Anadolu Selçuklu? Moğol istilası öncesi Anadolu Selçuklu Devleti Selçukluların Anadoluda kurduğu devlettir Türklerin Anadoluya yerleşmesi 1071deki Malazgirt Savaşından sonra hızlandı. Selçuklu komutanı Kutalmışoğlu Süleyman Şah Anadoludaki fetihleri batıya yayarak 1075te izniki Bizanstan aldı ve burayı başkent yaparak bağımsızlığını ilan etti. Böylece kurulan Anadolu Selçuklu Devleti, ilhanlıların son Anadolu Selçuklu sultanını tahttan indirdikleri 1318e kadar varlığını sürdürdü.
Bizansın sınır komşusu olan Süleyman Şah bir süre sonra bu devletin içişlerine karışmaya başladı. 1078 de büyük Selçuklu Sultanı Melikşah, Anadoluda ayrı bir devlet kuran I. Süleyman Şahın güçlenmesinden kaygı duymaya başladı. 1078de ordusunu Süleyman Şahın üzerine gönderdi.Beklediği zaferi kazanamadı. Süleyman Şah, Bizanstaki taht kavgalarından yararlanarak sınırlarını genişletmeyi bırakmak zorunda kaldı. Daha sonra I. Süleyman Şah 1082de Adana ve Tarsus kentleriyle birlikte bütün Kilikya topraklarına sahip oldu. 1084te de Antakyayı ele geçirdi. Ardından Büyük Selçuklu iznikte Ebul-Kasımı bırakmıştı. Melikşah, Süleyman Şahın ölümünden sonra iznik üzerine yeni bir ordu gönderdi. Ebul-Kasım, Bizanstan destek alarak Büyük Selçukluyu geri çekilmek zorunda bıraktı ve böylece Anadolu Selçuklu tahtını korudu.
Tarihi I.Kılıç Arslan ve I.Rükneddin Mesud Devri
Anadolu Selçuklu Sultanı Melikşahın ölümünden sonra kaçmayı başaran I. Kılıç Arslan 1092de Anadolu Selçuklu tahtına çıktı. I. Kılıç Arslan, izmir yöresinde gittikçe güçlenen Türk beyi Çaka Beyi ortadan kaldırdı. Haçlılar karşısında yenilgiye uğrayınca izniki terk edip Anadolu içlerine çekilmek zorunda kaldı ve Konyayı başkent yaptı. 1100de Danişmendlilere yenilen Haçlılar ertesi yıl Anadoluya ikinci bir ordu gönderdiler. Anadolu beylikleriyle birlikte hareket eden I. Kılıç Arslan, bu kez Haçlı ordusunu bozguna uğrattı.
Ama Danişmendlilerin Malatyayı, I. Kılıç Arslanın da Elbistanı alması iki devlet arasında savaşa yol açtı. Danişmendlileri yenen I. Kılıç Arslan, artık Büyük Selçuklu tahtını isteyecek kadar güçlenmişti. Bu amaçla 1107de Büyük Selçuklu yönetimindeki Musul üzerine sefere çıktı. Ama Habur Suyu kıyısında Büyük Selçuklu ordusuna yenildi ve atıyla ırmağı geçerken boğularak öldü. I. Kılıç Arslanın genç yaşta ölümüyle Anadolu Selçuklu Devletinin egemenliği sarsıldı. Anadoluda üstünlüğü Danişmentliler ele geçirdi.
Anadolu Selçuklu Tahtı
Bir süre boş kaldıktan sonra, I. Kılıç Arslanın oğlu Şahin Şah 1110da başa geçti. Ama kardeşi Rükneddin Mesud onun sultanlığını tanımadı ve Danişmendlilerin desteğiyle iktidarı ele geçirdi. I. Rükneddin Mesud, bir süre Danişmendlilerin denetimi altında kaldı. 1142de Danişmendli Mehmed Beyin ölümünün ardından Anadolu Selçuklularının Anadoludaki üstünlüğünü yeniden kurdu. Bizans ordusunu 1146da Konya önlerinde yendi. Ertesi yıl II. Haçlı ordusunu Eskişehir yakınlarında bozguna uğrattı.
I. Rükneddin Mesud, geleneğe uyarak ülkesini üç oğlu arasında paylaştırdı ve II. Kılıç Arslanı veliaht ilan etti I. Rükneddin Mesudun 1155te ölmesinin ardından oğulları arasında taht kavgaları başladı. Bu sırada Danişmendliler, Bizanslılar, Musul Atabeyi Nureddin Mahmud Zengi ve Ermeni Derebeyi Toros birleşerek Anadolu Selçuklu Devletine karşı harekete geçtiler. II. Kılıç Arslan devleti ayakta tutabilmek için önce Bizansla barış yapmanın yollarını aradı ve istanbula giderek bir antlaşma yaptı. Daha sonra, kardeşi Şahin Şah ile Danişmendlilerin birleşik ordusunu yendi. 1175te Danişmendlilerin egemenliğine son verdi.
