ikinci Balkan Savaşı
Osmanlı Devleti’nin Rumeli’deki bütün toprakları diyebileceğimiz kadar geniş bir araziyi kolaylıkla ele geçiren Balkan devletleri, bu kez ele geçirdikleri toprakların paylaşımı nedeniyle birbirleriyle anlaşmazlıklara düştüler. Aralarındaki ittifaklar dağıldı. Özellikle Londra Konferansı’nın Bulgaristan’a geniş bir arazi vermesi, savaşa katılan diğer Balkan devletlerinin tepkisine yol açtı.
Büyük devletlerin arabulucu girişimleri bu devletlerin aralarındaki anlaşmazlıkları ortadan kaldırmamıştı. Bunun üzerine Sırbistan Yunanistan ve Karadağ devletleri Bulgaristan’a karşı birleştiler ve savaşa girdiler. Ayrıca Bulgaristan’ın büyümesini menfaatlerine aykırı gören Romanya’da Bulgaristan’a savaş ilân ederek Balkanlar’da yeniden başlayan savaşa katıldı. Bir çok cephede savaşmak durumunda kalan Bulgar orduları Sırplara ve Yunanlılara yenildiler. Biz de bu durumdan istifade ederek, hiç olmazsa Edirne’yi tekrar alabilmek için Bulgaristan’a savaş ilân ederek ikinci Balkan savaşına katıldık.
Türk orduları, Edirne başta olmak üzere bazı şehir ve kasabaları ele geçirdi. Büyük devletlerin müdahalesi ve tepkisiyle karşılaşan Osmanlı Devleti ordularını daha ilerilere gönderememişti. Mevcut kazançları kafi görmek durumunda kalan Osmanlı Devleti Bulgaristan’la 29 Eylül 1913’de istanbul Antlaşmasını yaparak ve savaşa son verdi. Bu antlaşmayla, Meriç’in iki devlet arasında sınır olmasını kabul ediyorduk. Edirne, Kırklareli ve Dimetoka Osmanlı Devleti’nde kalıyordu.
Osmanlı Devleti 14 Kasım l913’te de Yunanistan’la Atina antlaşmasını imzaladı. Bu antlaşmayla, Girit üzerinde hak iddia etmekten vazgeçildiği gibi Ege adaları konusunda Londra Antlaşması’nın hükümlerini kabul ediyorduk. Buna göre Taşoz, imroz ve Meis Adaları bize veriliyor, diğer adalar ise Yunanlılara terk ediliyordu. Ayrıca Balkan Savaşı’nın başında geçici olarak italyanlara bıraktığımız On iki Ada’nın italya ‘ya verilmesini kabul ediyorduk
Bunun dışında savaşın sonunda ortak sınırımız kalmayan Sırbistan, Karadağ ve Romanya ile yapılan ikili antlaşmalarla daha çok buralarda kalan Müslüman Türk halkının hak ve hukukunun korunması ve vakıflarla ilgili konular belirli esaslara bağlanmıştı.
Balkan Savaşları’nda Deniz Savaşları
Sultan Abdülaziz zamanında kudret itibarıyla dünyada ikinciliği alan bir donanmaya sahip olan Osmanlı Devleti, Sultan II. Abdülhamit’in, Avrupa’nın sanayi ve teknik alanda büyük ilerleme ve gelişme kaydettiği bir devirde bu donanmayı “yoketme” siyasetine tabii tutarak Haliç’te ve 1897 Türk-Yunan Savaşı’ndan sonra da Çanakkale’de çürütmüştü. Bu nedenle, Balkan Savaşı esnasında deniz savaşlarında bir varlık gösterememiş, burnumuzun dibindeki Ege Adaları’nın Yunanlılar tarafından ele geçirilmesine mani olamamıştık. Hatta Yunanlılar Çanakkale Boğazı’nı ablukaya aldığından donanmamız savaş boyunca çoğu zaman Boğazlardan bile çıkamamıştı.
Buna rağmen, zaman zaman Rauf Bey’in kumandanı olduğu “Hamidiye Kruvazörü” boğazlardan çıkarak Yunan savaş gemileriyle savaşmış ve büyük başarılar elde etmişti. Ancak, yukarıda da belirttiğimiz gibi, savaş boyunca denizlerdeki üstünlük Yunanistan’da olmuştu. Nitekim, Yunanlılar Balkan savaşı yıllarında Taşoz, Limni, Sakız, Midilli ve On iki ada hariç bütün adaları ele geçirmişlerdi