Orta Çağ Nedir
Orta Çağ Ne Demek? Orta Çağ Nedir Kısaca? Orta Çağ Ne Demektir? Orta Çağ Hakkında? Orta Çağ Hakkında Bilgi?
Orta Çağ, Avrupa tarihinin geleneksel ve şematik olarak üç bölüme ayrılışında, ortada kalan çağa verilen isimdir. Kavimler Göçü ile başlayıp istanbulun Fatih Sultan Mehmet tarafından fethine kadar geçen dönemdir. Bu üç çağ Antikitenin klasik uygarlıkları Antik Çağ, Orta Çağ ve Modern Zamanlardır. Batı Avrupanın Orta Çağı genellikle Batı Roma imparatorluğunun çöküşü ile ulusal monarşilerin yükselişi, Avrupalılarca denizaşırı keşiflerin başlaması, hümanist canlanma ve 1517 de başlayan Protestan Reformasyonu arasındaki zaman dilimi olarak tanımlanmıştır
Bu çeşitli değişiklikler Erken dönem Modern zamanın başlangıcını oluşturmaktadır ve Sanayi Devrimine öncülük etmiştir. Ayrıca 1453teki istanbulun Fethi de, özellikle Türkiyede, Orta Çağın bitişini işaretleyen olaydır.
Geç Roma imparatorluğu Roma imparatorluğu en geniş sınırlarına ikinci yüzyılda ulaştı. Bunu takip eden iki yüzyıl Roma imparatorluğunun yavaşça çöküşüne ve sınırlardaki kontrolü yitirmesine şahit oldu.285te imparator Diocletian imparatorluğu doğu ve batı olmak üzere ikiye bölmüştü.Bu doğu-batı ayrımı imparatorluğun başkentini Konstantinopolise taşıyan Konstantin döneminde de devam etti.
Roma imparatorluğunun sınır komşuları daha güçlü hale geldiğinden, 4. yüzy ılda imparatorluğun askeri harcamalar arttı. Daha önce ticaret ilişkileri içinde bulundukları kabileler imparatorluğun içine sızarak zenginliğinden yararlanmaya çalıştılar. Diocletian reformlarıyla vergi sistemini ve orduyu düzenledi ayrıca yönetimde güçlü bir bürokrasi oluşturdu.Bu reformlar imparatorluğa zaman kazandırdı ancak bu reformlar çok fazla para gerektirdi.Romanın düşen geliri imparatorluğu vergilere bağımlı kıldı.Gelecekti aksilikler Romanın zenginliğini ordusuna harcamasına neden olacaktı.Bu sınır genişletme döneminde ekonomik sorunlar kritik bir problem haline gelecekti
378deki Adrianople Savaşı yenilgisi Roma ordusuna çok fazla zarar verdi ve imparatorluğun batısını savunmasız bırakılmasına neden oldu.Batı da güçlü ordu olmaması ve imparator Konstantinden herhangi bir kurtuluş vaadi gelmemesinden dolayı imparatorluğun batısı uzlaşma yoluna girdi.
Geleneksel tarihte barbar saldırıları olarak bilinen Göç Dönemi oldukça anlaşılması güç ve aşamalı bir dönemdi. Bazı tarihçiler bu döneme Karanlık Çağ adını verdi. Bu dönemdeki barbar kavimlerin bazıları Romanın klasik kültürünü inkar ederken, bazıları ise tamamen kabullendi hatta göz dikti.Ostrogot lideri Thedoric bu kültürü kabullenen ve kendini Roma kültürünün mirasçısı olarak görenlere bir örnektir.Hunlar, Bulgarlar, Avarlar, Macarların yanında birçok Cermen kavim ve Slav halklar, Roma sınırlarına göç ettiler
Bazı gruplar Roma senatosu ya da imparatorunun onayıyla Roma sınırlarına yerleşti. Tarımsal arazi karşılığında bu kavimler Romaya askeri destek sundu.Diğer saldırılar küçük çaplı, yağmalama amaçlı saldırılardı. Bu saldırıların en bilineni 410da Vizigotlar tarafından gerçekleştirilen ve Romanın yağmalanmasıyla sonuçlananıdır.
