Bizans imparatorluğu
Bizans imparatorluğu? Bizans imparatorluğu Hakkında? Bizans imparatorluğu Hakkında Bilgi?
Roma imparatorluğunun, M.S. 395 yılında ikiye bölünmesiyle imparatorluk topraklarının doğu bölümünde kurulan ve 1453 yılında Fatih Sultan Mehmedin istanbulu almasıyla ortadan kalkan imparatorluk. Bizans imparatorluğunun en önemli özelliği uzun ömrüdür. Doğu Roma imparatorluğu adıyla anılan Bizansın kuruluşunun kökleri, Roma imparatoru Diocletianusun, çok geniş olan ülkesinin yönetimini kolaylaştırmak için imparatorluğu doğu ve batı diye iki bölüme ayırmasına kadar uzanır.
Diocletianus, doğu bölümünün yönetimini elinde tutmuş, izmiti başkent yapmıştır. Diocletianustan sonra gelen büyük Costantinus hükumet merkezini Karadeniz ile Marmara denizini birleştiren boğazın kıyısındaki Byzantiona getirdi. Böylece bin yıl süreyle Avrupa tarihinde önemli bir rol oynayacak olan Bizans imparatorluğunun, kuruluşu tamamlandı. Bu süre içerisinde başkent daima istanbul olarak kaldı.
Doğu Roma imparatorluğu da denilen Bizans imparatorluğu üç büyük ülkeden meydana geliyordu. Balkan Yarımadası kuzeyi Tuna ile, kuzeybatısı Tunanın güneydoğusunda Sirmiumdan başlayan ve işkodranın kuzeyine ulaşan Adriyatik kıyılarıyla sınırlıydı. Asya ülkesi Kafkas kıyıları, Gürcistan Ovası, Pontus Edesa bölgesi ve Fıratın geniş kıvrımını meydana getiriyordu. Afrika ülkesi adı verilen bölümü ise, Nilin Akdeniz ağzından Sirt Körfezine kadar olan kıyıları ve Mısırın özellikle zengin buğday ambarını içine alırdı.
Bizans imparatorluğunda 610 yılında iktidarı ele geçiren Heraklious Hanedanından yıkılışına kadar devam eden devrede tam dokuz hanedan değişmiştir. Bunların isimleri ile saltanat tarihleri şu şekildedir Heraklious Hanedanı 610-711, Suriye Hanedanı 717-802, Amorion Hanedanı 820-867, Makedonya Hanedanı 867-1056, Dukas Hanedanı 1059-1078, Komnenos Hanedanı 1081-1185, Angelos Hanedanı 1185-1204, Laskaris Hanedanı 1204-1258, Palaiologoslar Hanedanı1258-1453.
Bin küsur yıl boyunca Bizansın sınırları azami ile asgari arasında çok büyük fark göstermiştir. Justinianus, devrinde Akdenizi bir iç deniz haline getirerek, italya, Güney ispanya ve Kuzey Afrikaya hakim oldu. Fakat bir müddet sonra bu azametini kaybetti. Yedinci yüzyılda Müslüman Arapların, 11. yüzyılın son yarısında da Müslüman Türklerin gerçekleştirdikleri fetihler, Bizansın elinden en zengin eyaletlerini almıştır. Bizansın Balkanlardaki sınırları da zaman zaman batıdan gelen saldırılara maruz kalmış, fakat umumiyetle Balkanlara hakim görünmüş ve bu yarımadada görülen rakiplerini güç de olsa yenmeyi başarmıştır.
istanbul, zenginliği, büyüklüğü, bilhassa stratejik ve jeopolotik önemi dolayısıyla, batıdan ve bilhassa doğudan gelen bütün güçlü kavimlerin dikkatini çekmiş, fakat 1453e kadar bu şehri almak, dünyanın en büyük devletleri için bile mümkün olmamıştır.
Bizans 395ten sonra Germen ve Türk kavimlerinin istilalarına maruz kaldı. Fakat Batı Roma imparatorluğundan çok daha kuvvetli bünye ve jeopolitik duruma sahib olduğu için, bu istilaların altında kalmadı. Dördüncü yüzyılın sonlarına doğru Hun Türkleri Doğu Avrupaya geldiler ve Tuna Vadisine yerleştiler. Böylece Batı ve Doğu Roma imparatorluklarını tehdide başladılar. Bu tehdit dolayısıyladır ki, Bizanslılar, 410 yıllarında istanbulu ortaçağların en müstahkem ve zaptı müşkül kalesi haline getiren, şöhreti cihanı tutan surları inşa ettiler. Bizanslılar, Türk Hun Hakanı Uldız ve Attilanın kuşatmalarından, yılda kilolarca verdikleri altın sayesinde kurtuldular. Ancak Attilanın ölümü ile Hun tehlikesi Bizans için ortadan kalktı.
