Hendek Savaşı
Hz. Peygamber (s.a.s)’in müsriklerle yaptigi büyük ve en önemli savaslarindan birisi. Uhud savasindan iki yil sonra Hicret’in besinci yilinin sevval ayinda (23 subat 627) Medine’nin kuzeyinde cereyan etmistir. Kureys müsrikleri Uhud savasinda basarili olmuslardi ama müslümanlarin gücünü kiramamislardi. Tam tersine müslümanlar Medine’deki birlik ve beraberliklerini saglamlastirmis askeri bakimdan daha güçlü bir duruma gelmislerdi. Medine’de sürekli problem çikaran Yahudi Benu Nadir kabilesi sürülmüs doguda Zatu’r-Rika kuzeyde Dumetü’l-Cendele yapilan seferler kesin zaferle sonuçlanmis müslümanlarin gücü ve etkinligi gün geçtikçe daha da büyümüstü. Bunun sonucu olarak Mekke müsriklerinin Misir Suriye ve Irak yönündeki kervan yollari tamamen kapatilmisti
Müslümanlarin bölgeye hakim bir güç olmaya baslamasi Islama katilanlarin sayisini hizla artirmis geçen zaman müslümanlarin sosyal hayatlarini düzenleme ve yerlestirme yolunda önemli adimlar atmasina firsat tanimisti. islamın bu gözle görülür güçlenisi karsisinda müslümanlarin baslica düsmanlarindan olan yahudiler düsmanca faaliyetlerine hiz verdiler. Özellikle Medine’den sürülen Benu Nadir kabilesi bütün çevrede Islam aleyhinde sürekli propaganda yapiyor Islam’in güçlenmesini önlemek için müslümanlara kesin bir darbe vurmanin yollarini ariyordu. Bu çalismalari sonuçsuz kalmamis yahudiler aralarinda görüs birligi saglanarak Kureys ve diger müsrik kabilelerle birlesmenin yollari aranmaya baslamisti.
Yahudilerden olusan bir heyet Mekke’ye gelerek kiskirtici çalismalardan sonra Kureys’e ortak düsmanlari olan müslümanlara birlikte saldirmayi Rasül Aleyhisselam’i ve Islam’i ortadan kaldirmayi teklif ettiler. Ticaret yollarinin kesilmesiyle ekonomik bir çikmaza düsen ve içlerinde hala Bedir’in acisini tasiyan müsrikler bu teklifi olumlu karsiladi (Taberî Tarihu’t-Taberi Misir1961 II 564-5). Yahudi heyeti ve Kureys’ten seçilen elli adam Kabe örtüsünün altina girip gögüslerini kabe duvarina dayayarak tek baslarina kalincaya kadar müslümanlarla savasmaya yemin ettiler. Artik tek düsünceleri vardi. Bu savasi mutlaka basarmak ve Islam’i ebediyyen yok etmek (Ibnü’l-Hisam es-Siretü’n-Nebeviyye Beyrut 14I7/1987 II 254 255).
Yahudiler Kureys’le anlastiktan sonra Necid’e giderek Benu Süleym ve Gatafan kabilelerini de bu ittifaka dahil etmeye çalistilar. Gatafan kabilesini Hayber’in bir yillik hurmasinin yarisi karsiliginda müslümanlara karsi savasmaya razi ettiler. Arkasindan diger Arap kabilelerini dolasarak putperestligin Islam’dan üstün oldugunu fakat müslümanlarla savasilmadigi takdirde putperestligin sonunun yaklastigi propagandasiyla savasa kiskirttilar. Bu çalismalari sonunda Fezare Süleym Sa’d ve Esedogullari kabileleri de ittifaka dahil oldu (Taberî a.g.e. II 566).
Savas hazirliklarina baslayan Kureys üçyüz at bin besyüz devenin bulundugu dörtbin kisilik bir ordu donatti. Buna Yahudi ve diger Arap kabilelerinin kuvvetleri de eklenince yaklasik onbin kisilik bir ordu meydana geldi. Bu büyük ordu Islam’a son ve öldürücü darbeyi vurmak Allah’in nurunu bogmak niyet ve umuduyla Medine’ye yöneldi. Arap yarimadasi belki de o güne kadar böyle büyük bir orduya sahit olmamisti (Ibn Hisam es-Siretit’n-Nebeviyye Misir 1375/1955 II 214 216 22I)
Rasulullah (s.a.s) müttefiklerin girisimini haber alir almaz derhal bir savas meclisi topladi. Mecliste düsmana karsi ne gibi tedbirler alinmasi nasil bir savas taktigi izlenmesi gerektigi konusunda istisare edildi. Ashabin çogunlugu Medine’yi içerden savunmanin uygun olacagi görüsünde idi. Bu görüs benimsendikten sonra Selman-i Farisî hazretleri “bizde bir sehir üstün kuwetlerle kusatildigi zaman daima çevresine bir hendek kazilir ve sehir bu sekilde savunulur” seklinde görüs bildirince Rasül aleyhisselam bunu uygun görerek savunma planinin bu dogrultuda hazirlanmasini emretti.