5.yüzyılda Romanın kurumları çökmeye başladı.Batının son imparatoru Romulus Augustus 476da barbar kral Odoacer tarafından tahttan indirildi.Doğu Roma imparatorluğu batının tamamen düşmesinden sonra Bizans imparatorluğu düzenini batıyı kendi kaderine terk ederek sağladı.Bizans imparatorlarının bu sınırlarda hak iddia etmesine rağmen barbar krallar kendilerini batının imparatoru olarak görmeye başladı.Bundan sonraki üç yüzyıl boyunca batının yasal bir imparatoru olmayacaktı.Bunun yerine barbar desteği sağlayan krallar tarafından yönetildi
Bazı krallar sadece vekillik alarak kral unvanıyla yönetirken bazıları kendi isimleriyle yönetti.5.yüzyıl boyunca şehirler düşmeye başladı ve güçlendirilen duvarlarla korunmaya çalışıldı.imparatorluğun batısı altyapısal olarak çöküşler yaşadı ve merkez yönetim tarafından müdahale edilmedi.Şehirlerde yapılan savaş arabası yarışları, yolların düzenlenmesi, su kemerleri gibi düzenlemeleri genellikle piskoposlar tarafından yapıldı.Hippo piskoposu Augustine yönetici gibi davranan piskoposların bir örneğidir.
Erken Dönem Orta Çağ 8.Yüzyılda Roma merkezi otoritesini kaybetmiş, kırsallaşmış ve büyük güç olma özelliğini kaybetmişti.5inci ve 8inci yüzyıllar arasında Roma merkezi yönetiminin bıraktığı boşluğu yeni halklar ve güçlü bireysel hareketler doldurdu.Cermen kabileleri imparatorluğun eski sınırlarında bölgesel egemenlikler kurdular.Bu kabileler italyada Ostrogotlar, ispanyada Vizigotlar, Gaulde Fransa Frenkler, Britanyada Anglo-Saxonlar ve Kuzey Afrikada Vandallardır. Romanın gücünü kaybetmesinin sosyal etkilerinin anlaşılması güçtür. Şehirler ve tüccarlar güvenli ticaretin ekonomik yararlarından mahrum kaldılar ve imparatorluğun entelektüel gelişimi kültürel ve eğitimsel birliğin olmamasından dolayı olumsuz etkilendi. Roma sosyal yapısının bozulması dramatiktir
Ticaret yapmak ve şehirlerarası ulaşım eskisi kadar güvenli olmadığından ticarette ve üretimde düşüş görüldü. Uzun mesafeli ticarete dayanan sanayiler örneğin çanak-çömlek ticareti kısa sürede ortadan kalktı. 7 ve 8.yüzyıllarda Müslümanların Pers imparatorluğu, Suriye, Mısır, Kuzey Afrika, ispanya, Portekiz ve Akdenizin diğer kısımlarını işgal etmesi deniz ticaretini olumsuz etkilediğinden yerelleşmeyi arttırdı. Beceriksiz yöneticilerin üstünkörü çalışmaları kütüphane, umumi banyo, meydan ve eğitim kurumları kurmak için yeterli değildi. Yeni yapılar eskilerinden çok daha küçük ve gösterişsizdi
Şehir duvarları ardındaki Romalı mülk sahipleri büyük değişikliklere sıcak bakmıyorlardı ve kolayca topraklarını bırakıp başka bir yere hareket etmek istemiyorlardı.Bazılarının elinden malları alındı ve Bizans sınırlarına kaçtılar, diğerleri ise yeni yöneticileriyle iyi ilişkiler geliştirmeye çalıştılar.ispanya ve italya gibi yerlerde Roma yasalarının ve inançlarının sürdürülmesi gerektiğine inanıldı.Diğer nüfusun yoğun olduğu bölgelerdekiler yeni giyinme şekilleri, yeni bir dil ve yeni gelenek ihtiyacı duydular. Katolik Kilisesinin kültürel açıdan birleştirici bir etkisi vardı
Katolikler tarafından nüfuslanmış bazı bölgeler Aryan yöneticiler tarafından işgal edildi. Frankların lideri I.Clovis Aryanizme karşı Katolikliği seçen liderlerden biridir. I.Clovisin Katolikliği benimsemesi Gauldeki Frank kabileleri açısından bir dönüm noktasıdır
