Demografi Nedir
Eski çağlardan beri gerek doğu islam, ve Türk dünyasında, gerekse batı Hıristiyan dünyasında demografinin ilgi sahasını teşkil eden nüfus sayımları ve çeşitli istatistikler yapıldı. Bu sayım ve istatistiklerin bir kısmının müşahhas somut neticeleri elde bulunmamakla birlikte, yapıldığı bilinmektedir. islam tarihinde ilk nüfus sayımı, Peygamber efendimiz Muhammed aleyhisselam Mekkeden Medineye hicret ettikten sonra yapıldı. Medinede bulunan Müslümanların sayısının 1500
kadar olduğu tesbit edildi. Yine Peygamber efendimiz zamanında islam devletinin gelir ve giderlerinin ve askerlerin yazıldığı defterler, islam tarihindeki ilk istatistik kayıtlarıdır. Hazret-i Ömer devrinde Müslümanlardan ve gayri müslim ahaliden alınan uşr, cizye ve haracla ilgili olarak tutulan defterler, askerlere yapılan maaş ve diğer ödemelerle ilgili divanlar birer istatistik özelliği taşımaktadır.
Hazret-i Ömer islam ülkesinin her tarafına yaygınlaştırdığı divanlarla ilgili olarak çok sayıda memur vazifelendirdi. Divanlardan maaş alacak olan memleketin bütün halkı defterlere yazıldığı gibi, vazife alan memurların adları da ayrıca tesbit edildi. Uşurlu ve haraclı arazilerin ölçülüp devlete ödeyecekleri
miktarlar bu ölçümlere göre hesaplanması sağlandı. Emeviler, Abbasiler, Selçuklular ve diğer islam devletlerinde de devletin temel politikasını belirleyecek, bölgeler arası dengeleri muhafaza edecek çeşitli ölçüm yazım ve sayımlar yapılmıştır. Yapılan bu çalışmalar demografi adıyla anılmamasına rağmen demografinin ilgi sahasına girmektedir.
Batı dünyasında, demografi uzmanlarının temel vasıtasını teşkil den nüfus sayımının Roma imparatorluğuna kadar uzadığı bilinmektedir. Ortaçağ tarihiyle meşgul olan tarihçiler, hakiki manasiyle demografik diyebileceğimiz vesikaların Avrupanın güneyindeki memleketler için 13. ve diğer kuzey Avrupa memleketleri için ise 14. yüzyıldan itibaren mevcut sayılabileceğini ortaya koymuşlardır. Bu
sebeple 1086 senesinde ingilterenin, 1328de Fransanın umümi nüfüsunu hesaplamaya yarayan tahrir istatistik vesikalarını birer istisna olarak bildirmektedirler. Geniş ülkelere şamil belli bir metotla yapılmış oldukları için istisnai bir önem taşıyan bu gibi vesikalar yanında, ortaçağdaki feodal
parçalanma ile uygun kısmi ve husüsi daha birçok sayımların neticelerini bildiren vesikalar da pekçoktur. Ortaçağ Avrupasının elinde bulunan bu vesikalar hakiki manasıyla nüfus sayımları olmayıp ekseriya husüsi ve fevkalade bir hal karşısında belli bir vergiyi toplayabilmek için yapılmış sayımların neticelerini bildirmeleri, onların işlenmesini ve değerlendirilmesini güçleştirmektedir. Bu durumda bazan bir şehrin bütün nüfüsu değil de, yalnız belli bir varlık derecesinde bulunan mülk sahipleri veya
muayyen bir yaşın üstünde eli silah tutan vatandaşlar kaydedilmiştir. Daha çok Hıristiyan memleketlerinde ve bu arada bilhassa Katoliklerde vaftiz, evlenmek, cenaze merasimi gibi vesilelerle Hıristiyanların kiliselerdeki husüsi defterlere kaydedilmiş olması ve bu defterlerden birçoğunun iyi muhafaza edilmiş olması da Avrupa memleketleri için bu devirde nüfus tetkikleri bakımından zengin kaynaklardır.