Vakidî’nin Hendek Savasi sirasinda Rasülullah’in Kureys lideri Ebü Süfyan’a yazdigim söyledigi bir mektuba göre ise sehrin çevresine hendek kazilmasini dogrudan dogruya sani yüce Allah Rasülüne ilham etmistir. Düsmanin gelecegi yöne kazilacak hendekle sehrin korumasi esas olmakla birlikte Selman-i Farisî’nin teklifi içinde Medine’yi çevreleyen binalar arasina kapatmak da vardi zaten sehrin diger tarafi dag ve hurmaliklarla çevrili idi (Ibn Hisam a.g.e. II 255).
Rasülullah vakit kaybetmeden ileri gelen sahabîlerle birlikte kesfe çikarak hendek kazilmasi gereken yerleri tesbit etti. Düsmanin saldirisina açik bulunan yerlerin tesbitinden sonra bütün müslümanlar toplanarak hendek kazma çalismalarina basladilar. Medine’deki bütün araçlar toplandigi halde yine de birçok müslüman araçsiz kalmisti. Bunun üzerine Rasülullah müslümanlarla anlasmali bulunan Benu Kurayza kabilesinden ödünç aletler aldirdi.
Basta Rasül aleyhisselam olmak üzere bütün müslümanlar canla basla çalisiyorlardi. Mevsim kis oldugu için çalismak oldukça güç ve yorucuydu. Buna ragmen müslümanlar büyük bir coskuyla çalisiyor hep bir agizdan “bizler ömrümüz oldukça Muhammed’le birlikte savasa devam etmek üzere bey’at etmisizdir” anlaminda misralar okuyorlardi. Hendek kazarken Hz. Peygamberin birçok mucizesinin geldigini yine Islam tarihçileri nakletmektedirler (Ibn Hisam a. g. e. II 217 219).
Rasülullah da coskuyla çalisan arkadaslari ile birlikte toprak kaziyor tasiyor onlarla bir agizdan su anlamdaki beyitleri okuyordu “Allah’in lütfu ve hidayeti olmasaydi biz ne hidayete erer ne sadakalar verir ne de ibadet ederdik. Ya Rab! Bizi huzur ve sükuna erdir. Düsmanla karsilasirsak bize sebat ve metanet ver. Bize saldiranlar fitne çikararak fesat pesinde kosuyorlar. Biz ise onlara karsi koyuyoruz.” Münafiklar ise bu isi agirdan aliyor ve çesitli bahanelerle çalismamak istiyorlardi (Ibn Hisam a.g.e. II 216 Taberî a.g.e. II 566 567).
Bu sekilde iki hafta boyunca süren gayret sonunda Medine çevresinin gerekli yerleri hendeklerle kusatilmis hendeklerden çikan topraklar iç tarafa yigilarak siperler olusturulmustu.
Hendek kazma çalismalari biter bitmez Rasül aleyhisselam savasabilecek durumdaki bütün müslümanlari topladi. Müslüman mücahitlerin sayisi üçbindi ve otuz alti da at vardi. Müslüman savasçilar gruplar halinde siperler gerisine yerlestirildi. Bu sirada Ebü Süfyan komutasindaki ordu Medine’nin Batisindan Necid kabileleri de Dogudan Medine önlerine geldiler.
Kureys ordusu Medine’nin kuzeyinden dolasarak Uhud dagi civarina geldi. Ortaligi bos görünce evvelce Uhud savasinda aldiklari mevkiye dogru yaklastilar. Burada diger kuvvetlerle birleserek Uhud-Medine yolu üzerinde ilerlemeye basladilar. Bir müddet sonra Rasülullah’in hendekler gerisinde görülen çadirlari karsisina geldiler ve onun karsisinda yer aldilar (Taberî a.g.e. II 57I).
