Gıyaseddin Cemşid Kaşi
on dördüncü ve on beşinci yüzyıllarda yaşamış, ondalık kesirleri ilk defa kullanan büyük Müslüman-Türk matematik ve astronomi alimi. ismi, Cemşid bin Mesüd bin Mahmüd et-Tabib el-Kaşi olup, lakabı Gıyaseddindir. On dördüncü asrın sonlarına doğru Kaşşehrinde doğdu. Uluğ Bey Ziyci adlı eserin önsözünde, 1429 H.833 senesinin sonbaharında Semerkandda öldüğü bildirilmektedir
Gıyaseddin Cemşid, ilk tahsiline Kaşta başladı. Babası zamanın önde gelen din ve fen alimlerindendi.Önce sarf, nahiv ve fıkıh ilmini öğrendi. Fıkıh ilminde söz sahibi oldu. Mantık, belagat, matematik ve astronomi ilimlerini tam manasıyla tahsil etti. ilim aşkına uzun süren seyahatlere çıkar ve azimle çalışırdı. 1416 senesinde Karakoyunlu Sultanı iskenderin hizmetinde bulundu. Uluğ Bey tarafından Semerkanda davet edildi. Kurduğu rasathanenin müdürlüğüne getirildi.
Cemşid, önce Nasirüddin Tüsinin eserlerini inceledi. Kutbüddin Şirazinin eserlerini tedkik ederek, ziyadesiyle istifade etti. Meragada yapılan rasathanede çalışarak, astronomi cetvellerini ziycleri yeniden düzenleyip ortaya koydu. Böylece astronomide yeni ufukların açılmasını sağladı. Yıldız cedvellerini, yeryüzünden uzaklıklarını, güneş ve ay tutulması hesaplarını, bunların hesaplanmasında kullanılacak olan Tabak-ül-Menatık adlı aletin yapılış ve kullanılışını izah etti
Avrupalı ilim tarihçileri, yıldızların ve gezegenlerin yörüngelerinin daire şeklinde olmayıp, elips şeklinde olduğunun keşfini Keplerin başarılarından sayarlar. Halbuki ondan yüz sene önce Gıyaseddin Cemşid, bu ilmi hakikatı Nüzhet-ül-Hadaik adlı eserinde izah etmiş ve ortaya koymuştur. ilmi çalışmaları
ve dirayetiyle fen ilimlerinde araştırma, gözlem ve deney usülünün gelişmesini sağladı. 1406, 1407 ve 1408 seneleri için ay tutulmasının hesaplamalarını gayet hassas olarak yaptı. Ayın ve Utaridin yörüngelerinin eliptik düzlemde olduğunu açıkça isbat etti. Böylece Keplerin bunu kendine mal etme iddiası geçersiz ve asılsız kaldı. Gıyaseddin Kaşi, astronominin yanında ilmi çalışmalarını daha çok matematik alanında yoğunlaştırdı. Ondalık kesirleri ilk defa kullandı. Halbuki, ondalık kesirlerin keşfi, Simon Stefana atfediliyordu. 1948
senesinde Alman bilim tarihçisi Pouluckey yaptığı araştırmalar sonucu, ondalık kesirlerin asıl kaşifinin Gıyaseddin Cemşid olduğunu ispatladı ve ilim alemine kabul ettirdi. Cemşid, Simon Stefandan yüz altmış sene önce yaşamıştır. O, ondalık sayılar üzerinde dört işlemi uyguladı. Avrupada ise, bu sistem ancak 16. asırdan sonra kullanılabildi. Bu konudan bahseden Risalet-ül-Muhitiyye adlı eserinde, daire çevresi ile yarıçap arasındaki oranı çok açık bir şekilde göstermiştir. Ondalık sayılarda virgül işareti kullanmadan, sayının tam kısmı üzerine sıhah tam sayı kelimesini koymak süretiyle sayının
tam kısmının, ondalık kısmından ayrıldığı ilk defa bu eserde görülür. Onun bulduğu bu değer, kendinden önceki matematikçilerin bulduğu değerden daha doğrudur. Ticari hesaba dair eserinde ise ondalık kesirlerde o, sıhah tabirleri yerine virgül kullanmıştır. Cemşid, aritmetikle ilgili çalışmalarının yanında cebirde, yüksek dereceden denklemlerin yaklaşık çözümlerini yaptı.