Piskoposlar aldıkları eğitimden dolayı Ortaçağ toplumunun merkezindeydi. Sonuç olarak yönetimde önemli rol oynadılar.Ancak Batı Avrupanın merkezinin dışında kalan bazı bölgeler Hıristiyanlık ya da klasik Roma geleneğinden hiç etkilenmeden kaldılar.Avarlar ve Vikingler gibi savaştı toplumlar hala Batı Avrupada yeni doğmakta olan toplumlar için hala tehlike oluşturuyordu. Erken Dönem Ortaçağı monastizmin doğuşuna da tanık oldu
Toplumdan ayrılıp ruhani hayata yönelmek kişilerin tercihiyken, Avrupa monastizmi şeklini Mısır ve Suriyede meydana çıkan gelenek ve ideolojilerden aldı.Monastizmin ruhani uygulamalara yaklaşımına kenobitizm dendi ve öncülüğünü 4.yüzyılda Aziz Pachomius yaptı.Monastik düşünce Mısırdan Avrupaya 5.yüzyılda hiyeroglif edebiyatla yayıldı.6.yüzyılda Aziz Benedict monastismizn belirleyici kurallarını idare ve dini ayinler hakkında detaylı bir şekilde yazdı
Ortaçağda manastırlar ve keşişler dini ve politik konularda derin etkiye sahipti, örneğin zengin ailelerin toprak güvencesi, yeni fethedilen yerlerde kraliyet propagandası ve eğitim gibi konularda çok etkiliydiler. Romanesk sanatın doğuşu olan 8.yüzyıla kadar italya dışında taş binalara ilgi yoktu. Romadaki bina malzemeleri bu türde eser yapmak için çalındı
Roma ve Bizans etkisi baskın kalsa da Çeltik ve Cermen barbar kavimlerin mimari şekilleri Hıristiyan sanatıyla birleştirildi. Batı Avrupada yüksek kalitede mücevherler ve dini sanat eserleri yapıldı. Charlamagne ve diğer krallar dini sanat eserlerinin yapılmasına büyük destek verdiler. Bu dönemdeki bazı sanat eserlerinde altın gümüş ve değerli pigmentler kullanılarak incilden öyküler anlatılmaya çalışıldı.
Carolinganlar Fransanın Gaul bölgesinde iki yeni güç ortaya çıktı Austrasia ve Neustria.Bu krallıklar efsanevi kralları Merovecden sonra üç yüzyıl boyunca Merovingian hanedanlığından gelen krallar tarafından yönetildi.Merovingian ailesi dönem dönem aile bireyleri arasında anlaşmazlıklar çıkan bir aileydi.Merovingian tahtına geçme kuralı kanbağı idi.Ancak 7.yüzyılda Austrasian ailesi güç kazandı ve Merovingianlar geleneksel figür olarak korundu
Merovingianlar Baltık üzerinden Avrupayla ticaret ilişkilerinde bulundu.Merovingian kültürü Romanlaştırılmış olarak tanımlanabilir, örneğin Roma paralarındaki yönetici sembollerine, piskoposluğa ve manastırlara çok önem verdiler.Bazıları Merovingianların Bizansla ilişki içinde olduğunu düşündü.Ancak Merovingianlar seçkin kişilerin ölülerini toprak mezarlara gömdüler ve nesillerini hayvan figürleriyle işaretlediler. 7.yüzyıl Austrasia ve Neustria arasında iç savaşların yaşandığı bir dönemdir
Bazı aile büyükleri bu savaş ortamından yararlandı. Örneğin Pippin bu durumdan yararlanarak kendini Merovingian Sarayının başkanı ilan etti ve büyük zenginlik ve destek elde etti.Kendi soyundan gelen diğer nesiller de onun bu konumundan yararlandı ve sarayda danışmanlık ve vekillik gibi görevlere geldiler.Hanedanlık 732de Charles Martinin Müslümanları yenmesiyle yeni bir yön aldı.Carolingan hanedanlığı III.Pippin önderliğinde 753te Austrasia ve Neustriaların yönetimlerini ele geçirdi.Çağdaş kayıtlara göre Pippin bu darbe için gücünü Papadan aldı
