Hunlar Kimdir
Hunlar? Hunlar Kimdir? Hunlar Hakkında? Hunlar Hakkında Kısa Bilgi? Hunlar Kıcasa?
Hunlar, Orta Asya’da ve Avrupa’da devlet kuran ilk Türk boyu. Hunlara Çin kaynaklarında Hiung-nu adı verilmektedir. “Kun” ismi ile anılan Hunlar, tarihte bilinen ilk Türk devletini kurmuşlardır. Hunlarla uzun süren mücadeler yapan Çinliler, Türk saldırılarına karşı koyabilmek için meşhur Çin Seddini yapmışlardır.
Hunlar hakkında ilk bilgilerin bulunduğu Çin kaynaklarında; kuzeylerinde yaşayan atlı göçebelerin, sınırlarını geçerek ülke içine yaptıkları akınlar ve Çin prensleri veya hükümdarlarının çok defa birbirlerine karşı giriştikleri saltanat mücadelelerinde, büyük bir askeri güce sahip bu göçebelerden yardım aldıkları yazılıdır. Çağımızdan üç bin yıl önceleri Kuzey Çin ülkelerinde görülen, atlı göçebe denen ilk Türkler, daha sonra Hun adı ile tarih sahnesine çıkmışlardır.
Milattan önce 318 yılında, Kuzey Şansi’deki Çin prensleri, ülke içindeki saltanat kavgalarında “Kuzey Canavarları” dedikleri Hunlardan yardım alıyorlardı. 220 yılında Teoman (Tuman) Yabgu (220-209), Türk boylarını birleştirerek siyasi birlik kurdu. Çin’deki iç karışıklıklardan faydalanıp, devletin sınırlarını genişletti. Çinlilere çok zor günler yaşattı. Sarı Irmağı geçip, Çinlilerin en büyük dayanağı olan Çin Seddini aştı, Türk atlılarını Çin içlerinde koşturdu.
Oğlu Mete (Motun, Bapatır ve Bahadır da denir), Teoman Yabgu’dan iktidarı, zorla aldı. Miladdan önce 209 yılında Hun hakanı olan Mete’nin adı destanlara geçti. Mete (M.Ö. 209-174) Çin Seddini aşıp Çin’e girdi. Asya’nın fethine teşebbüs edip, Büyük Okyanusla, Hazar Denizinin kuzey kıyıları, Sibirya ile Himalayalar arasındaki bölgeyi ele geçirdi. On sekiz milyon kilometre karelik bir alanı hakimiyeti
altına alıp, tarihin en büyük imparatorluklarından birini kurdu. Mete’nin M.Ö. 174 yılında ölümü ile yerine oğlu Gökhan (M.Ö. 174-161) geçti. Gökhan devrinde Hun imparatorluğunun teşkilatı daha da kuvvetlendi. Devletin sınırları genişledi. Çin, Hunlara vergi vermek süretiyle barış politikasını devam ettirdi. Gökhan, Tanrı Dağlarının doğusunu ellerinde tutan Yüeçileri yenerek batıya sürdü. Hunların doğu komşusu Çinliler, Türkleri askeri güç ile yenemeyeceklerini anlayınca, “Türk’ü Türk’e kırdırmak” politikasını takip ettiler. Miladdan önce birinci yüzyılda Hunları Doğu ve Batı Hunlar olmak üzere ikiye ayırdılar. Batı
Hun Devleti
M.Ö. 48-36, Doğu Hun Devleti ise M.Ö. 48-M.S. 48 yılları arasında hüküm sürdü. Çiçi Han (M.Ö. 56-36) bölünmeyi önlemek için uğraştıysa da muvaffak olamayıp, Çinliler tarafından öldürüldü. Doğu Hun Devleti, M.S. 48’de Çinlilerin askeri baskı ve siyasi entrikaları sonucu Güney-Doğu ve Kuzey-Batı Hun imparatorluğu adıyla ikiye bölündü. Kuzey Hun (38-93), Güney Hun (48-303) devletleri Sienpiler ve Çinliler tarafından yıkıldı. Hunlar batıya ve güneye inerek, tarihteki büyük “Kavimler Göçü”nü başlattılar. Batıya gidenlere “Avrupa Hunları”, Hindistan’a gidenlere “Akhunlar” adı verildi.
