Avarlar Avar imparatorluğu
Orta Avrupada, Frank krallığı ile Bizans imparatorluğu arasında, eski Hun, Sabar kalıntıları ve Ogurlar Bulgarlar gibi Türk kütlelerinin desteği ile, kudretli bir devlet kurarak, çeşitli Germen ve özellikle kalabalık islav kabilelerini hakimiyetleri Altına almak suretiyle 250 sene kadar 558-805 Avrupa siyasetine yön veren Avarların kimliği meselesi tarihçi ve dilcileri hayli uğraştıran başlıca konulardan biri olmuştur. Hala da uzmanların fikir birliği haline geldikleri bir sonuç ortaya çıkmıştır denemez ise de Avrupa Avar Hakanlığı kurucularının Türklüğü, araştırmalar ilerledikçe daha da kesinlik kazanmaktadır
Vaktiyle Moğolistandaki Juan-Juan devleti 4. yy. başları-552/555 Göktürkler tarafından yıkıldıktan sonra, tahminen 20 bin kişilik bir kütlenin batıya doğru göçtüğüne dair, Bizans tarihçisi Th. Simokattesdeki 7. yy. 2. çeyreği bir haber 558de Bizansın doğu sınırlarından elçi göndererek kendilerine yardım ve yerleşecek arazi verilmesini rica eden kütle ile Orta Asyadan batıya yöneldikleri daha sonra da Avrupa içlerine ilerledikleri söylenen bu grup arasında bir bağlantı kurulmasına yol açmış ve Juan-Juanların umumiyetle ve hatalı olarak Avar ve çok defa
Asya Avarları diye anılması bu bağlantı fikrini kuvvetlendirmiş diğer taraftan, Juan-Juanlar Moğol kabul edildiklerinden Avrupa Avarlarının da aynı soya mensup bulunması, tabii sayılmaya başlanmıştır ki geçen asır sonlarında Moğolistanda Avrupa Avarlarını hatırlatan Var guni Bar-guni adlı bir kabilenin yaşadığının tespit edilmesine ilaveten Macaristanda Avar çağına ait mezarlardan çıkarılan insan iskeletlerinin, çoğunlukla Mongoloid bulunduğunun beyanı ve üstelik Avar hakanının adı olan Bayanın Moğolca bir kelime olduğu iddiası, bu kanaati perçinlemiş gibidir
Burada durumu kısaca aydınlatabilmek için şu üç hususun belirtilmesi faydalı olacaktır Bizans tarihçisi Priskos 5. yy. ortaları, daha Orta Asyada Juan-Juan hakimiyetinin çökmesinden 100 sene önce 461-465 hadiseleri, Batı Sibirya bölgesinde Avar kavminden bahsetmiştir. Diğer bir kaynak Zakharias Rhetor, 550 sıraları da, yine Moğolistan hadiselerinden önce, batıda bir Abar topluluğunu zikretmektedir. Bunlara ilaveten, eski Grek coğrafyacısı Strabonun M. 1. yy eserinde Abar-noilerin bahis konusu edildiği, hatta, çok daha eski tarihlerde Grek efsaneleri ile karışık olarak Abaris adının geçtiği bildirilmektedir.
Bu kayıtlara göre, bahis konusu Avarların Abar, M. S. 555te tamamen yıkılan Moğolistan Juan-Juanları ile bir ilgisi olmayacağı açıktır.
Esasen, dikkate değer ki, Bizans tarihçisi Th. Simokattes 7. yy. 2. çeyreği, Avarlar hakkında Hakikî Avar ve Sahte Avar diye bir ayırım yapmıştır. Bu kayıt üzerindeki incelemelerde varılan sonuçlara göre, Sahte Avar denilen kütle aslında, Batı Türkistan-Kuzey Kafkasya arası ve Don-itil Volga nehirleri dolaylarındaki Ogur boylarına komşu olarak yaşayan ve Bizans kaynaklarında Menandros, 6.yy. sonları Avar adı ile anılan Warkhonlardır ki yani Var ve Hun Simokatteste,
Göktürkler Hunlar gibi Yli Türk lehçesi konuşan bu iki Türk grubu, önce 350 yılını takiben, bağlı oldukları Juan-Juan idaresini terk edip batıya yönelerek, Türkistan-Afganistan-Kuzey Hindistanda Ak Hun Eftalit Devletinin kuruluşuna katılan, sonra da Juan-Juanların 458-459 yılında Tabgaç orduları karşısındaki yenilgileri üzerine, yine Moğolistandaki yabancı hakimiyetinden koparak, Hazar-Aral kuzeyi sahasına gelen War Var ve Hun adlı Türk kabileler birliği idiler ve yaptıkları işe uygun olarak, batıda topluca Apar Abar Avar diye anılmışlardır.
