Edebiyat Akımları Nedir
Nesir ve nazım edebiyat türlerini incelemeden önce başlıca edebiyat akımlarını tanımak gerekiyor. Çünkü dünya edebiyatlarının gelişme seyri içinde bu akımların yeri önemlidir.Edebiyat türleri bu akımlar içinde bambaşka şekiller almışlardır Edebi akım Edebiyat akımı terimi fransızca Lecole Litterairein karşılığıdır. Bizde Edebi Meslek Edebi Mektep ve Edebi Çığır terimleri de bu anlamda kullanılmış ve kullanılmaktadır
Edebi akım Belli bir çağda ortak bir estetik düşünce ve sanat amacı etrafında toplanan yazıcı ve şairlerin üslup duygu ve fikir bakımlarından birbirlerini çok andıran eserler vermeleri ile ortaya çıkar. Bunlar iyice kökleşmiş bir edebi
yat ve sanat anlayışını yıkacak görüşler ileri sürer ve kendi getirdikleri idea ya uygun eserler yazarlar çok defa edebiyat çığırını açanlar iki üç büyük sanatçıdan ibarettir.
Edebiyat akımı, esasen biraz yeni çeşni getirmek ve cemiyetle birlikte değişmek ihtiyacından doğar üslup ve estetikteki bu değişmenin sebebi sonradan gelen kuşakların bir öncekine uymamasıdır bir devri hayran bırakan eserler sonraki yaşayanlara fazla bir şey söylemeyebilir. Bıkkınlık vermeye başlar onun için
yeni yetişen sanatçılar hem eskileri taklitten sakınmak hem de çağdaşlarının duygularını cevaplandırmak için yeni ufuklar ararlar
Edebiyat akımları kendiliğinden ve ansızın ortaya çıkmış değildir. Toplum daki siyasi sosyal değişmeler yeni çıkan ilim ve felsefe görüşleri resim musikigibi başka güzel sanatlardaki yenilikler edebi akımların doğmasına sebep olmuştur Bunlar okuyucudaki değer hükümlerini değiştirerek sanatçıları yeni bakış ve
yeni buluşlara zorlamıştır. Ayrıca bir çağda herhangi bir sanat kolunda doğan akımlar öbürlerini de etkiler yeni bir musiki çığırının şiirde ve resimde izleri görülür
Yeni bir resim akımı edebiyat anlayışınıda değiştirir Edebi akımlar 17. yüzyılda Avrupada bilhassa Fransada görülmeye başladı
Türk Edebiyatında akımlar Türk edebiyatında akımlar Eski Edebiyatta Tanzimattan sonra olmak üzere iki bölümde görülebilir eski Edebiyatta Akımlar Tasavvuf Türki basit Sebki Hindi ve yerlileşme akımlarıdır
Tasavvuf Hem bir felsefe hem inanç sistemi hem de yaşayış tarzı olan Tasavvuf 13 yüzyıldan beri Tekke Divan ve Halk edebiyatlarında geniş yankılar bulmuştur.
Türkii Basit 15. ve 16. yüzyıllarda , Türk divan şiiri içinde dilde Türkçecilik biçim ve özde yenilik yapmak isteyen bir akımdır
14. ve 15. yüzyıllarda azçok sade bir dille yazan divan şairleri zaman geçtikçe, kaba ve zevksiz buldukları Türkçe kelimeleri daha az kullanır oldular şiirimizi yabancı kelimelerle doldurmaya başladılar.Böylece Klasik iran Edebiyatı uygulanmak istenen Türk şiir dili kendi kişilik ve zenginliğini kaybediyordu işte bu hal o çağlarda pek kuvvetli olmayan hatta zayıf denebilecek bir tepki ile karşılandı bu tepkiden Türkii Basit Akımı doğdu
Türkii Basitçiler Aruz veznini ve Divan Edebiyatını nazım şekillerini kullanmakla birlikte hemen hemen öz Türkçe şiirler yazdılar.Yabancı söz ve tamlamaları şiire sokmadılar.Öz bakımından mazmunlar yerine halk dilindeki mecazları deyimleri atasözlerini kullanmaya çalıştılar
Bu akım ne yazık ki ömürsüz ve süreksiz olmuştur.Çünkü asıl büyük şairler bu mutlu teşebbüse katılmadığı gibi sonraki yüzyıllarda bunu izleyenlerde görülmemiştir.
