Flört Nedir
flört nedir1920′lerden günümüze kadar uzanan dönemde töre ve geleneklerde gittikçe artan bir gevşeme görülmüştür. Bunun sonucu olarak gelişmiş ülkelerin çoğunda, flört, adı verilen yeni bir olay baş göstermiştir. Sinemalar da parklarda, otomobillerde, toplantılarda birbirine sarılan, birbiriyle öpüşen gençler artık yadırganmamaktadır.
Oysa başlangıçta bu olay çoğunluk tarafından tepkiyle karşılanmıştı. Flört ahlaka aykırı bir olay olarak değerlendirilmişti. Ama buna rağmen flörtün bütün dünyaya hızla yayılması önlenemedi. Bugün uzmanlar bireysel ve toplumsal kökenlerini bulabilmek amacıyla Flört, olayını incelemeye koyulmuşlardır. Bu uygulamanın bütün toplumlarda geçerli olup olmadığı, hayvanlarda da bulunup bulunmadığı incelenmektedir.
Erkek olsun kadın olsun, her insanın fiziksel temasa mutlaka ihtiyacı vardır. Çünkü bunu bir sevecenlik bir koruma bir güvenlik olarak değerlendirir. Fiziksel temas çocuklar bakımından yerleşmiş bir gelenektir. Anne ve babaları çocukları öper, kucaklar ve severler. Bununla birlikte çocuk büyüdükçe ana babadan gitgide kopar ve ergenlik çağında, hemen hemen tamamıyla fiziksel bir bağımsızlık kazanır.
Bu durumda yeni gereksinmelerine paralel olarak fiziksel temaslar arar. Bu yeni gereksinmeler cinsel itilimlerden doğan sevgi ve duygulanmalardan başka bir şey değildir. Kişisel düzeydeki flört dürtüsü böyle açıklanır, cinsel itilimin etkisiyle bütün gelişmiş memeliler birbirlerine yaklaşır, birbirlerine sürtünür, birbirlerinin ağzını ayaklarını yalarlar.
Bu hal çiftleşmezden önce dakikalarca hatta saatlerce, bazen de günlerce sürebilir. Hayvanlarda, erkeğin etkinliği ağır basar. Erkek cinsel coşkusunu dişiye yaklaşma denemeleriyle arttırır. Dişi ise, eğer erkeği kabul edecekse, onun isteğine uygun hareketler yapar. Bazen de çiftleşme öncesi hazırlık hareketlerini kızgın durumdaki dişi başlatır.
Biyolojik açıdan flört doğal kabul edilebilir. Bazı tarihçiler flörtü son derece sanayileşmiş, ama ahlak bakımından yozlaşmış bir kentsel uygarlığın sonucu olarak değerlendirmek istemişlerdir. Ne var ki bu olayın ilkel toplumların gelenekleri arasında da yer aldığı ortaya çıkarılmıştır. Doğunun eski yunan, roma uygarlığının ortaçağ avrupasının ve bugünkü batının sanat ve edebiyatları flörtün şu yada bu biçimde her yerde ve her çağda var olduğunu doğrulayan kanıtlar ortaya koymaktadır.
Son olarak antropologlar en az gelişmiş kabilelerdeki cinsel birleşme öncesi aşk tekniklerinin önemine dikkati çekmişlerdir. Bununla birlikte günümüz uygarlığında flört özel bir anlam kazanmıştır. Flört çoğu zaman cinsel ilişkinin yerini alarak genç kızı bekaretini kaybetme ve gebe kalma tehlikesinden korur. Hayvanlarda ve bazı ilkel topluluklarda ise flört cinsel birleşmeden önce yapılan ve süresi değişen aşk oyunlarından ibarettir. Hört bu yola başvuran gençlerde bazen bir tedirginlik duygusu yaratır. Flörtün sinir hastalıklarına ya da cinsel uyumsuzluklara yol açacağından korkulur. Aslında flört cinsellikte tam özgürlüğe doğru atılan ilk adım olup, cinsel ilişkilere bir hazırlık evresi olma niteliği taşır. Kinsey’in yaptığı araştırma flörtün hiç bir sakıncası bulunmadığını ortaya çıkarmıştır.
Bununla birlikte flörtün cinsel doyumla sonuçlanmaması, bazı kişilerde geçici bir sinirsel gerilime yol açabilir ve cinsel organlarda ağrılı bir uyuşukluk meydana getirebilir. Bu nedenle çoğu gençler flörtten sonra mastürbasyon yaparlar. Masters ve johnson uzayan erotik hareketlerin sıkıcı bir gerilime sebep olabileceğine dikkati çekmişlerdir. Sadece bu uyarının ardından gerçekleşecek cinsel doyum, erkeği ve kadını hızla yatıştırabilir. Çok genç kişilerde, flört kişisel yetenekleri değerlendirmeyi ve ilk cinsel ilişkiden önce eşini daha iyi tanımayı sağlar.
Böylece cinsel birleşme en iyi koşullar içinde gerçekleşmiş olur. Cinsel birleşmeye yer vermeyen flört uygulamalarına bağlanma endişe verici bir durum değildir. Buna karşılık kadının cinsel birleşmede olduğu kadar flörtte de soğukluk göstermesi daha tehlikelidir. Erkekte, bu bağlanma çekingenlikten ve tecrübesizlikten ileri gelen tutkular kadar önemli değildir. İçgüdünün yönetiminde gerçekleşen bütün insan hareket ve davranışlarında olduğu gibi, burada da bilinç ve bilinçaltı etkenleri birbirine karışır.
