Antalya Tarihi Söylentilere göre i.Ö.2. yüzyılın ortalarında Bergama Kralı Attalos’un bana bir yeryüzü cenneti bulun buyruğuyla kurulan ve adını kurucusundan alan Attaleia bu günün Antalyası Antik Pamfilya Psidya Likya Bölgelerinin kesiştiği Anadolu’nun en bereketli coğrafyasında kurulmuştur. Antalya tarihi boyunca hep kültürün sanatın mimarinin mitolojinin doruğudur. Çünkü doğasını oluşturan lacivert denizleri görkemli Torosları coşkun çağlayanları renk renk ağaçları çiçekleri ve böcekleri esin kaynağı olmuştur.
Antalya Tarihi
Büyük Önder Atatürk 1930 Yılının ilkbaharında ilk kez gördüğü Antalyada lacivert denizlerin ardındaki Dağların anlık renk renk değişimini izlerken boşuna Antalya, hiç şüphesiz ki Dünyanın en güzel yeridir” dememiştir tarihin değişmezliği içinde… 19. yüzyılda bir Avustralya’lı araştırmacının benzetmesiyle Antalya Avrupalı yazarların çizdikleri hayal ürünü güzel manzaraların belki de hayal edilemeyecek kadar güzeli ve gerçeğidir. Bugün Antalyayı turizmin başkenti kılan uzun ve zorlu bir serüvenin kaynağı işte bu gerçektir. Doğal güzellikler arasında yer alan Antalya palmiyelerle sıralanmış bulvarları uluslararası ödül sahibi marinası ile Türkiye’nin en önemli turizm merkezidir. Geleneksel mimarisi ile şirin bir köşe oluşturan Kaleiçi’nde dar sokaklar ve eski ahşap evler tarihi şehir duvarlarına dayanır.
Bergama Kralı 2. Attalos tarafından isa’dan önce ikinci yüzyılda kurulan ve antik çağlardaki adı olan Attaleia’yı da bu kralın adından alan Antalya tarih boyunca sürekli bir yerleşim bölgesi olmuştur. Osmanlı hakimiyetinden önce şehir sırası ile Roma Bizans ve Selçuk egemenliğinde kalmıştır. 13. yüzyılda Selçuklu sultanı Alaeddin Keykubat tarafından inşa edilmiş olan Yivli Minareli cami Antalyanın, sembolü haline gelmiştir. Kaleiçi’nde yer alan aynı döneme ait Karatay Medresesi Selçuk taş işçiliğinin kent’deki en güzel örneğini sergiler. Şehrin en önemli iki camisi 16. yüzyıldan kalma Murat Paşa Camisi ve 18. yüzyıldan kalma Tekeli Mehmet Paşa Camisi’dir. Marinanın yanında 19. yüzyılda kesme taştan doğal bir pınarın üzerine dört sütun üzerinde inşa edilmiş olan iskele Camisi yer alır.
Hıdırlık Kulesi
Milat’dan sonra ikinci yüzyılda muhtemelen deniz feneri olarak inşa edilmiştir. Kesik Minareli Cami Roma Bizans Selçuk ve Osmanlı dönemlerini yaşamış şehrin Tarihinin bir özeti konumundadır. imparator Hadrianus Milat’dan sonra 130 yılında Antalyayı, ziyaret ettiğinde onun şerefine şehir duvarlarına üç kemerli bir kapı inşa edilmiştir. Hadrianus Kapısı bugün bütün güzelliği ile hala görülebilir durumdadır. Kale kapısı meydanı’nda saat kulesi de eski şehrin surlarının bir parçası idi. Birbirinden güzel çeşitli sub-tropikal Bitkilerin süslediği Atatürk ve Karaalioğlu Parkları’ndan günün her Saatinde değişen renk tonlarıyla Antalya Körfezi ile bütünleşen Bey Dağları’nın tablo gibi manzarasına doyum olmaz.
Antalya Kale içi Marina ve eğlence merkezi yurdumuzun en güzel marinalarındandır. Hediyelik eşya dükkanları kafe bar disko ve restorantları yat hizmetleri ile Turban Kaleiçi Marina her turistin gereksinimini sağlayabilecek boyuttadır. Sabah yelken açanlar öğleden sonra Antalya Setur Marina’nın sakin ortamında dinlenebilirler. Geceleri aydınlatılan eski şehir surları kente tarihi kimlik kazandırır. Paleolitik Yontma Taş Devri çağdan Osmanlı dönemine uzanan eserlerin sergilendiği Arkeoloji Müzesi yörenin zengin tarihini yansıtır.
