Halife Nedir
Tasavvuf ilminde kamil bir mürşidin, talebeleri içinden, talebe yetiştirmeye ehil olanlara, usülüne göre izin vererek irşad ile görevlendirdiği kimse için de halife tabiri kullanılır. Peygamber efendimizin Allahü teala tarafından vahyedilenleri bildirmek, öğretmek mürşid olarak insanları terbiye etmek din ve dünya işlerini, dinin gayesini tahakkuk ettirerek kemale erdirmek ve
emir olması sebebiyle devlet işlerini yürütmek gibi başlıca üç vazifesi vardı. Kendisinden sonra gelen ve Hulefa-i Raşidin denilen ilk dört halife bu üç vazifeyi birlikte yaptı. Sonra gelenler bu üç vazifeyi taksim ettiler. Hükümdarlar, sultanlar devlet idaresini üzerine aldı. ilim öğretmek vazifesi mezhep imamlarına, alimlere insanları terbiye edip kemale ulaştırmak vazifesi ise, tasavvuf büyüklerineevliyaya verildi.
Peygamberler aleyhimüsselam, halife değildirler. Çünkü onlar, Allahü tealanın insanlara gönderdiği elçiler, rehberlerdir. Peygamberlerden sonra gelen ise bu peygamberin halifesi olur. Bu yüzden hazret-i Ebü Bekr halife olunca, kendisine Halife-i Resülullah denilmesini emretti. Hilafet, islam devletinde din ve dünya ile ilgili işlerin yürütülmesi için Peygambere halef olarak konulmuş ve bu esasa göre kabul edilmiş bir amme kamu müessesesidir. Bu vazifenin altından kalkabilmesi için halifenin muktedir olması icab eder. Bu sebepten islam hukükuna göre hilafet
makamına gelecek, yani halife olacak kimsede mühim bazı şartlar aranır. Bunlar Müslüman olması, Peygamberimizin ve Eshabının gösterdiği yolda bulunması, akıllı, baliğ yani ergenlik çağına gelmiş, erkek, adil, askerlik bilgisinin çok, din bilgilerinde müctehid olması, tebeasını korumada güçlü ve cesür olması gibi şartlardır. Aranılan şartlar eşitse, Peygamberimizin mensup bulunduğu Kureyş kabilesinden olan tercih edilir.
Halife seçiminde dört yol ve usül kullanılmıştır Birincisi alimlerden, hakimlerden, kumandanlardan ve başka söz sahibi kimselerden, bir araya toplanması ve bunların uygun olan birini seçip biat etmesi ile olan idi. Hazret-i Ebü Bekr, bu yolla halife seçilmiş ve biat edilmiştir. ikincisi, halifenin bir kimseyi seçerek vasiyet etmesidir. Bu tayin edilene sonra biat edilir. Bu şekilde halife tayinine istihlaf denildi. Hazret-i Ömere biat edilip halife seçilmesi bu yolla olmuştur. Üçüncüsü, şüra usülü olup halifenin vasiyet ettiği birkaç kimse arasından birini seçmektir. Hazret-i Osmana bu yolla biat edilmiştir. Dördüncü yol, birinin güç kullanarak hilafeti zor ile elde etmesidir. Fakat bunun da islamiyete uygun olan emirleri kabul edilir. Bunun emri ile cihada gidilir. Kendisine biat edilince meşrü halife olur.
Bir kimsenin halife olacağı, nass ile yani ayet veya hadis-i şeriflerde açıkça bildirilmiş ise buna, Hilafet-i Raşide denir. Dört halifeye bunun için Hulefa-i Raşidin denildi. Halife olacağı akıl ve nassın işaret etmesi ile anlaşılıyorsa buna Hilafet-i adile denir. Hazret-i Muaviyenin halifeliği böyle idi. Hazret-i Muaviyenin, melik olacağına hadis-i şeriflerde işaret vardır. Bunun için hazret-i Muaviye, hazret-i Hasan hilafeti kendisine teslim ettikten ve Eshab-ı kiram oy verdikten sonra halife-i adil olmuştur. Halife olacağı açıkça veya işaret ile bildirilmemiş olan bir kimsenin kuvvet zoru ile hükümeti ele geçirmesine Hilafet-i Caire denir.