Bir çıraklık dönemi, çoğu hallerde, normal cinsel ilişkilerde muhtemel bir uyumsuzluğu önler. Bu nedenle kadın ve erkeğin birbirlerinin karşılıklı eğilim ve tepkilerini öğrenmeleri önem kazanır ve zamanla cinsel ilişkiler daha başarılı olur. Ölçülü flörtte çoğu zaman boyundan öpmekle yetinilir ama iş bazen vücudun başka bölgelerini okşamaya kadar varabilir. Petting olarak da adlandırılan ileri düzeydeki flörtte, penisi dölyoluna sokmadan cinsel organlar birbirine sürtülür. Kinsey çok sayıda insan üzerinde yaptığı araştırmalarda bu aşk oyunları sırasında yararlanılan bütün yolları ayrıntılı bir biçimde saptamıştır.
Söz konusu yöntemler dudak dudağa öpüşmekten, ağız içini öpmeye, dilleri birbirine değdirmeye ve dudakları ısırmaya, göğüsleri okşamaktan memeleri öpmeye, cinsel organları elle uyarmaktan ağızla uyarmaya kadar varır. Bazen de baldırlar arasında cinsel birleşme taklidiyle son bulur. Flörtten zamanla “petting” evresine geçiş eşlerin birbirini iyi tanımış olduğunu ve artık kadının çekingenliğinin ortadan kalkmış olduğunu gösterir.
Genç kızlar genellikle öpüşmekten kaçınmazlar. Büyük bir çoğunluğu da göğüslerinin okşanmasına ya da öpülmesine izin verirler. Buna karşılık cinsel organlarına elle ya da ağızla dokunulmasına genellikle karşı gelirler. Cinsel organların birbirine sürtülmesinin ise bazı durumlarda gebeliğe yol açabileceğini ve bir cinsel birleşmeden çok az farkı olduğunu bilirler.
Eskiden bu tür sevişmeleri önlemek için bu uygulamaların sağlık kurallarına aykırı olduğu öne sürülürdü. Bu görüş günümüzde artık geçerliliğini yitirmiştir. Ama dinsel ilkeler çoğu insanlar üzerinde etkisini hala sürdürmektedir. Evlilik öncesi cinsel ilişkileri önleyen dinsel buyruklar uzun zaman insanları bağlayan bir yasak niteliğini taşımıştır. Bu buyruklar erkeklerden daha dindar olan kadınlar üzerinde etkili rol oynamışlardır.
Cinsel zevkler halklara göre değişir. Amerikalılar özellikle kadının göğüslerini uyarmayı severler. Buna karşılık Afrika’daki bazı zenci topluluklarında, kadınlar her zaman göğüsleri açık dolaştığından bu organlar cinsel zevk verici olmaktan çıkmıştır. Çinliler iri
göğüslü kadınları sevmezler, hatta onlardan tiksinirler. Çinli kadınların çoğunun göğüsleri zaten elbise içinde kolayca gizlene bilecek kadar küçüktür.Eğitim ve öğrenim düzeyi göz önüne alınınca, flörtün üniversite öğrencileri ve burjuva aileleri arasında oldukça yaygın olduğu görülür. Kültür düzeyi ve toplumsal etki bu konuda da etkili bir rol oynar. Çeşitli kültür düzeyindeki insanların, flört konusundaki tutumu değişik olur.
Aşk oyunlarında inisyatifi elinde tutan genellikle erkektir. Ama erkek hemen her zaman kadının koyduğu sınırlara uyar.Genç kızlar genellikle okşamalardan hoşlanırlar. Okşama genç kızda coşku uyandırır. Bu coşku erkeği de etkiler hatta cinsel organlar birbirleriyle temas etmediği halde, erkekte cinsel doyum gerçekleşir. Hemen belirtelim ki, genç kızların büyük bir kısmı bu tür okşamalara izin vermez.
Erkeğin cinsel organlarını uyarmasına izin veren genç kızların oranı daha da düşüktür. Çok az sayıda genç kız da ağız yada elle yapılan uyarmalarda inisyatifi ele almaktan hoşlanır. Sırası gelmişken kadının bu konudaki pasif tutumunun doğal mı olduğu yoksa kültürel bir şartlanmanın sonucu mu olduğu sorusunu sorabiliriz. Hayvanlar üzerinde yapılan gözlemler dişinin çoğu zaman pasif kaldığını göstermiştir. Bu durum pasifliğe karşı doğal bir yatkınlığın kanıtı
sayılabilirse de koşullanmanın etkisinin de önemli bir rol oynadığını kabul etmemek olanaksızdır.
Kinseye göre evlenmeden önce flört yapan genç kızlar, evlendikten sonra cinsel sorunlarla karşılaşmamışlardır. Tersine evlendikten sonra cinsel konuda öbür kadınlardan daha rahat, daha mutlu olmuşlardır. Erkeklerde de flört yapmış olanlar evlendikten sonra kendi kendini doyurma evresini hızla ve rahatça aşmışlar tam dengeli bir cinsel davranışa erişmişlerdir.