Giyim Nedir
günümüzde bir çok giyim çeşiti vardır hem erkekler için hem kadınlar için hemde çocuklar için her yıl farklı giyim tarzı ile tanışıyoruz,yazın farklı kışın farklı giyiniyoruz iklim şartlarına göre giyim tarzı vardır.insanların giydikleri herşey. insanlar soğuktan, sıcaktan, yağmur ve kardan korunmak için değişik giyecekler kullanmaktadır. Tarih boyunca çeşitli milletlerin ve insan topluluklarının dinleri, medeni durumları, örf ve adetleri değişik olduğundan, giyim kuşam şekilleri de farklılık göstermiştir. Kıyafetlerde dini inanışların, iklim şartlarının, medeniyetlerin mesleklerin, meşreplerin mizaç ve huyların, hatta ekonomik şartların ve diğer sosyal faktörlerin büyük tesiri olmuştur. Tarihte kılık kıyafetlerine itina gösteren kavimler veya zümrelerin yanısıra hiç değer vermeyen insan toplulukları da vardır
ilk insanların giyimden uzak, çırılçıplak dolaştıkları iddiası, bazı insanların hayali düşüncelerinden ileri gitmeyen görüşleridir. Delillere dayanmayan, tarihi bir felsefe nazariyesinin ispatlanmamış fikirleridir. ilk insan ve ilk peygamber adem aleyhisselam ile hanımı ve çocuklarının, giyindiklerini, dokudukları kumaşlarla elbise yaptıklarını ve pekçok temel sanatın kendilerine öğretildiğini din kitapları haber vermektedir.
Tarihi araştırmalar için yapılan kazılardan ve çeşitli belgelerden eski kavimlerin giyimleri hakkında malumat sahibi olunmaktadır. Bunlardan eski Yunan ve Romalıların giyimlerini sosyal kategorilerine göre değiştiği, idareci, asker, filozof ve halkın ayrı ayrı kıyafetleri bulunduğu anlaşılmaktadır. Eski Mısırlılar, Mezopotamya ve Anadolu kavimlerinde de insanların giyimleri, sosyal sınıflarına göre değişiklik göstermiştir.
insanların ve cemiyetlerin birbiriyle medeni münasebetler içinde, giyim, tarzlarının diğerleri tarafından da görülüp benimsenmesine ve kullanılmasına yol açmıştır. Bir kısım cemiyetler aynen, bazısı da kendi bünyelerine uydurarak diğer cemiyetlerin kullandıklarını almışlardır.
ilahi dinlerde, bilhassa kadınların üryan dolaşmamaları, vücutlarının her tarafının örtülmesi esası, giyinmede önemli rol oynamıştır. Günümüzde de Hıristiyan ve Yahüdi din adamları kadınların uygun olmayan kıyafetlerle dolaşmalarını hoş görmemektedir.
islam dininde insanların örtünmeleriyle giyinmeleri aynı tutulmuş, giyinmek deyince örtünmek anlaşılmıştır. Kuran-ı kerimde, hadis-i şeriflerde ve bunları açıklayan temel kitaplarda bildirildiğine göre, kadın ve erkek giyiminde dikkat edilecek şey, insan vücudunun açıkta bırakılmaması, yasaklanan kısımlarının tam örtülmesidir.Kadınların bütün uzuvlarını örtmeleri, giydiklerinin, uzuvlarını
belli etmeyecek şekilde ve genişlikte olması, sokakta dikkat çekici şekilde giyinmemeleri, kadın giyiminin her memleket ve zaman için şart olan temel vasıflarıdır. Kadınların bu şartlara uyarak diledikleri kumaştan, diledikleri renk, desen ve şekilde bulundukları yerin adetine göre giyinmeleri, arzülarına bırakılmıştır.
Erkekler ise, muhakkak sürette örtmeleri emredilen uzuvlarını, çok dar olmayan giyeceklerle örtmeleri şartı ile kendilerine yasak olan elbiseler ipek gibi hariç işlerine, mesleklerine, görgü kaidelerine, bulundukları mahallin adetlerine, ilimlerine uygun bir şekilde giyinmekte serbest bırakılmışlardır. Erkek giyiminde, vakar, temizlik, rahatlık her devirde aranmıştır.
Çocuklar da akıl ve baliğ oluncaya kadar kız ve erkek olmalarına, yaşlarına ve bulundukları yerin adetine göre çeşitli şekillerde giyinmişlerdir. Ancak bunlarda da Müslüman cemiyetin sosyal değerlerine uygunluğu ve hoş karşılanabilirliğine dikkat ve itina gösterilmiştir. Bkz. Tesettür
Müslüman milletlerin kılık ve kıyafetleri Asyalı, Afrikalı, Avrupalı, Amerikalı olmalarına, coğrafi şartlara, mahalli adetlere göre değişmekle beraber, dinde bildirilen temel örtünme esaslarına mutlak sürette riayet edilmiştir. Türklerde giyim En eski devirden günümüze kadar bölgelere göre değişiklik göstermiştir. Duvar resimleri, seyahatnamelerde bulunan resimler, resimli el yazmaları eski Türk giyimleri hakkında bilgi veren mühim kaynaklardır.Saray ve konaklarda saklananlar, ayrıca devlet büyüklerine ait giyeceklerin muhafaza edilmesi, çeşitli devirlerin Türk giyimi hakkında genel bilgi vermektedir.