Bir süre sonra II. Kılıç Arslan ile Bizans arasındaki barış bozuldu. Bunun üzerine Bizanslılar büyük bir orduyla Anadolu içlerine girdi. II. Kılıç Arslan 1176da Sandıklı ile Dinarın doğusunda, Miryakefalon Savaşında Bizans ordusunu pusuya düşürdü ve ağır bir yenilgiye uğrattı. Bu, Türklerin Anadoluda Bizans karşısında Malazgirtten sonraki en büyük zaferdi. Bu yenilginin ardından Bizans, Türkleri Anadoludan çıkarma umudunu tümüyle yitirdi.
II. Kılıç Arslan 1186’da
ülkesini 11 oğlu arasında paylaştırdı. Ne var ki, daha kendisi hayattayken oğulları arasında veliahtlık mücadelesi başladı. 1192de II. Kılıç Arslanın ölümünden sonra oğullarından I. Gıyaseddin Keyhüsrev tahta çıktı. Ama 1196da tahtını ağabeyi II. Süleyman Şaha bırakmak zorunda kaldı. II. Süleyman Şah, Erzurumu alarak Saltukluların varlığına son verdi. 1204te öldüğünde Anadolu Selçuklu Devletini yeniden eski gücüne ulaştırmıştı
Son parlak yılları 1097 yılında Avrupa, Batı Anadoluda Anadolu Selçukluları görülmektedir.1205 te I. Gıyaseddin Keyhüsrev ikinci kez tahta çıktı. Karadenizdeki ticaret yollarını kesen Trabzon imparatorluğu üzerine bir sefer düzenleyerek bu yolu yeniden Türklere açtı. Daha sonra önemli dış ticaret limanı olan Antalyayı topraklarına kattı. I. Gıyaseddin Keyhüsrev, sultanın ülke topraklarını oğulları arasında paylaştırma geleneğine son vererek merkezi yönetimi güçlendirdi. Vilayetleri yönetmekle görevlendirilen şehzadeleri merkezi yönetime bağlı birer vali durumuna getirdi.
I. Gıyaseddin Keyhüsrev 1211’de Öldü
Yerine büyük oğlu I. izzeddin Keykavus tahta çıktı. Önce kendisine karşı ayaklanan kardeşi Alaeddin Keykubadı etkisiz hale getiren I. izzeddin Keykavus, böylece iktidarını sağlamlaştırdıktan sonra bütün dikkatini Anadoluda ticaretin canlandırılmasına verdi. Kıbrıs Krallığıyla bir anlaşma yaparak iki ülke arasındaki ticareti serbest hale getirdi. Kuzey ticaret yolunu açmak için Sinopu Trabzon imparatorluğundan aldı. Daha sonra, güney ticaret yolunu engelleyen Ermeni derebeyinin üzerine yürüdü ve Ermenileri yenerek Suriye ticaret yolunu açtı. Böylece Anadolu, ticaret kervanlarının merkezi durumuna geldi.
1220de Keykavusun ölünce kardeşi I. Alaeddin Keykubad tahta çıktı. En ünlü Anadolu Selçuklu hükümdarlarından biri olan I. Alaeddin Keykubad, Akdeniz kıyısında önemli bir liman olan Kalonorosu bugünkü Alanya aldı. Kendi adından dolayı daha sonra Alaiye olarak anılan bu kentte bir tersane kurdurdu ve kentin kalesini yeniden yaptırdı. Tüccarların karada Ermenilerin, denizde Avrupalı korsanların saldırılarına uğraması üzerine içelden Antalyaya kadar bütün kıyı şeridini topraklarına kattı. Moğolların Anadoluya girmesi tehlikesi karşısında 1226da Eyyubilerle ilişkilerini geliştirdi. Bu arada Trabzon imparatorluğuyla ittifak kuran Harzemşahları 1230da Yassı Çemen Savaşında ağır yenilgiye uğrattı. Moğollara karşı komşu devletlerle bir birlik kuramayan I. Alaeddin Keykubad, 1233te Moğol kağanının egemenliğini tanımak zorunda kaldı.
Alaeddin Keykubad 1237’de Ölünce
Yerine oğlu II. Gıyaseddin Keyhüsrev tahta çıktı. Ama devletin yönetimi fiilen vezir Sadeddin Köpekin elindeydi. Moğolların önünden kaçarak Anadoluya sığınan göçebe Türkmenler Anadolu Selçuklu ülkesini tam bir kargaşaya sürükledi. Anadolu Selçuklu yönetimi bu kargaşayı önlemek için sert önlemlere başvurunca, Anadolu Selçuklu tarihinin en büyük ayaklanması patlak verdi. Baba ishakın önderliğindeki ayaklanmacılar başkent Konya üzerine yürüyünce II. Gıyaseddin Keyhüsrev kenti terk etmek zorunda kaldı. Ama sonunda, 1240ta ayaklanma kanlı biçimde bastırıldı.