Hun Türklerinin yerini onlar gibi Kuzeydoğu Asyadan gelen Avar Türkleri aldı. Orta Avrupayı ele geçiren Avarlar, Çorluya kadar gelerek Bizansı yıllık haraca bağladılar. 626 yılında da istanbulu muhasara ettiler. Bu, Türklerin tarihteki ilk istanbul muhasarasıdır. Bu durum Peygamberimiz Muhammed aleyhisselamın zamanına rastlar. Bu muhasara, Bizansın tarih boyunca geçirdiği en ciddi tehlikelerden biridir. Zira bu sırada Bizansın en büyük rakibi olan iranlılar Sasaniler da Üsküdar ve
Kadıköyü işgal etmiş bulunuyorlardı. Avarlar, Sasanilerle münasebet kuramadılar.Surlarda üç gün geceli gündüzlü çarpışmalar oldu. Avar hanının Fatih Sultan Mehmed gibi Haliçe gemi indirme planları, Bizans donanmasının gemilerini yakması ile sona erdi. 12 Ağustos günü şehri düşürmekten ümidini kesen Avar Hanı, daha fazla kan dökülmesini istemeyerek geri çekildi. Bizanslılar bu geri çekilme gününü Şükran Cumartesi adı ile 1453 yılına kadar kutlamışlardır.
Avarlardan sonra Bulgar Türkleri ve daha sonra Peçenekler, Bizans üzerine gelerek, meydan savaşlarında Bizansı bozguna uğrattılar ise de istanbulu zaptedemediler.
Bizansı içine düştüğü bu ciddi bunalımdan çıkaran Heraklious yeni bir ordu ve idare nizamı kurarak devletini güçlendirdi. Müteakip yüzyıllarda Bizans kudreti buna dayanmış ve bu düzenin bozulmasıyla Bizans devlet müessesesinin çöküşü başlamıştır. Heraklious devri sadece siyasi değil, aynı zamanda kültürel alanda da Doğu imparatorluğu için dönüm devri oldu. Bu devir Roma devrini kapamakta ve
gerçek anlamıyla Bizans devrini başlatmaktadır. Bu zamana kadar Bizans Devleti Latinceyi resmi dil olarak muhafaza etmekteydi. Doğu halkının anlamadağı bu dil, devlette büyük bir karışıklığa yol açıyordu. Bu duruma son verilerek, bundan sonra Bizans Devletinin resmi dili Grekçe oldu. Böylece halkın ve kilisenin dili devletin de dili olmuştu.
iran ve Avar saldırılarını püskürttükten ve devlet içinde çok önemli reformları gerçekleştirdikten sonra Herakliousun irana karşı kazandığı zaferlerin başladığı yıl Peygamber efendimizin Mekkeden Medineye hicret etmesine rastlamaktadır. Heraklious 628 yılında Ninive önünde iran ordusunu ağır bir
bozguna uğrattı. Bu zaferle Armeniz, Roma Mezopotamyası, Suriye, Filistin ve Mısıra tekrar hakim oldu. Bizans eyaletleri iranlılar tarafından boşaltılırken, Heraklious 630 yılında Kudüse gitti. Burada halkın coşkun tezahüratı arasında iranlılardan geri alınan Kutsal Haçı eski yerine yeniden koydu. Fakat onun bu sevinci uzun sürmedi. Peygamber efendimizin vefatının üzerinden henüz 10 yıl geçmeden iranı alan islam orduları
islamiyeti yaymak için bu defa da Bizansın karşısındaydı. Nitekim 634 yılında islam orduları halife hazret-i Ömer gibi büyük bir fatihin idaresinde imparatorluk arazisine girerek bir müddet evvel iran Devletinin elinden kurtarılan eyaletleri baştan başa katettiler. islam ordusu hatıralardan silinmesi mümkün olmayan Yermük Savaşında 20 Ağustos 636 Bizans kuvvetleri önünde muazzam bir zafer kazandı. Artık Bizans mukavemeti kırılmış ve Suriyedeki mücadelenin
neticesi belli olmuştu. Buna rağmen Filistinde mukavemet çok şiddetli oldu. Kudüs, patrik Sophronios idaresinde Müslümanlara karşı uzun süre direndi. Ancak kuşatmanın sertliği ve islam mücahitlerinin gayreti neticesinde halife hazret-i Ömere kapılarını açmak zorunda kaldı 638. Ermeni kalesi Dvin ile Mısır ülkesinin fethi de buradan başladı. islam ordularının 6 yıl içerisinde Bizansın en önemli topraklarını fethetmesi, Herakliousun 641 yılında büyük ıztıraplar içerisinde ölmesine sebeb oldu. Bundan sonra Bizans taht kavgalarına düştü.
Diğer taraftan Peygamber efendimizin istanbulun fetih müjdesine kavuşmak için yapılan ilk istanbul muhasarısı hazret-i Osmanın halifeliği zamanında yapıldı. Suriye umumi valisi hazret-i Muaviye Kıbrısı fethettikten sonra, istanbula yürümeyi düşündü. Bu arada Abdullah ibni Ebi-Serh
kumandasındaki islam donanmasının 655te Bizans donanmasını yok etmesi, Müslümanlara geniş ufuklar açtı. Hazret-i Muaviye, Fadala bin Ubeyd el-Ensari başkomutanlığında bir ordu tertib etti. Bu sefere Peygamber efendimizin sancaktarı hazret-i Ebu Eyyub el-Ensari Halid ibni Zeyd de katılmıştı.