Atatürk Müzesi’nde Cumhuriyetimizin kurucu su Atatürk’ün kullandığı kişisel eşyalar sergilenmektedir. Sonbaharda yapılan Antalya altın portakal Film Festivali hem katılanları hem de izleyenleri cezbetmektedir. Aspendos’daki antik Tiyatroda yılın belirli günlerinde bazı tiyatro eserleri ve klasik müzik konserleri sahnelenmektedir. Antalya civarındaki bölge hayranlık uyandırıcı tarihi kalıntıların yanı sıra şaşırtıcı doğal güzellikler sergiler. Antalya’nın 14 km. kuzeydoğusunda yer alan Yukarı Düden Şelalesi’nin muhteşem güzelliğini görüp ve akan şelalenin hemen arkasında yer alan mağarada yürüyebilirsiniz. Lara Plajı yolunda yer alan Aşağı Düden Şelalesi gözleriniz önünde 40 metre yükseklikten denize dökülür. Şelalenin görünümü denizden daha da güzeldir. Antalyadan 18 km. mesafede yer alan Kurşunlu Şelalesi ve Nilüfer Gölü olağanüstü güzellikler sergilerler. Geniş kumsala sahip olan Lara Plajı kentin 12 km. doğusunda yer alır.
Batıda yer alan ve Antalyaya, daha yakın olan çakıl taşlı konya altı Plajı nefes kesici Bey Dağları’nın silsilesi ile bir başka güzelleşir. Biraz ötede Olimpos Bey Dağları Milli Parkı ve Top çam Plajı gözler önüne kusursuz manzaralar sergilemektedir. Doğal güzellikler arasında dolaşmak isteyenler için parkın kuzey ucunda kamp alanları yer almaktadır. Bölgenin kuşbakışı görüntüsü Tünektepe’den gözler önüne serilmektedir. Antalyadan, 50 km. uzakta Bakırlı Dağı’nın kuzey eteklerinde yer alan Saklıkent 1750-1900 m. yükseklikte ideal bir kış sporları merkezidir. mart ve nisan aylarında sabah kayak yapabilir öğle yemeğinde Antalyada lezzetli taze balık yiyebilir ve öğleden sonra güneşlenebilir yüzebilir ya da Su kayağı yapabilirsiniz. Antalya’nın kuzeyindeki Düzlerçamı Parkı’nda doğal yaşam Geyik ve dağ keçileri koruma altındadır. Düzlerçamlığı’nın yakınlarında yer alan 115 m. derinliğindeki Güver Kanyonu’nun görünümü nefes kesicidir. Çam Dağı’nın doğu yüzünde Antalyadan 30 km. mesafede tarihi Paleolitik Yontma Taş Devri Çağ’a kadar uzanan Karain Mağarası Türkiye’deki en eski yerleşim merkezidir.
Sabah güneşiyle aydınlanan tek giriş birbiriyle bağlantılı üç bölmeye açılmaktadır. Her ne kadar buluntulardan bazıları girişte yer alan ufak müzede sergilense de eserlerin büyük çoğunluğu Antalya müzesinde sergilenmektedir. Antalyanın kuzeybatısında Güllük Dağı Milli Parkı’nda yer alan Termessos antik kentinin sit alanı Güllük Dağı’nın batı yamacında 1050 m. yükseklikteki platoda yer alır. Bu kentin anıtsal eserlerini keşfederken çevrenizi el değmemiş bir doğa çevreler. Park girişinde bir doğal yaşam müzesi bulunmaktadır. Deniz seviyesinden birdenbire dimdik yükselen dağlar Konyaaltı Plajı’ndan Kırlangıç Yarımadası’na kadar uzanan bölgede Olimpos Bey Dağları Milli Parkı ile koruma altındadır. Bu bölgenin antik Likya Yarımadası’nın tarihi Beldibi’ndeki yerleşim mağarası ile Paleolitik çağa kadar uzanır. Antalyadan Kemer’e giden 42 km. lik yol dağlar arasından geçer.
