Hilafet Nedir
Hilafet Nedir? Hilafet Ne Demek? Hilafet Nedir Kısaca? Hilafet Ne Demektir? Hilafet Hakkında Bilgi?
Hilafet, veya Halifelik, islami siyasi ve hukuki yönetim makamına ve yönetime verilen isimdir. Halife ise Hilafet makamındaki kişiye denir. islam Peygamberi Muhammedin ölümünden sonra makam bir süre daha bir yönetim biçimi olarak varlığını sürdürmüş olsa da zamanla daha çok islami bir toplumu veya islam Devletini vurgulamak için kullanılan bir terim olmuştur.
Halifelik daha çok müslümanların Sünni kanadının temsilcisi olarak kabul görmüştür. Şii kanadı büyük ölçüde Sünni hilafet yönetimi altında yaşasa da Halifeyi kabul etmemişlerdir. Halifeliği Şiilikteki imametten farklı kabul etmek gerekir. imamet teokratik bir özellik taşımasına rağmen, Halifelik teokratik bir özellik taşımamıştır. Halifeler yetkilerini saltanat dahi olsa Ümmetin biatı ile devralmışlar, yönetim işlerini de büyük ölçüde danışmaya dayalı olarak yürütmüşlerdir. Bu anlamıyla teokratik olmaktan öte dünyevidir.
Halife, ilk zamanlarda islam toplumunda ileri gelenlerin seçimiyle başa geldiği halde, Emevi ailesine geçmesinin ardından saltanat şeklini almıştır. Abbasi Hanedanından gelen halifelerin 10. yüzyılda zayıflamasına kadar devlet başkanı görevini yürüten halife, bu dönemde siyasi gücün yerel hükümdarların eline geçmesinin ardından sadece ruhani önder veya islami toplulukların onursal lideri haline gelmiştir
Abbasiler döneminde Bağdatta yaşayan halife, Moğolların 1258 yılında Bağdatı yağmalamaları sonucunda Mısıra Memluk himayesine kaçmış, 16. yüzyılın başında Yavuz Sultan Selimin Memluklara son vermesiyle birlikte istanbula taşınmıştır. Daha sonra Osmanlı Hanedanına geçen halifelik, 3 Mart 1924 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kaldırılmıştır.Sözcüğün Kökeni ve Anlamı Hilafet sözcüğü, Arapçada birinin ardından gelen anlamındaki half sözcüğünden türemiştir. Yaygın kullanımda, islam Peygamberi Muhammedin ölümünden sonra islam toplumunun önderliğini yapma görevini ifade eder.
Peygamber bir sözünde şöyle demiştir Benden sonra hilafet 30 yıldır. Sonra hanedanlık başlar. ibn-i Kesir bunu şu şekilde yorumlar Hasan bin Ali bin Ebu Talib ile halifelik 30 yıla tamamlanmış oldu. Hasan, hilafeti Muaviyeye bıraktı. Rasulullahın vefatı ile bu tarih arasında geçen süre tam 30 yıldır. Nitekim Muaviyeden sonra hilafet babadan oğula geçmiştir. Bahsi geçen hadis nedeni ile ilk 4 halife diğerlerinden hep ayrı tutulmuştur ve Hulefa-i Raşidin Yetkin Vekiller olarak adlandırılır.
Halifelik kurumunun oluşması ve tarihsel evrimi 622-750 yılları arasında islam Devleti Hilafetin oluşması ve Dört Halife Devri islam öncesi Arap toplumundaki sosyal ve siyasal örgütleniş kabileler düzeyindeydi. Bu düzensiz yapı, islam öncesi Arap toplumundaki kaos ve güvensizlik ortamının sebebiydi. Birbiri ile sürekli savaşan kabilerden kurulu toplum her türlü gelişmeden ve ilerlemeden uzaktı.
