islahat Fernanı islahat Fermanı Anlamı islahat Fermanı Önemi
Tanzimat fermani yeterli bulunmayarak, gayr-i müslimlere daha fazla haklarin verilmesi için 1856’da yayinlanan ferman. Gül hane Hatt-i hümayûnu gibi, imparatorlukta yapilmasi kararlastirilan yeni bir düzenin program ve prensiplerini içine alir. Bu ferman esas olarak Tanzimat hükümlerini tekrarlayan, onlari açiklayan ve genisleten bir fermandir. Rusya, Avrupa siyasetinde te’ sirli bir rol oynamaya basladiktan sonra, Osmanli Devleti’ni tasfiye ederek sicak denizlere inmegi ana siyaseti kabul etmisti.
Bu gayesine erisebilmek için devletlerarasi münasebetlerin ortaya çikardigi imkanlara göre ya Osmanli topraklarini Rus imparatorluguna katacak, bu olmazsa ayni topraklari alakali Avrupa devletleriyle paylasacak, bu da olmazsa, Osmanli arazisi üzerinde muhtar veya müstakil devletler kurulmasini saglayip, bunlari yeri geldikçe kontrolü altina alacakti. Ilk iki yol imkansiz göründügü için Rusya bilhassa üçüncü yolu seçip, faaliyetlerini yogunlastirdi. Bu gayenin tahakkuku için Osmanli Devleti içerisindeki Ortodoks tebeayi himaye etme ve imtiyazlarini çogaltmak isteklerinde bulundu.
Diger taraftan, Rusya’nin sicak denizlere inmesini, bilhassa Akdeniz’e inerek Hindistan yolunda tehlike teskil etmesini istemeyen Ingiltere de Ruslara karsi çikiyor ve Osmanli Devleti’ni destekler görünüyordu. Böylece bir taraftan Ruslara mani olurken, diger taraftan Osmanli Devleti’ni Ruslarla mesgul ederek Hindistan’da serbestçe hareket ediyordu. Fransa ise Avrupa siyasetinde Rusya ve ingiltere’den geri kalmak istemiyor, Rusya’nin Akdeniz’e inmesinin Fransizlarin buradaki ticaretine sekte vuracagini düsünüyordu. Bu maksatla Osmanli Devleti’ni Ruslara karsi destekliyordu. Diger taraftan da Osmanli Devleti içindeki Katoliklerin hamiligine talib oluyordu. Iste bu siyasi atmosferde 1854 senesinde çikan Osmanli Rus harbinde, Avrupa devletleri Osmanli kuvvetlerinin yaninda yer aldilar.
Ingiltere, Fransa ve Avusturya daha Nisan 1855’de Viyana’da Kirim savasi sonrasinda yapilacak andlasmanin esaslarini görüserek bazi kararlar almislar ve 16 Aralik 1855’de bir andlasmaya varmislardi. Bu kararlar dört Madde olup, Avusturya imparatorunun ültimatomuyla çara bildirildi. Bu kararlarin dördüncü maddesi “Osmanli memleketlerinde bulunan hiristiyan tebeanin haklari, padisahin istiklal ve hakimiyetine asla dokunulmamak sartiyla tasdik olunacak, padisah bu hususta Rusya’nin muvafakatini icab ettiren bir taahhütte bulunacak” idi. Bu maddede de görüldügü üzere Osmanli ordusunun kazandigi zafer bile, gayr-i müslimlere imtiyaz sebebi oluyordu.
Rusya, kurulacak Avusturya, Fransa, ingiltere ittifaki tehlikesi karsisinda bu kararlari kabul etti. Osmanli hükümeti, kendi hiristiyan tebeasi ile ilgili maddenin devletin iç islerine karisma anlamina gelecegini bildirerek, 16 Aralik tarihli kararlar arasinda yer almamasina çalisti ise de basarili olamadi.
Neticede bu maddenin programlastirilmasi için su tezler ortaya atildi. Rus tezi “Osmanli Devleti sinirlari içinde yasayan hiristiyanlarin hak ve imtiyazlari Avrupa devletlerinin müsterek garantileri altina alinmalidir.” ingiliz tezi “Tam ölçüde bir din serbestligi ve hukuk esitligi saglanmalidir.” Fransiz tezi “Müslüman tebea ile hiristiyan tebea arasinda cemiyet, haklar, vergiler, milli egitim ve devlet me’ murluklarina geçme bakimindan sürüp gelen farklar, bir ferman ile kaldirilarak Gülhane hattinda isaret edilen tebea esitligi tam manasiyla gelistirilmelidir.” Bab-i ali, Rusya’nin teklifini, hükümranlik haklarina müdahale, ingiliz teklifini de islamiyet’i küçültücü gördügü için, Fransiz teklifini kabul etti. Ayrica yapilacak Paris konferansinda Ruslarin gayr-i müslimler konusunda bir istekleri ile karsilasmak istemiyordu. Fransiz tezinin kabulü üzerine, bunun bir ferman haline getirilmesi Bab-i ali’ye birakildi.
