Ortaçağda Mimarlık Nedir
Tezhip, yaldız ya da renkli boyalarla süsleme sanatı. çini mürekkebi, çömlekçilik Bunlar, özellikle 1000 yıllarından başlayarak Avrupa topraklarında yükselen büyük dinsel eserlerin yanında küçük kalan sanatlardır
Katedralin ortaçağın tipik bir anıtı olması, Kilisenin güçlülüğünden ve halkları içtenlikle olsun olmasın- imana zorlanmasından ileri geliyordu. Bunun sonucu olarak da herkes katedrallerin yapımına katılmaktaydı Kimi para yardımı yapıyor, kimi taş çıkarma ya da taşıma gibi angaryalar yükleniyor, kimi sanatıyla katkıda bulunuyor, zanaatçıları evinde barındırıyor ya da vitraylar armağan ediyordu
O dönemdeki tekniğin ilkelliği sonucu her çeşit iş insan gücüyle başarılacağından, bir Nötre Dame, bir Chartres, bir Reims katedralinin ne kadar zamanda bitebileceği düşünülebilir. Gerçekten de yapımı yüz yıl sürenlerin sayısı az değildir.
Ortaçağın başlangıcında kiliseler antik bazilikaları ticaret ve sosyal olaylar için toplanma yeri olarak yapılmış, çatısı dikdörtgen biçiminde sütunlu salonlardan meydana gelmiş Roma yapısı. örnek tutan dikdörtgen bir neften kiliselerde kubbe altı bölümü, şahın. yapılmıştı. Buna, zamanla transept bir kilisenin esas yapısına dik inşa edilmiş, yapıya haç şekli veren yan bölümler, yan netler, bitişik küçük kiliseler, çan kuleleri de eklenmişti
Bu büyüme ortaya çetin bir sorun çıkarıyordu Damın örtülmesi. Kilise yalnız bir neften oluşmuşken, kirişlere dayanan bir dam inşa etmekle iş çözümleniyordu, ama yapının gelişmesiyle bu yöntem yetersiz kaldı çünkü putreller belli bir ölçüden uzun yapılınca sağlamlığından kaybediyordu. Ayrıca, bütün bu tahta parçalar, her an yangın tehlikesiyle karşı karşıyaydı.
Bu yüzden, XI. yüzyılın başından beri adi damın yerine taş tonozlar kullanılmaya başlandı. Bu tonozun iç eğmeci, eksene göre kesilmiş silindir şeklindeydi ve iki yanı da nefin iki duvarına dayanıyordu. Yapının tonoz anahtarı üzerine dayanarak kendiliğinden durabilmesi için, taşları belli biçimlerde kesmek gerekiyordu
Böyle olunca da, duvarlara aşırı ağırlık yüklenmekteydi. Gerçekten de, bu ağırlık duvarların birbirlerini itme tehlikesi yaratıyordu yani, duvarlar bu itişe karşı gelebilecek kadar ağır, alçak ve tek parçalı olmalıydı. Bu yapım şekli, yeterli büyüklükte pencereler açılmasına elverişli olmayan hantal ve karanlık Roman stili kiliseleri meydana getirdi.
Ama aynı dönemde 1100 yıllarında birbirlerinden çok uzak yerlerde sözgelişi, Durham-ingiltere, Moissac-Fransa yepyeni bir yapı sanatı yayılmaya başladı. Dörtgen şeklinde yerleştirilmiş dört sütuna, bu dörtgenin köşegenlerine doğru uzanan ve tonoz anahtarında kırılan dört kemer inşa edilerek meydana getirilen çatı iskeletine, her büyüklükte damı oturtmak imkânı vardı
Burada da çatı, duvarlara büyük bir ağırlık yüklemekte ve bunların birbirini itmesine yol açan bir güç yaratmaktaydı Fakat bu sakınca iki gücün dikey biçimde inişini sağlayacak biçimde yerleştirilmiş payanda eğik olarak vurulan destek. kemerlerinin ağırlıklarıyla rahatça dengelenebilmekteydi. Artık 1100-1500 yılları arasında mimarlığa hâkim olacak Gotik sanat doğmuştu.
Fransada, ortaçağ mimarlığının en eski Roman stilinden en gösterişti Gotike kadar geçirdiği aşamaları izleyebileceğimiz bir örnek yapı bulunmaktadır Saint Michel dağındaki manastır X. yüzyıl… Bir yeraltı mezarlığı olarak yapılan bu binanın üstüne, 1017-1144 yılları arasında Roman stili bir kilise inşa edilmişti
Bu kilisenin 1421 de yıkılan koro yeri, 1450-1521 yılları arasında Gotik biçiminde inşa edilmişti. En dikkatsiz bir ziyaretçi bite, hemen göze çarpan bu uyuşmazlığın önünde biraz duraksamadan edemez O hantal, karanlık nef ve bu zarif aydınlık koro botumu…
Bu göz kamaştırıcı yapıyı ya da 48 metrelik koro bölümüyle Beauvais katedralini hatta ünlü Ulm katedralini görmek, mimarların cüreti ve teknik bilgileri üzerine yeterli bir kanı verir. Bu ustaların eline yeterli insan gücü ve malzeme vermekle iş bitmiyordu her şeyden önce yapı tekniğinin sorunlarını çözümlemek gerekiyordu
Bu sorunların inanılmaz karmaşıklığını bir an gözümüzün önüne getirelim Duvarlara verilecek kalınlığın belirlenmesi, pencerelerin azami büyüklüğü, payanda kemerlerinin yeri, tonozların yönü, taşların biçimi ve ayrıca bir yığın geometri, statik ve stereotomi taşların kesilmesini ve yontulmasını konu alan bilim dalı. sorunları, malzemelerin sağlamlığı ve direnci
inşa ettikleri yapılardaki sütunların inceliği, bu sorunları Romalılar gibi kaba bir yaklaşık hesapla değil, bilimsel bir biçimde çözümlemiş olduklarını göstermektedir.
Öyle ki mimarların yeterli ve kesin matematik, fizik bilgileri bulunduğunu ileri sürmesek bile, etkili deneysel yöntemler uyguladıkları kesindir.