pippinin darbesi Morevingianların beceriksiz ve zalim yöneticiler olduğu yolunda yapılan propagandalarla kuvvetlendirildi ve Charles Martelin başarıları ve ailesinin dindarlığı yüceltilerek öyküleştirildi.783te Pippin öldüğünde imparatorluğu oğulları Charles ve Carlomanın ellerine bıraktı.Carlamon doğal nedenlerle öldükten sonra Charles Carlamonun küçük oğlunun tahta geçmesini engelledi ve kendini birleşmiş Austrasia ve Neustria krallıklarının imparatoru ilan etti
Charles çağdaşları tarafından Büyük Charles ya da Charlemagne olarak bilindi.774te başlayan sistemli toprak genişlemesi Avrupayı büyük oranda bir araya getirdi.800den sonraki savaşlarda birçok soylu müteffik edinerek geniş toprakları yönetti.Ortaçağın soylularının çoğu köklerini bu genişleme sürecinde ortaya çıkan Carolingian hanedanlığına dayandırmak istedi
Charlemangnein 800 yılının yılbaşı günü taç giyme töreni, 476dan beri mevcut olan güç boşluğunu doldurduğu için ortaçağ tarihinin dönüm noktası olarak bilinir.Bu tören Charlemagnenin liderliğinde de değişikliğe yol açtı.imparatorluğun otoritesini görmüş olan din adamlarını sistematik bir şekilde etrafında toplandı ve imparatorluğun en uç yerlerine otoritesini ulaştırdı.Ayrıca kendi sınırları içindeki kiliselerde değişmez ayin düzenini bir kenara iterek değişiklikler yapmaya çalıştı.
Carolingian Rönesansı Charlemangenin Aachendeki sarayı kültürün yeniden doğuş merkeziydi ve Carolingan Rönesansı olarak da bilinir.Bu dönemde okur-yazarlık oranında artış görüldü, sanatta, mimaride, hukukta ve dini eserlerde gelişmeler görülür.Klasik Latin edebiyatı almış olan ingiliz keşiş Alcuin, Aachana davet edildi.Bu Latin kültürüne dönüş ortaçağ Latin gelişmeleri için önemli bir basamaktır.Bu dönemde bütün Avrupada iletişimi kolaylaştıra bir yazı düzeni kullanıldı.Almanyada Carolingian hanedanlığının düşmesi ve Anglo-Saxonların güç sahibi olmasını Ottonian Rönesansı izledi.
Carolingian imparatorluğunun Çöküşü Charlemagne Frank geleneğine uygun olarak imparatorluğu çocukları arasında bölmeye devam etti ve ölümünden sonra yerine oğlu Louis geçti. Louisin 26 yıllık uzun saltanatı döneminde imparatorluk oğulları arasında birçok kere bölünmeye çalıştı ve 829dan sonra bu anlaşmazlıklar iç savaş haline dönüştü
838de imparator Louis en büyük oğlu I.Lothairin imparator olmasına karar verdi ve bunu Regnum Italicium italyada onayladı. imparatorluğun kalan kısmını da Lothair ve Charles arasında bölüştürdü ve Lothaire istediği kısmı seçme hakkı verdi. Lothair Doğu Fransayı seçti ve Charlese Batı Fransayı bıraktı.Ortanca çocuk Cermen Louis büyük kardeşinin hükümdarlığı altında Bavyeraya hükmetti.Bölünme tartışmasızdı.imparatorun torunu II.Pepin Aquitaineyi sınırlarına eklemek için Cermen Louis ise Doğu Fransanın tümünü kendi sınırlarına katmak için isyan etti
iki seferde, imparator asi torunlarını yendi ve ölümünden önce 840da Crémieuxun paylaştırılma hakkını kullanabildi.Ölümünü 3 yıl süren iç savaşlar izledi.Anlaşmazlıkların sonunda Cermen Louis Doğu Fransayı ve Lothair italyayı yönetti.843te Verdun Anlaşması ile Orta Fransa Lothaire verildi ve imparatorluk unvanı kabul edildi.Ancak sonunda Doğu Fransa Alman imparatorluğuna ve Batı Fransa Fransa imparatorluğuna dönüşecekti
Carolingian imparatorluğunun çöküşü yağmalar, göçler işgaller ve Göç Döneminden beri görülmeyen dış düşmanlar tarafından tamamlandı.Atlantik ve kuzey kıyıları Vikingler tarafından saldırıya uğradı.Doğu sınırları, özellikle italya, Lechfeld Savaşındaki yenilgilerine kadar Magyarların tehdidi altındaydı.
