Amigdala Nedir
Beynin hipotalamus bezinin üstünde bulunan ve badem biçiminde olan amigdala, temporal lobların derinliklerinde yerleşmiş olan nöronların meydana getirdiği bir bölümdür. Çok iyi bilinen bir bölüm ya da parça olmasa da kesinlikle önemlidir. Her insanda kulaklardan birkaç cm uzakta bulunan iki adet amigdala vardır. Bunlar, insanın zihinsel ve duygusal durumuyla ilişkilendirilen minik kitlelerdir. Şekli bademe benzediği için, Yunanca “badem” anlamındaki “amigdala” kelimesi ile adlandırılmıştır.
Amigdala’nın fonksiyonları insan vücudu açısından oldukça önemlidir. Amigdalanın olmaması demek duyguların kaybedilmesi demektir. Amigdala kişinin sosyal ve duygusal tepkilerinin yanı sıra anılarından da sorumludur.
Amigdala’nın fonksiyonları nelerdir
Sinir hücrelerinin, beyindeki görsel korteks ve neokorteks gibi merkezlere bağlanması neticesinde fonksiyonlar sağlanmaktadır. Bununla birlikte amigdala, sinir sisteminde önemli bir yeri bulunan limbik sistemin de önemli bir parçası durumundadır.
Amigdala ile ilgili yapı 19. yüzyıla kadar hiçbir şekilde bilinmemekteydi. 1930’lu yıllara gelindiğinde, temporal lobları hasar gören kişilerde korku duygusu, beslenme ve cinsel anlamdaki davranışlarında farklılıklar olduğu belirlenmiştir. 1950’lere gelindiğinde de amigdala’nın hasar görmesi halinde de duygusal değişimlerin oluştuğu tespit edildi. Amigdala’nın talamus, striatum ve orbitofrontal korteks adı verilen duygusal yapılarla ilişkili olduğu belirlenmiştir. İnsanlarda olduğu gibi hayvanlarda da bulunan amigdalanın korku ve keyif duyguları ile ilişkili olduğu görülmektedir. Duygusal ve sosyal bir işlevi olan amigdala, duygusal olayları çözümlemekte ve tüm anıları depolamaktadır. Erkeklerde ve kadınlardaki amigdala’nın yaşanan duygusal ve sosyal durumlara değişik tepkiler verdiği de tespit edilen diğer bir sonuçtur.
İnsanların duyguları hissedebilmesi ve karşısındaki kişinin duygularını anlayabilmesi amigdala sayesinde olabilmektedir. Korku duygusu buna örnektir. Detaylandırmak gerekirse; bir insanın öldüğünü ya da öldürüldüğünü görmek kalbin normalden daha hızlı çarpmasına neden olmaktadır. Duyulan korku ve kaygı neticesinde kendisi de öldürülmeden o ortamdan kaçabilmenin ve uzaklaşmanın yollarını aramaya sebep olmaktadır. Burada amigdala aktif duruma geçmiş korkunun neden olduğu kendini koruma içgüdüsünü harekete geçirmiştir. Bununla birlikte korkunç olan bu olayı da kişinin hafızasında depolar.
Bu sayede de ne zaman bu olay akla gelse, yaşanan trajedi insanın gözünün önüne gelir ve o anki korku ve endişe durumu tekrar yaşanır. Bunun anlamı da; Amigdala’nın, kişinin o zamanki deneyimini bir daha yaşamasını sağlayan anıları ve hissedilen duyguları saklamasıdır. İnsanda bulunan amigdalalar hasarlı olduklarında, bu kişilerin hiçbir şekilde ve durumda korku hissetmedikleri görülmüştür. Normal bir kişinin korkabileceği durumlarda herhangi bir tepki vermedikleri tespit edilen sonuçlardandır. Bu durum, korku tepkileri ile amigdala arasındaki ilişkiyi ortaya koymaktadır.
Yapılan araştırmalarda, amigdala’daki lezyonların duygusal ve de davranışsal problemlere sebep olduğu belirlenmiştir. Amigdala’daki bozuklukların otizm, anksiyete, fobiler, depresyon ve travma sonrası stres bozuklukları gibi durumlarla ilişkili olduğu görülmüştür. Normalden daha büyük bir amigdala’ya sahip olan bipolar bozukluğu bulunan insanların korkuyu fazlaca hissettikleri düşünülmektedir. Amigdala’da meydana gelen hasarın çok önemli psikopat davranışların kaynağı olduğu da belirtilmektedir.
Günümüzde oldukça geniş çaplı araştırmalara konu olan amigdala hakkında duyguların nasıl işlendiği, nasıl depolandığı, yeniden nasıl gün yüzüne çıkabildiği ile ilgili çalışmalar sürdürülmektedir.