islam, başlangıcından beri bu kabile düzenine ve kabile değerlerine karşı mücadele etmiştir. Muhammedin üstün kişiliği ve dehası sayesinde birleşmiş olan Arap toplumu, onun ölümünden sonra, dağılıp kabile düzenine geri dönme tehlikesi ile karşı karşıya kaldı. Bu çözülmeyi önlemenin tek yolu, Muhammedin ardılını seçerek iç çatışmaların önüne geçilmesi ve bütünlüğün sağlanmasıydı.
ilk Halife Seçilen Ebu Bekir, sahte peygamberlerle mücadele ederek içeride birliği sağlamış ve Arapların eski düzene geri dönmesinin önüne geçmiştir. Ayrıca, daha önce kabileler arası savaşlarda harcanan ve Arap toplumuna zarar veren enerjiyi, dışarıya yani Bizans ve Sasani üzerine çevirerek islam toplumunun fetih ve cihat amacında birleşmesini sağlamıştır.Ebu Bekirden sonra gelen halife Ömer ise, bir yandan dış fetihlere Mısır, Kudüs, iran, Horasan devam ederek Arap dünyasının bölünmesini engellemiş, bir yandan da örgütlenmesini geliştirmiştir. islam toplumu, Ömer döneminde devlet halini almıştır. Daha sonra islami siyasi yapılanmanın ilk düzenli örnekleri Ömer döneminde görülür.
Üçüncü halife Osman döneminde fetihler aynı hızda devam etmiş ve ilk kez islam dünyası denizlerde kendini göstermeye başlamıştır. Fakat, Ebu Bekir ve Ömer döneminde bastırılan kabile çekişmeleri, Osman döneminde tekrar yüzeye çıkmaya başlamıştır. Emevi ailesinden gelen Osmanın kendi kabilesinden olanlara devlet görevlerinde ayrıcalıklar tanıması, yüzeye çıkan bu çatışmaların sonucudur. Osmanın bu davranışı, islam dünyasını bölecek olan olayların ilk tohumunu atmıştır. Nitekim bu ayrılık islamdaki siyasi mezheplerin ortaya çıkışına neden olmuştur.
Kısa zamanda meyvesini veren bu ayrılık tohumları, Osmanın hilafetinin kanlı bitmesine yol açmıştır. Kendi iktidarına karşı Kufede başlayan isyan dalgası, zamanla Mısır ve Basraya da sıçramıştır. Osman 656 yılında evine yapılan saldırıyla öldürülmüştür. Saldırıyı yapanın kim olduğu üzerinde kesinlik olmadığı halde, bu cinayetin islam dünyasındaki karışıklıkların ve mezhep ayrılıklarının kapısını araladığı kesindir.
Sonraki halife olan Ali döneminde, temeli islam öncesi kabile çatışmalarına başta Emevi-Haşimi rekabeti olmak üzere kadar uzanan iç karışıklıklar daha da büyüdü ve Muaviye taraftarları Emeviler ile Ali taraftarları arasında savaşa dönüştü. Savaş meydanında Alinin askerlerinin galip gelmesine rağmen yapılan görüşmelerde Ali bu üstünlüğü kaybetti. Kısa bir süre sonra Alinin Harici Abdurrahman bin Mülcem tarafından öldürülmesiyle birlikte Emevi ailesi, hilafeti, ele geçirmiş oldu.
Emevi ve Abbasi Dönemleri Alinin öldürülmesi, Emevilerin hilafeti elde etmesi için bir engel kalmadığını gösteriyordu. Alinin oğlu Hasanın çekilmesi ve küçük oğlu Hüseyinin Kerbelada öldürülmesi ile iktidar tamamen Muvaiye ve Emevi ailesine geçmişti. Fakat, muhalefeti yok edememişlerdi, başta Irak ve Horasan olmak üzere birçok yerde Muaviyenin hilafetini meşru bulmayanlar vardı.Muaviye ile birlikte hilafet, Roma geleneğine dayalı bir veraset anlayışına dayandırıldı. Böylece Hilafet, bir saltanat halini aldı.
