Mardin Tarihi Mardin, Mimari, Etnografik, Arkeolojik, tarihi ve görsel değerleri ile zamanın durduğu izlenimini veren Güneydoğunun şiirsel kentlerinden biridir. Bölgede yapılan kazılarda MÖ.4500den başlayarak klasik anlamda yerleşim gören Mardin Subari, Hurri, Sümer, Akad, Mitani, Hitit, Asur, iskit, Babil, Pers, Makkedonya, Abgar, Roma, Bizans, Arap, Selçuklu, Artuklu ve Osmanlı dönemine ilişkin bir çok yapıyı bünyesinde harmanlayabilmiş önemli bir açık hava müzesidir. Şehirde bilimsel kazı yapılacak pek çok önemli alanı vardır. Bunun sonucunda şehrin Tarihinin daha iyi ortaya konulması imkanı yaratacaktır.
Mardin Tarihi
Mardinin ne zaman ve kimler tarafından kurulduğu kesin olarak bilinmiyorsa da kuruluşu eski yakın doğu tarihine göre Subariler zamanına kadar dayanmaktadır. Alman Arkeologu Baron Marva Oppenheimin 1911-1929 yılları arasında yaptığı kazılardan elde edilen sonuçlara göre Subarilerin Mezopotamya da MÖ.4500- 3500 yaşadıklarını bu tespite sebep olarak da Sümer ve Babil katları arasında buldukları kiremitleri göstermiştir.
Gırnavaz örenyerinde 1932 yılında başlayıp 1991 yılına kadar sürdürülen Arkeolojik kazı ve araştırmalar sonucunda Gırnavazın M.Ö. 4000’den M.Ö. 7. yüzyıla kadar sürekli olarak yerleşme alanı olduğu anlaşılmaktadır.MÖ.4000 sonlarına tarihlenen Geç Uruk Devri, Gırnavaz kalıntılarının en alt kültür tabakasını oluşturmaktadır.Bu Kültür tabakasının üzerinde yer alan Er Hanedanlar Devri Mimari tabakaları daha çok ölü gömme adetleri açısından araştırılmış ve değerlendirilmiştir.
Tespit edilen mezarlara göre ölüler bu devirde eski Mezopotamya geleneklerine göre açılan çukurlara dizler karınlarına çekik olarak yatırılmakta daha sonra yakılan hafif ateşle manevi Temizlik sağlanarak dünyevi ilişkiler kesilip çukurlar kapatılmaktadır.Mezar içinde şahsi eşya olarak metal silahlar, Metal süs eşyaları ve mühürler kült ve seramik kap örnekleri çok sayıda tespit edilmiştir.
Sümer Kralı Lugarzergiz M.Ö. 2850 yılında Akdenize kadar uzandığı seferinde Mardini hükmü altına almıştır. Şehircilik,sulama ve tarım alanında ileri bir seviyeye ulaşan Sümerler, geniş fetihler sonucu güçlerini kaybedince 30 yıl sonra Mardini, Akadlara bırakmışlardır MÖ.2820. Akadlar,MÖ.2500 yıllarında Sümerlerle anlaşarak Akad-Sümer Devletini kurmuşlardır. Prof..Dr Ekrem Memişin Eski Çağ Türkiye Tarihi adlı kitabında Mezopotamyada büyük imparatorluk vücuda getiren Sami Kökenli Akadların vesikalarından anlaşıldığına göre, MÖ.3000 sonlarında Mardin Merkez olmak üzere Güney Doğu Anadolu Bölgesi ile Kuzey Mezopotamyadaki Musul ve Kerkük dolaylarında Hurriler adı ile anılan bir kavim oturuyordu diye yazar.
Mardin, M.Ö. 2230’lu yıllarda Elam şehri oldu. Amuri ailesinin altıncı ferdi olan Hamurabi, Sümer topraklarınıı Babilin idaresi altına alınca bu kez de Babil Devletini kurmuş, ardından Yukarı Mezopotamyaya saldırınca Mardini istila ederek topraklarına katmıştır.MÖ.2200-1925.
M.Ö. 1925 yıllarında Mardini işgal eden hititler bir vıl sonra şehri terketmişlerdir. iran dolaylarından gelen Ari ırkından Midiller, Mardin ve çevresini ele geçirmiştir. 500 yıl hüküm süren Midiller bilinmeyen bir sebepten Mısırlılara vergiye bağlanmışlar ve bir Midil prensesini de Mısır Firavunu île evlendirmişlerdir. MÖ. 1367 yılında Midiller arasında iç Savaş çıkmış, bunu fırsat bilen Asur Kralı Asuri Balit Mardin ve çevresini topraklarına katmıştır. MÖ. 1190da Anadoludan gelen bazı Ari ırk kavimleri Mardini almışlardır.