Ortaçağda kurulan ve yeniçağda dünyaya hakim olan Osmanlı Devleti zamanında bugünkü demografi çalışmalarına benzer sayım ve istatistikler yapılmıştır. Belli usüllerle ve düzenli aralıklarla tekrarlanan geniş sahalara şamil, sistematik nüfus sayımlarının neticelerini ihtiva eden, zaman ve mekan içinde
mukayeseye müsait olan bu sayımlar yalnız şu veya bu vergiyi toplamak için fevkalade durumlarda veya tesadüfen ve husüsi maksatlarla yapılmış sayımlar değildir. Bu sayımlar Osmanlı devletinin idari, mali bütün teşkilatının esasını teşkil edecek surette tasarlanmış ve yalnız vergi mükelleflerini değil türlü hizmetler ve imtiyazlar sebebiyle vergiden muaf olanları, ümera idareciler ve askerleri, kör, topal, müflis vs. bütün erkekleri ihtiva eden hakiki nüfus istatistikleri mahiyetinde bilgilerdir.
Bugün elde bulunan Türk arşivlerinin en kıymetli hazinesi, eski bir idari geleneğin otuz-kırk sene gibi aralarla yapılması emredilen büyük nüfus ve vergi tahrirlerinin neticelerini tesbit eden ana defterlerdir. Halen çeşitli arşivlerde bin kadarı bulunan bu ana defterler kütükler sayesinde belli bir tarihte Osmanlı ülkesi dahilinde her köy ve kasabada mevcut bulunan yetişkin erkek nüfüsu, ellerindeki
toprak miktarını gösteren işaretler ve her birinin tabi olduğu türlü vergi mükellefiyetlerini tesbit eden rakamlarla birlikte isimleri ve babalarının adlariyle ayrı ayrı kaydedilmiş olduğu görülmektedir. Yine aynı defterler sayesinde her köyün kimin timarı veya mülk ve vakfı olduğunu, o köylerde yapılan ziraatin ve yetiştirilen hayvanların çeşitleriyle miktarlarını bildiren veya bu bilgileri çıkarmaya yarayan
sarih açık kayıtlar uşr öşür ve rüsüm miktarını tayin eden rakamlar bulunabilmektedir. Bu rakamlar ve bilgiler Osmanlı devlet çarkının düzenli bir şekilde işlediğini göstermektedir. Bu suretle bundan dört-beş yüz sene önce Osmanlı ülkesinin her köşesinde mevcut sipahi veya mülk ve vakıf sahibi ile toprağa bağlanmış olan köylüyü, ülkenin bir ucundan diğer ucuna uzanan yollar boyunca derbent
bekleyen, yol ve köprü tamir eden ve kervansaraylara hizmet eden insanları, madenci, şapçı, tuzcu, taşçı ve yağcı gibi türlü vazifeleri olan halkı ve nihayet her türlü komisyon ve vergi toplanan geçit, pazar, gümrük mahallerini yerli yerinde ve vazife başında görmek, Osmanlı devlet makinesinin çarklarının nasıl işlediğini anlamak ve rakamlarla ölçmenin bu defterler sayesinde olduğu söylenecek olursa, Osmanlılar zamanında demografik çalışmaların bugünkünden daha değişmez ve gerçekçi usüllerle yapıldığı ortaya çıkar.
Sultan Birinci Selim Han, Sultan ikinci Bayezid Han, Fatih Sultan Mehmed Han ve Sultan ikinci Murad Han devirlerinde yapılan çeşitli tahrirler ve istatistikler ilave olarak Kanüni Sultan Süleyman Hanın
tahta geçişini takip eden ilk on sene içinde bütün Osmanlı memleketlerine şamil olmak üzere yaptırılmış olan tahrirlerin neticelerini ihtiva eden defterlere dayanarak, o tarihlerde Türkiye nüfüsunu Mısır, Irak ve Tuna ötesi Avrupa bölgeleri hariç tesbit etmek mümkündür. Daha sonraki Osmanlı asırlarında yapılan çeşitli tahrir ve sayımlar devletin siyasi, ekonomik ve sosyal nizamına yönelik
düzenlemelere kaynaklık etmiştir. Osmanlılar zamanında yapılan demografik çalışmalarla ilgili bilgi rakam ve değerlendirmeleri Ord. Prof. Dr. Ömer Lütfi Barkan tarafından neşredilen Tarihi Demografi Araştırmaları veOsmanlı Tarihi adlı makalede açık bir şekilde bulmak mümkündür.