Ali Pasa hükümeti tarafindan ilan edilen bu fermanin hazirlanmasinda Ingiliz ve Fransiz elçileri de bulunmustu. Bu sekilde hazirlanan ferman, Paris konferansindan önce, 28 Subat 1856’da Bab-i ali’de Islahat hatt-i hümayûnu adiyla devlet erkani, seyhülislam, patrikler, hamambasi ve cemaatlerin ileri gelenleri önünde okunarak ilan edildi. Otuz bes maddeden meydana gelen fermanin getirdigi önemli hususlar özetle sunlardi
1-Tanzimat fermani ile degisik din ve mezheplerdeki bütün tebeaya verilen te’minat, bu fermanla yenilendiginden, bunlarin uygulamasi için gerekli tedbirler alinacaktir.
2-Müslümanlar ile müslüman olmayanlar kanun önünde esit olacaklardir.
3-Patrikhanelerde yeni meclisler kurulacak ve bu meclislerin verecekleri kararlar Bab-i ali tarafindan onaylandiktan sonra yürürlüge girecektir.
4-Patrikler kayd-i hayat sartiyla bu makama seçileceklerdir.
5-Cemaatlerin ruhani reislerine verdikleri cevaiz ve avaidat tamamiyle kaldirilarak hepsi maasa baglanacaktir.
6-Sehir ve kasabalarda bulunan azinliklara ait kilise, manastir, mezarlik, okul ve hastahane gibi yerlerin tamir veya yeniden yapilmasina izin verilecektir.
7-Hiç kimse din degistirmeye zorlanmayacaktir.
8-Devlet hizmetlerine, askerlik görevine ve okullara bütün tebea esit olarak kabul edilecektir.
9-Irk, din, dil, farki gözetilmeyecek ve hiç bir mezheb digerine üstün sayilmayacaktir.
10-Bütün toplumlar okul açabilecektir.
11-Hangi uyruktan olursa olsun her vatandasin esit ve serbest sekilde ticaret ve ekonomik girisimlerde bulunmasi saglanacaktir.
12-Müslümanlar ile gayr-i müslimler arasindaki davalari görmek üzere, karisik mahkemeler kurulacaktir.
13-Yabanci devlet ile yapilacak andlasmalar geregince yabancilar da Osmanli Devleti sinirlan içerisinde mülk sahibi olabileceklerdir.
14-Her cemaatin ruhani reisiyle, devlet tarafindan bir sene müddetle tayin edilecek birer me’ muru, bütün tebeayi ilgilendiren mes’elelerde Meclis-i valayi ah kam-i adliye müzakerelerine istirak ettirilecektir.
Islahat fermani da, maddelerinden anlasilacagi üzere Tanzimat fermani gibi Osmanli imparatorlugu içerisindeki gayr-i müslimleri, özellikle hiristiyanlari müslümanlarla ayni haklara kavusturmayi esas almistir. Bu iki fermanin görünürdeki gayeleri, bütün Osmanli toplumunu irk, din ve dil ayrimi gözetmeden kaynastirmayi saglamak idiyse de tatbiki aksi oldu. Bu ferman, gayr-i müslimlerle müslümanlari kaynastirmak söyle dursun, çesitli gayr-i müslim unsurlarin hatta ayni mezhepten olan çesitli irklarin bile birbirleriyle bir arada yasamalarini saglayamadi.
Bu ferman, konu olarak, sadece müslüman olmayan uyrugun ayricaliklarini genisletmistir. Nitekim Tanzimat’in ve arkasindan 1856 Islahat fermaninin getirdigi yeni haklarla, Osmanli tebeasi içindeki gayr-i müslimlerin durumu müslümanlara nazaran çok daha iyi bir duruma geldi. Avrupa’nin himaye siyaseti sayesinde büyük ekonomik güce sahib olan azinliklar, yavas yavas siyasi haklara da kavusuyorlardi. Artik resmen millet terimiyle tanimlanan dini cemaatlerin gelisme ve genisleme imkanlari artmis bulunuyordu. Öte yandan Avrupa devletlerinin, Osmanli hükümetini böyle bir fermani ilana mecbur birakmasi, kendilerine siyasi, ekonomik, hukuki ve kültür alanlarinda yeni çikarlar saglamayi hedef aliyordu. Ingiltere, Kirim savasi ile Ruslarin sicak denizlere inmesini önlemis, Fransa da Akdeniz ticaretini emniyete almis, ayrica Katoliklerin hamiligini üzerine almisti. Rusya ise savasta kaybettigini bu fermanla masa basinda kazanmisti. Ayrica Ali Pasa’nin bu fermani Paris and lasmasi maddeleri içinde yer almasini istemesi, batili devletlerin iç islerimize müdahalesine imkan verdi.