Demek ki, Avrupa Avar hakanlığının kurucularını ve hakim zümresini, Asya içlerinden gelen ve güney Rusya düzlüklerinde karşılaştıkları Ogur boyları ile birlikte, aralarında, Göktürklerin siyasî genişlemesi dolayısıyla baskı altında kalarak batıya çekilen bazı Moğol ve alan gibi iranlı yabancı unsurların da bulunduğu kalabalık Türk kütleleri teşkil ediyordu.
Esasen Avar hakanlığında mevcudiyeti anlaşılan bazı Türk idarî makamlar, yine Türkçe deyimlerle anıldığı gibi Tudun Yugruş, Tarhan Boyar, Ban vs. unvanları, adları tarihe geçmiş Avar devlet adamları şüphesiz Türk menşeli idiler ünlü hakan Bayanın adı da Türkçe bir kelimedir.
Avar çağı mezarlarındaki iskeletlerde, Mongoloid tipin fazlasıyla baskın olduğu beyanı da inandırıcı olmaktan uzak görünmektedir Zira Avar imparatorluğu nüfuz sahasına giren bölgelerde Macaristan Arnavutluk, Hırvatistan, Çekoslovakya, Avusturya güney Almanya 1970lere kadar yapılan, Avar çağı ile ilgili Arkeolojik kazılarda çıkarılan insan iskeletlerinde Germen, islav, iranlı, Fin-Ugor gibi türlü tipler arasında Türk tipinin de braki-sefal dikkati çekecek ölçüde olduğu, hatta bazı buluntu yerlerinde, aslî Türk soyunu temsil eden Andronovo tipine bile % 10-15 gibi, oldukça yüksek bir nispette rastlandığı tespit edilmiştir.
558 yılında Sabar hakimiyetini yıkıp Kafkaslara doğru ilerleyerek, iranlı Alanlar ve Ogur boylarını tabiiyete aldıktan sonra, Bizansa elçi gönderen Avarlar, yıllık vergi ve kendilerinin yerleşebilecekleri arazi istediler. O sıralarda bir yandan balkanlarda, Dalmaçyada geniş çapta fetihler ile, bir yandan da Trakyayı ansızın istilaya girişen Ogurlara karşı mücadelelerle meşgul olan imparator Justinianos, vergiyi reddetmemekle beraber, ülkesine bir Avar akınını durdurmak maksadıyla, aşağı Tuna havzasında, başta Antlar olmak üzere kalabalık Slav kütlelerinden bir set kurmağa çalıştı.
Fakat, 562de bu engeli kolayca parçalayan Avarlar, Aşağı Tunayı işgal ederek, Bizans ile sınırdaş oldular ve Avrupa içlerine kadar akınlara başladılar. imparator Justinianosun 565-578 vergiyi ödemede tereddüt göstermesi dolayısıyla de, 565lerden itibaren, Hakan Bayanın idaresinde Bizansı baskı altına alarak, orta Karpatlara girdiler Tunanın batısındaki Germen kavimlerinden Longobardlarla anlaşarak, Doğu Macaristandaki Gepidleri hakimiyetlerine aldılar ve 568de Longobardların Kuzey italyaya göçmeleri üzerine de, bugünkü Macaristanı tamamıyla işgal ettiler.
Böylece Avarlar, Orta Avrupada büyük bir devlet kurmuş oluyorlardı. Bundan sonra, batıda Frank kıralı Siegeberti mağlup ederlerken, 582lerde, güneyde Singidunum Belgrad ve Sirmium Eszek gibi, mühim Bizans sınır şehir-kalelerini ele geçirmişlerdi.
Yukarıdaki fetihleri yapan büyük teşkilatçı Bayan Hakanın, 592 yılında istanbula yürümek maksadı ile Çorluya kadar gelerek Bizans başkentinde korku uyandırdığı tarihte, Don nehrinden Galiaya, Kuzey islav bölgelerinden italyaya kadar her taraf, Avar askerî faaliyet sahası haline gelmişti.
