imla Nedir
bir dilin, belli kurallar çerçevesinde yazıya geçirilmesi. Dildeki seslerin karşılığı olan harflerden meydana gelen alfabe, dilin yapısına uygun bir imla meydana getirir. Bu imla, uzun senelerin deneme ve değişikliği neticesinde belli kurallarda oturur. Bu ise o milletin kültürünü etkiler. Sık sık imla değişmesi, o milletin kültüründe kopukluğa ve karışıklığa yol açar. Dünyada kullanılan 770 çeşit dil içinde imla kuralları, fesahat (güzel ve açık konuşma) ve belagat (düzgün söz söyleme) bakımından en mükemmel dil Arabidir. Fransızca ve ingilizce konuşma dilleri, kullanılmayan seslerin bulundurulması, sesli ve sesdeşleri bir kaç çeşit değerlendirmesi sebepleriyle imlası en zor diller içinde yer alırlar.
Fonetik imla
Bir dilin konuşulduğu gibi, yani kelimelerin telaffuz edildiği şekilde yazılmasıdır. Dilin bu şekilde kullanılması birçok karışıklıklara yol açar. Böylece dil, ağız yani bölge konuşmalarına göre değişiklik göstererek, zorlanır. Fonetik imlanın zorlukları karışıklığa sebeb olmuş, harf inkılabından günümüze kadar yirmiye yakın imla kılavuzu yazılmıştır. Bu karışıklık bugün de devam etmektedir. Gerek Dil Kurumu, gerekse bu konu ile ilgilenenler, çıkan kılavuzlarda çeşitli görüşlere yer vermişler, ancak karışıklık bir türlü önlenememiştir.
Şekli imla
Kelimelerin ilk asli şekillerinin yazılmasıdır. Bölgeler arası farklılığı kaldıracağı için bu görüşü de tenkid edenler olmuştur. Konuşma dili, zamanla kelimelerin ilk şekillerinden uzaklaştığı için bazı sesleri kaybetmekte ve bazı yeni sesleri almaktadır.
Bu vaziyette gelişme ve değişmeye müsait olarak fonatik imla ile birlikte gramer kurallarını ve kelimelerin doğru şekillerini veren bir imlanın kabülü, en uygun imla şeklinde yorumlanmıştır. Türkçenin imlasında her sesi kendi harfi ile yazmak esası kabül edilmiştir. Yazı dilinin amacı, bir memlekette konuşulan dilin bölgeler arası farklılıklarını kaldırarak dilde birliği sağlamaktır. Eğer bu birlik sağlanamazsa haberleşme ve eğitimde birlik ve disiplin sağlanamaz.
Türkçenin bilinen en eski imlası Orhun abidelerindeki imladır. Türkçede bütün seslerin yazılması, gösterilmesi gerekirken abidelerde bile alfabenin özelliğinden dolayı imla kuralına tam uyulmamıştır. Bunda Türkçenin bilhassa büyük ses uyumunun etkisi vardır. Türkçede sekiz sesli için dört işaret kullanılmıştır. Azlığından dolayı sesli harfler, sesdeşlerin ince ve kalın şekilleriyle giderilmeye çalışılmıştır. Kelime başında ve ilk hece sonunda “a, e” yazılmamış, sonda yazılmış; “ı, i” ise başta ve ilk hece sonunda yazılmış, sonda yazılmamıştır. “o, ö, u, ü” başta ve ikinci hecede yazılmamış sonda
yazılmıştır: (Bglr) (begler), bşblıg (beşbalığ), budn (budun), şidn (eşidin), rsnka (ersinka), tkuz (tokuz) gibi. Bazı hecelerde ünlüler hiç yazılmamıştır. Sesdeşlerde de düzensizlik görülmektedir. Bir kelime hem s, hem ş harfleri ile yazılmıştır. Fakat s ve ş yerine aynı işaret kullanıldığından; kişi-kisi, öküs-öküş, Türk-Türük gibi kelimeler iki ayrı şekilde yazılmıştır.
islam harflerinin kullanılmasından sonra da imlada bazı karışıklıklar olmuştur. islam harflerinde sesli harf yerine hareke kullanılmıştır.
imlanın ıslahı üzerinde ilk duran Enderün-i Daniş olmuştur. Bundan başka bazı yazarlar, çeşitli şekilde okunabildiği ve karışıklıklara sebeb olduğu gerekçesi ile elif, vav ve kaf harfleri üzerinde durmuşlar ve bazı işaretler koymuşlardır.
1928 yılında kabul edilen Latin asıllı yeni alfabe 29 ses işaretine dayanır. islam harflerinde bulunmayan sekiz ayrı ünlü kabül edildi. Böylece bir ünsüz, sekiz türlü ünlünün her biri ile başlatılınca 168 türlü ses meydana gelmektedir. Eski alfabede bulunan kaf ve kef harflerinin, yenisinde sadece k işareti ile gösterilmesi imlada birçok aksaklıklar doğurmuştur. Bunun gibi batı dillerinden Türkçeye giren bazı kelimelerin yazılması da mesele olmuştur. Tren, plastik, grub, gram, program gibi kelimeler bir süre sipor, tiren, pilastik, gurup, gıram, pırogram şeklinde yazıldı. Sonradan tekrar eski yazılış
şekillerine dönüldü. En iyi imla en kolay imladır. 1928’den sonra Türk Dil Kurumu, Latin harfleri tesbit edilirken, imla lügatı çalışmalarına da başladı. Bu lügat değişik zamanlarda, imla Kılavuzu olarak birçok defa yayımlandı. Halen Türkçede imlanın oturduğu ve bir düzene girdiği söylenemez. Bunda keyfiliğin büyük payı vardır. Ayrıca kullanılan kelimelerin imla olarak harflere bağlılığı yanında, konuşmadaki yeri, ikili bir durum ortaya çıkarmaktadır. Bu halde doğruluk ve yaygınlık meseleleri imlada göz önüne alınmalı, çözümü
bu ikisinin ortasında aramalıdır. Ayrıca nisbet (i)si gibi seslerin dilde muhafazası gerekir. Çünkü bunların bir gramer ve mana vazifesi vardır. Sese dayalı bir imla köksüz ve çabuk değişiklik gösterir. imlanın yazı hayatımızda geçirdiği merhaleler gözden geçirilirse, bu imlanın yerli yerine oturabilmesi için asırların geçmesi lazımdır. Nitekim eski imlamız, islam dairesi içine girdiğimiz yıllardan ve ilk eserlerimizden sonra, yani 1100 yıllarından 1600 yıllarına kadar bir kararlılık gösterememiştir. Ancak beş yüz senelik bir denemeden sonra alfabemizin imkanlarına göre her kelime ve söz, kalıp haline
gelmiş, ek ve köklerde kararlı bir imla ortaya çıkmıştır. Bunun yanında imla ile ilgili bazı hususlar Tanzimattan sonra tekrar ortaya çıkmış; Şemseddin Sami yeni bazı işaretler getirmiştir. Ancak bu yaygınlaşmamıştır. Teknoloji ve fen ilerledikçe yabancı kelimeler Türkçeyi istila etmektedir. Bununla birlikte imla kurallarında yeniden düzensizlik başlamaktadır. Tabii ki Avrupa dillerinden gelen kelimeler bunda büyük bir yekün tutmaktadır. Bunlar yeni alfabe içinde yer aldıklarından söylenişlerine göre yazılmalı, geldikleri dillerdeki imlalarına yer verilmemelidir.