Bilecik Tarihi
Bilecik Tarihi? Bilecik Tarihçesi? Bileciğin Tarihi? Bileciğin Tarihçesi?
tarih Öncesinde Bilecik Bilecikte ilk yerleşim MÖ 3000 den öncelere rastlamaktadır. Anadoluda Tunç Çağına geçiş sürecinde önemli bir yeri olan Bilecikten MÖ 3000lerde tunç yapımı için kalay çıkarıldığı bilinmektedir Daha sonraki dönemlerde Bilecik Bizans imparatorluğu sınırları içine giren bir yerleşim yeri olmuştur. Doğu Roma Bizans döneminde şehir Belekoma ismiyle anılıyordu. Bilecik o zaman, şimdiki Bilecikin doğusunda, Ham su ve Tabakhane derelerinin oluşturduğu vadiler arasındaki bir kaya çıkıntısı üzerine inşa edilen kale çevresinde kurulmuştu.
Antik Çağda Bilecik Antik Çağ da Bilecikle ilgili özel bilgi bulunmamaktadır. Bu nedenle kentin bu çağdaki hayatı, tarih kaynaklarında Bileciki de içine alan Bitinya Bithynia bölgesinin genel tarihi içinde gösterilmektedir.
Bitinya bölgesinin bilinen tarihi MÖ 1950lerde burada yaşayan Trakya kavimlerinden Thynlerle başlar Bölge Thynlerden sonra kronolojik sıra ile MÖ 1550-1400 Mısırlılar, 1400-1200 Hititler, 1200-676 Frigler, 676-595 Kimmerler, 595-546 Lidyalılar, 546-334 Persler, 334-326 Makedonyalılar, 326-297 Özgürlük dönemi, 297-74 Bitinya Krallığı, 74-395 Roma imparatorluğu, 395-1299 Bizans 673-678 ve 714-718 döneminde bölge Emevi ve Abbasi hakimiyeti dönemlerini yaşamıştır.
Bizans Döneminde Bilecik Roma imparatorluğu MS 395 yılında ikiye ayrılınca, Bitinya Bölgesi ve Bilecik Doğu Roma Bizans imparatorluğu sınırları içinde kaldı. Bizans döneminde Belekoma Kalesi Bilecikte inşa edilmiştir. Bizans döneminde Bilecik bir Tekfurluk idi. Abbasi Halifesi Harun Reşid döneminde 797 yılında, Bitinya bölgesinin diğer şehirleri gibi Bilecik ve Söğüt civarı da fethedilerek Abbasi idaresine sokulmuştur. Çevresi kale ile korunan Belekoma kenti tarih içinde Bizanslılar-Emeviler ve Bizanslılar- abbasiler arasında birkaç kez el değiştirmiştir.
Selçuklular Döneminde Bilecik Selçukluların bir boyu olan Kayıların bir bölümü 400 çadırlık bir oba Ertuğrul Bey yönetiminde batıya doğru yer değiştirerek Söğüt ilçesi ve çevresine gelmişlerdir.
Osmanlı vaka-i namelerinde Kayıların Söğüt ve çevresine yerleşme tarihi olarak 1230lu yıllar gösterilmektedir. 1231 yılında iznik imparatoru Selçuklu sınırına tecavüz edince Selçuklu Sultanı I. Aleaddin Keykubat Bizanslılara karşı bir sefer düzenlemiş, Ertuğrul Bey de bu sefere bir akıncı olarak katılmıştı. Selçuklu ve Bizans orduları arasında Sultanönü mevkiinde meydana gelen savaşın sonucunda Bizans ordusu yenilmiş, Karacadağ ve Söğüt dolayları Büyük Selçuklu Devletinin eline geçmişti. I. Aleaddin Keykubat Belekoma Bilecik Tekfurunu vergiye bağladı. Savaşta büyük yararlıklar gösteren Ertuğrul Beye Söğütü mülk, Domaniçi de yaylak olarak verdi.
Yine Osmanlı kaynaklarına göre Ertuğrul Bey 1281 yılında ölmüştür. Türbesi Söğüt ilçemizde bulunmakta ve her yıl Söğütte düzenlenen Ertuğrul Gazi Şenlikleri ile anılmaktadır.
Ertuğrul Bey, Kayı Türklerinin değerli önderidir. Kayı boyu ise Osmanlı devletinin nüvesi, kurucusudur. Böylece Söğüt ve dolaylarında kök salan 400 çadırlık uçbeyliğinden bir Devlet doğmuştur.
Osmanlılar Döneminde Bilecik Ertuğrul Gazinin ölümünden sonra Kayıların başına Osman Bey geçti. Osman Bey ve silah arkadaşları Bizansa karşı savaşıyor ve bu savaşlarda sürekli başarı kazanıyorlardı. Kayıların bu başarılarında Şeyh Edebalinin büyük rolü olmuştu.