Türkii Basit akımının öncüsü 15. yüzyıl sonlarında yaşamış bulunan Aydınlı Visalidir. Daha kuvvetli temsilcileri ise 16. yüzyılda yetişen Edirneli
Nazmi ile Tatavlalı Mahremidir.Adı geçen her üç şairin büyük bir sanat gücünde olmayışları bu akımı ömürsüz kılmıştır Sebki Hindi Hind Tarzı 17. yüzyılda Hindistana seyahat eden iran şairlerinin açtıkları yeni bir şiir çığrıdır.Bu çığrı 17. ve 18. yüzyıllarda bazı Türk şairlerde benimsemişlerdir
iran edebiyatındaki büyük ustaları Tebrizli Saib ile Buharalı Şevkettir Sebki Hindi Türk edebiyatında 17. yüzyılda bilhassa Neşati ve Naili ve 18. yüzyılda Şeyh Galib ile üstün meyvelerini vermiştir.
Bu akımın Divan şiirine getirdiği yenilik ve başkalıklar söz oyunları yerine anlam derinlikleri ve anlam oyunları koymak.Açık ve düz söyleyişi bırakıp mecazlarla yüklü , müphem ve güç anlaşılır bir şiir yolu tutturmak.işitilmemiş ve geniş dayanan yeni mecazlar bulmak.Her mısraa üstün bir iç musikisi söz ahengi sağlamak vb. dır Bu akım 19 yüzyıl sonlarında Fransada görülen ve bizde Ahmet Haşimin temsil ettiği Sembolizm akımını andırmaktadır.Cenap Şahabettinin biz Deka
dan değil Şeyh Galib mektebindeniz sözü burada anılmaya değer ve Sebki Hindi ile Sembolizmin akrabalığını gösteren önemli bir sözdür.
Sebki Hindi akımına örnek beyitler Bir şülesi var ki şemi canın Fanusuna sığmaz asmanın. Şeyh Galib Ettik o kadar refi taayyün ki Neşati
Ayinoi pürtabı mücellada nihanız Neşati Yerlileşme Mahallileşme Akımı Divan şiirimizde istanbulun fethinden sonra başlayarak gittikçe koyulaşan bir akımdır şiirde istanbul şivesine ve istanbul tabiatına daha fazla yaklaşmak amacı güden bu akım ilk önce Bakide görülmüş , 18. yüzyılda en güçlü örneklerini Nedimle verdikten sonra , 19. yüzyılda Enderunlu Vasıf bu akımı genişletmiştir terlileşme şuurlu ve düzenli bir akım değildir Yüzyıllar geçip şairlerimiz istanbula ısındıkça bu kendiliğinden olmuştur.Divan edebiyatının soyut telakkisi içinde
istanbulun manzaralarına insanlarına ve başka özelliklerine yer ayırmak oldukça zordur ve arzu edilen genişliği hiçbir zaman bulamamıştır
Yerlileşme gittikçe daha güzel ve daha Canlı bir istanbul halk diline yaklaşan sadelik isteği ile birlikte görülür. 18. yüzyılda , bilhassa Nedimden sonra istan
bul yaşayışından alınmış konu ve temalar çoğalır istanbulun türlü semtleri,köşkleri eğlenceleri aşk yaşayışları insan çehreleri yalnız mesnevilerde değil şarkı gazel hatta kaside nesiplerinde en çok da şehrengizlerde görülmeye başlar.
Batı Edebiyatında Akımlar Türk edebiyatı ve dünya sanatlarına etkileri bakımlarından akımların başlıcaları Hümanizm Romantizm Realizm Natüralizm Sembolizm Parnasizm Gerçeküstücülük ve Varoluşçuluktur.Bu akımların çoğu Fransada gelişmiştir.
Ümanizm Humanisme Ümanizm , felsefi dilde ve günlük konuşmada insancılık yanı kişiler arasında ırk ve din farkı gözetmemek bütün insanlığın hayrını düşünmek gibi anlamlara gelir. Burada ise Ümanizm edebiyatta Rönesans uyanış yeniden doğuşyerine kullanılmıştır.
Ümanizm eski Yunan ve Latin edebiyatlarını yeni bir sevgi ile ihya etmeye çalışan ve 14. ile 16. yüzyıl arasında başlıca Avrupa ülkelerinde benimsenmiş olan genel bir edebiyat akımıdır
Geniş manada Rönesans gibi edebi ümanizm de italyada doğmuştur Hıristiyan Ortaçağ puta tapıcı Paien paganusYunanLatin düşünüş ve sanatı ile bütün bağlarını koparmıştı.Bin yıl süren bu iskolastik devrede eski kitapları okumak büyük günah kafirlik sayılıyordu fakat italyada devlet ve kilise dili hala Latince idi.Bazı seçkin ilahiyatçılar ,eski edebiyat ile temaslarını gizli açık sürdürüyorlardı
Bu yüzden Umanizmanın ilk belirtileri daha 14. yüzyıl başlarında italyada görüldü dante 12651321 Petrarca 13041371 ve Boccacio 13131373 bu akımın
italyadaki büyük temsilcileri oldular Ümanizma şu sayılan italyanlar kadar büyük temsilcileri sonra gelen yüzyıllarda başka hiçbir ülkede yetiştirmemiştir.