60 yıl sonra ı.Tıplalpalasır, Sincar, Nusaybin ve mardinden geçerek 20 bin Maşiki kuvvetinin Koruduğu Kemecine saldırıp onları yendikten sonra Mardin ve çevresini tekrar ele geçirmiştir. MÖ.1060da ı.Asurnasırbal zamanında Hititler birleşerek Gılganuş yakınlarında Asurluları yenmişlerdir.Asurluların tekrardan kuvvetlenmeleri üzerine, Mardin, Asur hakimiyetine girmiştir.MÖ.800 yılına kadar Asurluların elinde kalan Mardin daha sonra Urartu Krallığı egemenliğine geçmiştir.Urartu Kralı Mimes zamanında Mardin 50 yıl Urartu idaresinde kalmıştır.
M.Ö.612 yılına kadar Sityaniler, M.Ö.618 yılında ise irandan gelen Midiler buraları ele geçirmiştir. M.Ö.335 yıllarmda Büyük iskender Mısırı aldıktan sonra Mezopotamyaya gelerek irana gitmek için Mardinden geçer. Buraları da istila eden iskenderin M.Ö.323 yılının 28 Mayısında Babilde ölümünden sonra komutanları arasında devlet pay edilir ve Mardin doğu bölümünde kaldığı için Nikanır denilen General Slevkosun payına düşer. M.Ö.311 M.Ö. 131 de Mardin ve çevresi Urfa Krallığı Abgarlar topraklarına katıldı. MS.249 da Roma Hükümdarı Filibos saltanatının 5.yılında bir isyan başlatıp ıX. Abgarı memleketten kovmuştur. Şehrin Valiliğine de Hapsioğlu Uralyonos tayin edilmiştir.
Bu arada mardinde Urfaya bağlı olduğu için Roma egemenliğine girmiştir. MS.250 yılında Dakiyos, Pers ülkesini zaptetmiştir.Bu sırada tahribat gören Nusaybini onarmıştır. 330 yılında ateşe ve güneşe tapan Şad Buhari isminde bir kral Mardin Kalesinde rahatsızlığı nedeniyle kalır. Kalede kaldığı süre içerisinde iyi olunca kendisine kasır yaptırıp 12 yıl boyunca burada yaşar. Daha sonra Kral, memleketi Persten birçok asker ve sivil getirip onları mardine yerleştirir. 442 yılına kadar getirilen insanlar vasıtasıyla şehirde birçok gelişme olur. 442 yılında halkı kasıp kavuran amansız bir veba salgını şehri yaşanmaz hale getirir.
Yaklaşık 100 sene sonra Ursiyanos adlı Romalı bir kumandan büyük bir ekiple Mardini 47 yılda inşa etmeyi başarır ve halkın tekrar buraya gelmesini sağlar. Bu süre içinde Perslerin ünlü merkezleri olan Dara yeniden inşa edilmiştir. Mardine Bizanslar 640 yılında Hz-Ömerin kumandanlarından ilyas Bin Ganemin işgaline kadar varlıklarını devam ettirmişlerdir. Mardin ve çevresi, 692de Emevilerin, 824te halife Memnun zamanında abbasilerin hakimiyetine girmiştir.
Bu dönemde islamiyet hızla yayılmıştır. 885-978 yılları arasında buralarda hüküm süren Hamdanilerin kaleyi kesin olarak zaıpte dişleri 895 yılına rastlar. Doğal olan kalenin bazı yerlerine surlar yaptırarak bazı yerlerini de onararak günümüze kadar dimdik kalmasını sağladılar. 990 yılında ancak Musulda tutunabilen Hamdanilerin topraklarını birer birer ele geçiren Mervaniler, Mardini zapt ederler. Mardin ve çevresinde çarşılar, camiler yaparak onarımlarla ipek yolu üzerinde bulunan bu önemli şehri ticari açıdan canlandırırlar.
Alparslanın Malazgirt Zaferinden Sonra
Türklerin Anadoluya ulaşan akınları neticesinde gittikçe zayıflayanı Mervaniler Devleti Nusaybinde 1089da Selçuklulara yenilerek onların hakimiyeti altına girer. Artuklulardan il Gazi Bey Mardini 105 te ele geçirerek devletin başkenti yapar.Halepi aldığı gibi Haçlılara karşı giriştiği mücadeleler dolayısıyla il Gazi Bey büyük ün kazanı.