Bilhassa istanbulun fethinden sonra Türklerin giyimi, belirli ölçü ve özellikleri içinde tesbit edilmiştir. Osmanlılarda erkeklerin başa giydikleri kavuk veya sarık, üste giyilenlerden daha büyük önem taşırdı. Başa giyilen kavukların, büyüklüğüne ve üzerindeki dilimlerin adedine göre, onu giyenin sosyal çevresindeki rütbe ve makamı anlaşılırdı. Osmanlılar savaş halindeyken başlarına giydiklerine zırhlı, miğfer veya tolga isimleri verirlerdi. Kullanılışı bakımından daha kolay olan fes ve kalpak, günlük
hayatın bir parçasıydı. Külah adını taşıyan, keçeden yapılan, genellikle köylüler tarafından giyilen kavuğun üzerine abani veya yemeni sarılırdı. Mintan, zıbın, gömlek gibi üstlükler, şalvar ve don gibi altlıklar giyilirdi. Ayrıca bunların üzerlerine kuşak sarılırdı. Bu giyeceklerin üzerine maddi durumu iyi olanlar işlemeli kaftan orta halliler hırka veya cübbe halk ise cepken ve yelek giyerlerdi. Alt kısma giyilen dizden aşağı kısımları dar, dizden yukarısı geniş olan potur da önemli giyecekler arasındaydı.
Osmanlılar zamanında kadınlar, ev ve sokak giyimlerine çok dikkat ederlerdi. Sokağa çıkacakları zaman evde giyilen elbiselerin üzerine gayet güzel, temiz ve çevrenin dikkatini çekmeyecek şekilde ferace alınır, yeldirme ismi verilen bir cins manto giyilir, baş, güzel bir yaşmakla eşarpla örtülürdü. Köylerde ise baş, ayrı bir peştemal örtü ile kapanırdı.
Osmanlıların ordu teşkilatındaki askerlerin giyimine çok önem verilirdi. Her sınıf askerin, subayın ve kendine has özelliği, kuruluşu olan birliklerin giyimi ayrı ayrıydı. Yeniçerilerin, sipahilerin kendine ait giyimleri vardı.
Sultan ikinci Mahmüd devrinde Yeniçeri ocağı kaldırılırken, ordudaki yenileşme hareketine paralel olarak giyimde de bazı yenilikler benimsenmiş ve bu yenilikler resmi, askeri ve diğer kurumlarda kendini göstermeye başlamıştır. Başa giyilen püsküllü fes, belden yukarı setre denilen hafifçe uzun ceket ve bunun altına giyilen beyaz gömlek, üstüne giyilen yelek, hafif bollukta pantolon, ayağa giyilen fotin kundura ve ayakkabı olmuştur. Kadınlar bol ve uzun fistan, başlarına da hotoz takmaya başlamışlardır. Bu arada kadın ve erkek giyimleri, genel özelliklerini günümüzde bazı bölgelerde korumuştur.
Cumhüriyetin ilanından sonra kılık kıyafet inkılabı yapıldı. Resmi- sivil, kadın erkek, öğrenci öğretmen vs. gibi kılık ve kıyafetler, Avrupai tarza döndürüldü. Resmi yerlerde yeni giyim tarzı hemen tatbik edilmekle birlikte, halk içinde ve bilhassa köylerde bir müddet daha alışılmış kılık ve kıyafetler devam etti. Bugün, Türkiyede Avrupai kılık kıyafetin milli bünyeye adapte edilmiş çeşitli şekilleri ile eski giyim tarz ve şekillerinden bazı unsurların karması bir giyim-kuşam anlayışı yaygındır. Köylerle şehirler arasındaki fark iyice azalmıştır.
Yirminci yüzyılda modern teknolojinin gelişmesi, haberleşme vasıtalarının süratle yayılması, sinemadan sonra televizyonun da günlük hayata girmesi, dünyada yaşayan bütün insanların birbirlerinden kolayca ve devamlı haberdar olmasına sebeb oldu. Cemiyetlerin yaşayış tarzları,
giyimleri, birbirleri tarafından takib edilir duruma geldi. Dünyanın belli başlı merkezlerinden idare edilen moda cereyanları, anında çeşitli devletlerdeki insanlar tarafından takib edilmeye başlandı. Bunun bir neticesi olarak, bilhassa kadınların modaya uymaktaki aşırılıklarının dünyanın her yerinde milli ve mahalli örf ve adetleri zedeleyici mahzurları doğdu. Bazı bölgelerde örf ve adet diye birşey kalmadı. Giyimde millilik kayboldu. Türk insanının giyimi- kuşamı denilmeyecek duruma gelindi.