Akışkanlar Nedir
Belli bir şekilleri olmayıp, içinde bulundukları kabın şeklini alan sıvı ve gaz halindeki maddelere verilen isim Bu maddelerin hareketlerini ve özelliklerini inceleyen bilim dalına Akışkanlar, mekaniği adı verilir. islam alimlerinden Hazini 1118-1155 sıvı ve gazların fiziki özellikleri üzerinde yapmış olduğu araştırmalar sebebiyle Akışkanlar Mekaniği ilminin kurucularındandır
Akif Mehmed Paşa
On dokuzuncu asır Osmanlı Devlet adamı ve şairi. 1787 senesinde Yozgatta doğdu. Devrin kadılarından Ayıntabizade Mehmed Efendinin oğludur. Altı yaşında iken babası ile hacca gitti. Hac dönüşü ilk tahsiline Yozgatta başladı. Tahsilini tamamladıktan sonra Yozgat ayanı Cabbarzade Süleyman Beyin divan katipliğinde bulundu. Süleyman Beyin vefatı üzerine istanbula gitti. Amcası Reis-ül-küttab Mustafa Mazhar Efendinin yardımı ile Divan-ı
Hümayun kalemine katip oldu 1814. Başarılı çalışmalarndan dolayı kısa zamanda arka arkaya terfi etti. 1825 de amedci, 1827 de beylikçi, 1832 de de Reis-ül-küttab oldu. Üç sene sonra efendi ünvanı ve vezirlik rütbesiyle Hariciye nazırlığına getirildi. 1836 senesinde hastalığı sebebiyle vazifeden alındı. Bir sene sonra kendisine daima rakip gördüğü Pertev Paşanın azli ile boşalan Mülkiye nazırlığına getirildi. Bir sene kadar bu görevde kaldıktan sonra hastalığı sebebiyle tekrar nazırlıktan alındı ve Kocaeli mutasarrıflığına tayin edildi. Halkın şikayeti üzerine 1840 senesinde azledilerek, önce Edirnede daha sonra da Bursada ikamete mecbur edildi.
Şehzade Abdülhamid Hanın doğumu münasebeti ile sultana sunduğu bir tarih üzerine istanbula dönmesine izin verildi. Süleymaniyedeki konağında ve Boyacıköydeki yalısında ikamet etti. 1844 senesinde hac farizasını yerine getirmek için Hicaza gitti. Hac dönüşü iskenderiyyede hastalanarak 1845te vefat etti.
Kindar, kavgacı, ıkbalperest ve geçimsiz gibi sıfatlarla değerlendirilen Akif Paşa, zamanında batı tesirine tamamen açık olan bürokratların hışmına uğradı. Çevresinde meydana gelen hadiseler sürekli azil ve sürgünler onu çeşitli tepkilere sevketti. Akif Paşanın geçinemediği ve sevmediği en önemli rakibi Pertev Paşa idi. Aralarında geçen çekişmeleri anlatmak ve kendisini temize çıkarmak için Tabsıra adlı eserini yazdı. Ancak, Pertev Paşanın, kendisine düşmanlık beslemediği ve zaman zaman yardım ettiği anlaşılmaktadır. Tabsırada öne sürülen suçlamalar, Pertev Paşanın haksız yere öldürülmesine sebeb olmuştur.
Akif Paşanın, devlet adamlığı yanında şairliği ve edebiyatçılığı da meşhurdur. Onun Avrupai Türk edebiyatı ile hiç bir münasebeti yoktur. O, Tanzimat devri edebiyat alemine ilmini, bir iki değişik şiirini ve özellikle nesirdeki üslub sadeliğini kabul ettirmiştir. Bu durumu, Türk edebiyatının kendi içinde
sadeleşip, duygu ve düşüncelerini Türk diline mahsus yerli üslublarla ifade etme hadisesinin bir devamıdır. Buna rağmen hadise, tanzimatçılarca Avrupai bir yenilik gibi görülmüştür. Akif Paşa, torununun vefatı sebebiyle on birli hece vezniyle söylediği lirik mersiyenin, Avrupa şiir tarzı ile hiç alakası yoktur. Bu mersiye bütünüyle aşık tarzında 6+5 veya 4+4+3 duraklı milli hece üslubuyla, halk dörtlükleriyle ve yine halk şiirinin ananevi yarım kafiyeleriyle söylenmiştir.
Tamamiyle beşeri bir duyguyu dile getirdiği için, sevilen bu mersiyenin Türk halk şiirinde benzerleri vardır. Bu şiir, Fransızca ve ingilizceye tercüme edilmiştir. Bu mersiyenin dışındaki şiirlerini divan şiiri tarzında yazmıştır. Bunlar arasında Adem Kasidesi mühim yer tutar. Paşa bu kasidede varlıktan
nefret eder ve ondan kurtulmaya çalışır. Kasidenin adından da anlaşılacağı üzere onun yokluğa dönüşü mevcudatın yokluktan yaratılma inancına dayanır. Eserin yazılmasında imparatorluğun o günkü hali ve Paşanın başına gelen felaketler de rol oynamıştır. Bütün bunların yol açtığı bedbinlikler eski şiirin mücerred ve süslü ifadesi ile ortaya konmuştur.
Adem Kasidesi Psikolojik, metafizik ve estetik olmak üzere üç cephe gösterir. Hayattan bıkmış, muzdarip, kötümser görüşlü ve ümidsiz bir ruh halini ortaya koyduğu kaside, zamanında konu yönünden yenilik kabul edilmiştir. Akif Paşanın bu şiirde kullandığı tema daha sonra Hamid ile Recaizade Ekrem ve Servet-i Fünuncular tarafından da işlenmiş, böylelikle Akif Paşa bir yol gösterici
olmuştur. Nesir sahasında, Tabsırasında ve Şeyh Müştaka yazdığı mektubun dilindeki sadelik ve akıcılıkla tanınan Akif Paşaya yeni nesrin öncüsü gözüyle bakılmıştır.
Akif Paşanın küçük bir Divanı vardır. Bu divan, Münşeatı ile birlikte 1843 te istanbulda ve 1845 te Mısırda Münşeat-ı el-Hac Akif Efendi ve Divançe adı altında basılmıştır. Eserin yazma nüshası,Üniversite Kütüphanesi 2597 numarada kayıtlıdır.
Diğer eserleri şunlardır Tabsıra, Eser-i Akif Paşa Muhtelif mektupları, Muharrerat-ı Hususiyye-i Akif Paşa, Risalet-ül-Firasiyye ves-Siyasiyye