Orta Çağın Zirve Dönemi Orta Çağın, Zirve Dönemi, tarihçiler tarafından 11. ve 13.yüzyıllar arasında Avrupanın şehirleşme süreci, askeri gelişme ve düşünsel etkinliklerin canlandığı dönem olarak tanımlanır. Bu canlanma yağmacı iskandinavyanın ve Magyarların Hıristiyanlığı kabullenmesiyle ivme kazandı. Bu dönemde Avrupanın nüfusu büyük miktarda artış göstermiştir
Nüfus şehirlerde yoğunlaştı ve buradaki insanlar uzaklardaki tarım alanlarını işgal etmeye çalıştılar. Antik şehirler Akdeniz kıyısında toplandı.1200de gelişmekte olan merkez şehirler yollar ve nehirlerle birbirlerine bağlı ve kıtanın ortasında bulunuyorlardı. Bu dönemin sonunda Parisin nüfusu yaklaşık olarak 200.000di.italyanın merkezi, kuzeyi ve Flandrada özerk yönetimli şehirlerin ortaya çıkması ekonomik hareketlenmeye, yeni dini ve ticari kurumların ortaya çıkmasına neden oldu
Baltık kıyısındaki ticaret şehirleri Hanseatic Ligi olarak bilinen anlaşmayı yaptılar ve bu antlaşmada Venedik, Ceneviz ve Piza gibi italyan şehir, devletleri yer aldı ve ticaret alanlarını Akdeniz boyunca genişlettiler. Bu dönem Fransa, ingiltere ve ispanya kralları için şekillenme dönemiydi güçlerini pekiştirdiler ve yönetimi kolaylaştıracak yeni kurumlar kurdular. Laik krallardan bağımsızlık fikrini oluşturan Papazlık, Hıristiyan dünyasında laik bir hakimiyet kurdu
Tarihçilerin Papazlık Monarşisi dedikleri düşünce 13.yüzyılda, III. Innocentin papalığı döneminde en yüksek noktasına ulaştı.Kuzey Haçlı Seferleri, Baltık ve Finlerdeki pagan bölgelerdeki Hıristiyan krallıklardaki ve askeri düzedeki gelişmeler Avrupadaki birçok yerli halkı asimile olmaya zorladı.Moğol istilaları dışında barbar saldırıları durdu.
Haçlı Seferleri Haçlı Seferleri Kudüsü Müslüman kontrolünden kurtarmak için yapılan donanımlı seferlerdir. Kudüs 7.yüzyılda, Yakın Doğu, Kuzey Afrika ve Anadoluyla birlikte Müslüman kontrolü altına girmişti. ilk Haçlı Seferi 1095 yılında, Papa III. Urbanın Clermont Konseyinde verdiği vaazda Bizans imparatoru I.Alexios Komnenosdan yardım etmesini istemesiyle başladı
Urban Haçlı seferlerine katılan Hıristiyanlara günahlarının bağışlanmasını ve Kudüse yerleşmeyi vaat etti. Bu arzuyla Avrupa toplumunun her sınıfından binlerce insan bu amaçla hareket etti ve 1099 da Kudüsün ve diğer bölgeler ele geçirildi. Hareket ilk desteğini Franklardan aldı Arapların Haçlı Seferlerine Franj demesi bu yüzdendir
Bu bölgede azınlık olmalarına rağmen, Haçlılar işgallerini pekiştirmek için Haçlı şehirleri kurdular, bunlar Kudüs Krallığı, Edesa Vilayeti Urfa, Antakya Prensliği, Tripoli Vilayetidir Trablusgarp.13.yüzyılda bu şehirler arasında ve etrafındaki Müslüman şehirleri arasında birçok anlaşmazlık çıktı
Haçlı Seferlerinin teme amacı kurulan bu şehirlerle kaybedilen yerleri geri almaktı.Tapınak Savaşçıları bu amaçta destek sağlanması için oluşturulmuş birliklerdir. Orta Çağın sonunda Hıristiyan Haçlı Seferleri, Müslümanların egemenliği altındaki ispanya, Portekiz ve Güney italyadaki tüm toprakları fethetmişlerdi. Müslümanların geri saldırıları Asyadaki tüm toprakları geri aldı
Avrupanın değerli kısmı ve kuzeyi 12.yüzyıla kadar Hıristiyan etkisi dışında kaldı.Bu dönemde Bizans imparatorluğu çöküşe geçmişti.Malazgirt Savaşından sonra impratorluk ciddi anlamda çöküş ve yenilenme sürecine girdi.4.Haçlı Seferinde Konstantinopolisin geri alınmasına rağmen imparatorluk düşmeye devam etti.