Uzun yolculuk ve soğuklar islam ordusuna büyük zayiat verdirdi. Kışı Kadıköyünde geçiren ordu, halifeden yardım istedi. Hazret-i Muaviye oğlu Yezid kumandasında yardımcı kuvvetler gönderdi. Yezidin gelmesi üzerine ordu boğazdan geçirilerek istanbul muhasara edildi. Muhasara 668 baharından 669 baharına kadar sürdü. Şehrin ümid edilmez derecede mukavemet göstermesi, surların dayanıklılığı ve Rum ateşi denilen silahın söndürülemeyişi şehrin zaptını önledi. Bu savaşlar sırasında surlar önünde şehit düşen hazret-i Ebu Eyyub-i Ensarinin kabrinin bulunduğu yere, 754 yıl sonra Fatih Sultan Mehmed tarafından büyük bir cami ve türbe yaptırılmıştır.
ikinci muhasara yine hazret-i Muaviye zamanında oldu 674. Ancak birinci defasında olduğu gibi şiddetli bir kuşatma meydana gelmedi. Bu kuşatma, hazret-i Muaviyenin 681de vefatına kadar yedi yıl sürdü.
Son kuşatmadan 34 yıl sonra istanbulu kuşatan Müslüman ordusuna halife Velidin kardeşi Mesleme başkomutanlık etti. islam donanması da ikinci muhasarada olduğu gibi şehri Marmaradan abluka altına aldı. Ancak 715 sonlarında başlayan bu şiddetli muhasara imparator Leonun gayreti, Bizansı, Avrupayı ve Hıristiyanlığı bir müddet daha kurtardı. Amiral Ömer kumandasındaki Müslüman donanması, Haliçin önüne gerilen zincire kadar sokuldu, fakat zinciri koparamadı. Bizanslıların Rum ateşi ile islam askerlerine büyük zayiat verdirmeleri ve kış mevsiminin gelmesi üzerine, 717 Eylülünde tahta çıkan halife Ömer bin Abdülaziz muhasarayı kaldırma emri verdi ve ordu geri döndü.
64 yıl sonra Abbasiler devrinde 781 de istanbul bir kere daha kuşatıldı. Harun Reşid kumandasındaki Arap ordusu, izmitte Bizans ordusunu yok ederek Üsküdara geldi. Fakat Bizansın verdiği yıllık haracı kabul edilerek ordu geri çekildi.
Nihayet 26 Ağustos 1071 de Sultan Alparslan, Malazgirt Zaferiyle Anadolunun kapılarını Türklere açtı. Onun ardından Kutalmışoğlu Süleyman Şah Bizansa ard arda darbeler indirerek Türklerin ikinci anayurdu olmak üzere Anadoluyu fethetti.
Beylikler devrinde cılız münasebetlerden sonra Osmanlılar Bizansı sadece istanbuldan ibaret yaptılar, iki taraflı olarak Rumeli ve Anadoludan baskı altına aldılar. Yıldırım Bayezid Han, 1397 de istanbulu kuşattı. Bu arada Göksu Deresinin döküldüğü civara Anadolu Hisarını yaptırdı. Şiddetli geçen muhasarada Şehir Cenevizlilerin elinde bulunan Galata cihetinden zorlanarak düşürülmek istendi. Fakat Yıldırım Bayezid Han fazla tahribat yapmadan muhasarayı uzatarak istanbulu almayı düşünüyordu. Zira istanbulun iktisadi baskı ve abluka sonunda düşeceğine kanaati vardı. Ancak bu kanaat Anadoludaki beyliklerin Osmanlı topraklarına girmeleri üzerine gerçekleşmedi.
Yıldırım Bayezid, 1400 senesinde istanbulu ikinci ve son defa olarak muhasara etti. Çok şiddetli olan bu muhasara başarı ile bitecekti, fakat Timur Hanın Sivası işgali bu muhasarının da yarıda kalmasına sebeb oldu. Birkaç ay devam eden bu muhasaradan da netice alınamadı.
Fetret devrinde Musa Çelebi tarafından yapılan muhasara da neticesiz kaldı. Osmanlı imparatorluğunun Fetret dönemine girmesi, Bizansa otuz-kırk yıl da olsa rahat bir nefes aldırdı.
Sultan ikinci Muradın 20 Haziran 1422 de sarsmaya başladığı istanbul surlarının imdadına bu defa Şehzade Küçük Mustafanın isyanı yetişti. Daha sonra ise Haçlı seferleri ile uğraşan Sultan Muradın istanbulu almaya vakti olmadı.
Nihayet 29 Mayıs 1453 sabahı hazret-i Muhammedin sallallahü aleyhi ve sellem müjdelediği büyük zafer gerçekleşiyor ve Onun en güzel emir diye tavsif buyurduğu Fatih SultanMehmed Han istanbula giriyordu. Bu zafer, Aynı zamanda dünyanın en uzun ömürlü imparatorluğu olan Bizans imparatorluğunun sonu oldu. Bkz. istanbulun Fethi