Galata Kulesi
ise isa Kulesi idi. Birçok tamir ve düzenleme ile istanbulun fethine kadar ayakta durmuştur. Fetihten sonra Galata surlarının bir kısmı ile kulenin üstünden on arşının hakimiyet alameti olarak yıkıldığı rivayet edilmişse de, güvenilir kaynaklar bunu doğrulamamaktadır. Yine, kulenin temelden Türk eseri olduğu yolundaki
rivayetlerin, Yıldırım Bayezidin yaptırdığı Boğaz Kesen Hisarı ile karıştırılması sebebiyle olduğu zannedilmektedir. Evliya Çelebi, kulenin 118 mimar arşını yüksekliğinde bulunduğunu, üstünün kurşunla kaplı olduğunu, dürbünle bakılırsa kuleden Bursa imarethanelerinin görülebileceğini yazar ve şöyle der Kulenin içi on tabaka halinde zindandur ki şimdi Osmanlı gemi malzemelerine mahzen olmuştur.
Yuvarlak bir plan üzerine yapılan ve bugün 56 m yüksekliğinde bulunan kule, eski devir burçlarında olduğu gibi, tahtalarla kaplanıp, üstü de ahşap usülüyle örtülmüştü. Bundan dolayı yangınlarda bütün katlar külahıyla birlikte yanardı. Yalnız taştan yapılmış içi, yenmiş arı kovanı gibi kalırdı. Muntazam kesme taşlarla yapılan kuleye, yer yer ilave yapıldığı dikkatle bakılınca anlaşılmaktadır.
Galata Kulesinin çeşitli zamanlarda gördüğü vazifeler şunlardır
Bizanslılar zamanında deniz malzemeleri deposu olarak kullanılmıştır. Fetihten sonra gözetleme kulesi olarak kullanıldı. istanbul başşehir olduktan sonra da Növbet Kulesi yapıldı. Burada 5 vakit Çalıcı Mehter tarafından Osmanlı Növbeti istiklal Marşı çalınırdı. Kanüni devrinde zindan haline konuldu. Buraya 31 esir hapsedilirdi. Başbakanlık Arşivinde bulunan vesikalara göre burası bir ara çalıcı mehter koğuşu haline
getirilmişti. Daha sonra yangınları ihbar etmek için kullanıldı. Dördüncü Murad zamanında donanmaya ait malzeme deposu haline getirildi. Birinci Dünya Harbinden sonra, buraya deniz vasıtalarına işaret vermek için bir askeri müfreze yerleştirildi. Yakın tarihe kadar husüsi bayraklarla yangın ihbar vazifesi yapan kule, bugün turizm tesisi olarak kullanılmaktadır.