Kemer
Çevresindeki güzellik ile kaynaşabilmesi için özenle planlanmış olan Kemer şahane bir tatil için ideal bir yerdir. Tam donanımlı Kemer marinası yatçıların ilçenin güneyindeki mükemmel koyları ve kumsalları keşfedebilmeleri için hazırlıklıdır. Alış veriş sevenlere her türlü hediyelik eşyayı sunmaya hazır sayısız butik Kemer çarşısında bulunmaktadır. Marinanın kuzeyinde yer alan Akdeniz Kordon Promenadından basamaklarla denize inilir.
Yörük Parkı’nda geleneksel sanatlarla uğraşan sanatçılar ve yörük çadırları izlenebilir. Kemer koyunda çam ağaçları ardına gizlenmiş Günü birlik dinlence tesisleri sizleri beklemektedir. Nisan ayı renkli Kemer Karnavalı’nın yapıldığı aydır. Bahar mevsiminde de Kemer ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin limanı Girne arasında yat yarışları düzenlenmektedir. Kemer’in kuzeyindeki kızıl tepe Göynük Mavi Bayrak ve Beldibi Mavi Bayrak güneyindeki Kiriş Çam yuva ve Tekirova Mavi Bayrak ünlü tatil merkezleridir. Doğaya saygılı ve çevreye duyarlı olan tatil köylerinin tümü ormanlarla bütünleşmiştir. Kemer’in 15 km. güneyinde yer alan Tahtalı Dağı’nın Likya’nın Olimpos Dağı eteklerinde yer alan Antik Phaselis’in üç limanı bir zamanlar önemli bir ticaret merkeziydi. Su kemerlerinin agoraların hamamların tiyatronun Hadrianus Kapısı’nın ve AkroPolis’in kalıntıları şehrin tarih içindeki önemini gözler önüne sermektedir.
Girişte yer alan küçük müze ayrıntılı bilgi vermektedir. Güney limandan Tahtalı Dağı ve çevresinin görünümü muhteşemdir. Phaselis’in rüzgarlara kapalı sakin koyları kusursuz bir dinlenme ortamı oluşturur.Antik Olimpos kenti Tahtalı Dağı’nın güneyinde yer alır. Kara yada deniz yoluyla ulaşılabilen Olimpos Vadisi’ni defne ağaçları ve zakkumlar gölgeler. Antik devirlerden günümüze kadar gelmeyi mabed kapısı tiyatro hamam ve agora gelmeyi başarmıştır kent surları ve körfezdeki kuleler Orta Çağ’lara aittir. Olimpos’un kuzeyinde yer alan Çıralı Plajı’nın yamaçlarında yaklaşık 300 m. yükseklikte Yanartaş yer alır.
Mitolojiye Göre
Likya’lı Kahraman Bellerophon kanatlı atı Pegasos’un sırtında ağzından ateş püskürten canavar Kimera ile savaşmış ve onu burada öldürmüştür. Yöresel inanışa göre canavarın ağzından çıkan ateş bugün hala yanmaktadır. Kutsal alan olarak yorumlanmış olan bu yörede Romalılar ve Bizanslılardan kalma yapılar bulunur. Burada yeryüzüne çıkan doğal gaz havanın oksijeniyle birleşerek antik devirlerden beri yanmaktadır. Olimpos’un güneyinde berrak denizi ve kumlu plajları ile Çavuş Körfezi yer alır. Burada sakin denizde huzur içinde yüzebilir yada kuzey sahilindeki deniz mağaralarını keşfe çıkabilirsiniz.
Olimpos’un batısında turunçgil ağaçları ve bahçeleriyle kuşatılmış Finike Körfezi bulunur. Doğusunda kumlu sahili uzanan Finike batıda kayalık koylarla çevrilidir. Eski bir Likya şehri olan Liymra deniz kıyısından 10 km. içerdedir. Turuçova üzerinden gidilmektedir. M.Ö. dördüncü yüzyıla ait Akropolis’deki Perikles anıtı antik sanatın eşsiz örneklerindendir. Şehir surları Likya mezarları ve Roma Tiyatrosu da görülmeye değer eserler arasındadır. Turunçova’dan sonra 20 km.lik harikulade güzel panoromik dağ yoluyla Kızlar Sivrisi Dağı’nın batı yamaçlarındaki setlerde yer alan Likya’nın ünlü antik kenti olan Arikanda yer alır. Ülkemizin en güzel vadilerinden birine bakan Arikanda’nın harabeleri arasında agora tiyatro stadyum su sistemi hamam ve her yana dağılmış mezarlar sayılabilir.