Bilim ve Teknoloji Erken Dönem Orta Çağ ve islamın Altın Çağında, islam felsefesi, bilimi ve teknolojisi Batı Avrupadan çok daha fazla gelişmişti. islam alimleri eski gelenekleri incelediler ve kendilerinin yeni buluşlarını, yeniliklerini de ekleyerek eni bir kültür oluşturdular. Romen rakamlarının yerini onluk sisteme dayalı numara sisteminin alması ve cebir matematiksel işlemlerde kolaylık sağladı. Diğer bir sonuç ise Latince konuşan toplumların geçişte kaybolan felsefe ve edebiyata ulaşmasıdır
12.yüzyıldaki Latince çeviriler Aristotelesin felsefesine ve 12.yüzyılın Rönesansı olarak bilinen islam, bilimsel gelişmelerine olan tutkuyu besledi.Ticaret yollarının eskiden olduğu gibi güvenli hake gelmesi ve düzeli ekonomik gelişme, ticaretin gelişmesine zemin hazırladı.Avrupanın belli başlı şehirlerinde üniversiteler kurulduğunda, 11.yüzyılın katedral okulları ve manastırlar eğitimin ana kaynağıydı.Eğitim daha geniş kitlelere ulaşabildi, sanatta müzikte ve dini eserlerde gözle görülür gelişmeler görüldü.Avrupada görkemli katedraller inşa edildi, ilk önce Romanesk ve daha sonra daha dekoratif olan Gotik tarzda mimari kullanıldı
12 ve 13.yüzyılda Avrupada köklü icatlar, yenilikler, geleneksel üretim şekillerinde ve ekonomide köklü değişiklikler görülür. Bu dönem top, gözlük ve artezyenin icadı gibi teknolojik gelişmelerin görüldüğü ve doğudan barut, ipek, pusula gibi yeniliklerin alındığı dönemdir. Ayrıca gemicilik ve saat yapımında büyük gelişmeler görülür ve bu gelişmeler Coğrafi Keşiflere zemin hazırlamıştır. Birçok sayıda tıp, bilim konularındaki Arapça ve Yunanca eser çevrilmiş ve Avrupaya dağıtılmıştır. Özellikle Aristoteles yeni düzenlenen üniversitelerin kurulması aşamasında gerçekçi ve mantıksal yaklaşımı nedeniyle büyük önem kazanmıştır.