Müsrikler çevrede müslümanlari görmeyince hizla Medine üzerine atildilar. Fakat müslümanlar tarafindan kazilan hendeklere gelir gelmez ne yapacaklarini sasirdilar. O zamanlar böylesi istihkamlar insa etmek Araplar tarafindan bilinmiyordu. Rasülullah’in bu degisik savunma yöntemi müsrikleri hayret ve saskinlik içinde birakti. Içerlerinde bazilari atlarini hendekler boyu sürerek bir geçit aradilar. Fakat hendek gayet derin kazilmis oldugu için geçmeyi basaramadilar. Bu arada hendek gerisinde siperlenen müslümanlar düsmani ok ve tas yagmuruna tuttular. Düsman süvarileri de bu sekilde karsilik vermek zorunda kaldilar. Müsrikler bir aya yakin bir süre hendek gerisinde kaldilar. Iki taraf arasinda herhangi bir savas olmadi. Bir kaçi mübareze ve karsilikli ok atmaktan baska ciddi bir hareket olmadi (Taberî a.g.e. II 572).
Müslümanlar arada sirada taarruz eden düsmani bu sekilde karsilayarak savunma süresini uzatiyorlardi. Fakat bu sirada müslümanlarla anlasma içindeki Benu Kurayza kabilesinin anlasmayi bozarak geceleyin Medine üzerinde baskin yapmak için hazirlandiklari söylentisi yayildi. Bu haber müttelik ordulara göre oldukça zayif olan müslümanlar arasinda büyük bir endiseye neden oldu. Rasül aleyhisselam durumun açikliga kavusturulmasi için Kurayza kabilesine birisini gönderdi. Benu Kurayza kabilesinin reisi Kaab b. Esed’in Benu Nadir kabilesi reisi Nayy b. Ahtab tarafindan kandirilmis oldugu ve Kurayzalilarin gerçekten anlasmayi bozmus olduklari anlasildi. Kurayza kabilesi ile Evs kabilesi arasinda dostluk bulundugu için Evs’in lideri Sa’d b. Muaz ve bazi Evs ileri gelenleri özel olarak Benu Kurayza kabilesine gönderildi ise de olumlu bir sonuç alinamadi.
Kur’an düsmanin gelisini ve durumun vehametini söyle dile getirir
“Onlar size yukarinizdan ve asaginizdan gelmislerdi. Gözler dönmüs yürekler agizlara gelmisti. Allah için çesitli tahminlerde bulunuyordunuz” (el-Ahzab 33/1I). Rasülullah zaman geçirmeden ortaya çikan yeni duruma uygun tertibati aldi. Müslümanlara hitaben “emin olunki bunun sonu hayirlidir. Müslümanlarin yegane koruyucusu Allah’tir” buyurarak müslümanlara güven verdi. Sehir içinde ve savunma hatti çerçevesinde güvenlik önlemleri bir kat daha artirildi. Geceleri düsmanin ani bir baskin yapmasini önlemek amaciyla devriye kollari çikarilmaya baslandi.
Gece basar basmaz bütün devriye görevlileri görev yerlerine dagiliyor Rasülullah ise savunma hattinin en zayif noktasinda bekliyordu. Geceleri çok soguk oldugu için savasin zorluklari kendisini daha agir biçimde hissettiriyordu. Bununla birlikte Müslümanlar inançla ve sabirla görevlerini yerine getiriyorlardi.
Bu arada münafiklar da bos durmuyor bir takim tesvikler ve aldatici sözlerle imani zayif kimseleri kandirmaya çalisiyorlardi. Nitekim Kur’an bu duruma “Iki yüzlüler ve kalplerinde hastalik olanlar” Allah ve Rasülü size sadece kuru vaadlerde bulundu” diyorlardi (el-Ahzab 33/12). Ayetiyle isaret etmektedir.
Kusatma onbes günden fazla sürdügü halde müsrikler hiçbir sonuç alma basarisini gösteremediler. Muhasaranin devami sabahlara kadar siperlerde bekleyen müslümanlari oldukça kötü etkiliyordu. Sehrin disariyla bütün baglarinin kestirilmis olmasi yiyecek sikintisinin baslanmasina neden oldu. Münafiklar bundan da güç alarak yersiz konusmalarini çogalttilar. Eskiden beri meydan savaslarina alismis olan müslümanlar düsman karsisinda hiçbir sey yapmadan beklemekten sikilmaya baslamislardi. Mevsimin siddeti bu durumu daha da etkiliyordu. Özellikle geceleri çikan sogukta devriye görevini yapanlar fazlasiyla muzdarip olmaya basladilar. Hatta hayvanlarina yedirecek birsey bulamaz hale geldiler. Müslümanlarin direnci yavas yavas kirilmaya yüz tutmustu. Kur’anin deyimiyle “Iste orada mü’minler denenmis ve çok siddetli sarsintiya ugramislardi” (el-Ahzab 33/11).
