Aruz Nedir
islamiyet dairesi içine giren milletlerin edebiyatlarında yer alan şiir ölçüsü. Yön, çadır direği, dar yol, bulut, ölçü ve örnek olan şey gibi başlıca manaları yanında, beytin ilk mısraının sonlarına da aruz, denmiştir. Beyt ev ve çadır demektir. Çadırı ayakta tutan ölçüdür. Bu bakımdan, çadır direği en uygun manadır. Önceleri Arap şiirinde açık ve belirgin şekilde olmayan aruz veznini edebi bir ilim olarak imam Halil bin Ahmed 701775 H.81155 tedvin etmiş, sistemleştirmiş, böylece nazım ilmi kurulmuştur
Aruzda harflerin harekeli ve sakin oluşu göz önüne alınmış, kısa ve uzun hece ayrımı yapılmıştır. Bu hecelerden cüzler, cüzlerden de vezinler ortaya çıkmıştır.
Cüzler, kısa ve uzun hecelerin belirli sayıda bir araya gelmesinden ortaya çıkar. Buna tefile de denir. Vezindeki parça ve bölüme tefile veya cüz denmektedir. Tefilelerin birleşmesinden de vezinler ortaya çıkmıştır.
imam Halil aruzun esası olmak üzere 8 tefile tesbit etmiştir. Bu cüzlere efail ve tefail adı verilir. Bunlar 1 Feulün, 2 Failün, 3 Mütefailün, 4 Müstefilün, 5 Mefailün, 6 Failatün, 7 Müfaaletün, 8 Mefulatü cüzleridir.
Arap Edebiyatında Nazım
Araplardaki ilk nazım şekilleri olarak görülen recez ve kasidin birinci beytleri mutlaka kafiyelidir ve nazım ahengini, vezin ve kafiye gibi iki temel unsurdan alır. Ayrıca kelimelerin mısra ve beyt içinde seçilerek yerine konulması üçüncü bir sebeptir. Araplar kasidenin yanında en çok recez nazım şekillerini kullanmışlardır. Zamanla islam dairesine giren milletlerin edebiyatları ile temasta bulunmaları, konularda çeşitlilik, rubai ve mesnevi gibi yeni nazım şekillerinin ortaya çıkmasına sebeb olmuştur.
islam medeniyeti dairesine giren milletler bu medeniyetin sunduğu değerleri almışlar veya az çok değiştirerek kendi bünyelerine uydurmuşlardır. Her millette şiir olduğuna göre bu dairenin içine girinceye kadar, bu milletler kendi ölçü ve birimlerini de getirmişlerdir. Bu dairenin içine ilk giren millet iranlılardır. Daha sonra Türkler, Hintler ve diğer bazı milletler de dahil olmuştur. işte aruz irana bu şekilde geçti ve iran şiirinin, bilhassa islamiyeti kabulden sonra ortaya çıkan yeni Farsça diye adlandırılan devrin şiirde veznini teşkil etti.
Ses yapısı ve hece teşkili bakımından Farsçanın aruza daha kolay adapte olduğu görüldü. iran nazmı, Arap nazım birimi olan beytin yanında, islam öncesi edebiyatında olduğu gibi, mısraı birim kabul etti. Ayrıca aruz, iran edebiyatında bazı değişikliklere uğradı. Fars zevkı, Arap şiirinin bazı bahirlerini kabul etmeyerek, bir seçme ve tercihte de bulundu.
Her millette olduğu gibi Türklerde de islamiyetten önce şiir vardı ve vezni parmak hesabı denen hece vezni idi. islam medeniyeti içine girince, hece yanında aruzda, kullanıldı. Ancak Türkler aruzu doğrudan Araplardan değil, iran yolu ile aldılar. Ayrıca her iki milletin nazım şekillerini de kullandılar. Farslarda olduğu gibi Türklerde de nazım birimi mısra idi
Türk edebiyatında aruz, intibak devrinde büyük bir eser olan Kutadgu Biligde görüldü. Burada Şehnamede olduğu gibi Faulün, Faulün, Faulün, Faul vezni kullanılmıştı. Dikkat edildiğinde bu veznin milli vezin olan heceye yakınlığı hemen görülür. islam öncesi devreden günümüze kadar gelen hece vezni içinde on bir heceli vezin en çok
kullanılanlar arasındadır. Kutadgu Biligde de işe buradan başlanmıştır. Zaten eserin içindeki dörtlükler nazım şeklinde de eskiye yer verildiğini açıkça göstermektedir. Buradan hareketle edebiyatımızda tuyuğ, murabba ve şarkı gibi nazım şekillerinin ortaya çıktığı da bir gerçektir. Hatta halk edebiyatı şairleri her iki vezne de yer vermişlerdir. Yunus Emre gibi şairler ise hece ve aruzla şiir yazdılar. Ayrıca on yedinci asır şairlerinden Aşık Ömer ve Katibi gibi şairlerin de her iki vezni kullandıkları görülür. Bu ikili durum daha sonraki asırlarda hem divan, hem de halk şairlerinde devam edecektir.
