Hayat Nedir
Canlıların yaşama hali. Hayat, kainatın en mühim sırlarından biridir. insanoğlunun, bugün dahi yalnız aklı ve fen bilgisi ile çözemediği bu sır hakkında yapılan bütün tarifler eksik ve hatta yanlış olmaktadır.Hayatın nasıl başladığı, manasının ne olduğu filozoflar ve fen bilginleri tarafından yüzyıllardır araştırılmıştır. Filozofların öne sürdüğü hayali izahlar, bilginlerin tecrübe ve teorileri “Hayat nedir?” ve “Nasıl başlamıştır?” sorularının cevaplarını vermekten çok uzak kalmıştır. Canlı varlıkların vücüdundan hücreye, hücrenin iç yapısına, iç yapıyı meydana getiren elementlere kadar uzanan çalışmalar, hayatı izaha yetmemekte, tersine sorular çoğalmakta ve insanlığın bu noktadaki aczi büyümektedir. Bazı filozofların sarıldığı “tesadüf” kelimesi ise ilim dünyasında da reddedilmektedir.
Yeryüzünde hayatın ne zaman başladığı da kesin olarak bilinmemektedir. Fen bilginlerinin nazariyeleri, görüşleri milyonlarca yıl ile milyarlarca yıl arasında değişmektedir. Her birinin öne sürdüğü deliller hayat konusunu bütünüyle kavramamakta ve verilen zamanlar tahminlerden, zanlardan öteye geçmemektedir.
Araştırmalar neticesinde, canlı varlıkların çeşitli ortak özellikleri ortaya konulmakta, buna göre sınıflamalar yapılmaktadır. Akli ilimlerin herbirinin sınıflaması değişiktir. Kimyasal bakımdan yapılan incelemeler canlıların oksijen, karbon, hidrojen, azot, kalsiyum, potasyum, fosfor, sodyum, klor, kükürt, mağnezyum, demir gibi elementlerden teşekkül ettiğini göstermektedir. Bu elementler, farklı oranlarda bir araya gelerek, büyük ve karmaşık moleküller meydana getirirler. Bu moleküller, canlıdan canlıya
değişen, fakat bütün bitki ve hayvanlarda var olan; hayat kaynağı, protoplazmanın bileşimleridir. ilk canlı madde (Protoplazma): Protoplazma, plastik yani balçık çamuru halindedir. Dışarıdan bakıldığında bulanıktır. Yumurta sarısı ortasındaki esmer leke, civcivin protoplazmasıdır. Protoplazma muhtelif makinalardan müteşekkil bir organizasyon ve bundan dolayı uzviyet ismi verdiğimiz faal, canlı
bir teşekküldür. Hayalimizde, bir cep saatini binlerce defa küçültelim. Bir mercimek, bir kum, bir toz ve nihayet görünmez şekilde düşünelim. Nokta kadar tasavvur ettiğimiz ve işlemekte olan saate, mikroskopla baktığımızı düşünürsek bunu tekrar binlerce defa büyütmüş ve hiçbir parçası ve faaliyeti değişmemiş bir halde görürüz. işte protoplazmayı böyle, yani fevkalade küçük ve mükemmel tanzim olunmuş bir makina olarak düşünmek gerekir. Bu makinanın bugüne kadar mikroskopla ancak büyük parçaları tanınabilmiştir.
Protoplazmanın yarısından fazlası sudur. Bu su, saf olmayıp muhtelif tuzların bir eriyiğidir. Bu muhtelif tuzların, muhtelif vazifeleri vardır. Elektrik iletirler, osmatik basınç yaparak protoplazmayı gergin tutarlar. Eriyikteki şeker yanarak, bu makinanın enerjisini temin ederler.Protoplazmanın demiri, teneffüse lazım olan gazı içeri çeker. Kireç, protoplazmanın kanalizasyon teşkilatını idare eder… vs. gibi.
Nihayet bütün bunlar, var olan bir şeyin çalışmasının izahı olmaktadır. “Hayat nedir?” “Ne zaman ve nasıl başlamıştır?” sorularının cevapları ise, yapılan sun’i hücre meydana getirme denemelerine rağmen olduğu yerde durmaktadır. Fen bilgilerinin hayat konusunda söyleyebilecekleri özet olarak bu kadarla kalmaktadır.
Hayat konusu, çeşitli dinlerde de yer almıştır. Bunlardan islamiyetin bildirdikleri, yapılan her ilmi çalışma ile doğrulanmaktadır. Kur’an-ı kerimde bildirildiği üzere: “Bütün alemler, canlı ve cansız varlıklar, insanların gördükleri, bildikleri veya bazılarını göremeyip bilemedikleri bütün varlıklar, yoktan yaratılmıştır. Varlıkları tesadüfi değildir. Onları yoktan var eden Allah’tır. Allah, canlıları sudan yaratmıştır.” Nitekim fen bilginlerinin ilk canlı madde dedikleri protoplazmanın % 80 kadarı da sudur.
Kur’an-ı kerim, hadis-i şerifler ve islamiyetin diğer kaynakları, canlı ve cansız bütün varlıkların hayatlarının bir başlangıcı olduğunu ve bir de sonu olacağını bildirmektedir. Bunlardan madde alemi olan dünya ve dünyadaki cansız denilen varlıkların hayatı, bu dünyadaki kadardır.
insan için ise hayat iki çeşittir: Birisi, bu dünya hayatı; diğeri ahiret hayatıdır. Bu dünya hayatı ana rahmine düşmekle başlar, ruhun bedenden ayrılması demek olan ölümle sona erer. Kabirden itibaren ahiret hayatı başlar. Kabir hayatı, daha çok ahiret hayatına benzeyen ve dünyadaki hayata benzemeyen bir hayattır. Kıyamet koptuktan sonra başlayacak olan ahiret hayatı ebedidir. Bedenleri
ile birlikte tekrar diriltilen insanlar, ahirette ebedi, yani sonsuz olarak yaşayacaklardır. Hayvanlar ise, birbirleriyle ve insanlarla hesapları görüldükten sonra yok (toprak) edileceklerdir. ahiret hayatı, bu dünya hayatına benzemez. ahiret hayatına inanmak, imanın şartlarındandır. islamiyet, hayatı kısaca böyle açıklamakta, hayatın tesadüflerle değil, Allahü tealanın dilemesi ve yaratması ile meydana geldiğini bildirmektedir.
Hayat, Allahü tealanın subüti sıfatlarından biridir. Hayat, Allahü tealanın diri olması demektir. Her sıfatında olduğu gibi hayat sıfatı da, ezeli ve ebedidir. Yani Allahü tealanın diri olması, sonradan kazanılan ve bir müddet sonra sona erecek olan bir dirilik değildir. Zatı ile beraber vardır ve sonsuz olarak var olacaktır. Yarattığı varlıkların hayatı sonradan var olmuştur ve bir müddet sonra yok olacaktır.