Islahat fermani, Gülhane Hatt-i hümayûnu gibi sessizlikle karsilanmamis ve çesitli yönlerden elestirilmistir. En büyük elestiriyi Fransiz elçisi “Devlet-i aliyyenin bu kadar fedakarlik edecegini me’ mûl etmez idik (ummazdik). Can ning (Ingiliz elçisi) ne dediyse vükelayi devlet-i aliyye (Osmanli devlet adamlari) kabul etti. Eger biraz dayanilmis olsaydi, ben bazi mertebe kendilerine yardim ederdim” diyerek olmamasi gereken bir gafleti dile getirmistir. Cevdet Pasa da “Bu Islahat fermanindan dolayi rnillet-i islamiyye dilgir (gönlü kirik) olarak vükelayi hazirayi fasi ve mezemmet (kötüler) oldular” diyerek fermanin nasil karsilandigini ifade etmektedir. Hariciye nazin Fuad Pasa ise aksine bu belgenin andlasmaya konulmasi ile yabanci müdahalenin önlenecegini savunmustur.
Islahat fermaninda gayr-i müslim vatandaslarin lehine oldugu kadar, onlari tedirgin eden hükümler de bulunmakta idi. Askerlik mükellefiyeti, Fatih devrinden beri bahsedilen dini imtiyazlarla muafiyetlerin yeni sartlar dahilinde tedkiki, papazlarin öteden beri cemaatlerinden almakta olduklari haraç ve keyfi aidatin ilgasiyla ayliga baglanmalari ve bütün ruhani reislerin sadakat yeminiyle mükellef tutulmasi gibi esaslar, onlara çok agir gelen hükümler idi.
Bu yüzden müslümanlar kadar gayr-i müslimlerde (Tanzimat fermaninda oldugu gibi) Islahat fermaninin aleyhinde bulunmuslardir. Devlet içerisinde bu sekilde karsilanan Islahat fermani, uygulamada da bir çok güçlüklerle karsilasti. Bunlar, Osmanli Devleti’nin yapisi, Avrupa’nin siyaset, cemiyet ve ekonomi alaninda geçirdigi gelisme ve Paris andlasmasina imza koyan devletlerin islerine karismalarindan doguyordu. Bu sebeble de bazi hükümleri kagit üzerinde kaldi.
Mustafa Resid Pasa tarafindan hazirlanan Tanzimat fermani ile onun yetistirmesi Ali Pasa tarafindan hazirlanan Islahat fermani arasindaki fark, hazirlik safhasinda kendisini gösterir. Tanzimat fermani hazirlanirken açik bir yabanci te’siri görülmezken, Islahat fermani Ali Pasa ile istanbul’daki Fransiz ve Ingiliz elçileri arasinda kararlastirilmistir. Gülhane hatt-i hümayûnu, yayinlandiktan sonra yabanci elçilere sadece bilgi edinmeleri için bildirildigi halde, Islahat fermani Paris konferansina katilan devletlere, Paris andlasmasinin bir maddesinde isaret edilmek için gönderilmisti. Bu durum, Osmanli Devleti’nin iç ve dis siyasetinde bir yabanci müdahalesine yer vermisti.
Bazi bati tarzi kuruluslarin ülkeye girmesi ile cemiyetteki kurulus ve anlayis farklilasmasi, islami müesseselerin yaninda bati taklitçisi bir anlayis ve bati taklidi kuruluslarin te’sisine sebeb olmustur. Tanzimat ve Islahat fermanlari devletin çöküsünü engellemesinde hiç bir müsbet te’siri olmamis, aksine ülkedeki tebea ve cemiyetler arasinda yeni ve daha büyük problemlerin çikmasina zemin hazirlamistir.
Mesela Suriye’de büyük bir galeyan basladi. Arkasindan 1858’de Cidde’de müslümanlar ile hiristiyanlar arasinda çatisma çikti. Fransiz ve ingiliz konsolostan öldürüldü. Bunun üzerine ingiliz ve Fransiz donanmalari Osmanli Devleti’ne sormadan sehri bombaladilar. Faillerden on kisiyi yakalayarak idam ettiler. Cidde bir Osmanli topragi idi. Bagimsiz bir devletin topraklarinda islenen bir suçun failini ancak o devletin cezalandirmasi milletlerarasi bir kaide, teamül oldugu halde, batili devletlerin buna aldirdiklari bile yoktu. Nihayet, Lübnan’da dabüyük bir isyan patlak verdi. Uzun mücadelelerden sonra 9 Haziran 1861’de “Lübnan Nizamnamesi” imzalandi. Buna göre hiristiyan bir valinin baskanliginda Lübnan muhtar eyalet haline getirildi. Böylece Islahat fermani batili devletlerin istedigi, meyveleri vermeye basladi.