Baba ishak ayaklanmasının Anadolu Selçuklu Devletini, iyice zayıflattığını gören Moğollar, fırsat bu fırsat deyip Anadoluyu işgal etmeye karar verdiler. Moğol ordular Doğu Anadoluya girerek önce Erzurumu işgal ettiler. Daha sonra, Selçuklu ordusu ve Moğol ordusu Sivasın doğusundaki Kösedağda karşı karşıya geldiler. II. Gıyaseddin Keyhüsrevin komutasındaki Selçuklu ordusu, sayıca fazla olmasına rağmen, yanlış savaş taktikleri yüzünden ağır bir yenilgi aldı.
Moğollar bu zaferden sonra Erzincan, Sivas ve Kayseri gibi kentleri ele geçirdiler ve yağmaladılar. Sultan II. Gıyaseddin Keyhüsrev Moğollarla anlaşma yaptı ve her yıl onlara vergi vermeyi kabul etti. Böylece, Anadolu Selçuklu Devleti Moğollara bağlı bir devlet haline geldi.
Kösedağ Savaşından sonra Moğollar Anadoluda tam bir baskı kurdular. Koydukları ağır vergiler halkı zor durumda bıraktı. Moğol baskısının yanı sıra, artan Bizans saldırıları, siyasal cinayetler, doğal afetler ve salgın hastalıklar devleti büsbütün sarstı. Anadolu Selçuklu Devleti birkaç kez iki ve üçe bölündü.
Anadolu Selçuklu Devletinin Dağılışı ve Yıkılışı
Moğolların baskısının iyice artması üzerine, Anadolu Selçukluları birkaç başarısız ayaklanma denemesine giriştiler. Hatta, bu ayaklanmalardan birinde Memlüklü Sultanı Baybarstan yardım istediler. Ordusu ile Anadoluya gelen Baybars 1277 yılında Elbistan ovasında Moğolları darmadağın etti. Ancak, Sultan Baybarsın ülkesine geri dönmesinden sonra, Moğolların intikamı acı oldu. Çok sayda insanı acımasızca öldürdüler. Bundan sonra Anadolu tamamen Moğol egemenliğine girdi. Anadoluyu atadıkları valilerle yönettiler. 1308 yılında, son sultan II. Mesudun ölümünden sonra Anadolu Selçuklu Devleti yıkıldı.
Devlet Yapısı ve Ordu
Anadolu Selçuklularında devlet toprakları hanedanın ortak mülküydü. Sultan ülke topraklarını oğulları arasında paylaştırıyordu ve şehzadeler yönetimleri altındaki bölgelerde yarı bağımsız hareket ediyorlardı. Bu, Anadolu Selçuklu Devletindeki taht kavgalarının ve şehzadelerin ayaklanmalarının önemli nedenlerinden biriydi. I. Gıyaseddin Keyhüsrev bu geleneğe son verdi ve merkezi yapıyı güçlendirdi. Sultan unvanıyla anılan Anadolu Selçuklu hükümdarları devletin ve ordunun başıydı
Merkezi devlet işleri Divan-ı ali Büyük Divan adı verilen bir kurulda görüşülür ve karar bağlanırdı. Bu kurula vezirler başkanlık ederdi. Vezirden sonraki en yüksek devlet görevi, Niyabet-i saltanatlık makamıydı. Bu makama atanan saltanat naibi, yokluğunda sultana vekalet ederdi. Öbür yüksek devlet görevlilerinden müstevfi, maliye işlerini yürütürdü. Pervane, divanın yaptığı atamalara ve dirliklerin iktaların dağıtım işlerine bakardı. Yazışmaları tuğracı yürütür, hukuk işlerine emir-i dad bakar ve askerlik işleriyle beylerbeyi ilgilenirdi. Askeri davalara ise Kadı-i leşker bakardı.
Vilayetlerin yönetiminden sorumlu kişiye subaşı denirdi. Bir tür vali sayılan subaşı, kentin düzenini sağlar ve bölgedeki askerlere komutanlık ederlerdi. Ayrıca melik denen şehzadelerin yönettiği vilayetler vardı. Melikler doğrudan sultana bağlıydılar ve vilayet merkezinde Büyük Divana benzer bir divan kurarlardı. Anadolu Selçukluları, Bizans sınırlarına bir tür sabit öncü kuvvet olarak Türkmen boylarını yerleştirmişlerdi. Bu boyların beyleri sınır bölgelerinde, uçbeyliği denen yarı bağımsız beylikler kurmuşlardı.
