Beyin Göçü Nedir Nedenleri Ve Sonuçları
Beyin göçü iyi eğitim görmüş, kalifiye ve yetenekli işgücünün yetiştiği az gelişmiş/gelişmekte olan bir ülkeden gelişmiş bir ülkeye akışı/göçü olarak tanımlanabilir.Kıt ve sınırlı kaynakları ile yetiştirdiği değerli beyinleri kaybeden az gelişmiş/gelişmekte olan ülkelerin beyin göçü nedeni ile gelişmeleri daha da yavaşlarken, gelişmiş ülkelerin yetişmiş beyinlere daha yüksek ücret ve daha iyi olanaklar sağlaması ile gelişmeleri daha da hızlanmaktadır. Beyin göçü ülkeler arasındaki gelişmişlik farkının daha da artmasına neden olmaktadır.
Beyin göçü 1960’lı yıllarda başlamış olup, önce doktorlar, mühendisler ve sonra bilim adamları arasında yaygınlaşmıştır. Beyin göçü iç ve dış beyin göçü olarak ikiye ayrılabilir. Ülke içindeki beyin göçüne iç ve ülke dışına olan beyin göçüne ise dış beyin göçü adı verilir. Ülkemizde iç beyin göçü çoğunlukla devlet sektöründen özel sektöre olmaktadır.
Örneğin Devlet Üniversitelerinden Vakıf Üniversitelerine Öğretim Üyesi erozyonu veya devlet dairelerinden yetişen elemanların özel sektöre geçiş iç beyin göçü olarak adlandırılabilir. Dış beyin göçü ise iyi yetişmiş yetenekli işgücünün gelişmiş ülkelere akışı şeklinde algılanabilir.
Türkiye beyin göçü en fazla olan 34 ülke içinde 24. sırada yer almakta olup, maalesef iyi eğitim gören yüz kişiden 59’unu elinden kaybetmektedir. Beyin göçü Dünyada’ da önemli bir sorundur. Beyin göçünün fazla verildiği ülkeler arasında Hindistan, Pakistan, Birleşik Devletler Topluluğu, Çin, Filipinler, Cezayir, Fas, Tunus, iran, Nijerya, Türki Cumhuriyetler vs. de vardır. Önemli ölçüde beyin göçü alan ülkeler arasında ABD, Kanada, Avusturalya, G. Afrika, Almanya, Fransa vs gibi ülkeler vardır.
Gelişmiş ülkeler arasında bile beyin göçü söz konusudur. Örneğin Kanada’dan ABD’ye beyin göçü söz konusudur. Kanadalılar daha yüksek ücret ve daha düşük vergi nedeniyle ABD’de çalışmayı tercih etmektedirler.
Kanada’dan dışarıya olan beyin göçü kadar da Kanada kendisi dışarıdan beyin göçü aldığından gidenler ve gelenler birbirini dengelemektedir. Çoğunlukla gelenler daha fazla olmaktadır.
Türkiye ise son on yıldır özellikle Sovyetler Birliğinin dağılması ile birlikte Türki Cumhuriyetlerden bir miktar beyin göçü alsa da bunu iyi değerlendirdiğini söylemek yanlış olacaktır.
YÖK’ün hazırladığı bir rapora göre 24 bini Almanya’da, 15 bini ABD’de olmak üzere 50 binden fazla Türk genci yurt dışında eğitim görmektedir. Dünya Bankasına göre yurt dışında yüksek öğretim gören öğrencilerimizin yurt içindekilere göre oranı %3.2’ler civarındadır. Yurt dışında önce eğitim ve sonra iş arayan gençlerimizin bir kısmı Üniversitelere giremediğinden yurt dışına gitmeyi tercih etmektedir. Türkiye yurt dışına en çok öğrenci gönderen/okutan ülkeler arasında
11. sırada yer almaktadır. Türk öğrenciler Almanya, ABD, ingiltere, Kanada, Belçika, Avusturalya, Fransa ve G. Afrika’ya gitmekte ve büyük çoğunluğu lisans veya lisans üstü (Y. Lisans ve/veya Doktora) eğitimlerinden sonra ülkeye geri dönmemektedir. Türkiye ABD’de en fazla öğrencisi bulunan 9. ülkedir.
TÜSiAD’a göre Türk öğrencilerin ABD ekonomisine yılda 824 milyon dolar katkı sağlamaktadır. Öğrencilerimizin ileri ülkelerde yüksek öğretim görmeleri tabii ki yararlıdır. Ancak eğitim kalitesi düşük ülkelere öğrenci gönderilmemesinde yarar vardır.
Yurt dışında eğitim gören ve yurda dönen yetişmiş beyinlerin de ülkemizde iyi değerlendirilmesi ve iyi olanaklar sunulması gerekmektedir. Aksi halde ülkeye geri dönenler tekrar batılı ülkelere kısa sürede geri gidebilmektedir.