Durumun vehameti karsisinda Hz. Peygamber Müsriklerin birligini bozabilmek için bir ara Gatafanlilarin reisleri Uyeyne b. Hisn b. Huzeyfe ve el-Haris b. Avf b. Ebi harise el-Murriye haber göndererek dönüp gitmeleri karsiliginda Medine hurmalarinin üçte birini onlara vermek üzere anlasmak istediyse de (hatta anlasma metni bile hazirlanirken) Sa’d b. Mu’az ve Sa’d b. Ubade ile istisaresi sonucu bu fikirden vazgeçti (Ibn Hisam a.g.e. II 223 Taberî a.g.e. II 572-3).
Diger yandan düsman ordusu baskisini giderek arttiriyordu. Degisik yönlerden pespese saldirilarda bulunuluyor hendegi asamayarak çaresiz geri dönüyordu. Muhasaranin olaganüstü siddet kazandigi bir sirada müsrikler ne pahasina olursa olsun hendegi asmaya karar verdiler. Savasçiliktaki büyük ustaligi ve Kahramanligiyla söhret kazanmis olan Amr b. Abdived ile Ikrime b. Ebü Cehl Nevfel b. Abdullah Dirar b. Hattab Hübeyre b. Ebî Vehb hendegi geçmek üzere ileriye gönderildi. Ebü Süfyan ve Halid b. Velid de onun arkasindan genel bir saldiri için kuvvetlerini ileriye dogru hareket ettirdiler. Amr ve yanindakiler binbir güçlükle de olsa hendegi asmayi basardilar.
Amr b. Abdived atini ileriye sürerek müslümanlari kendisiyle savasacak bir savasçi taleb etti. Amr birçok savaslarda bulunmus yigitlik ve gözüpekligi sayesinde birçok birlikleri dagitmis gayet usta bir silahsor çevik bir süvari oldugundan onunla dövüsmeye kimse cesaret edemezdi. Nitekim müslümanlardan da kimse onun istegine cevap veremedi.
Bu durumu gören Hz. Ali Amr’a karsi çikmak için izin istedi. Fakat Rasülullah izin vermedi. Amr tekrar ileriye atilarak müslümanlara hitaben “Içinizden kahramanlik meydanina çikacak kimse yok mu? Hani ölenlerinizin gidecegini söylediginiz Cennet?” diye bagirdi. Müslümanlardan yine ses çikmayinca Hz. Ali ikinci defa izin istedi. Rasulullah kendi zirhini çikarip Ali’ye giydirdi beline zülfikar’i takti ve ellerini açarak “Ya Rabb amcam Übeyd Bedirde Hamza Uhudda sehid oldular bu Ali ise kardesimdir ve amcamin ogludur. Onu koru beni kimsesiz birakma. Sen Varislerin en hayirlisisin” diye dua ederek ugurladi.
Amr’in karsisina çikan Hz. Ali kendisini tanitti. Amr Ali’nin gençligini ve babasiyla olan dostlugunu ileri sürerek onunla savasmak istemedi. Hz. Ali ise kendisiyle savasmayi ve onu öldürmeyi arzuladigini bildirdi. Kendisinin savasa çikanlarin üç tekliflerinden birini kabul ettigini duydugunu eger öyleyse üç teklifi oldugunu söyledi. Ya müslüman olmasini ya savasi birakip gitmesini yada kendisiyle dövüsmesini teklif etti. Ilk ikisini reddeden Amr dövüsmeyi seçti.
Ilk saldiri Amr’dan geldi. Vurdugu kiliç darbesi Ali’nin kalkanini parçalayarak basindan yaralanmasina neden oldu. Sira kendisine geldiginde Ali indirdigi darbe ile Amr’i cansiz yere yuvarladi. Müslümanlar sevinçle tekbir getirirken müsrikler büyük bir hayal kirikligina ugradilar.