Myra
Finike’nin 25 km. batısında yer alan kale eski adı ile Myra çok iyi korunmuş Roma devri tiyatrosunun yanı sıra bu tiyatroyu tepeden seyreden kaya mezarları ile tanınır. Aziz Nikolas Noel Baba dördüncü yüzyılda bu Akdeniz şehrinde din görevlisiydi. Çocukların denizcilerin ve yardıma muhtaç insanların koruyucusu olan Noel Baba M.S. 342 yılında burada öldü. M.S. dördüncü yüzyılda Anadolu’daki hümanist prensip ve fikirlerin oluşmasında önder olmuş ve daha sonraki yüzyıllarda batıda fikirleri giderek yayılarak saygınlaşan ve batı hümanizmine de katkıda bulunan Anadolu’lu sempatik Noel Baba bugün 20. yüzyılın dünyada en sevilen iyilik sembollerinden birisidir. Beşinci yüzyılda Noel Baba’nın lahidininde içinde bulunduğu onun adına Myra’da bir bazilika yapılır. M.S. 1042 de Bizans imparatoru Konstantin Monomakos ve imparatoriçe Zoe tarafından restore edilmiştir.
19. Yüzyılda’da Ruslar Tarafından Restore Ettirilen Yapı
19. yüzyılda da Ruslar tarafından restore ettirilen yapı bugün Noel Baba Müzesi olarak düzenlenmiş olup ziyarete açıktır. Her yıl aralık ayındaki Noel Babayı anma törenleri için ve Güneşli Noel Tatilini bu antik Likya şehrinin Sıcak kumsallarında geçirmek isteyen bir çok turist buraya gelmektedir.Myra’nın antik limanı olan Andriake Dalyanağzı Kale’nin batısında olup güneşlenmek ve yüzmek için güzel bir kumsala sahiptir.Dalyanağzı’nda deniz yoluyla yarım saatlik mesafede yer alan Kekova bölgesi aynı zamanda yörede yer alan antik şehir ve koyların genel ismidir. Kekova bölgesinin bu koyları her mevsimde doğal liman görevi üstlendiği için yatçılar el değmemiş bu sahilleri keşfetmekten ayrı bir zevk alırlar.
Kekova Adası’nın kuzey sahili boyunca antik Apollonia kentinin M.Ö. dördüncü yüzyıla ait yazlık yalıları batık kent görünümünde yer yer su içinde görülebilir. Tarih içinde yörede oluşan tektonik olaylar bazı yalıların deniz seviyesinin altında kalmasına yol açmıştır. Kaleköy Kalesi Simena bu berrak sularda gezinen yatların sayısız koyların ve adaların kuşbakışı seyredilebileceği en iyi yerdir.
Kekova’dan batıya doğru gidildiğinde üç tarafı dağlarla çevrili sevimli Kaş ilçesine ulaşılır. Burada yerel balıkçılar işlettikleri deniz taksileriyle sizi güzel bir koya ya da kumsala götürmeye hazırdır. Kaş civarındaki serin sularda yüzüp dalmanın zevki başkadır.Kaş’ın eski adı olan Antiphellos’dan günümüze sadece Likya kaya mezarları anıt mezarlar ve tiyatrosu kalmıştır. Yine de Kaş çekiciliğinden hiçbir şey yitirmemiştir ve Türk el sanatları deri eşyalar bakır ve gümüş takılar giysiler ve el dokuma halıların satıldığı dükkanların arasında dolaşmak ayrı bir zevktir.Alışverişten sonra ister çiçeklerle bezeli sahilde gezinin ister bir palmiyenin gölgesinde serinleyin. Kaş’ın restoranları barları ve caz kulüpleri dolu dolu bir gece yaşamı sunar.
