Atatürkün Türk Tarihine Verdiği Önem
Tarih milletlerin dolayısıyla insanlığın hafızasıdır. insanoğlunun bütün faaliyetleri tarihin konusu içerisine girer. “ Tarih ilmi insanların zaman ve mekan çerçevesinde husule getirdikleri tekamül hadiselerini bunların şuursuz iptidai hallerinde tabiat eserleri yahut maşeri bir vücudun fertleri ve toplulukları sıfatıyla yaptıkları fiillerinde tecelli eylemeleri itibariyle ve maşeri hayatında mevzuu bahis ayrı hallerde rol ve ehemmiyetleri tayin ve tesbit edilen psikofizik amillerin teşkil ettiği illi bağlılıklar çerçevesinde tetkik tasvir eder.”
Tarih bize geçmişteki olayların nasıl cereyan ettiğini öğreterek hali dolayısıyla kendimizi ve insanlığı tanıtır böylece geleceğin nasıl olabileceğine dair ipuçları verir. Tarih öğretimi “yurt sevgisinin beslenmesine yarayan en mühim amildir.” Tarih ilmi kişiye içinde yaşadığı toplum ile canlı irtibatı olmazsa bir hiç olduğu gerçeğini telkin eder.
Tarih insanlara sağladığı ahlaki faydanın yanında pratik faydalar da temin eder. insanlar tarih sayesinde kendi tecrübelerinin yanında önceki nesillerinkinden de faydalanırlar. “Bir insan kendi hayatının sonlarına doğru nasıl bir kıymet teşkil ediyorsa tekmil beşeriyetin tarihinden elde edilmiş tecrübelerden istifade eden insaniyet de böyledir.” Bu tecrübe aynı zamanda “çağdaş değerlerin daha iyi takdir edilmesine imkan sağlar.”
Kısacası “Tarih ilminin kıymet ve mahiyetini anlayan onu rasyonel ve metodik bir surette vesaik üzerinde işleyip bu yolda kendi mesaisini diğer milletlere de tanıtabilen milletler reşid ve olgun milletlerdir.Tarih tetkikinde kemale ermek milletlerin ve cemiyetlerin kemalini ölçmekte mi’yar olmuştur.”
Tarihe baktığımız zaman tarih şuuru dolayısıyla milli şuurun zayıf olduğu dönemlerde hem siyasi hem de sosyal alanlarda meselelerin hat safhaya çıktığını görüyoruz. Tarih şuuru olmayan aydın ve devlet ricali varlık sebebi olan milletine yabancılaşmış başka kültürlerin dolayısıyla milletlerin etkisine girmiş kendisine güven duygusunu kaybetmiştir. Kendisine güven duygusunu kaybeden aydının milletine hizmet etmesi yol göstermesi mümkün değildir.
Atatürk’ün Tarih Görüşü ve Türk Tarihi
Tarihimiz insanlık tarihi kadar eski olmasına rağmen Atatürk’e kadar gerektiği gibi araştırılıp ortaya konulamamıştır. Osmanlı döneminde diğer birçok sosyal ilimlerde olduğu gibi tarihte de yeterli gelişme olmamıştır. Tarihimiz gerektiği gibi araştırılıp öğretilemediği için insanımıza tarih şuuru da verilememiştir. Bu ise hızla ilerleyen ve bu gelişmeyi geri kalmış toplumları ezmek için kullanan Batılı toplumlar karşısında bir eziklik kendisine güvensizlik yaratmıştır. Oysa Batı dünyası aynı dönemlerde Türk devletini milletini ve ülkesini hedef alan yoğun bir karalama kampanyasına girişmiştir.
Batılılara göre Türkler medeni kabiliyete sahip değillerdir. Medeni olamadıkları gibi medeniyet düşmanıdırlar. Sarı ırka mensup olan Türkler fethettikleri yerlerdeki medeniyetleri yıkmışlardır. Ayrıca Türklerin yaşadıkları topraklar kendilerine ait değildir.
Batının önyargılarla ileri sürdüğü bu iddiaların bir kısmı ülkemizde de tesirini göstermiştir. “Türkiye’de tarih araştırmaları gelişmiş bulunmadığı ve tarih yazarlarımızdan büyük bir kısmı Avrupa tarihlerinden tercümeler yaparak Tarih kitabı yazdıkları için Türklerin ikinci nevi bir insan tipi olduğu yolundaki yanlış bilgiler memleketimizi de istila etmiş bulunuyordu.” Bu önyargılı iddialara cevap verebilmek söz konusu görüşlerin yarattığı olumsuzlukları ortadan kaldırabilmek için tarihimizin en ince ayrıntılarına kadar araştırılması ve öğretilmesi lazımdır.
Tabii ki Atatürk milli tarihimizin araştırılıp öğretilmesine sadece söz konusu iddialara cevap vermek amacıyla önem vermiş değildir. Milli heyecanın ancak milli tarih şuuru ile kuvvetlenebileceğini bilen Atatürk “iktisadi ve siyasi istiklale kavuşturduğu milletini manevi istiklale de kavuşturmak için bu memlekette tarih araştırmalarının gelişmesine büyük önem” vermiştir.
Atatürk son yüzyıllarda Türk milletinin geçirdiği badireler sonucunda oluşan kendine güvensizlik duygusunu ortadan kaldırmanın yegane yolu olarak milli tarih şuurunun canlandırılması gerektiğini “Türk çocuğu ecdadını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır.”
“Türk kabiliyet ve kudretinin tarihteki başarıları meydana çıktıkça büsbütün Türk çocukları kendileri için lazım gelen hamle kaynağını o tarihte bulabileceklerdir. Bu tarihten Türk çocukları istiklal fikrini kazanacaklar o büyük başarıları düşünecekler harikalar yaratan adamları öğrenecekler kendilerinin aynı kandan olduklarını düşünecekler ve bu kabiliyetle kimseye boyun eğmeyeceklerdir.” sözleriyle ortaya koymuştur.
Atatürk ilmi esaslara göre Türk Tarihinin araştırılması ve ortaya çıkan sonuçların öğretilmesi çalışmalarını bizzat başlatmıştır. “Atatürk’ün bu çalışmaları üç noktaya yönelmiştir. Birincisi Türk ve Dünya tarihini eski yanlış ideolojik yaklaşımlardan kurtarmak. ikincisi dünya medeniyetine Türk medeniyetinin yapmış olduğu katkıları ortaya çıkarmak. Üçüncüsü ise Türk tarihini ilmi metotlarla modern orijinal bir tarih haline getirmektir.” Araştırma yapılırken gerçeklere riayet edilmesi gerektiğini “Tarih yazmak tarih yapmak kadar mühimdir. Yazan yapana sadık kalmazsa değişmeyen hakikat insanı şaşırtacak bir mahiyet alır” sözleriyle belirtmiştir.