Gemi Pervanesi Nedir
Modern gemiciliğin çığrını açan pervanenin icadı, aynı zamanda utanmaz istismarcı takımının açgözlülüğünün ve haydutluğunun da tipik bir örneğidir. Bu yeteneklerin ve yürekliliğin değil, hilenin, dalavereciliğin ve her türlü insafsızlığın kol gezip zafer kazandığı bir alan oldu.
Sauvagea karşı kader daha da zalim davrandı. Boulogne-surmerde gemi yapımcısı olan Frederic Sauvage 1786-1857 da verimli bir mucitti. Pervanenin parlak geleceğini tahmin ederek Dallerynin tasarısını yeniden ele aldı ve onu kabul ettirmek için üst üste denemeler yaptı. Ama ne yazık ki, mücadele yeteneğine sahip bir insan değildi
Armatörler, Bilimler Akademisi, resmi makamlar, hepsi yardım taleplerini reddettiler. 1832 de bir berat alabildi ama, bu hiç bir işine yaramadı. Çünkü öteki beriki icadını uluorta çalıp kullanmakla kalmıyor, durmadan aleyhine davalar açılıyordu. Öyle ki zavallıcık paralarının suyunu çekmesine davaların aleyhine dönüşüne beratının kamu malı haline gelmesine ve rakiplerinin icatlarını rahatça çalıp servetler edinmesine sadece tanık oldu.
ilk pervaneli gemiyi denize indiren sanayi alanında bir çok gelişmelerin yaratıcısı isveçli Johan Ericsson 1803-1889 oldu. 1837 de işleyen bir gemi saatte 10 mil yol alıyordu. Amerikalılar Ericssonu donanmalarının yapımını gözetmek üzere ülkelerine çağırdılar. Öte yandan işi gemi mühendisliğine çeviren ingiliz çiftçisi Francis Petty Smith 1808-1874, pervane ile işleyen bir gemi inşa ederek 9 mil hıza ulaştı. Ve her yanda pervaneli gemiler yapılmaya başlandı. Hepsi de pek güzel para kazandılar. Kimse ne berat düşündü, ne de öncelik hakkı bildi. Sauvage ise hem umutlarını yitirmiş hem beş parasız kalmıştı. Pariste hastanelerden birinde ölüp gitti.
1840 yılını hatırımızda tutalım Liverpool-New York arasında ilk pervaneli gemi Britannia o yıl işledi. 1843 te de Fransa, Napolyon adlı pervaneli gemisiyle 11 mil hıza ulaştı. Durmadan artan ülkelerarası rekabetin sonucu olarak gemilerin hızı artmakla kalmıyor, konfor ve makineler de gelişiyordu. Transatlantiklerin tonaji 1865 te 2.500 iken 1900 de 15.000 ton ve kırk yıl sonra da 40.000 tona yükseldi
Hızları da New York hattı üzerinde 1840 ta 11 mil iken, 1900 de 22 yi ve 1939 da 30 mili buldu. Bu hız artışı makinelerin gittikçe güçlenip gelişmesinin sonucuydu Britannia 500 beygir, Etrusla 1885 14.000 beygir, Lucanla 1893 31.000 beygir-Mauretanta 1908 70.000 beygir, Bremen 1933 96.800 beygir, Rex 1934 120.000 beygirgücündeydiler.
Makinelerin gelişmesiyle birlikte pistonların yerini türbinler, kömürün yerini mazot aldı. Hızın artırılması için çalışmalarının yanı sıra gemilere en gelişmiş hidrodinamik şeklin verilmesi kaygısı da yer almıştı. Çizgilerin titizce hesaplanması sayesindedir ki, Normande 1935 160.000 beygirgücünde olduğu halde 200.000 beygirgücündeki Queen Mary ile rekabet edebiliyordu.
Okyanusaşırı hız rekoru sembolünün mavi kurdele olduğunu biliyoruz. Bunu 1952 den beri Amerikan gemisi olan United States elinde tutmaktadır. Aşılmaz bir rekoru kıran bu transatlantiğin hızı 35.6 mil/saat olup okyanusu 3 gün 10 saatte geçmiştir.
Makineler hidrodinamik alandaki gelişmelerin dışında, denizlere egemenlik mücadelesinde iki etken daha büyük rol oynamışlardır. Biri, gemicilik yöntemlerinde kaydedilen ilerlemedir Bu konu, daha önce de sözünü ettiğimiz gibi bilimlerin tekniğe verimli müdahalelerde bulunabildikleri bir alandır
Hadleyin yansımalı oktantı denizlerde yıldızların yüksekliğini ölçmeye yarayan araç 1731, Alman Tobie Mayerin ay hareketleri tablosu 1767 ve ingiliz Harrisonun kronometresi 1760 olmasaydı okyanusaşırı bağlantılarda ticaretin gerektirdiği dakiklik asla sağlanamazdı. Buna haritaların geliştirilmesini ve deniz fenerlerinin artırılmasını da eklemek gerekir. Bütün bu araçlar önceleri odunla aydınlatılırken, sonra kömür ve 1823ten başlayarak havagazı kullanılmıştı. Aynı zamanda önce küre biçiminde olan ışık yansıtıcıları daha sonra parabol biçimine sokulmuştur. 1765.
Deniz egemenliğini aynı güçle destekleyen ikinci etken XIX. yüzyılda başlayan benzeri görülmemiş ekonomik atılımdır. Bu yüzyıl, kömür sayesinde ingilterenin dünya egemenliğini kurduğu, Almanyanın sanayide dev adımlar attığı Amerikanın zenginlik ve dinamizmiyle ortaya çıktığı, sömürgelerdeki zenginliklerin Avrupaya aktığı dönemdir. Bu denizaşırı servetlerin parlaklığıyla gözleri kamaşan tüccar ve sanayicilerin buharlı gemiyi desteklemekte çıkarları büyüktü.
Bakışlar okyanuslar ötesi ticaretin ve gemiciliğin gelişmesine öyle bir hayranlıkla dikilmişti ki, karalarda da malları gitikçe daha uzaklara daha hızlı taşıma ihtiyacının doğduğunun ve bu alanda gelişmeler kaydedildiğinin kimse farkında değildi. Bununla birlikte yolların, bir ülkenin can damarları olduğu ve hayatında belli başlı rolü oynadığını bilinci uyanmaktaydı