Türk edebiyatı içinde aruzun, yerleşmesi ilk zamanlar Farsça ve Arapçayı bilen, yüksek tabaka da denen havass arasında görülmüştür. Bunlar işe ilk önce bildikleri yabancı dilde ve aruz vezni ile şiirler yazmakla başlamışlardır. Farsça, kolaylığı ve Türkçe ile aynı bölgede bulunup yan yana yaşaması sebebiyle Arapçaya galebe çalmış, böylece ilk şiirlerde Farsça yer almıştır
Daha sonra Türkiye Selçuklularının son devirlerinde yavaş yavaş ortaya konan mülemmalar, belki bir noktada Türkçeyi aruza, alıştırmış, neticede okuryazar zümresi aruzu, Türk şiirine getirmiştir. Ancak Hoca Dehhani gibi saray şairleri Farsçaya hakim olduklarından, Türk şiirine doğrudan doğruya aruzu getirmeyi
başarmışlar ve aruzla, gazeller yazmışlardır. Böylece aruzun nazma tatbiki başlamış ve bu konuda yazılan eserler daha sonra verilmiştir. On beşinci yüzyıldan itibaren aksamadan devam eden aruz vezni, 19. yüzyılda en mükemmel şekle ulaştı. Hatta tiyatro eserlerine bile uygulandı. Edebiyatı Cedide ve onları takib eden Fecri Ati topluluklarında serbest müstezada bile tatbik edildiği görüldü.
Ancak 19. yüzyılın sonunda, aruzun, mükemmel şekle ulaştığı bir zamanda, heceye rağbetin artması ile aruz hakkında münakaşalar ortaya çıktı ve bu vezne, karşı bir hareket başladı. Halbuki Türkçe en başarılı aruz örneklerini bu devrede veriyordu. Milli edebiyat cereyanının heceyi öne geçirme gayreti aruzu, geride bıraktı ve bu veznin en son temsilcisi Yahya Kemal oldu.
Aruz vezninin esasını hecelerin mahiyet ve durumu uzunlukkısalık, kapalılıkaçıklık hususları teşkil etmektedir. Aruz vezninde, hecelerin sayısına bakılmaz, kalitesine keyfiyetine önem verilir. Bu bakımdan aruz, keyfi qualitatif bir ölçüdür. Halbuki hece vezni sayıya bağlı olup, kemmi quantitatifdir.
Aruzda hece çeşitleri
Açık heceler Kısa heceler Dere, diri, ada, ini, ışık, ali gibi.Kapalı heceler Uzun heceler Hasret, hala, hali, sensin, leyla, saba, sesin vs. Bir buçuk kapalı ve açıkuzun ve kısa heceler derd, diyar. Yalnız, kapalı uzun hece n ile biterse, bir uzun hece kabul edilir. Bir buçuk hece olmaz Cihan, derun, dilhun, nermin, derman, hanman, tanin, zerrin gibi. Az da olsa aruz kaidesi dışına çıkarak, bazı şairler bu durumdaki bir heceyi bir buçuk olarak kullanmışlardır.
Bir de mısra sonundaki hece, açık olsa bile, kapalı hükmündedir. Söyle, sese gibi. Aruzdaki hece durumu göz önüne alınınca, Türk dilinde hecelerin daha çok açık tarafta kaldığı görülür. Bunun yanında Türkçede kapalı hece meydana getiren uzun seslerin bulunmayışı, Arapça ve Farsçaya göre, Türk nazmının aruza uymasında bir hayli geride kalmasına yol açmıştır. Bu iki dile nisbetle Türkçede aruz bazı hususları da beraberinde getirmiştir. islami daire içine giren Türkçe, bir
taraftan kültür ve inanç kelimelerini alırken, uyumu sağlayabilmek için kendi içinde de bazı hususlara yer vermiştir. Bilhassa 16. yüzyıla kadar geçen üç yüz senelik bir zamanda bu durumlar oldukça fazla görülmüş, bir yandan aruza uydurulmada kendine göre hayli yol almış, diğer taraftan yabancı dillerden alınan kelime ve tamlamalar gitgide Türk şiirini daha da ileri götürmüştür. Aruzla söylenen Türk şiirinin ahengindeki bu düzelme, zamanla daha da gelişmesine rağmen aşağıdaki hususlar görülegelmiştir.
