başka kötücül tümörlerin görülmesi olasılığı da artmıştır. Adenomatöz poliposis coli ( APC ) mutant tümör baskılayıcı geni bulunan hastalarda doğumdan başlayarak sayısız kolon polipleri görülür ve 50 yaşına gelene kadar hemen tüm hastalar kolon kanseri olur. Li Fraumeni sendromu, MEN-1 ve MEN-2 sendromları ve bir onarım defekti olan herediter nonpoliposis kolon kanseri ( HNPCC ) diğer otozomal dominant kanser sendromları arasındadır.
Bu sendromlarda, tüm hücrelerde mutant bir tümör baskılayıcı gen alleli olmasına rağmen, tümörler yalnızca belli organlarda ortaya çıkar. Otozomal dominant geçişli tüm genetik kusurlarda olduğu gibi, penetrans ve ekspresyon kişiden kişiye değişebilir. Hastaların çoğunda, böyle bir sendrom olduğunun belirteçlerine rastlanır bu belirteçler hedef organ dışında da olabilir. ( Tip I nörofibromatozisdeki kafeole lekeleri gibi ).
DNA onarım defekti sendromları
Xeroderma pigmentosum, ataxia-telangiectasia ve Bloom sendromu gibi nadir bazı durumlarda DNA onarım genleri sakatlanmıştır. En sık görülen kanser yatkınlık sendromu olan HNPCC sendromu da bu gruptadır.
Ailesel kanserler
Aileler içinde yüksek sıklıkta görülen kanserlerde, genellikle öncü bir lezyon veya belirteç bulunmaz. Bu tür yatkınlığın belli bir kromozomdaki bir kusura bağlanması çoğu kez mümkün değildir birden çok gende kansere yatkınlığı artıran, her biri düşük penetranslı allellerin kusurlu olduğu düşünülür.
Genetik yatkınlığın arttığı çoğu durumda, kanser oluşması için çevresel etkenler de gereklidir. Öte yandan, çevresel etkenler genetik yatkınlığı olanları daha fazla etkiler.
Kalıtsal olmayan yatkınlık artırıcı nedenler
Kanser, bölünen hücrelerdeki genetik kusurların sonraki kuşak hücrelere aktarılması ile oluştuğu için, hücrelerin aşırı bölünmesi ile karakterli hiperplazi ( ör. endometriyal hiperplazi ) ve rejenerasyon ( ör. siroz ) gibi durumlarda kanser olasılığı artar.
Kronik yangıların da, hangi yolla olduğu açıklığa kavuşmasa da, kanser olasılığını artırabildikleri bilinmektedir.
Çoğu kez kanser ile sonuçlanmayan / kansere dönüşmeyen bazı hastalıklar ” prekanseröz-kanser öncüsü ” olarak kabul edilirler. Solar keratoz, lökoplaki, kolitis ülseoza gibi hastalıklar bunlar arasındadır. Kolonun villöz adenoması gibi bazı iyicil tümörler üzerinde de kötücül tümörler ( bu örnekte adenokarsinoma ) gelişebilmektedir. Ancak, iyicil bir tümörün kanser öncüsü olduğu durumlar nadirdir çoğu iyicil tümör hep öyle kalır