Halife seçiminde Hulefa-i Raşidinin takib ettikleri yol, medeni uygar milletlere de ölçü olmuştur. Çünkü bu seçim, cumhüriyeti, mutlak saltanatı ve meşrütiyeti bir araya toplamış bir sistemdir ve halife bütün Müslümanlar tarafından kayıtsız ve şartsız seçilir. Meşrütidir çünkü seçim meşveretle istişare ile olur. Mutlak saltanattır çünkü halife seçilince dinin emirlerini yerine getirmekte son karar kendisindedir. Buna hilafet için gerekli şartlar ilave edilirse, dünyanın genel olarak en seçkin hükümeti olur.
islam halifelerinin vazife yükü ağırdı. Ancak tebası üzerinde de bir takım haklara sahib idiler. Bunlardan birincisi, bütün Müslümanların kendilerine itaati idi. Nisa süresi 59. ayet-i kerimesinde mealen Ey iman edenler! Allaha itaat edin. Peygambere ve sizden olan emir sahiplerine de itaat edin. buyruldu. Hadis-i şerifte de Emire isyan eden kimseye, Cennet haramdır. buyruldu.
Müslümanların fitne ve fesat çıkarması haram olup, zalim olan hükümete de isyan etmek günahtır. Kanunlara, emirlere karşı gelmek, cihad olmayıp, fitne çıkarmaktır. Müslümanlar zulme ve haksızlığa teslim olmaz. Meşrü yollardan hakkını arar. Hükümetin meşrü emirlerine uymak, her Müslümana vacibdir. Hiç kimsenin haram olan emirleri yapılmaz. Bu durum karşısında isyan edilmez ve fitne çıkarılmaz.
Peygamber efendimiz sallallahü aleyhi ve sellem buyurdu ki Allahü tealadan korkunuz! Başınızdaki emir başkan, Habeşli köle olsa bile, itaat ediniz! Benden sonra Müslümanlar arasında ayrılıklar olacaktır. O karışıklık zamanlarında benim sünnetime ve Hulefa-i raşidinin dört halifenin sünnetlerine sarılın. Benim halifelerim doğru yolu gösterirler. Onların gösterdiği yolda olunuz! Sonradan çıkarılan şeylerden sakınınız! Bidatlerin hepsi dalalettir, sapıklıktır.
Halifelerin Müslümanlar üzerindeki haklarından ikincisi, kendini ve ailelerini geçindirecek maaşı beytülmalden hazineden almalarıdır. Müslümanların dünya ve ahiret işleriyle uğraştıkları için beytülmalden ihtiyaçlarının görülmesi kararlaştırıldı ve bütün halifelere devlet hazinesinden maaş verildi.
Halifenin, hilafet makamında kalması muayyen bir zaman olmayıp, ehliyet ve vazifelerini yerine getirmek şartına bağlı olarak ömrü boyunca idi. Ancak vefat, kendi kendini azletme, makamını terk etmesi veya azl gibi sebeplerden biriyle halifeliği son bulurdu. Halifenin azlini icab ettiren hususlar, ahlaki-manevi ve bedeni kusurlar olmak üzere iki kısma ayrılır. Halifenin, Allahü tealanın emirlerine ve dinin esaslarına aykırı hareketleri, ahlaki ve manevi kısma girer ve azli gerektirir. Körlük, dilsizlik, esaret, sağırlık, bedeni kusurlardandır ve vazifeyi yürütme imkanına göre azli gerektirir.
ilk halife hazret-i Ebü Bekrdir. Daha sonra, sıra ile hazret-i Ömer, hazret-i Osman, hazret-i Ali halife olmuşlardır. Bu dördünün üstünlük sıraları, halifelik sırası gibidir. Bunlardan Şeyhaynın, yani ilk ikisinin, diğer ikisinden daha üstün olduğunu, Eshab-ı kiramın veTabiin-i izamın hepsi söylemiştir. Bu söz birliğini, din imamlarımız bildirmektedir. Hulefa-i Raşidin denilen bu dört halifeden sonra, Resülullahın torunu ve hazret-i Alinin büyük oğlu hazret-i Hasan halife oldu. Daha sonra halifeliği kendi rızası