Ümanizmanın oluş sebebleri ikidir Kilise ve devlet baskısına dayanan ortaçağ zihniyetine karşı hür düşüncenin tepkisi ve klasik YunanLatin edebiyatlarına duyulan hayranlık
Ümanizma GrekLatin kültür çağına köklü ve samimi bir yönelişi ifade eder burada özlenen zevk Grek ve Latin edebiyat ve sanat eserlerinde yaşyan zevktir Antikite Antiquite eski çağ o kadar büyük bir tutku ile sevilir ve bu akımın temsilcileri eski çağın tesiriyle öylesine büyülenmiş mest olmuşlardır ki , yalnız eski ustalara hayran olmakla kalmayıp bulundukları Hıristiyan ortaçağını yıkmak da is
temişlerdir. Nitekim Ph. Monniernin tarifine göre Ümanizmin asıl mefküresi Hıristiyan ruhunu hıristiyanca düşünüş ve davranışları ortadan kaldırmaktır
Bunlardan başka matbaanın icadı yeni coğrafi keşifler şehirlerin zenginleşmesi ile artan refah seyahatler savaşlar ve ispanyada gelişen islam medeniyeti Ümanizmanın doğuşunu hızlandıran sebeblerdir
Ümanist akımın temel görüşleri Ortaçağın sırf hıristiyanlığa dayanan yorum tarzında n kuru iskolastik mantığından bıkmış olan yeni topluluklar karşılarına çıkan bir Alay meseleyi çöz
mek tabiata ve hayata doğru bir hamle yapmak ihtiyacı ile eski filozofların görüş lerine ve eski sanatçıların zevkine sarıldılar Sanat ve düşünce Aleminde derin bir paganizma zevki çok tanrılı devirhayranlığı başladı
Eskiler gibi yazmak hevesi yeni şairleri milli halk edebiyatından uzaklaştırıp beşeri olmaya zorladı Yunan Latin mitologyası Hıristiyanlıkla kaynaştı.Eskilerin taklidi yazarlarda biçim ve üslüp endişesi doğurdu.Üslup ve zevkte yetkinlik kaygısı Ümanizmanın temellerinden biri oldu Eski edebiyatların zengin hayal dünyaları ve kuvvetli hayat felsefeleri karşı
sında Hıristiyanlık inancı sarsıldı din baskısı azaldı edebiyat milli hayattan uzaklaştı Ümanizm italyadan başlayarak ispanya Portekiz Fransa ingiltere ve Almanya da az çok birbirine benzeyen edebiyatlar doğmasını sağladı hepsi italyan ümanistlerinin ilhamlarıyla canlanan bu görüşler 15. ve 16. yüzyıllarda adı geçen milletlerin edebiyat dillerini kurdu ve geliştirdi.
Ümanizm italyadan sonra en büyük temsilcilerini Fransada çıkarmıştır Rabelais 14901553 Montaigne 15331592 ve Ronsard 15241585 Ümanist görüşün zaferini Klasizme kadar sürdürmüşlerdir Francesco Petrarcadan 13041374
Klasik Akım Classicisme Latince classicus kelimesi seçme anlamına gelir.Sonradan Latince ve grekçeyi iyi yazmak ve öğretmek için okutulan örnek eserlere denildi.Bugünde üstünden çağlar geçtiği halde değerini yitirmeyen şaheserlere bir ilim veya sanat dalında doğruluğu kesinlikle benimsenmiş kurallara ana dilini en güzel yazan sanatçılara ve onların yazılarına okullarda öğretilen kesin bilgilere vb. klasik sıfatı veriliyor.Hangi
manaya alırsak alalım klasik teriminin özünde kurallara sımsıkı bağlılık ve yetkinlik mükemmeliyet kavramı vardır klasikler ferdi ve şahsi olandan çok genel üzerinde durmaktadır
Burada Klasik terimi özellikle 17. yüzyılın ikinci yarısında Fransada geliş miş olan bir akım için kullanılmaktadır.17. ve 18. yüzyıllarda bütün Avrupaya ya
yılmış olan Klasizm iddiasına en uygun örnekleri 16501700 yıllarında Fransadavererek Ümanizmanın daha şuurlu ve kurallı bir devamı olmuştur