Emeviler döneminde Arap-islam Toplumu, Arap imparatorluğu biçimini aldı. Devlet örgütlenmesi, Bizans ve iran modellerinden etkilenerek yapıldı ve başarılı, etkili bir bürokrasi kuruldu. Bu dönemde hilafet, tamamiyle siyasi önderlik biçimini aldı ve Abbasiler iktidara gelinceye kadar ruhani önderlik niteliğine sahip olmadı.
Emeviler iktidara kanlı çıkmıştı, inişleri de benzer şekilde oldu. Emevi karşıtı Şii ve Harici muhalefet, Emevilerin sonunu getirdi. 750 yılında Abbasilere yenilen Emeviler, islam dünyasının önderliğini Abbasilere kaptırsalar da, Emevi hanedanı ispanyaya kaçarak orada devam edecekti.Abbasiler döneminde hilafet, hem siyasi, hem de ruhani önderlik biçimini aldı. Ama siyasi otorite hızla kaybedilecek ve halife ruhani önder olarak kalacaktı.
Abbasiler döneminde orduyu oluşturan Türkler devlet yönetiminde etkili oldular ve uzun vadede halifenin siyasi otoritesinin çöküşünü hazırladılar. 10. yüzyıla gelindiğinde Abbasi halifesi, Irak dışındaki topraklarda yönetimi, çoğu Türk kökenli yerel komutanlara ve valilere kaptırmıştı. 945te Şii Büveyhioğullarının Bağdatı ele geçirmesi, halifelik makamının siyasi otoritesinin sonunu getirdi. Bu tarihten sonra halife sadece ruhani önder olarak devam etti. Halifenin tek siyasi gücü, menşur vererek Müslüman liderlerin hükümdarlığını onaylamaktı.
Moğolların 1258 yılında Bağdatı alması, halifenin Mısıra, Memluk himayesine kaçmasına yol açtı. Aslında, Moğol Hanı Hulagunun tek yaptığı, çoktan işlevini yitirmiş bir kurumu ortadan kaldırmak oldu.Memluk Himayesi Dönemi Hilafet, Bağdatın düşmesinden 13.yy Osmanlıların Mısırı ele geçirmesine 16.yy kadar Mısırda Memluk Himayesinde yaşadı. Bu dönemde halife, hiçbir siyasi yetkiye sahip değildir. Dini törenlerde protokolde bulunmasının yanında hiçbir etkisi olmamıştır.
Osmanlı Himayesi Dönemi Daha çok bilgi için Halifeler listesi Osmanlı Padişahı Yavuz Sultan Selimin 16. yy başında Mısırı alıp Memluklara son vermesiyle son Abbasi Halifesi 3. Mütevekkil Osmanlının başkenti Kostantiniyeistanbulşehrine gelmiştir. O dönemde Safevilerle yapılan mezhep mücadelesinde Osmanlıya güç kazandırmak için halifeliğide Osmanlıya kazandırmak isteyen Yavuz Sultan Selim son Abbasi Halifesini himayesi altına almıştır
Osmanlı imparatorluğu son Abbasi halifesinin ölümünden sonra Abbasi hanedanından yeni bir halife çıkmasını engellemiş ve halifeliğin kendisine geçmesini sağlamıştır.Batılı kaynaklar özellikle 19. yyda 2. Abdülhamit dönemindeki Osmanlı dış politikasının meşruluğunu zedelemek için Osmanlının hilafet makamına sahip olmadığından bahsetmişlersede bu durum tamamen dönemin koşullarından dolayı ortaya atılmış bi yanıltmadır. Ayrıca Osmanlı Padişahları sahip oldukları halifelik makamından 19. yy a kadar yararlanmamaları haliifeliğin kendilerinde olmamalarından değil, Osmanlının padişahlık makamını daha önemli görmesidir.