Demografi, Avrupada, ilk defa bilim olarak 17. yüzyılda ingiliz istatistikçi John Grauntun çalışmasıyla ortaya çıktı. Graunt, 1662de yayımladığı, Natural and Political Observations. Made Upon the Bills of Mortality Ölüm Kayıtları Üzerine Tabii ve Siyasi Gözlemler de demografların temel
vasıtalarından olan ölüm oranı tablolarının ilkini hazırladı. Ölüm ve vaftiz kayıtları üzerine tedkik ve incelemelerinden yola çıkarak gerçekleştirdiği çalışmalarla Avrupada demografi biliminin kurucusu sayıldı. Demografik araştırma ve incelemelerdeki ilerlemeler 16 ve 17. yüzyıllar boyunca da sürdü.
Ölüm oranını tesbit eden tablolar daha gelişkin duruma getirildi. Doğumda erkeklerin ağır bastığı, cinsiyet oranları gibi belli bazı demografik kanunlar ve eğilimler tesbit edildi. Dünyanın pekçok yerinde bu sahadaki bilgilerden yola çıkılarak, ilk nüfus tahminleri yapıldı. On sekizinci yüzyılda hayat
sigortasının ve halk sağlığına verilen önemin artması neticesinde ölüm istatistiklerinin incelenmesine karşı ilgi uyandı. On dokuzuncu yüzyıla kadar demografik istatistikler ve nüfus sayımları hızlı bir gelişme gösterdi. On dokuzuncu yüzyılın ortalarında Batı dünyasının büyük bölümünde nüfus sayımı ve hayat istatistikleri, doğumların ve ölümlerin sistemli olarak kayda geçirilmesi uygulamaları yerleşti. Bu durum demografik araştırmaların sahasının genişlemesini sağladı.
Demografi kelimesini ilk olarak Fransız bilim adamı Achille Guillard 1855 te yayımladığı, Éléments de Statistique Humaine ou Demographie Comparée Beşeri istatistiğin ilkeleri veya Karşılaştırılmalı Demografi adlı eserinde kullandı. Fransız akademik çevreleri demografi terimini özellikle sağlık ve
ölüm oranını etkileyen hayat şartlarıyla alakalı istatistikler için kullandılar. Terim kısa bir müddet içinde Avrupalı araştırmacılar tarafından yaygın bir şekilde kullanılmaya başlandı. ABDde ise daha geç kabul gördü. Demografi 20. yüzyılda görülmedik biçimde genişleyip çeşitlendi. Nüfus dinamikleri ile demografi dışı değişkenler arasındaki etkileşim daha geniş biçimde kabul gördü.
On dokuzuncu yüzyılın sonlarında ve 20. yüzyılın ilk yarısında meydana gelen harpler, bilim ve teknolojinin ilerlemesiyle ortaya çıkan yeni sosyal meseleler de demografinin ilgi sahasını etkiledi. Böylece demografi şumullü ve disiplinler arası bir hususiyet kazandı. Gerek gelişmiş ülkelerdeki gerekse gelişmekte olan ülkelerdeki nüfus meseleleri de demografiye verilen önemin artmasını sağladı. Yirminci yüzyılın ikinci yarısında görülen nüfus patlaması, nüfus ve kalkınma arasındaki
karşılıklı ilişki, doğum kontrolü hareketi, plansız şehirleşme, kent nüfuslarının akıl almaz şekilde artması, kanunsuz göçler ve işgücü istatistikleri demografinin önemini giderek artırdı. Başta Birleşmiş Milletlere bağlı kuruluşlar olmak üzere demografi sahasında daha şumullü ve daha çok sayıda meselelerle ilgilenen birçok araştırma kurumu, çeşitli milletlerarası kuruluş ve konferanslar, yalnızca demografi çalışmalarına ayrılmış olan yayınlar ortaya çıktı. Bütün bu gelişmeler, demografi biliminin
olgunlaşmasını, geniş bir ilgi sahasını kuşatan milletlerarası bir disiplin olarak ortaya çıkmasını sağladı. Doğumlar ve ölümler, öğrenim gören nüfus, emekli maaşı alanların sayısı, hane halkı sayısı, işgücü piyasasının yapısı, sağlık, eğitim ve mesken konut ihtiyacıyla ilgili meseleler demografi bilimi tarafından incelenip değerlendirildi. Günümüzde kısımlara ve şübelere ayrılan demografi bilimi, sayısal bilgilerin yanında sosyal, ekonomik, siyasi ve kültürel konuları araştırıp değerlendirmektedir.