Hz. Ali Amr’in isini bitirince Dirar ile Hübeyre Ali’nin üzerine yürüdüler. Dirar Hz. Ali’nin yüzüne bakar bakmaz dönüp kaçmaya basladi. Sonradan Dirar “ölüm melegi surete bürünmüs bana görünmüstü” diyecektir bu kaçis hakkinda. Çarpismaya yeltenen Hübeyre de Ali’nin bir kiliç vurusu ile zirhi delinince kurtulusu kaçmakta buldu (Ibn Hisam a.g.e. II. 224-225).
Hz. Ömer kaçan kardesi Dirar’in pesinden Zübeyr b. Avvam da Hübeyr’in arkasindan kostular. Bu sirada Nevfel b. Abdullah hendege düsmüs yaralanmisti. Müslümanlar onu tasa tuttular. Fakat Ali onlari durdurdu hendege inerek boynu kirilmis Nevfel’in kafasini uçurdu.
Bu kötü sonuç karsisinda Ebü Süfyan çaresiz ordugahina döndü
Ertesi günü Benu Kurayza Kabilesi de düsman ordusuna katildi. Müttefikler böylece kuvvet kazaninca bir kat daha cesaretlenerek saldirilarini siklastirmaya tazyiklerini arttirmaya basladilar. Ok ve tas muharebeleri aksama kadar sürüp gitti. Karanlik basinca müsrikler ordugahlarina çekildiler. Genel bir saldiri düsüncesi müslümanlar arasindaki endiseyi bir kat daha artirdi.
Bu arada savasin yönünü degistirecek önemli bir olay oldu. Düsman saflarinda iken müslüman olan Nuaym b. Mes’ud es-Sakafî gizlice Rasulullah’in ordusuna katildi. Durumun kötülügünü gören Nuaym müttefiklerle Benu Kurayza Kabilesinin arasini bozmak için iyi bir vesile oldu. Hz. Peygamber ona Benu Kurayza ile müsriklerin arasini açmasi için talimat verdi. Islama girdigi bilinmedigi için rahatça Benu Kurayza lideri Kaab b. Esed’in yanina gitti. Kaab’in yaninda daha baska Yahudi liderleri de bulunuyordu. Onlara yahudilere bir iyilik etmek istegimi söyleyerek Kureys ve Gatafan kabilelerinin artik savastan usandigindan söz etti “hatta daha fazla zahmet çekecek olurlarsa sizi birakip gidecekler. O zaman siz Islam ordusuna karsi koyamazsiniz. Bu tehlikeyi önlemek için Kureys ve Gatafan kabileleri ileri gelenlerinden birkaç kisiyi rehin alin” dedi. Yahudiler bu haberden son derece memnun oldu.
Nuaym oradan Ebü Sufyan’in ordugahina geldi. Ona Kurayzalilarin anlasmayi bozduklarindan dolayi pismanlik duyduklarini ve anlasmayi gizlice yenilediklerini hatta suçlarini affettirmek için Kureys ve Gatafan liderlerinden birkaç kisiyi rehin alarak müslümanlara teslim etmeyi düsündüklerini söyledi. Bu haber Ebü Süfyan’i vesveseye düsürdü. Derhal kurayza liderine Ikrime b. Ebî Cehl ve Benî Gatafanli bir grupla haber göndererek muhasaranin çok uzadigini askerin açliktan sikayet ettigini bu nedenle ertesi günü genel bir saldiri ile bu duruma bir son verilmesi gerektigi arzusunda oldugunu söyledi. Buna karsilik Kurayzalilar Kureys ve Gatafan ileri gelenlerinden birkaç kisi rehin verilmedikçe kendilerine güvenemeyeceklerini bildirdiler. Kureys ve Gatafan liderleri bu haberi isitince Nuaym’in sözüne hak vererek rehin vermekten imtina ettiler. Kurayza kabîlesi ise onlarin tavrinin Nuaym’i dogruladigini görünce müttefiklerden ayrilarak onlari kendi baslarina biraktilar (Ibn Hisam a.g.e. II. 23I) (Taberî a.g.e. II 578-9).