Hilafetin, Kaldırılması Ana madde Halifeliğin Kaldırılması 1 Kasım 1922 de saltanatın kaldırılması ile, Sultan-Halife gibi, çifte görevi olan Osmanlı hükümdarının elinden egemenlik hakları, devlet yetkileri alınmıştı. Eski Osmanlı hükümdarına sadece, dini başkanlık yetkiler tanınmıştı. Hükümet, Tbmmnin seçtiği Halife Abdülmecid Efendiden, sadece Müslümanların Halifesi ünvanını kullanmasını, gösterişli hareketlerde bulunmamasını istemişti. Abdülmecid, halife seçildikten sonra kendisine verilen talimata aykırı olarak, Halife-i Müslimin ünvanından başka sıfat ve ünvanlar taşıyarak, Cumhuriyet hükümetinin talimatı dışına çıkmıştır.
Bazı politikacılar ise Hilafet aynı hükümettir, hilafetin hukuk ve görevini iptal etmek hiç kimsenin hiç bir meclisin elinde değildir diyerek, Halifeyi, Padişah gibi yaşatmak istiyorlardı. Bu durum halifelik kurumu hakkında bir an önce önlem alınmasını gerektiriyordu. Fakat Gazi Mustafa Kemal Paşayı halifeliğin kaldırılması için zorlayan önemli sebep, Halife mevcut oldukça Türkiyede yapılması zorunlu olan sosyal ve laik karakterdeki devrimlerin yapılamayacağı idi.
3 Mart 1924 tarihli, Hilafetin ilgasına ve Hanedan-ı Osmaniyenin Türkiye Cumhuriyeti memalik-i hariciyesine çıkarılmasına dair kanunla hilafet kaldırılmıştır. Böylece, yeni Türkiye önemli bir adım daha atmıştır. Hilafetin kaldırılmasının Türkiyede ve dünyada geniş yankıları olmuştur. Hilafetin kaldırıldığı 3 Mart 1924 günü, bir diğer kanunla da Şeriye ve Evkaf Vekaleti Bakanlığı kaldırılmıştır. Şeriye ve Evkaf Vekaletinin kaldırılması sonucu, bu vekalet tarafından yönetilen okullar ve medreseler de kaldırılmıştır. Ayrıca aynı gün, Erkan-ı Harbiye-i Umumiye vekaleti de kaldırıldı. Böylece ordu siyaset çatışmasının da önüne geçilmiş oldu. Tevhid-i Tedrisat kanunu da o gün kabul edilmişti.
Ancak bazı kaynaklara göre halifeliğin kaldırılmasında Avrupalı devletlerin baskı ve isteklerinin etkili olduğu iddia edilmektir. Bu iddiayı destekleyen bazı kanıtlar da yok değildir. Ulu önder Mustafa Kemal Atatürkün halifeliğin kaldırılmasından önce halifeliği öven o makamından kutsallığı ve de islam dünyası için öneminden bahseden konuşmaları vardır
Hatta o dönemin hocalarıyla üstünde cüppe elinde tesbihiyle fotoğraf çektirdiğini ve bu fotoğrafı bizzat gördüğünü iddia eden günümüz tarihçileri de vardır. Bu tarihçilere göre halifeliğin kaldırılmasında Lozan antlaşmasının gidişatı büyük etkili olmuştur. ingiliz delegesi Lord Curzonun bunu bir şart olarak ortaya koyduğunu ve de Atatürkün halifeliğin kaldırılması meselesini ilk defa dile getirdiği izmir iktisat Kongresinin yapıldığı tarihlerde Lozan görüşmelirinin devam etmekte olmasının bu tezlerini destekleğini iddia etmektedirler.Ayrıca bazı avukat ve de tarihçiler Atatürkün gizli bir vasiyeti olduğu ve bu vasiyetinde halifeliğin yeniden ortaya çıkarılmasını istediğini de iddia edilmektedir