Türk mutfağından örneklerin sergilendiği açık büfe ilçeye özgü bir gelenektir. ilçeyi kuşatan dağlarda yapılacak çok şeyler olduğunu kanıtlar gibidir. Ağaçlık tepelerde yürüyüşlere çıkarak köşelere gizlenmiş köyleri ve antik harabeleri keşfedebilirsiniz. Kendisini dinç hissedenler bölgenin en yüksek noktası olan Kızlar Sivrisi Dağı’na 3086 m. ya da ikinci yüksek noktası olan Akdağ’a 3030 m. tırmanmayı deneyebilirler. Kalkan yolunda Kaputaş Plajı turkuaz denizi ile unutulmayacak güzellikte bir kumsal sunar.Batıya doğru yapılan kısa bir yolculuk ile şirin bir koyun etrafına yerleşmiş olan Kalkan’a ulaşır. Geleneksel beyaz renkli evleri kepenkleri ve çiçek fışkıran balkonları ile Kalkan alabildiğine huzurlu bir beldedir. Hediyelik eşya dükkanlarının sıralandığı dar sokaklar marina da son bulur.
Her sabah tekneler turistleri yakınlardaki koylara ya da kumsallara götürür. Günbatımında çatı teraslarda yemekten önce bir aperatif için bir araya gelmek yatların geliş gidişini marin adak i telaşlı faaliyeti izlemek bir gelenek gibidir. Burada da Kaş’da olduğu gibi her akşam sahil boyunca açık büfelerin yer aldığı restoranlar sıralanır. Antik Likya’nın önemli bir limanı olan Patara virajlı bir yolun sonundadır. Mitolojiye göre Güzel Sanatlar Tanrısı Apollo Patara’da doğmuştur. Tarihsel belgeler bu bölgenin Aziz Nikolas’ın da Noel Baba doğum yeri olduğunu ortaya koymaktadır. Arkeolojik eserler sayısız ve ilginçtir. Patara aynı zamanda kumsal severler içinde idealdir. 22 km. uzunluğundaki ince kumsalı Göz alabildiğince uzanır ve her türden kum sporu için uygun bir mekan sağlar.
Antik Likya’nın Başkenti Olan Xanthos
Antik Likya’nın başkenti olan Xanthos Patara’nın 18 km. kuzeyindeki Kınık ilçesindedir. Harpi mezarı Nereid Anıtı tiyatrosu agorası ve yazıtlı sütunu ile Xanthos Likya Roma ve Bizans dönemlerinden seçkin mimari örnekler sergiler. 6 km. ilerideki kutsal Likya şehri Letoon’da mitolojinin üç gözde tanrısı ve Anadolu’nun kutsal ailesi olan Leto Apollo ve Artemis’e atfedilmiş üç mabet ve tiyatro görülebilir.Antalya’nın doğusunda geniş verimli ovalar altın gibi parıldayan kumsallara paralel gider.
Modern Tatil Beldeleri ve İyi Korunmuş Tarihi Eserler
Modern tatil beldeleri ve iyi korunmuş tarihi eserler çok sayıda seçenek sağlarlar. Antik Pamfilya Bölgesi’nin önemli bir şehri olan Perge Antalya’dan 18 km. uzaklıktadır ve yapılan kazılardanErken Tunç Çağı’nda iO 4-3 bin iskan edildiği kanıtlanmıştır. Perge’deki arkeolojik buluntuların çoğu Roma imparatorluk Çağına aittir. Antalya Müzesi’nde sergilenen heykeltıraşlık eserleri Perge’de ileri düzeyde bir heykeltıraşlık atelyesinin varlığına işaret etmektedir. Sergilenen Perge Heykelleri ile Antalya Müzesi dünyanın en zengin Roma Dönemi heykel koleksiyonuna sahip müzelerden biri haline gelmiştir.Perge’ye giden ziyaretçiler iki yüksek kule ile şehir kapısını bir zamanlar mozaiklerle kaplı olan ve dükkanların çevrelediği sütunlu uzun yolu geniş agorayı ve halk hamamlarını görmeden edemezler.