Kusatma yine sürüyordu ama eski siddetini kaybetmisti. Rasülullah (s.a.s) bu günlerde bugün Ahzab Mescidinin bulundugu yerde ayakta durup ellerini yukariya kaldirarak müsrik kabileleri aleyhinde üçgün boyunca dua ettiler. Üçüncü gün ögle ile ikindi namazi arasinda duasinin kabul edildigi kendisine vahyedildi. Ashab bunu Rasülullah’in yüzünde dalgalanan sevinçten anladi. Cebrail (a.s.) “sevininiz Allah onlara bir rüzgar saldi.”diyerek Allah’in müsrikleri kasirga ile perisan edecegini haber vermisti. Allah Rasülü hemen iki dizi üzerine çöküp ellerini kaldirdi. gözlerini yere indirdi. ve “bana ve ashabima acidigin için sana sükranlarimi sunarim Allah’im” dedi. Sonrada haberi ashabina o müjdeledi.
Beklenen rüzgar birkaç gün sonra geldi. Bu soguk dondurucu bir rüzgardi. Tozlari topraklari müsriklerin gözlerini dolduruyordu. Rüzgar onlari kendi baslarinin derdine düsürmüs çekilmek zorunda birakmistir. Çadirlarin bezlerini derilerini yirtiyor direklerini söküyor sergileri kumlara gömüyor yakilan atesleri asiklari söndürüyor develeri atlari birbirine karistiriyor hiç kimse kimsenin yanina gidemiyor. Müsrikler ordugahlarindan devamli tekbir sesleri silah sakirtilari duyuyorlardi. Kalplerine büyük bir korku düsmüs amansiz bir panige kapilmislardi. Kur’an sonradan bu olayi mü’minlere söyle hatirlatmaktadir “Ey mü’minler. Allah’in size olan nimetini anin. Hani üzerinize ordular gelmisti. Biz de onlarin üzerine rüzgar ve görmediginiz ordular göndermistik. Allah yaptiklarinizi görüyordu. “(ef-Ahzab. 33/9)” “Allah kafirleri öfkeleri ile geri çevirdi. Hiçbirsey elde edemediler. Savasta iman edenlere Allah’in yardimi kafi geldi. Allah güçlüdür herseye galiptir” (el-Ahzab 33/25).
Gece boyunca devam eden firtina sabahleyin biraz sükünet buldu. Allah Rasülü Huzeyfe b. Yeman’i düsman ordusu hakkinda bilgi almasi için gönderdi. Huzeyfe düsman ordusunun perisan halini görerek geri döndü. Hz. Peygamber bundan son derece memnun oldu ve sonucu beklemeye basladi. (Ibn Hisam a.g.e. II. 231-2).
Ebü Süfyan ansizin uğradığı bu büyük felaket üzerine Kurayza kabilesinin ordudan ayrıldığı ve orduda ihtalaf çıktığı bahanesiyle kuşatmayı sona erdirerek geri çekilme emrini verdi. Amr Ibnü’l-as ile Halid b. Velid ikiyiz süvari ile müşriklerin geri çekilisini denetlediler. Müşrikler basansızlıklarından doğan umutsuzluk ve sıkıntı içerisinde hızla ricat etmeye başladılar.
Kureys ordusu Mekkeye Gatafan kabileleri Necid’e dogru yol alırken Müslümanlar savunma hattından çıkarak düşman ordugâhına vardılar. Düşmanın telaş ve heyecan içinde geri çekilirken bırakmış oldukları erzak ve zahirelere ve ebu Sufyan’in yahudi reislerinden Hayg’a gönderdigi yirmi deveye el koydular. Develer kurban edildi hurma dolu sepetler bosaltildi ve müslümanlara dagitildi. Bu ganimet vasitasiyla muhasaranin ortaya çikardigi kitlik ortadan kalkmisti. Rasülullah (s.a.s.) müslümanlara hitab ederek “Ey Islam mücahidleri! Emin olunuz ki bu muzafferiyet sizin için ölümsüz bir basaiidir. Bundan böyle Kureys kabilesi size degil siz Kureys’e taarruz edeceksiniz” buyurdu. Rasülullah’da bu sözleriyle müsriklerin bütün gücünün tükendigini artik müslümanlarin zafer yollarinin açildigini da müjdelemis oluyordu.
O gün ögleye dogru Hz. Peygamber aldigi ilahi bir emir geregi müslümanlara derhal bir ilan yaptirarak bu savasta müsriklerle bir olup kendilerini arkadan vuran Benu Kurayzaya karsi savasmak üzere su emri verdi “Kim dinler ve itaat ediyorsa ikindi namazini Benü Kurayza önlerinden baska yerde kilmasin” Bu emri alan müslümanlar derhal hareket ederek bu yahudi belasini da ortadan kaldirdilar (bk. Benü Kurayza Savasi). (Ibn Hisam a.g.e. II. 233-34)