Asıl çekirdeğini Türk unsur teşkil etmekle birlikte, çeşitli islav ve Germen kabilelerinden toplanan kalabalık yardımcı kıtaların desteklediği ordusu ile, bilhassa başlıca pazar şehirlerini ve ticaret yollarını daima elde ve emniyet içinde tutmağa gayret ettiği anlaşılan Avar hakanlığının, Avrupada 200 yıl kadar süren hakimiyeti devrinde, mühim askerî teşebbüsleri, istanbul kuşatmalarıdır. Sasanîlerle anlaşarak yapılan ve imparator Herakleiosa 610-641 başkenti terk edip Kartacaya gitmeyi düşündürecek kadar baskılı olan ilk muhasaradan 617 veya 619 sonra, ikinci harekat, yine Sasanî imparatorluğu ile ortaklaşa gerçekleştirilmişti 626.
iran-Bizans savaşlarının şiddet kazandığı ve Şehinşah Husrev IInin 590-628, bütün el-Cezire, Filistin ve Suriyeyi ele geçirdiği bu yıllarda, Doğu Karadeniz sahillerinde bulunan imparator Herakleios, Hazar Türklerinden Askeri yardım sağlamak üzere Tiflise giderken, Şahvaraz kumandasındaki iran ordusu, bütün Anadoluyu geçerek Boğaziçine ulaştığı zaman, Bulgar kuvvetleri ile takviyeli Avar ordusu da Balkanları ve Trakyayı aşarak istanbul surları önüne gelmiş bulunuyordu. Gerçek kuşatma, Avar ordusu tarafından yapılmakta idi 626, Temmuz Ağustos
Patrik Sergios ile Patricius Bonos tarafından müdafaa edilen başkentte büyük heyecan uyandıran bu harekat, tarihî hatıralar bırakmıştır. Bizansta kurtuluşu anmak üzere bayram ilan edilen Gün Büyük Perhizin beşinci haftasındaki Cumartesi günü, kiliselerde ayinler şeklinde yüzyıllarca devam etmiş ve Akathistos ilahisinin, bu Avar kuşatması ile ilgili olduğu anlaşılmıştır. Kuşatma, donanmasızlık yüzünden başarıya ulaşmamış ve Avar ordusunun sonuç alamadan, müşkül şartlar altında çekilmek zorunda kalması, hakanlığın, nüfuz ve itibarını kaybederek zayıflamasına yol açmıştır.
Yardımcı kuvvetler dağılmış ve bilhassa hakanın 630da ölümünden sonra, tabi kütleler, Bizansın da teşvik ve desteği ile baş kaldırmış, uzun mücadeleler neticesinde, Balkanlar, Bulgarlara geçmek üzere elden çıkmış, Tuna-Sava bölgesi Hırvat-Sloven gibi Slav kabilelerine, Bohemya sahası da Çeklerin atalarına terkedilmiştir. Bu suretle, bir hasım devletler çemberi içine alınan ve iktisadî imkanlarını kaybeden Avar hakanlığı, 8. asır boyunca gittikçe kuvvetten düştü ve 791 den itibaren 15 yıl aralıksız devam eden ve amansız bir din muharebesi yapan Frank imparatorluğunun Karolus Magnus=Şarlman zamanı 768-814 hücumları Orta Macaristandaki Avar başkent müstahkem mevkii, 796da Pepin tarafından zaptedilmişti sonunda, tamamen ortadan kalktı 805.
Parçalanan Avar grupları, Doğu Macaristan ve Balkanlara dağıldı, kısa zamanda Hıristiyanlaşarak, yerli kalabalık içinde eridi Bununla beraber, Avar tesiri, Avrupada devamlı olmuş görünmektedir. Hırvatların en büyük askerî-idarî unvanlarından olan Ban Göktürkçe Baga, Avar dilinde Bagan Ayrıca Bulgarlarda, Macarlarda mevcut Boyar ve Yugruş gibi, Yunanistanda Navarino =Pylos, aslı Avarino ve Arnavutlukta Antivari =Bar, eskiden Civitas Avarorum şehirlerinin adları da onların hatıralarından izlerdir. Ayrıca, Macaristanda ortaya çıkarılan Avar çağı arkeolojik eserleri dökme Aletler ve üzerlerinde hayvan mücadele tasvirleri ve grifonlar bulunan at koşum takımları, Orta Asyada gelişen Türk sanatının hayvan üslubu, Avrupadaki örnekleri kabul edilmekte ve bu üslubun izleri, Merovingler devrinde Fransada da görülmektedir.