Tatil Merkezi Belek
Hem yüzmeyi hem güneşlenmeyi hem de golf sporunu sevenler için Antalya’nın 40 km. uzağındaki modern tatil merkezi Belek kusursuz olanaklar sağlar. Belek’deki National Golf Club su sporları 18 delikli profesyonel golf sahası ve 9 delikli akademik sahası ile tatilcilere spor imkanı sağlamaktadır. Ziyaretçiler bölgede Türk mutfağının en güzel menülerini tadabilir. Akşamları açık hava diskoteklerinde eğlenebilirler.Aspendos’a giden yolun kenarında köprü Irmağı üzerinde iyi korunmuş tarihi bir Selçuklu köprüsü görülür
Aspendos Tiyatrosu
Antik devirlerden kalma en iyi korunmuş tiyatro olan Aspendos tiyatrosu 15.000 kişilik kapasitesi ile bölgenin en iyi korunmuş antik tiyatrosudur. Bugün hala çeşitli konser bale opera ve tiyatro gösterileri için kullanılmakta olan tiyatronun koridorları sahne süslemeleri ve akustiği mimarın ustalığını kanıtlamaktadır. Tiyatronun yakınında bazilika agora ve Anadolu’nun en uzun su kemerlerinin kalıntıları yer almaktadır.Antalya Alanya karayolundan Beşkonak yoluna sapıldığında Köprülü kanyon Milli Parkı’na giden yola girilir. Virajlı yol dağdaki dereler ve yemyeşil el değmemiş ormanlar arasında ilerler. Bir sonraki virajdaki manzara her zaman için bir öncekinden daha güzel olduğu için araba yolculuğu bile yavaş olacaktır. Antalya’nın 92 km.
Ötesindeki park doğal güzellikler ortasında zengin bir Bitki örtüsüne sahip bir vadide yer alır. Kanyon Köprü Irmağı boyunca 14 km. uzanır ve bazı yerlerde 400 m. derinliğe ulaşır. Dinlenme yerlerinde balık lokantaları hizmete hazırdır. Roma devrinden kalma Köprü Irmağı üzerindeki kanyonda yer alan Oluk Köprüsü ve Kocadere Deresi üzerindeki Büğrüm Köprüsü antik dönemlerin Mühendislik harikalarıdır. Bu parktan iki ayrı yere gidilebilir Selge antik kentine veya Dedegöl Dağları’na bu silsile en yüksek dağ olan Dedegöl Dağı 2992 m. yüksekliğe ulaşır.Köprülü Kanyon Milli Parkı’nın kuzeydoğusunda yer alan antik Pisidya Bölgesi’nin önemli bir kentine Altınkaya’ya Selge zikzaklı bir dağ yolu ile ulaşılır. 950 m. yükseklikteki bu kentten geriye şehir duvarları kuleler sarnıç Zeus için yapılmış bir mabed agora stadyum tiyatro Jimnazyum ve nekro polis kalmıştır.
Manavgat Şelaleleri
Manavgat Şelaleleri yüksek olmamalarına karşın kayalıklardan tüm gücüyle akan su bembeyaz köpükler saçar. Şelalalerin yakınlarında gölgelere sığınmış çay bahçeleri ve restorantlar burayı tüm günün yorgunluğundan sonra dinlenmek için ideal bir yer konumuna getirir. Bu güzel yöreyi daha iyi görebilmek için Manavgat Nehri boyunca eğlenceli bir tekne gezisi yapmakta mümkündür.
Side
Ülkemizin en çok bilinen antik yörelerden biride Side’dir. Eski bir Liman olan Side’nin ismi nar anlamına gelmekteydi. Bugün güzel bir sahil kasabası olan Side’de antik kalıntılar güzel iklim kumlu plajlar birçok alışveriş merkezi ve modern konaklama tesisi buraya turist akımını sağlayan başlıca nedenlerdendir. Deniz manzaralı sayısız restorant kafe bar ve diskoteğin yanısıra dar sokaklar boyunca uzanan ve Türk el sanatlarından örnekler satılan çarşılar bulunmaktadır.
Sütunlu kemerler üzerine inşa edilmiş olan tiyatro yöredekiler arasında en büyük olanıdır. Diğer kalıntılar arasında agora jimnazyum deniz kıyısındaki Apollo Tapınağı çeşmeler ve nekropolis sayılabilir. Şimdi müze olan geniş Roma hamamı Türkiye’nin en güzel arkeolojik kolleksiyonlarından birine sahiptir. Side’nin doğusunda yer alan Sorgun ve Titreyen göl çam ağaçları arasında kalmış kumsalları ile ünlü tatil merkezleridir.
