Alternatif Tıp
‘Alternatif tıp’ bilim dışı bir kavram değil. Bu konuda araştırma ve çalışmalar sürüyor. alternatif tıp kesinlikle klasik tıbbı reddetmez. aksine onun çaresiz kaldığı durumlarda devreye girmektedir. Tıbbı aropatik ve homeopatik tıp diye de ayırmaktayız. Aropatik tıpta tedavi, hasta edici etkinin karşıtını kullanma yoluyladır. (Ateşe karşı ateş düşürücü ilacın verilmesi gibi) Homeopatik tıpta ise etkenin benzeri ile tedavi sözkonusudur. (Etkenin öldürülmüş veya zayıflatılmış suşunun aşı olarak vücuda verilmesi gibi) Klasik tıpta semptomatik tedavi yaygın olmasına karşın holistik tıp insanı bütün olarak değerlendirir. Baş ağrısından yakınan şahsa ağrı kesici vermektense, bu ağrının kaynağına inmeyi ve aksaklık olan sistemi bulmayı amaçlar.
Bugün bile eski tababetlerden öğreneceklerimiz var. Eski çin tababetinde insanda etkili yink ve yank adlı iki güçten bahsediliyor. Birbirine zıt bu iki gücün dengede olması sağlığın muhafazası için gereklidir. Muhtemelen bu esrarengiz güçler bugün, canlıda yayılan bioplazmik enerji olarak adlandırılıyor. Bu enerji şekli Rusya’da geliştirilen bir yöntemle, kirlian fotoğrafçılığı gösterilebilmektedir. Bir yaprağın sağlam ve kesildikten sonraki kirlian fotoğraflarının aynı olması bioplazmik enerjinin kesilen parçanın uzaklaştırılmasından sonra bile uzun süre durumunu muhafaza ettiğini göstermektedir. Bu sayede insanda fantom ağrıları olarak bilinen bir uzvun vücuttan uzaklaştırılmasından sonra bile uzvun bulunduğu yerde hissedilen ağrıları da açıklamaktadır.
Alternatif tıbbın içeriğinde renk, ses, müzik, mücevher, ışık, psikolojik etki ile tedavi de yer almaktadır.Avrupa’da akıl hastalarının yakıldığı bir dönemde bizde bu hastaların mermer yüzeye çarpan sus sesiyle tedavi edilmesine değinmeden geçmemek gerekir. Psikolojik etki hasta şahsın rahatsızlık veya alışkanlıklarından telkin veya hipnoz yoluyla kurtulmasıdır. Bu yöntemlerin özellikle sigara alışkanlığının terkedilmesindeki başarısı kayda değerdir. Dokunarak hastayı ağrı ve sızılardan kurtaran bir şahsın bioplazmik enerjisini parmak uçlarında toplayabilmesi “kirlian fotoğrafçılığı” ile gösterilebilmektedir.
Mikro cerrahi operasyonlarında bile birleştirilemeyen kılcal damar uçlarının sülükler tarafından örülmesi bu yöntemlerin gözardı edilemeyeceğini göstermiştir. Ancak unutulmaması gereken şudur ki öncelikle klasik tıbbın elden gelen bütün çözümlerinin denenmesi gerekir.
Akupunktur 1970’li yıllarda Dünya Sağlık Örgütünce tedavi yöntemi olarak benimsenmiştir. Tedavinin temelinde, vücutta belirlenen 20 noktada gerekli alanlarına altın iğnelerin batırılması yatar. Bu noktalardan 120’si kulaktadır. Bugün avrupada altın iğnelerin yanında, bir defalık kullanıma mahsus çelik iğneler de kullanılmaktadır. Bugün akupunkturda altın ve çelik iğnelerden başka elektrik ve yumuşak lazerde impuls olarak oluşturmak için kullanılmaktadır. Bu sayede iğnelerden tedirgin olan bir hastanın tedavisi de kolaylaşmaktadır
Akupunkturun faydalı olduğu pekçok hastalık vardır. Ancak bilinmesi gereken akupunkturun mucizevi bir yöntem olmadığıdır. Tedavi mekanizması ise terminal uçlara batırılan iğnelerle oluşturulan impulsun sinir sistemi aracılığıyla rahatsızlığın kaynağı olan doku ve sistemi etkilemesi veya bunları etkileyen bir salgı veya hormonun salgılanması sağlamasıyladır.Dolasyısıyla tedavi olacak şahsın kesintisiz bir sinir sistemine sahip olması gerekir. Akupunktur uzun bir eğitim ve beceri isteyen bir yöntemdir. Kesinlikle halkın piyasada bulunan aletlerle kendi kendine uygulayabileceği bir yöntem değildir