Şeyh Edebali Ahi idi. Ahilik tarım dahil bütün zanaat dallarında halkı, çalışanları teşvik eden, herkesi kardeş bilen, çalışanlara her türlü yardım elini uzatan örnek bir örgüt anlayışı idi ve Fakih Şeyh Edebali Kayı Ahilerinin önderi idi. Şeyh Edebali o sıralar eskişehir ili sınırları içindeki itburnu Köyün de oturuyordu. Daha sonra medresesini Söğüt ve son olarak da Bilecike taşımıştır.
Osman Bey 1286 yılında inegöl yakınındaki Hisarcık kalesini Bizanslılardan zaptetti. 1287 yılında inegöl Tekfurunu Domaniç yakınındaki ikizcede Erice yenilgiye uğrattı.
Osman Bey ve silah arkadaşlarının Bizans Tekfurları ile olan savaşlarını izleyen Selçuklu Sultanı III. Alaeddin Keykubat büyük bir ordu ile Karacahisar önlerine geldi. Osman Beyin kuvvetleriyle birleşerek Bizans elindeki bu kaleyi kuşattı. Kuşatma sürerken Selçuklu Sultanı geri döndü. Osman Beye bir sancak, tuğ alem ve gümüş takımlı bir at göndererek Söğüt ve Eskişehiri de içine alan bu sancağı Osman Beye verdi. Karacahisardaki Rum kilisesini Camiye çeviren Osman Bey ilk kez kendi adına hutbe okuttu1289. Bu olaylar Osmanlı Devletinin kuruluşunun ilk işaretleri olarak nitelendirilmektedir.
O sıralarda Bilecik henüz Türkler tarafından fethedilmemişti. Bizanslılara ait bir kentti. Bilecik Belekoma ve Yarhisar tekfurları vergiye bağlanmıştı. Osman Bey 1299 yılı yaz başında Belekoma kalesini ve peşinden Yarhisar kalesini fethetti.
Bilecik, Yıldırım Bayezid dönemine kadar Osmanlı yönetiminde kalmış, ancak, 1402 yılında ankara meydan savaşında Bayezidin Timura yenilmesi sonucunda 2 ay kadar Timurun hakimiyetine geçmiş ve Çelebi Sultan Mehmet tarafından geri alınmıştır.
Bu tarihten sonra, Osmanlı yönetimi sırasında Bilecik giderek gelişmiş, ancak, şehrin kurulu bulunduğu alanın iskân için uygun olmaması daha hızlı gelişmesini engellemiştir. Bununla birlikte Bilecik bursa ve iznikten Eskişehire ve Anadolu içlerine giden yol üzerinde önemli bir konaklama ve dinlenme yeri olarak önemini korumuştur.
Bilecik Trakya ve Marmara bölgelerini iç, Güney ve Güneydoğu Anadolu bölgeleriyle Ön Asyaya bağlayan istanbul Bağdat demiryolu kenarında kurulmuştur. Roma ve Bizanslılar zamanında kent merkezinin küçük bir yer olduğu sanılmaktadır. Türklerin eline geçtikten sonra önem kazanmıştır. Osman Gazinin fethettiği ilk önemli kale olması ve Şeyh Edebali Türbesinin burada bulunması, şehre olan ilgiyi artırmıştır.
Önceleri kale çevresinde yerleşik kent daha sonra Şeyh Edebali Türbesi, Orhan Gazi camii ve yakınındaki medreseye doğru büyümeye başlamıştır. Şehir Türk hakimiyetine geçtikten sonra, önceleri Türkler ve Rumlar ayrı mahallelerde oturmuşlardır. Örneğin, Türkler daha çok Osman Gazi, Orhan Gazi ve Aşağı Camiler çevresine yerleşmiş, Rumlar ise bugünkü Bilecik merkezinin bulunduğu bölgede yoğunlaşmışlardı. Zamanla toplumlar arası sosyal ve Ekonomik ilişkiler kurulmuş, iki toplumun ayrı mahallelerde oturması eğilimi ortadan kalkmış, devlet yapıları Yukarı mahalleye yapılmaya başlanmış ve kent bugünkü yerleşim yerine doğru gelişmiştir.
Kurtuluş Savaşında Bilecik istiklal Savaşında Tbmm hükümet ile istanbulda bulunan hükümet arasında ortaya çıkan ihtilafı gidermek amacı ile istanbuldaki Tevfik Paşa hükümeti adına Dahiliye, Nazırı Ahmet izzet Paşa, Ankara Hükümeti ile bir görüşme yapmak istedi. Görüşmenin Bilecik istasyon binasında yapılması kararlaştırıldı.
Heyetler 5 Aralık 1920 günü Bilecik istasyon binasında bir araya geldiler. istanbul Heyeti Ahmet izzet Paşa, Salih Paşa, elçilerden Cevat Bey, Ziraat Nazırı Kazım Bey, hukuk Danışmanı Münir Bey ve Hoca Fatih Efendiden oluşmuştu. Ankara heyetine ise Mustafa Kemal Paşa başkanlık etmişti. Heyette ismet Bey inönü de bulunuyordu. Bilecik Mülakatından olumlu ve somut bir sonuç elde edilememiştir.
