Hile işeriyye
ortaya çıkan çeşitli şartları dinimize uydurmak için alınan tedbir. Müslümanların, islamiyete uymaları ve haram işlememeleri için ihtiyatlı yol aramalarına da hile-i şeriyye denir. islam hukükunda, haramdan kurtulmak, helale kavuşmak için hile-i şeriyye yapmaya izin verilmiştir. Böyle hilenin caiz olmasına delil ve sened Kur’an-ı kerimdeki Sad süresinin 44. ayetidir. Bu ayet-i kerimede bildirildiğine göre Eyyüb aleyhisselam hastalığı sırasında hanımı Rahime’ye buyurduğu bir
hizmete geç gelmesi dolayısıyle, sıhhate kavuşunca yüz değnek vurmak üzere yemin etmişti. iyileşince ahdini yerine getirmek istedi. Hanımına yüz sopayı nasıl vuracağını düşünüyordu. Çünkü Rahime, Eyyüb aleyhisselama karşı büyük hizmetler ve fedakarlıklarda bulunmuştu. Eyyüb aleyhisselam bu düşüncedeyken Allahü teala, hazret-i Eyyüb’un yemininin yerine gelmesini, Rahime’nin de incinmemesini murad etti. Eyyüb aleyhisselama vahyedip; “Ey Eyyüb! Yüz tane ince çubuğu bir araya bağla ve destek yap. Sonra eline al ve Rahime’ye bir defa vur. Rahime’ye yüz
değnek vurmuş olursun. Yeminin yerine gelir.” buyurdu. Eyyüb aleyhisselam ilahi emre uyarak bildirileni yaptı. Böylece yeminini yerine getirdi. Allahü tealanın lütfunu gören hanımı da bundan çok hoşlandı. incinmeden cezanın tatbikine ve yeminin yerine gelmesine sevindi. Bu husus Kur’an-ı kerimde mealen şöyle bildirildi; “Eline yaş ve kuru karışık bir demet ot al! Onunla (hanımına) vur ki, yemininde durmamazlık etme.” (Sad süresi: 44)
Müctehid imamlar, Peygamber efendimiz zamanındaki bir had cezası uygulamasını da hile-i şeriyye hususunda delil almışlardır. Eşi’at-ül-Leme’at’ta had cezalarıyla ilgili bölümdeki rivayet şöyledir: “Sa’d bin Sa’d dedi ki, babam Sa’d Resülullah’ın (sallallahü aleyhi ve sellem) yanına hasta birini getirdi. “Bunu zina yaparken yakaladık.” dedi. Resülullah efendimiz; “Buna, üzerinde yüz filiz bulunan bir dal ile bir kere vurunuz.” buyurdu. Böylece bir vurmakla yüz sopa vurulmuş oldu ve had cezası yapılmış oldu.
islam dininde hile-i şeriyyenin caiz olması haram bir işi yapmaya izin vermek değildir. islamiyeti kendi isteğine göre değiştirmek isteyenlerin veya islam düşmanlarının dediği gibi; bir haramı helal yapmak, helali haram yapmak için yahut birinin hakkına mani olmak veya haksız mal ele geçirmeye hile-i batıla denir ve yapmak caiz değildir. Haramı helal yapmak için hile-i batıla yapmak Yahüdilerin adetidir. Farz olduktan sonra zekat vermemek için hile-i batıla yapmak haramdır. Müslümanlara böyle haram olan hile-i batıla yapmayı öğreten fıkıh kitaplarını öğretmeyip kendi düşüncelerini din bilgisi olarak söyleyen, Müslümanları mezhepsiz yapan cahil din adamına “müfti-yi macin” denir. Müfti-yi macini hakimin cezalandırması lazım olur.
Fıkıh kitaplarında mübah olan ve başta nikah ve alışveriş muameleleri olmak üzere birçok konuda uygulanan hile-i şeriyye misalleri bildirilmiştir.