Kumköy ve Çolaklı
Rahatlatıcı atmosferi sayısız konaklama tesisi ve aktiviteleri ile önemli bir yöredir. Side’nin batısında bulunan Kumköy ve Çolaklı’da önemli tarih beldeleridir.Bu beldeler hem deniz ve güneş imkanı sunar hem de tarihi mekanlara yakındır. Side’nin 15 km. kuzeydoğusunda yer alan Bucakşıhlar’da iyi bir durumda korunmuş Roma hamamı kilisesi tapınağı bir mozolesi tiyatrosu ve angorası vardır. Türkiye’de en çok ilgi çeken ve bilinen mağaralardan birisi Altınbeşik Mağarası Milli Parkı’dır. Burası Aydınkent’in 12 km. güneydoğusunda ve Manavgat’ın 55 km. kuzeyinde yer almaktadır. göller ve enteresan kaya formasyonlarıyla travertenler ve dereler bu bölgeyi daha da güzelleştirmektedir.
Altınbeşik Mağarası
Altınbeşik Mağarası Manavgat Nehri Vadisi’nin batısına düşmekte olup otantik Ürünlü Köyü’nden ulaşılabilir. Bölgede seyahat edenlerin mutlaka görmeleri gereken yerlerden birisidir.13. yüzyıldan kalma bir kervansaray olan Alarahan Selçuklu Sultanı Alaeddin Keykubat zamanında Alarahan Irmağı’nın kıyısında inşa ettirilmiştir. Yakınlardan bir tepenin üzerinde yer alan Alara Kalesi tüm bölgeye hakimdir.
Alanya
Geniş plajları turistik tesisleri ve tarihi eserleriyle önemli bir tatil kentidir. Gelenleri ilk karşılayan Alanya Yarımadası’nın üzerinde bir taç gibi kurulmuş olan ve 13. yüzyıldan kalma şahane Selçuklu Kalesi olur. Çifte duvarlı ve iyi korunmuş kalenin duvarlarını 150 kule kuşatır. Dış duvarlarda bir caminin yıkıntıları bir kervansaray ve bir kapalı çarşı iç duvarlar içinde de harap olmuş bir sarnıç ve bir Bizans kilisesi yer alır. Her ne kadar Alanya’nın tarihi Roma dönemine kadar gitsede Alanya en görkemli dönemini Alaeddin Keykubat kışlık konaklama yerini ve donanma üssünü buraya taşıyınca yaşamıştır. binalar şehrin Selçuklular döneminde taşıdığı önemi sergilemektedir.
Etkileyici kalenin yanı sıra eşi benzeri olmayan tersanesi ve anıtsal güzellikteki sekizgen Kızıl Kule’nin görülmesi gerekir. Alanya modern otel ve motellerin sayısız balık lokantaları kafe ve barlarıyla mükemmel bir tatil merkezidir. Limanı çevreleyen kafeler ve barlar akşam saatlerinde liman yolu boyunca el sanatları deri giysi mücevherat el çantaları ve yöreye özgü ilginç renklere bezeli su kabaklarının satıldığı butikler yer alır. Ağustos ayında yapılan Alanya Uluslararası Folklor Festivali’de şehre ayrı bir canlılık kazandırır. Eğer mağaraları keşfetmekten hoşlanıyorsanız Damlataş Mağarası’nı gezmeniz gerekir. Mağara yakınında Etnografya Müzesi yer almaktadır.
Tekneyle Üç Deniz Mağarasına Ulaşabilirsiniz
Fosforlu kayalarıyla Fosforlu Mağara korsanların kadın esirleri tuttukları Kızlar Mağarası ve Aşıklar Mağarası. Alanya’nın 15 km. doğusunda yer alan Dim Çayı Vadisi gölgelerin serinliğinde dinlenmek içim ideal bir yerdir Alanya’nın yaklaşık 25 km. batısında yer alan Avsallar kumsalları ile güzel bir tatil merkezidir. Alanya’dan doğuya Gazipaşa’ya doğru gidecek olursanız karşınıza mükemmel kumsallar çıkacaktır. Tarihi bir liman olan Alanyanın 30 km. doğusundaki Aytap Roma kalıntıları korunmuş plaj ve koyları önemli bir gezi noktasıdır.