Ülkemizde bilim, teknoloji ve Ar-Ge’ye verilen önemin yetersizliği DiE verilerine göre şöyledir. Onbin kişiye düşen Ar-Ge personeli sayısı ülkemizde 1990 yılında binde 6.7 iken 2000 yılında ancak binde 10.5’e çıkabilmiştir.
Bu oran Rusya’da binde 153, Japonya’da binde 136, Almanya’da binde 116 ve AB topluluğunda binde 95’dir. Ar-Ge harcamalarının GSYIH içindeki payı 1990 yılında binde 3.2 iken 2000 yılında ancak binde 6.3’e çıkabilmiştir. Bu oran Japonya’da yüzde 3.04, ABD’de yüzde 2.64, Almanya’da yüzde 2.46 ve AB ülkelerinde yüzde 1.85’tir. Fen Bilimleri atıf endeksinde taranan dergiler içinde yer alan Türkiye adresli 6074 bilimsel yayın ile 2000 yılında 25. sırada yer alabilmekteyiz. Ülkemizde buluş ve patent için başvuru sayısı 2000 yılında ancak 3442 olmuştur. Bu rakam gelişmiş ülkelerdeki birkaç günlük başvuruya eşittir.
BEYiN GÖÇÜNÜN NEDENLERi
Beyin göçünün nedenleri 6 grupta toplanabilir
Ekonomik Nedenler
Düşük üçret politikası varlığı,
Vergi oranlarının yüksek olması,
Ekonomik istikrarsızlık varlığı,
Gelecek endişesi olması.
Politik/Siyasal
Etnik köken farklılığı/ayrılığı oluşumu,
Siyasal istikrarsızlık oluşumu,
Siyasetin iş hayatına girip, onu kontrol etmesi.
Bilim ve Teknoloji Politikalarındaki Yanlışlıklar
Ar-Ge’ye önem vermeme,
Bilim ve teknolojiye değer vermeme,
Fikir üretiminin ve buluşun para etmemesi ve desteklenmemesi,
Ar-Ge alt yapı eksikliği,
Ar-Ge yatırım teşvik azlığı,
Ar-Ge yatırım yardımı azlığı,
Ar-Ge vergi indirimlerinin yetersizliği.
Eğitim Sistemindeki Çarpıklıklar
Kişibaşına (142 $) en az eğitim harcaması yapan 5. ülke olmamız,
Eğitim harcamasında 109 ülke içinde 105. sırada yer almamız,
Ulusal gelirden eğitime ayrılan pay Dünya ortalaması %5.2 iken bizde %2.2 olması,
Kalıcı milli eğitim politikası yokluğu,
Eğitimde fırsat eşitsizliği oluşu.
işsizlik
Üniversite mezunlarının %70’inin meslekleriyle ilgisiz işlerde çalışması,
En fazla işsizliğin Üniversite mezunları arasında olması,
iş bulamama.
Yabancı Dilde Eğitim
Yabancı dilde eğitim beyin göçünde katalizör görevi görmesi,
Yabancı dilde eğitim batıya bedavaya insan kaynağı üretmeye yardımcı oluyor.
Sonuç
Eğitilmiş insan sermayesinin fakir ülkelerden akışı/kaçışı batı dünyasının bilim ve ekonomisini artırırken, göç veren ülkelerin gelişmelerini yavaşlatmakta/engellemektedir. Buda beyin göçünün az gelişmişlikle özdeşleşmesi anlamına gelmektedir. Beyin göçünü engellemek/kontrol etmek sadece gelişmekte olan ülkenin elinde değildir. Gelişmiş ülkelerdeki iş ve fırsat olanakları olduğu ve daha iyi bir gelecek sunulduğu sürece beyin göçü kaçınılmaz olarak devam edecektir.
Yapılacak en iyi iş bunu minimuma indirmektir. Ülkemiz insanlarının refah düzeyini artırmak ve yaşam kalitesini yükseltmek bilim, teknoloji ve buluş yeteneğimizin yükselmesine bağlıdır. Buda ancak yetişmiş beyinlerle başarılabilir. En önemli yatırım eğitilmiş insana yapılan yatırımdır.
Refah seviyemizi ancak teknoloji üreterek artırabiliriz. Bunu da bilime, teknolojiye, Ar-Ge’ye ve yetişmiş beyin gücüne gereken önem verilerek başarabiliriz. Ülkemizde beyin göçünü tersine çevirecek akımların acilen güçlendirilmesine ihtiyaç vardır. Bunun için Ar-Ge’ye önem verilip, Tekno-Parklar ve Araştırma Merkezleri kurulup verimli işletilmesinde ve Üniversitelerin cazip hale getirilmesinde yarar vardır.