Bir kimse; “Eğer Allahü teala bana bir erkek evlat ihsan ederse dört karış boynuzlu bir koç kurban edeceğim!” diye adakta bulundu. Bu kimsenin istediği gibi bir erkek evladı olunca adağını yerine getirmek için dört karış boynuzlu koç aradı, fakat bulamadı. Sağa sola civar memleketlere adamlar gönderdiyse de istenen vasıfta koç bulmak mümkün olmadı. O kimse zamanın din alimlerine müracaat ederek durumu anlattı. Fakat onlar da bir çare bulamadılar. Telaşa kapılan adam dostlarından birinin tavsiyesi üzerine imam-ı Ebü Yüsuf hazretlerine gitti ve durumunu anlattı. Bu adam, zengin fakat cimri biriydi. Bunu bilen imam-ı
Ebü Yüsuf hazretleri; “Ben buna bir çare bulurum. Fakat bir şartla!” dedi. Adam “Şartın nedir?” deyince imam-ı Ebü Yusüf hazretleri; “Sen zengin bir adamsın. Memleketin fakir çocukları için dört mektep, bunların masrafını karşılamak için yanına dört de dükkan yaptırırsan müşkülün hallolur.” dedi. Adam “Şartını kabül ettim. Ancak inşaat uzun sürer. Bu inşaatın bitmesini beklemeden adağımın yerine gelmesini istiyorum. inşaatın maliyetini keşfettirip ne kadar para sarf olunacaksa devlet hazinesine teslim edeyim.” dedi. imam-ı Ebü Yüsuf hazretleri adamın teklifini kabul
edince, o kimse gerekli parayı devlet hazinesine yatırdı. imam-ı Ebü Yüsuf, talebelerinden birini gönderip uzun boynuzlu bir koç getirtti. Beş yaşında küçük bir çocuğu getirtip, çocuğa koçun boynuzlarını karışlattı. Koçun boynuzları dört karış geldi. Ebü Yusuf hazretleri o kimseye buyurdu ki: “işte senin adadığın koç budur. Bunu kurban edip adağını yerine getir. Zira sen sadece dört karış boynuzlu koç adamıştın. Karışın büyük veya küçük olduğu hususunda bir şey belirtmemiştin. Ben de bu hususa dayanarak fetvayı verdim!” Orada bulunanlar imamın üstün zekasına ve islamiyete vuküfuna hayran kaldılar.
Zamanın hükümdarı bir münakaşa neticesinde hanımına kızıp; “Bu geceyi benim hüküm sürdüğüm topraklarda geçirirsen seni boşayacağım.” dedi. Fakat sonradan kızgınlığı geçip söylediğine pişman oldu. Çok sevdiği hanımından ayrılmak istemiyordu. Zamanın alimlerine sorup bir çare bulunmasını istedi. Fakat işin içinden çıkamadılar. Hanımının başka bir devletin sınırları içinde geceyi geçirmesi de mümkün değildi. Hükümdara bu meseleyi bir de imam-ı A’zam’ın talebesi Ebü Yüsuf’a sorsanız.” dediler. Hükümdar Ebü Yüsuf’u davet edip hadiseyi anlattı. Ebü Yüsuf buyurdu ki: “Hanımınız bu geceyi, mescidde geçirsin. Çünkü mescidde kimsenin sahipliği ve malikliği yoktur. Nitekim Allahü teala «Mescidler Allah içindir» buyuruyor. “Ebü Yüsuf hazretlerinin dediği gibi yaptılar. Hükümdar imamın zekasına ve ilmine hayran kalıp onu temyiz reisliğine tayin etti.
Hile-i şeriyyeye ancak bir haramdan kaçınmak, bir helale ulaşmak için başvurulabilir. Bir hakkı iptal etmek, bu hak konusunda şüpheler uyandırmak, haram olan bir işi mübah kılmak gayesiyle hileler aramak hile-i batıla olup haramdır.
Hile-i şeriyye ile ilgili misaller fıkıh kitaplarında geniş olarak anlatılmaktadır.