Avrupa Hunları
(M.S. 90-468), Hazar Denizi ile Yayık ve idil ırmakları arasında kalan geniş bir alana yayıldılar ve bölgede yaşayan kabileleri de hakimiyetleri altına aldılar. 375 yılında Balamir komutasındaki Hunlar, akınlarını Avrupa’ya yönelttiler. idil Irmağını geçen Hun akıncıları, Tuna boylarına kadar gelip, Macaristan’a yerleştiler. Munçuk’un oğlu Attila (445-453) zamanında 447-448 yıllarında Avrupa’da yetmiş kadar şehir ele geçirildi. Hun orduları istanbul kapılarına dayanıp, Bizans’ı
haraca bağladı. 451’de Galya’ya yani Fransa’ya girdi. Milano ve Parvia’yı da alan Attila, Roma üzerineyürüdü. Papa Üçüncü Leon ve Roma Konsül Heyetinin ricaları ile Batı Roma imparatorluğu merkezine girmedi (452). Anlaşma yapıp, Roma’dan geriye döndü. Avrupa’da çok kan döktü. “Allah’ın gazabı” da denilen Attila 453 yılında öldü.
Attila’nın ölümünden sonra dört milyon kilometrekarelik geniş bir alana yayılan Avrupa Hunları, taht kavgaları sonucu dağılmaya başladı. Attila’nın büyük oğlu ilek Han (453-454) 454 yılında öldürülüp, yerine diğer oğlu Dengizek (454-496) geçti. Dengizek Han, Hunları birlik içinde toplayarak devleti koruyup, yaşatmak istemesine rağmen muvaffak olamadı. Attila’nın diğer oğlu irnek, 496 yılında Bizans’a tabi oldu. Avrupa kavimleri, hunlardan teşkilatçılığı öğrenip, sosyal ve siyasi hayatlarına yön verdiler.
Akhunlar
(420-567): Büyük göç sırasında Hun Türklerinin bir başka kolu Orta Asya’dan güneye inerek Afganistan, Kuzey Hindistan ve Türkistan’ın bir bölümünü içine alan bölgeye yerleşti. 420 yılında Akhuşunvar’ın kurduğu Akhun Devleti, Kuzey ve Güney Akhunlar olmak üzere ikiye ayrıldı. 496 yılında Güney Akhunlar hükümdarı Toraman zamanında imparatorluk haline geldiler. Altıncı yüzyılda Göktürk hakimiyetine giren Akhunlar, 567’de yıkıldı.
Hunların devlet başkanına “Şan-yü” ve “Tanrıkut” denir ve kutsal kabul edilirdi. Hanedan en soylu ve imtiyazlı kabileden gelirdi. Ordu teşkilatı ikili, dörtlü, altılı ve yirmi dörtlü usüle dayanıp, onluk,yüzlük, binlik ve on binlik düzenleri vardı. Hun ordusu yirmi dört tümenden meydana gelirdi. Hunlar atlı göçebe hayata alışıp, at eti yiyerek, kısrak sütü içerek, çoluk çocukları ile at sırtında dolaşarak, atlı savaş usülünü ilk defa kullanmışlardır. Çok süratli hareket kabiliyetine sahib olduklarından, büyük orduları ve vuruş güçleriyle, kendilerinden daha kalabalık yerleşik milletlere üstünlük sağlamışlardır.
Atlı göçebe hayatın icabı olarak Hunlar çepken, yelek, şalvar, börk, deri kalpak, tokalı kemer gibi giyim kuşam; sucuk, pastırma, kakaç, kuru kaymak, tarhana, kurut, kavurga, kavut gibi yiyecekler ile kendi buluşları olarak tulum, türgü, deri sofra altı, tuluk, yannık, dağarcık gibi deri eşyaları kulanırlardı. Çok hızlı göç eden Hunlar, çoluk çocukları, davar, sığır ve deve sürüleri ile yedek atları sayesinde bir iki yıl içinde Çin Seddinden Kafkaslar ve Tuna boylarına ulaşmışlardır.
Hunlar atlı savaş usülleri sayesinde çok kalabalık Çinlileri ve Romalıları yenmişlerdir. Türk savaş usülü ve giyim kuşamını taklid etmek isteyen Çinliler ve Bizanslılar, koşan at üzerinde geriye ok atma, hünerini bile gösterememişlerdir.
Din adamlarına Şaman derlerdi. Bu bakımdan Hun inancına Şamanizm adı verilmiştir. Şamanların cenazede, düğünde şiir söyleyen, çişitli konularda fikri sorulan ve aynı zamanda ahalinin tedavi işleriyle uğraşan kimseler olduğu sanılmaktadır. Şamanlardan başka olan bilgeler, daha çok tutulurdu. Bunlar, çok bilgili ve tecrübeli kimselerdi. On iki hayvanlı Türk takvimini kullanıp, dört yön ve renk adına göre de teşkilat ve coğrafi tabirler kullanırlardı.
Hunların hür idaresi altında danışma meclisi mahiyetinde “Kingeş Meclisi” denilen “Yıllık Dernek, Yığınak” toplanıp, ziyafetler verilirdi. Bu meclis, hükümdar seçmek, mevki, damga, ünvan vermek, insan ve hayvan sayımı yapmak için toplanırdı. Bir çeşit devlet meclisi olan topluluk, Türklerin tanışma ve kaynaşmasını da sağlardı.