Arnavutluktaki Prostovats Altın hazinesi, Avarlara ait olduğu gibi arkeolojik araştırmalar, Avar Türk sanatının, Germen ve islav sanatları üzerindeki tesirini ortaya koymuştur.Orta Macaristanın Nagy Szent Miklos mevkiinde 1799da ele geçmiş olup, hangi Türk kavmine ait bulunduğu hala münakaşa edilen, üzerleri Türkçe yazı kitabeli 23 parça Altın kaptan müteşekkil ünlü hazinenin, Avar çağından kaldığı da ileri sürülmüştür.
Sonuç olarak Avarların Avrupadaki iki yüzyıldan fazla süren hakimiyeti, Avrupa tarihi bakımından bir kaç cihetle mühimdir evvela, ilk defa olmak üzere Slav kavimleri, Türk hakimiyetinde uzun bir zaman yaşamışlar, Türk devlet ve askerî teşkilatının tesiriyle bunlar, “kabile” hayatı basamağından devlet teşkilatı basamağına çıkmak imkanını bulmuşlardır
Saniyen ikinci olarak, Türklerle, muhtelif German Frank zümreleri arasında karışma artmıştır bu münasebet, ekseriyetle karşılıklı mücadeleden ibaret olmakla beraber, her iki kavim, komşu olmak sıfatıyla herhangi bir şekilde modus vivendi hayat tarzı, çelişen menfaatler arasında bulunan ortak nokta bulmak mecburiyetinde idiler.
Avar hakanlığının, özellikle Slav kavimleri üzerinde büyük tesiri olduğu anlaşılıyor. Balkanlarda ilk Slav unsurlarının esaslı bir şekilde yerleşmelerinin, Avarlar tarafından alınan tedbirlerin bir neticesi olduğu malûmdur. Bu Türk kavminin, güney ve doğu Slavlarını uzun bir zaman hakimiyetleri altında bulundurduklarını ve bir çok Slav kabilelerinin, Avarlar tarafından müthiş hezimete uğratıldıklarını gösteren emareler mevcuttur.
yüzyıla kadar Germen Gotların, daha sonra Hun imparatorluğuna bağlı olarak Türklerin hakimiyetine giren Slav toplulukların tarihi, o zamandan itibaren, aşağı yukarı Türk tarihinin bir parçası durumuna girmiştir. Kalabalık islav kütlelerinin, çeşitli Doğu Avrupa bölgelerine ve Balkanlara dağılması hadisesi, daha çok Avarlar devrinde vukua gelmiş ve bu büyük ölçüdeki göçler, Avar Hakanlığınca ihtiyaç duyulan Toprak mahsullerini elde etmek için, onlara tarım işleri, aynı zamanda, sınır bekçiliği yaptırmak maksadı ile, Avar idaresi tarafından hazırlanmış ve tatbik edilmiştir.
Bu suretle türlü islav kabileleri, bugünkü Çekoslovakyaya Çek Cumhuriyeti, Slovakya, Elbe nehri boyuna, Dalmaçya kıyılarına, Balkanlara sevk edilmişlerdir. 750 sıralarında, Atina çevresinde Avar denilen Slavlardan bahsedilmekte, aynı devirlerde Hırvatları Adriyatik sahiline götüren başbuğların şu adları sıralanmaktadır Kilik, Lobel Alp-el, Kösenci Koşuncu, Buga, Tugay
Pannonia Batı Macaristan ve Morva islavlarının başında, islavlaşmış Avar beylerinin bulunduğu ileri sürülmekte, diğer taraftan Germen kabilelerinin Çek memleketindeki yurtlarından ayrılmalarının, savaş kabiliyetleri pek zayıf olan islavlar yüzünden değil, Avar başbuğlarının baskısı sonucu vukua geldiği ve bu hadisenin, Doğu Almanyada meydana çıkan Avar sanatı ile ilgili eserlerde de doğrulandığı bildirilmektedir.
Böylece 584de, piskopos Suriyeli Johannesin ifadesi ile Eskiden ormanlardan dışarı çıkmağa cesaret edemezken, Avarlar sayesinde savaşa alışan ve Altın, Gümüş, at sürüsü sahibi olan Slavların, sistemli göçürülmeleri yolu ile günümüz Orta ve Doğu Avrupa etnik haritasının, Avar hakanlığı tarafından çizildiği anlaşılmaktadır.Bugün Kafkaslarda yaşayan Avar zümresinin de, onların torunları olduğu kabul edilir.