Kale Nedir? Kale, Stratejik yol üzerinde, geçit ve dar boğazlarda, askeri önemi olan şehirlerde, gerekli askeri kuvveti barındırarak, savunma ve güvenliği sağlamak için yapılan kalın duvarlı, burçlu, mazgallı yapı. Askeri mimari, çerçevesi içine giren kaleyi, benzeri olan hisar ve surdan ayırd etmek lazımdır. Hisar bir mesken olarak düşünülüp tahkim edilmiş, tek bir kütle halindeki yapıdır. Batı dilerinden dilimize geçen şato kelimesinin karşılığıdır. Sur ise bir şehir veya kasabayı korumak üzere, bu yerin etrafını çeviren kuleli tahkimat duvarına verilen addır.
Kale Ne Demek?
Kale genellikle stratejik yerlerde, arazinin tabii özelliklerinden faydalanarak inşa edilirdi. kale yapımında kolay ve az sayıda bir kuvvetle savunulabilmesi, gerektiğinde içeriden dışarıya çıkılabilmesi, uzun süreli kuşatmalara dayanabilmesi, bir veya birkaç tarafın tabii engeller ile emniyette olması gibi özellikler gözönünde bulundurulurdu.
Bazı kalelerde uzun süreli kuşatmalara dayanabilmesi için, kale içinden dışarıdaki bir akarsu veya göle inen gizli bir yol da bulunurdu. Ankara Kalesinin Bent Deresine inen böyle bir gizli geçidi vardı. Kalelerin içlerinde umumiyetle yağmur sularını toplayan su sarnıçları yapılırdı. Çok büyük ve mimari bakımdan haşmetli sarnıçlar, Arnavutluk’ta Osmanlı devrinden kalma Berat Kalesinde, Güney Anadolu’da Mersin yolundaki Akkale’de görülebilir. Çok sarp bir kaya kütlesi üzerinde bulunan Afyonkarahisar Kalesinde su ihtiyacı yağmur ve kar sularının kayalara oyulan pekçok sayıdaki küçük sarnıçlara toplanması suretiyle karşılanırdı.
Kale mimarisi, tarihin ilk devirlerinden itibaren tekniğin ve askerlik ile savaş usüllerinin ilerleyişine uyarak gelişme göstermiştir. Hitit, Urartu, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı kaleleri arasında açık farklar olmakla beraber, hemen hemen hepsi aynı gaye ile yapılmıştır.
Kale mimarisinin başlıca özellikleri olan hendek, çifte duvar sistemi, kapıları çifte burç ile korumak gibi bazı esaslar ve çok eskiden olduğu gibi yakın tarihlere kadar kulanıla gelmiştir.
Kale Duvarları Nedir?
Bir veya iki kat halinde, yüksek tahkim edilirdi. Bazı kalelerin duvarları dışında su dolu hendek bulunurdu. Duvarlar kulelerle takviye edilirdi. Kuleleri birbirine bağlayan kale duvarları son derece kalındı. Kale duvarlarının üzerinde ve dış tarafında insan boyundan yüksek “barbata” denilen bir duvar yapılırdı. Buradan düşmana ok, taş atmak, kaynar su ve kızgın yağ dökmek için mazgallar, arka taraflarında, ok atanları korumak için mazgal siperleri bulunurdu.
Bunların arkasında da nöbetçilerin ve askerlerin dolaşmalarına ve bir siperden diğer bir sipere gitmesine yarayan “seğirdim” denilen yol, düzlük kısım vardı. Bazı kalelerde duvarın üst kısmından sur dibine yaklaşan düşmana ateş ve ok atmaya yarayan, şerefe gibi ahşap çıkmalar da yapılırdı. Bunlara “sengendaz” veya “metris” denirdi. Duvarlar dik olarak kireç ve öğütülmüş kiremit karışımı bir harçla birbirine tutturulan, büyük moloz taşlarla örülürdü. Mazgal siperlerinin üst kısımları, yağmur sularının iki yana akmasını sağlayacak şekilde, eğimli taş döşemelerle veya kiremitle örtülürdü. Kale kuleleri saldırılara karşı korumak ve savunmak için düzenli aralıklarla yapılırdı. Bu kuleler kışla ve askeri cezaevi olarak kullanılırdı.
Kale Kapısı Nedir?
savaş esnasında askerin dışarıya saldırı yapmasına yarar ve tehlikeli zamanlarda kapatılırdı. Kale kapıları çift olarak sağlam ve kalın ağaçlardan yapılırdı. Üzerine madeni levhalar çivilenerek kuvvetlendirilirdi. Her kapının, iki yanında burayı korumaya yarayan kule yapılırdı. Kapıların yanlarına dönerek açılanları olduğu gibi, yukarıdan aşağıya inerek kapanan ve istenildiğinde zincirle kaldırılan asma kapı biçiminde olanları da vardı.
Kalenin en son sınırına kadar dayanması gereken kale burcu, iç istihkam veya merkez yuvanın temelini teşkil ederdi.
Kale bedeninin üzerinde, seğirdim yolunun kenarında, ok atım ve etrafı gözetlemede kullanılan diş biçimindeki duvara “kale mazgalı” denirdi.
Kale mimarisinde en büyük değişiklik topçuluğun gelişmesi ile oldu. On dokuzuncu yüzyılda ateşli silahların önem kazanması üzerine yeni bir gelişme gösterdikten sonra, içinde bulunduğumuz yüzyılın savaş usullerinin ve silahlarının inanılmaz gelişmesi karşısında değersiz kaldı. Bugün hiçbir devlet askeri savunma maksadıyla kale inşa etmemektedir. Eski kalelerin tamirinde ise tarihin canlanması eski hatıraların ayakta kalması gibi bir gaye düşünülmektedir.