Anadolu Selçuklularında devletin malı olan topraklar üçe ayrılırdı. Bunlara dirlik, vakıf ve mülk denirdi. Sultan dirlikleri, kendisi için asker besleyip yetiştirmeleri karşılığında Türkmen beylerine ve komutanlarına verirdi. Mülk denen topraklar üstün hizmetlerde bulunanlara gene sultan tarafından verilirdi. Vakıf araziler ise, han, hamam, medrese gibi kurumların giderlerinin karşılanması için ayrılmış topraklardı.
Selçuklu Ordusu
Asıl olarak, beylerinin komutasında savaşa katılan Türkmenlere dayanıyordu. Dirlik sahiplerinin kendilerine verilen topraklarda besledikleri tımarlı sipahiler ve kapıkulu askerleri, savaş zamanında ordunun önemli bir parçasıydı. Tımarlı sipahiler subaşıların buyruğunda savaşa katılırdı. Kapıkulu askerleri, devlet tarafından çocuk yaşta alınıp eğitilen Türkler ve Hıristiyanlardan oluşuyordu.
Toplumsal ve Ekonomik Yaşam
Anadolu Selçukluları döneminde ülkenin hemen her yerinde imarethaneler vardı. Buralarda yoksul halka, öğrencilere ve yolculara parasız yemek verilirdi. Başlıca eğitim kurumları medreselerdi. Başta Konya, Sivas, Tokat ve Amasya olmak üzere birçok kentte medreseler kurulmuştu. Darüşşifa denen hastaneler daha çok Divriği, Sivas, Tokat, Amasra, Kayseri, Konya ve Kastamonu gibi kent merkezlerinde yoğunlaşmıştı. Kent ve kasabaları birbirine bağlayan yollar üzerinde han ve kervansaray denen konaklama yerleri vardı. Ulaşım ve ticaretin gelişmesine bağlı olarak bu tür konaklama yerlerin sayısı gittikçe arttı. Bu kurumların giderleri vakıflarca karşılanırdı.
Anadolu Selçukluları ticarete ve yol güvenliğine büyük önem verdiler. Kervan yollarının güvenliğinin sağlanmasına bağlı olarak Anadoluda ticaret büyük ölçüde gelişti. Karadeniz ve Akdenizdeki limanlar önemli birer dış ticaret merkezi durumuna geldi.
Ticareti güvence altına alan devlet, karada haydutların, denizde korsanların saldırısına uğrayarak malları yağmalanan tüccarların zararlarını karşılıyordu. Gerek yolculukları sırasında, gerekse kervansaray ve hanlarda konakladıklarında tüccar ve yolcuların güvenliği ve ihtiyaçları sağlanıyordu. Anadolu Selçuklularında özellikle dokumacılık çok gelişmişti. Ayrıca Anadolunun çeşitli bölgelerindeki demir, bakır, gümüş gibi madenler işletiliyordu.
Selçuklular Devletinde edebiyat ve düşüncede büyük gelişmeler oldu. Necmeddin ishak, Muhiddin Arabi, Sadreddin Konevi, Mevlana Celaleddin Rumi gibi bilgin ve yazarlar yetişti.
Mimari Anadolu Selçukluları
ülkenin pek çok yerinde cami, han, kervansaray, imaret, köprü, çeşme ve medreseler yaptırdılar. Beyşehirdeki Eşrefoğlu Camisi 1296, Anadolu Selçuklu mimarisinin özelliklerini taşıyan en önemli örneklerden biridir. Ağaç direkler üzerine kurulan, içi çini mozaik ve ağaç oyma işleriyle süslenen tip camilerin başka örnekleri de vardır.
Anadolu Selçuklu sultanları adına yapılan kervansaraylar Sultan Han ya da Han olarak adlandırılırdı. Bu dönemdeki dinsel yapılar genellikle küçük boyutlarda olmasına karşın, hanlar çok büyük boyutlu yapılardır. Bir bakıma sultanın ihtişamını yansıtırlar.
Anadolu Selçuklu mimarisinin günümüze kalan en önemli örnekleri arasında, Konyada Alaeddin Camii, Karatay Medresesi, ince Minareli Medrese, Niğdede Alaeddin Camii, Ankarada Aslanhane Camisi, Kayseride Huand Hatun Camii ve Külliyesi, Afyonkarahisarda Ulucami, Erzurumda Çifte Minareli Medrese, Sivasda Gök Medrese, Buruciye Medresesi ve Çifte Minareli Medrese, Kırşehirde Melik Gazi Kümbeti,Tercanda Mama Hatun Türbesi, Ahlatda Ulu Kümbet ve Çifte Kümbetler ile Nevşehirde Tuzköy camii, Kızılkaya camii ve diğer yapılar Nevşehir Kalesi v.b. gösterilebilir