Yunan Ordusu 6 Ocak 1921 günü Bursa ve uşak dolaylarından taarruza geçti. 8 Ocak 1921 akşamı Bilecik-Karaköy-Muratdere hattına kadar geldi. Böylece Bilecik işgal edilmiş oldu Bilecikin Yunanlılar tarafından ilk işgali.
I.inönü Savaşı I. inönü Savaşı tümüyle Bilecik toprakları üzerinde geçmiştir. Akpınar, Oklubalı mevzilerinde göğüs göğüse kanlı çarpışmalar oldu. Üst üste yenilgiyi alan Yunan ordusu geri çekilmeye başladı. Öyle ki, 11 Ocak 1921 günü taarruzu ilk başlattıkları Zevvare Tepe, Tepeköy, Oluklu, Rızapaşa, Poyra, Beşkardeş Dağları, Zemzemiye ve Bursanın doğu mevzilerine kadar çekilmişlerdi. Bilecikin ilk işgali 8-11 Ocak 1921 tarihleri arasında sadece 4 gün sürmüştür.
II.inönü Savaşı II. inönü Savaşı, 23 mart 1921de Yunan ordusunun yeniden Bursa Uşak kesimlerinden taarruzu üzerine başlamış ve Bilecik ili toprakları üzerinde geçmiştir.
Albay ismet Bey yönetimindeki Türk kuvvetleri, Yunan birliklerini Bilecik Pazaryeri ve inegöl hattında karşılamış ve 26 Martta ise Söğüt-Gündüzbey yolu, Yazıahlat-Karaköy demiryolu ve Bozüyükün batısı-Karasu çizgisinin oluşturduğu asıl mevzilerinde savaşmıştır.
intikam Tepe, Zevvare tepe ve Nazımbey Tepelerinde kanlı çarpışmalar oldu. Yunanlılar 1 nisan 1921 akşamı 1. ve 61. tümenlerimizin yaptığı saldırılarla buralardan atıldılar. II. inönü Savaşı şanlı Türk Ordusunun kesin zaferiyle sonuçlandı.
II.inönü Savaşları sırasında Bilecik iki kez daha Yunanlılar tarafından işgal edildi ikinci ve üçüncü işgal. Geri çekilirken 12 Temmuzda Karaköy ve Yeniköyü işgal eden Yunan birlikleri 13 Temmuz 1921 de Bilecike girdiler ikinci işgal. Fakat, Türk Kuvvetlerinin karşı saldırıları sonucu şehri birkaç gün içinde boşalttılarsa da 22 Temmuz 1921de yeniden Bilecike girdiler üçüncü işgal. En uzun işgal de bu olmuştur. Ancak 30 Ağustos 1922deki Başkomutanlık Meydan Muharebesiyle istilacı Yunan ordusuna karşı son ve kapsamlı zaferi kazanan Türk ordu su, 4 Eylül 1922de Söğüt ve Bozüyük, 5 Eylül de Pazaryeri ve 6 Eylül l922de ise Bileciki Yunan işgalinden kurtarmıştır.
Yunanlılar bu ilçeler ve il merkezini boşaltırken bir çok yerde Yangınlar çıkararak buraları harabeye çevirdiler. Örneğin, Bilecikte ancak Yukarı Mahalledeki birkaç evle, Tabakhane Mahallesi Yangın ve tahripten kurtarılabilmiştir. Yangınlar sırasında 1956 ev, 331 dükkân, 18 han, hükümet konağı, tüm ipek fabrikaları, okul, cami ve türbeler yanarak kullanılamaz duruma gelmiştir.
Cumhuriyet Döneminde Bilecik Böylece Bilecik Kurtuluş Savaşından çok büyük yaralar alarak çıkmış, savaşın getirdiği sosyal ve ekonomik çöküntü nedeniyle Cumhuriyet dönemine çok güçsüz başlamıştır.
Bilecik Halkı Kurtuluş Savaşına tüm varlığı ile katılmış, gerek milis kuvvetleri ve gerekse düzenli ordularımıza onbinlerce evladını vermiştir. Bilecik, Kurtuluş Savaşından yanmış-yıkılmış, tam bir enkaz halinde çıkmıştır. 1920lerde 12.000 olduğu tahmin edilen şehir nüfusu, savaştan sonra 4.000e inmiştir.
Savaştan önce Bilecik bölgenin en önemli ipek endüstrisi merkeziydi. Şehirde çok sayıda ipekçilik tesisi ve ipek kadife üreten fabrika bulunuyordu. Ancak, Yunanlıların çıkardığı intikam yangınlarında bu fabrika ve tesislerin tümü yandı. Bu arada diğer fabrika ve işyerlerinin de yanmış olması il ekonomisini çökertmiştir