Aruzun Türkçeye tatbikinde görülen belli başlı hususlar şunlardır Vasl Ulama da denilen bu husus, sessizle biten bir kelimeden sonra, sesli bir harfle başlayan ikinci bir kelime arasında görülür. Bu, kapalı bir hecenin açılması içindir. Allahadın zikr idelüm evvela
Vacib oldu cümle işde her kula beytinde veznin failatün olması için Allah ve vacib kelimelerinde görülür. Aslında iken ulama yapılınca, Allahadın, vaciboldu durumuna düşer ve kapalı hece açılmış olur.
imale Buna uzatma da denir. Kısa ve açık bir hecenin uzatılarak kapatılmasıdır. Dilimizde uzun ses bulunmadığı için Türkçe kelimelerde görülen bu durum aruz için bir hata sayılmasına rağmen, göz yumulmuş ve hemen her şairde görülegelmiştir. Ben didükçe böyle kim kıl dı Nediminatüvan
Gösterür engüşt ile meclisteki mina seni Ben didükçe böyle kim kıldı Nedimi natüvan mısraı Ben didükçe böyle kim kıldi Nedimi natüvan şekline çevrilmiştir. Ayrıca ikinci mısradaki, meclisteki kelimesinde yine son hece ki, ki olarak uzatılmış ve bir başka imaleye yer verilmiştir. 3. imalei memdude Med adı da verilen bu uzatma asıl imaleye nisbetle sesçe daha çok uzatılır.
Arapça ve Farsça kelimelerde bulunan bir uzun heceyi, bir uzun bir kısa olmak üzere, iki hece şeklinde okumaktır. Az olmakla birlikte Türkçe kelimelerde de rastlanır. Sadece uzun hecelerde değil, sonu iki sessizle biten hecelerde de imalei memdudeye yer verilir. Hece sonlarındaki elifnun harflerinden sonra yapılırsa aruz için kusurdur. Böyle olmakla birlikte en meşhur şairlerimiz bile buna göz yummuşlardır. Nedim
Nazdan hamuşsun yoksa zebanın duymadan istesen bin dastan söylersin ebrularla sen derken, naz ve muş hecelerinde imalei memdude denen iki adet bir buçuk heceye yer vermiştir.
Ayrıca ikinci mısradaki dastan kelimesinde, ilk hece das şeklinde okunarak imalei memdudeye yer verilmiştir. Yine Fuzulinin Aşk derdiy/le hoşem el çek ilacum/dan tabib
Kılma dermankim helakimzehri derma/nındadur Üç failatün bir failün cüzünden meydana gelen beytin birinci mısraındaki ilk cüzünde bulunan aşk kelimesi bir buçuk hece alınmıştır. Ayrıca Şeyh Galib
Ey Hızrı fütadegan söyle
Bu sırrı idüp iyan söyle
Ketm etme yegan yegan söyle
Gam defterinin tamamı yok mu
derken
Mef u lü me fa i lün fe u lün
vezninde söylediği tardiyenin ilk üç mısrasındaki fütadegan, iyan, yegan kelimelerinde son heceler hep bir buçuk hece değerinde kullanılmıştır.Türkçe kelimelerde de bir buçuk heceye yer verilerek imalei memdude yapıldığı görülmüştür. Bôl bol,
bir bir kelimelerindeki birinci hecelerin söylenişi gibi.Zihaf Arapça ve Farsçada yer alan ve uzun okunması gereken heceleri kısa okuma olup, mühim bir aruz kusurudur. Bakinin Baş eğmezüz edaniye dünyayı dun içün
Allahadur tevekkülümüz itimadumuz Mefulü failatü mefailü failün veznindeki bu beytinde ilk mısraının ikinci cüzündeki edaniye kelimesinin
üçüncü hecesi zihaf için edaniye şeklinde okunmuştur. Türk şiirinde hezec, recez, remel, muzari, müctes, hafif, mütekarib bahirlerine ait kırka yakın vezin kullanılmıştır. Yalnız bu vezinler kullanılırken, bazıları bir kısım nazım şekillerinde yer almıştır. Bunun yanında, yukarıda da zikrettiğimiz gibi, hece veznine uygun vezinlere öncelik verilmiştir