Bayezid Kulesi
Enstitüsünün bulunduğu yerdeydi. Süleymaniye Camiinin minarelerinden daha kısa olan ve dört köşe bir plan üzerine inşa edilen bu yangın kulesinin üst katında bir tarassud odası bulunmaktaydı. O zamanın tabiriyle buraya köşk yangın tarassuduna memur olanlara da köşklü denirdi. Ancak bu kule birçok defa yanmış ve yeniden yapılmıştır. 1782 senesindeki yangından sonra yenisi inşa edilmeyip, yangın gözetleme işi Süleymaniye Camiinin minarelerinden yapılmıştır. Daha sonra Sultan
ikinci Mahmud Han, Seraskerlik Dairesine tahsis edilen Eski Sarayın büyük avlusunda bir yangın kulesi yapılmasını emretti. Serasker Ağa Hüseyin Paşanın bizzat ilgilendiği kulenin yapımı, 1828 tarihinde tamamlandı
Bu kule ahşaptan yapılmıştı. Sultan ikinci Mahmudun yeni kurmuş olduğu Asakir-i Mansure birliklerinden kule içine alınan bir kısım askerler tarafından çıkarılan ayaklanma sonucunda bu yangın kulesi yakılmıştır. ikinci Mahmud bu kulenin yeniden taştan yapılmasını emretmiş, böylece bugünkü kule inşa edilmiştir. Fakat o zaman bugünkü dört katın yerinde dört bir yana çıkıntılı büyük bir köşk bulunuyordu ve bu köşkün üstü sivri külahlı kurşun bir damla örtülüydü.
1849 yılında bu kısım üç kat halinde taştan yapılmıştır. Kuledeki bayrak direği ise 1889 senesinde dikilmiştir. 1849 yılında vuku bulan zelzelede hasara uğrayan kule, bir müddet kendi haline bırakıldı. Daha sonra tamir edilerek yeniden faaliyete geçti.
Yüksekliği 85 metredir. Kulede vazifeli memurlar şehri dürbünle devamlı olarak gözetlemekte ve bir yangın alameti görünce itfaiye teşkilatına haber vermektedirler. Eskiden yangın devam ettiği müddetçe kuleye işaret olmak üzere gündüzleri sepet, geceleri fener asılmaktaydı
Sepetlerin adedi ve fenerlerin renkleriyle yangının yeri işaret edilirdi. Şehirde telefon tesisatı yapılmadan önce, yangını haber verme işi köşklü denilen ve hususi elbiseler giyen vazifeliler tarafından yapılırdı. Geceleri bu vazifeye bekçiler de katılır ve Yangın var! diye bağırarak mahalle halkına duyururlardı.