Antakya haçlı Prensi Rogeri yenerek Silvanı ele geçirir, il Gazi nin ölümünden sonra oğulları ve yeğenleri devletin basına geçerek diyarbakır, Harput Kalesi ve civarına hakim olup, Haçlıları, Frankları, Urfa Kontunu, Bilecik Haçlı Senyörünü ve Kudüs Kralı Bodveni yenerek büyük başarı kazanırlar. Böylece Artuklular bölgede büyük devlet kurarlar. Bu devletin 304 yıllık egemenliği sürecinde çok sayıda tarihi camii, Medrese, hamam ve kervansaray yapılmış, birçok cami, medrese ve manastır onarılmıştır.
Timur, Artuklular döneminde 1393 te Mardin Kalesini kuşatıp işgal etmeye çalışsa da başarılı olamaz. Timur 1395 yılının ramazan ayında Mardini almak için yeni bir kuşatma hazırlıklarına Kızıltepede otağı kurarak başlar. Mardin halkı kaleye sığınarak Timurun şiddetli hücumlarına karşı koymak suretiyle o zamanın en büyük ordu su ve hükümdarlarını başarısızlığa uğratmıştır.
Artuklular halkın bu başarısından dolayı Mardini onarma faaliyetine girişirler 15.yüzyılda güçlenen Karakoyunluların bu devleti ortadan kaldırmak için Mardini 2 ikili kuşatması bu girişimleri aksatır. 1409da halk bu kuşatmaya daha fazla dayanamayarak yapılan anlaşma gereği şehrin kalesini Karakoyunlulara teslim eder. Mardin Karakoyunluların egemenliğinde 61 yıl kalır.
Bu süreç içerisinde aşiretler ayaklanarak Karakoyunluların rejimine karşı koyarlar ve devleti zaman zaman ele geçirirler. Karakoyunluları 1462 yılında yenen Akkoyunlular kalenin egemenliğini de ele geçirirler. Bu dönemde Mardine, Paşa olarak gelen Kasım Bey, Timurun yakıp yıktığı şehri ve kaleyi onarmaya girişir. Bu çalışmasının ve başarısını taçlandıran bu güne kadar ihtişamla ayakta durmayı başaran ve tarihe meydan okuyan Kasın Paşa Medresesini yaptırır.
16.yüz yılın başında Akkovunluları egemenliğine alan Şahı ismail güçlü bir Şii devleti kurmayı başarır. Bu dönemde Anadoluya girip Şiiliği kabul etmeyenleri zalimce öldürmekten geri kalmaz. Bu durumu gören Mardin hakimi, şehri zulme ve yağmaya karşı, halkı korumak için kalenin anahtarını kan dökmeden Şah ismaile teslim eder..
Mardinin kesin olarak Osmanlıların eline geçmesi Mısır seferini düzenleyen Yavuz Sultan Selim döneminde gerçekleşmiştir. diyarbakır Amid Valisi Bıyıklı Mehmet Paşa ve Kürt Bilgini idris-i Bitlisi, Yavuz Sultan Selimin emriyle 1516da Mardin ve kalesini dokuz aydan fazla kuşatmış, çeşitli illerden gönderilen Osmanlı takviye kuvvetleri, Doğu Anadoludan gelen Kürt Beylerinin kuvvetleriyle birleşerek kaleye defalarca saldırılar düzenlemiştir.
Ancak halkın kahramanca karşı koyması iki tarafında zor günler geçirmesine neden olmuştur. Kartal Yuvasına yardım beklentisi boşa çıkınca Bıyıklı Mehmet Paşa ve idris-i Bitlisi 7 nisan l5l7de Mısırda bulunan Yavuz Sultan Selime kaleye girmiş olduklarının müjdesini vererek Osmanlı devletinin ilk halifesini çok sevindirmişlerdir.
1517 yılında Mardin ve yöresi Osmanlı topraklarına katılmış, bir sancak durumunda Diyarbakır Beylerbeyliğine bağlanmıştır. 1518de Mardin Sancağı Merkez kazası ile Savur ve Nusaybin nahiyelerinden oluşuyordu. Mardin, uzun müddet Diyarbakır Bağdat ve Musulun Sancağı durumunda kalmıştır. Mardin sancağında halk Göçebe ve yerleşik olarak iki bölüme ayrılmaktaydı. Yerleşik halk inançları açısından Yahudiler, Hıristiyanlar Ermeniler, Süryaniler ve Keldaniler, Müslümanlar ve bir kısım Şemsilerden Güneşe tapanlar oluşuyordu. Kaynak: Mardin Tarihi