1427 senesinde tamamlayıp Uluğ Beye sunduğu Miftah-ül-Hesab adlı eserinde herhangi bir dereceden kök alma yollarını hesapladı. Binom açılımı olarak matematikte bilinen formülden istifade edilerek gerçekleştirilen bu kök alma işlemlerinin keşfi, batı aleminde Newtona atfediliyorsa da bunu Newtondan üç asır önce Cemşidin bulduğunu ve ilk defa binomial denklemleri çözdüğünü Derek Stewart, Sources of Mathematics adlı eserinde ilim dünyasına açıklamıştır.
Cemşid, trigonometri üzerinde yaptığı çalışmalar sonucu sinüs cetvellerini hazırladı ve bunu üçüncü dereceden trigonometrik denklemlerin çözümünde kullandı. Düzlem trigonometrinin temel formüllerinden olan sin3A=3sinA-4sin3A formülünün adı birçok trigonometri kitaplarında Cemşid-ül-Kaşi eşitliği olarak belirtilmektedir. Trigonometri alanında diğer bir başarısı da pi sayısının gerçek değerini çok hassas bir şekilde hesaplamış olmasıdır.
Eserleri
Gıyaseddin Cemşid, matematik ve astronomi alanında birçok eser yazdı. Yazdığı kitaplar, bilhassa 16. ve 17. asırda devrin ünlü ilim adamları tarafından incelendi. Haklarında uzun makaleler yazıldı. Bunun yanında eserleri, ilim adamları tarafından uzun seneler temel müracaat kitabı olarak kullanıldı. Eserlerinden bilinenleri şunlardır
Risalet-ül-Muhitiyye Ondalık sayılarla ilgili kurallara ve pi sayısının değerine bu eserinde yer verdi. Arapça yazılan eser, istanbul ve dünyanın birçok kütüphanesinde mevcuttur. Çeşitli yabancı dillere tercüme edilmiştir.
Kitabu Miftah-il-Hisab Hesap Anahtarı Bir mukaddime ile beş bölümden meydana gelen eserin, birinci bölümünde tam sayılarla hesaplama, ikinci bölümünde kesirli sayılarla hesaplar, üçüncü bölümünde astronomide kullanılan hesaplar, dördüncü bölümünde topografik alan hesapları, beşinci bölümünde ise bilinmiyenli hesaplar anlatılmaktadır.
Risalet-ül-Kemaliyye veya Süllem-üs-Sema Göğün Dereceleri Gök cisimlerinin dünyadan uzaklığı, büyüklükleri ve boyutlarından bahseden bu eser, Mustafa Zeki tarafından Türkçeye tercüme edilmiştir. Yazma nüshaları istanbul ve Avrupa kütüphanelerinde bulunmaktadır.
Kitabu Ziyc-il-Hakani fi Tekmili Ziyc-il-ilhani Nasirüddin Tüsinin yazdığı Ziyc-il-ilhani adlı eserde incelenen yıldızların koordinatlarını kendi rasadlarına göre düzeltmiş ve tamamlamıştır.
Nüzhet-ül-Hadaik Kendi bulduğu Tabak-ül-Menatık adlı bir rasat aletinden bahseder. Ayrıca enlem, gök cisimlerinin dünyadan uzaklıklarını, ay ve güneş tutulmaları ile ilgili bilgileri ihtiva eder.
Diğer eserlerinin bazıları da şunlardır 1 Risaletün fil-Hisab Matematik, 2 Risaletün fil-Hendese Geometri, 3 Kitabün fi ilm-il- Heyet Astronomi, 4 Risalet-ül-Ceyb vel-Veter Cebir, 5 Risaletün fil- Mesahat, 6 Risaletün an ihlilcil-Kamer ve Utarid, 7 Risale fi Marifet-it-Tedahul vet-Teşaruk vet-Tebayün, 8 Makale an Hisab-il-Müneccimin, 9 Risaletün-Nakaşa fiha el-Cezür-us-Samm Binom Teoremleri Hakkında.
Gıyaseddin Cemşid zamanında Bursalı Kadızade Rümi, Uluğ Bey, Ali Kuşçu ve çağdaşlarının yaptıkları çalışmalar sonucu astronomi ve matematik ilimlerinde yüksek bir seviyeye varıldı. Özellikle Semerkand şehri alim ve veliler ordusunun toplandığı muhteşem bir kültür sitesi haline gelmişti. Bu alimlerin gayret ve çalışmaları o kadar yüksek ve ileri dereceye ulaşmıştı ki, batı ilim dünyası bu seviyeye ancak on yedinci asrın sonlarında ulaşabilmiştir.