Din Alanında Değişiklikler Cluny Manastırı dönemin en etkili manastırlarındandır 11. yüzyılda seçkinler keşişlerin iyi bir dini temel kurmak için keşişlerin kendi kurallarına uymadıklarını düşündüğünden monastik düşünce önem kazandı. Bu dönemde keşişlerin dua edenleri Tanrıya ulaştırarak dünyayı daha iyi bir yer haline getirdikleri için çok faydalı bir iş yaptığına inanılıyordu. Ancak eğer keşişler erdemli kişiler değilse bu vakit boşa gitmiş olacaktı. Bu korkudan dolayı 909da Maconda Cluny Manastırı kuruldu
Bu reformlaştırılmış manastır kısa zamanda katılığıyla ün saldı. Cluny daha kaliteli bir ruhani düzen oluşturmak için kendi başrahibini kendi seçti ve ekonomik ve politik açıdan bağısızlığı sağlamak için Papanın koruması altına girdi. Kötü manastır kanunların karşı pratik bir çözüm üretti ve 11.yüzyılda Clunynin başrahipleri imparatorluğun politik işlerinde fikir bildirmeye, Fransa ve italyadaki manastırları düzenlemeye çağırıldı. Monastik reformlar laik kiliseleri de etkiledi. 1049da IX. Leonun Papalığa atanması önemli bir sorun oluşturdu. Bu sürtüşme bazı piskoposların atanması hakkındaydı ve Papa VII. Gregory, IV. Henry ve Kutsal Roma imparatoru arasında geçti
Daha sonra atama, rahiplerin evlenmesi ve dinsel unvanların satılmasını kapsayan ideolojik bir savaş haline geldi. imparator Kilisenin korunmasını kendinin en önemli hakkı ve sorumluluğu olduğunu düşündü. Buna karşılık Papa kilisenin yerel hükümdarlardan bağımsız olması gerektiğini savundu
Bu savaş ortamı IV.Henrynin 1085te Romayı ziyaret etmesi ve birkaç ay sonra da Papanın ölmesiyle son buldu ancak problem çözülmeden kaldı.Bu anlaşmazlık papalık monarşisinin otoritelerden bağımsız geliştiğini gösterir.Bu olay ayrıca Cermen prenslerinin Cermen imparatoruna karşı güçlenmesinin sonucudur
Bu dönem büyük dini hareketlerin olduğu dönemdir. Daha önce bahsedilen Haçlı Seferlerinin etkisi inkar edilemez. Aynı şekilde monastik reform seçkinleri ve keşişleri etkileyen bir olaydır. Diğer gruplar dini yaşamı yenide şekillendirmeye çalıştılar
Geniş topraklara sahip seçkinler yeni kiliseler yapılmasını finanse ederek Kilisenin günlük yaşamdaki etkisini arttırdılar. Katedral yasaları monastik kuralları benimsedi. işçi sınıfı ve toplumun alt tabaka insanları Havariler gibi yaşamaya son verdiler ve dinin belirlenmiş doktrinleri konusunda yeni fikirler ortaya oydular 12.yüzyılda papalığın Kiliseyi yenileme çabalarının sıradan insanları etkilediği inkar edilemese de insanların da onları etkilediği kolayca görülebilir.Waldensian ve Humiliati gibi yeni dini gruplar monastik manastırı kabullenmediği için kınandılar.
Geç Dönem Orta Çağ Geç Dönem Orta Çağ felaketler ve zorluklar dönemiydi.Bu dönemde iklim tarihçilerinin de ortaya koyduğu gibi tarım iklim değişiminden oldukça etkilendi ve 1315-1317 yılları arasındaki Büyük Kıtlıka neden oldu.Bakteriyel hastalık olan Siyah Ölüm iyi beslenemeyen nüfusa söndürülemeyen bir ateş gibi yayıldı ve 14.yüzyıldaki nüfusun neredeyse dörtte üçünü hatta bazı bölgelerde yarısını öldürdü.Büyük miktarda toprak terk edildi ve buradaki ürünler işlenmeden kaldı.işçi sayısında azalma sonucunda işçilerin maaşı arttı ve toprak sahipleri işçileri topraklarında çalışmaya ikna etmeye çalıştı
Ayrıca işçiler de daha çok kazanç hak ettiklerini savunarak isyan ettiler.Bu kriz dönemi aksine Erken Modern Çağlara zemin hazırlayan yaratıcı sosyal, ekonomik, ve teknolojik gelişmelere şahit oldu.Bu dönem Katolik kilisesinin de kendi içinde bölünmeye başladığı dönemdir
Bu bölünme döneminde Kilise üç farklı papa tarafından aynı zamanda yönetildi.Kilise papalığın otoritesini yitirdi ve ulusal kiliselerin oluşmasına neden oldu.Roma imparatorluğunun son düşüşü Konstantinopolisin 1453te Osmanlı Türkleri egemenliği altına girmesidir.Bu olay Avrupanın ekonomisi, kültürü ve dininde büyük etkiye sahiptir