Adliye Nedir
Adliye Ne Demektir? Adliye Nedir Kısaca? Adliye Hakkında? Adliye Ne Demek? Adliye Nedir? Adliye Hakkında Kısaca?
Adliye Ne Demek, Adliye islamiyeti kabulden sonra kurulan Karahan, Gazne ve Selçuklu devletlerinde, adli teşkilatın, islam hukukunun tesiriyle bağımsızlığa kavuştuğu görülür. islam hukukunun esas alındığı eski adli teşkilat Osmanlı Devleti zamanında gelişmesini tamamladı.Adaleti sağlamakla görevli makamların tamamı. Günümüz devlet teşkilatında, adli teşkilat içerisinde yer alan makamların kuruluşu ve diğerleri ile olan münasebetleri, vazife ve selahiyetleri çeşitli kanunlarla düzenlenmiştir Adli teşkilatımızın tarihi seyri Türklerin, islamiyeti kabulden önceki zamanlarda kurmuş olduğu devletlerde, bağımsız bir adli teşkilat yoktu. Yargı, kanun koyma ve devlet işlerini yürütme, devlet başkanının şahsında birleşmişti.
Osmanlı Devleti
adliye teşkilatının başında şeyhülislam bulunurdu. Şeyhülislamdan sonra gelen ikinci büyük makam, Kadıaskerliktir. Ordunun Adaletle ilgili işlerine bakan bu makam diğer adli işlerde de üst yargı makamı ve şeyhülislamın yardımcısı idi. Birinci Murad zamanında kurulan bu makama ilk defa Bursa kadısı Çandarlı Kara Halil Paşa getirildi. 1480den sonra kadıskerler, Anadolu ve Rumeli kadıaskerleri olmak üzere ikiye çıkarıldı. On yedinci yüzyıla kadar kadıaskerler veziriazamın teklifi üzerine tayin edilirdi. Daha sonra tayin yetkisi veziriazamın onayı olmak şartıyle şeyhülislama verildi.
Adalet teşkilatının üçüncü basamağında kadı bulunurdu. Kadılık, islam hukukunun uygulanmasıyla görevli makamdı. Kadıya, dini hükümlere göre hükmetmesinden dolayı, hakimüş-şer, denirdi. Başlangıçta iznik ve Bursada olmak üzere iki kadılık vardı. Daha sonra, ele geçirilen yerlerde yeni kadılıklar kuruldu. Kadı, şeri mahkemelerin başı idi. Kadılar arasında yukarıdan aşağıya doğru inen dereceleme vardı. Bunlar başlıca iki sınıfa ayrılırdı. Birincisine kaza kadıları, ikincisine sancak ve eyalet kadıları denirdi.
Şeri mahkemelerde kaza kadısı adına değişik görevlerde bulunan kimselere naib denirdi Osmanlı adalet teşkilatı tamamen bağımsız olup, adalet işleri, ilmiye sınıfının elinde idi. Kadı aynı zamanda Belediye reisi idi. Mahkemeler, şeyhülislamın kontrol ve yetkisinde idi. Rumeli ve Anadolu kadıaskerleri şeyhülislamın yardımcıları idi. ikisi de Divan-ı hümayun üyesi, yani bakandı. Kadıaskerler ayrıca haftada 5 defa makamlarında yüksek davalara bakarlardı.
Rumeli civarındaki kadılar Rumeli, Anadolu Asya tarafındakiler Anadolu kadıaskerine tabi idiler. Kadı, dava esnasında müftiye danışabilirdi. Ancak bunun fetvası ile bağlı değildi. Müftinin fetvası adli sicile işlenir ve kadının teftişi de dikkate alınırdı. Bir kadının verdiği kararı ancak istanbuldaki kadıaskerler, yahut Divanı hümayun temyiz edebilirdi. On sekizinci asrın başına kadar Osmanlı Devletinde siyasi, dini, mali, askeri, örfi ve şeri bakımdan birinci derecedeki merci, Divan-ı hümayundur. Divanı, hümayun öyle bir yerdir ki burada, dil, din, mezhep, milliyet bakımından insanlar arasında hiç fark gözetilmezdi. Devletin her yerindeki kişiler haklarını aramak için Divanı hümayuna baş vurabilirdi.
Bu durumda divan, bir yargıtay veya yüksek mahkeme manasına gelmektedir. Divan-ı hümayun üyeleri aynı zamanda yüksek Adaleti bilen kimselerdi. Budindeki vatandaşın istanbulda temyiz davası açması zordur. Herhangi bir haksızlığı halkın toplu olarak o bölgenin en büyük mülki amirine, yani sancak beyi veya bizzat beylerbeyine şikayet etme hakkı vardır. Mülki amire mutlaka müfettiş tahkikatı yaptırılır bilerek veya rüşvetle haksız hükmettiği anlaşılan kadının istikbali mahvolurdu.
Tahsilsiz sadrazam olunabilirdi ancak, medreselerin en yüksek kısmından mezun olmadıkça kadı olunamazdı. Memleket dahilinde 2500 kadar kaza ilçe vardı. Kadı hakim, kaymakam ve belediye Başkanı vazifelerini görürdü. Kazalar, nahiyelere bölünürdü. Nahiyedeki kadı yardımcısı olan naib, hakim, belediye başkanı ve nahiye müdürü vazifelerini görürdü. Sancak merkezlerinde il molla denilen büyük kadılar bulunurdu. Bunlar buraların hakimi ve belediye başkanı idiler. Eyalet merkezi olan büyük şehirlerde büyük molla denilen kadılar vazife görürdü.
Osmanlı Devletinde tevzi edilmeyen yerine getirilmeyen Adalet, adaletsizlik sayılırdı. Osmanlı Devletinin hızlı yargıdaki şöhreti bütün dünyada biliniyordu. Dohsson iki veya üç celse nadirdir. Ekseri davalar, bir celsede hükme bağlanır demektedir. Ricault En mühim davalar bir Saat içinde hükme bağlanır. Hüküm derhal infaz edilir. Avrupada olduğu gibi hükmü geciktirecek oyunlardan hiçbiri tatbik edilmez demektedir.
Uyuşmazlık, mahkemeye gitmeden Aile meclisi, eşraftan zatlar, esnaf kethüdaları sendika başkanları tarafından çözülürdü. Halkın yapısı ihtilaf çıkarmaya müsait değildi.
Kazasker mahkemesinde kararı bozulan kadı, çok kötü sicil almış olurdu. Terfi imkanı kapanırdı. Eğer bozulma sebebi kadının rüşvet alması ise, kadı ulema mesleğinden çıkarılırdı.
On altıncı yüzyıla ait bir teftiş evrakında, kadıların halka eziyet, rüşvet alma, kadılık bölgesini terketme, yazmış olduğu huccetlerde delillerde karışıklık olması, savaş zamanlarında ihmalkar davranma gibi sebeplerle görevlerden alındığı yazılmaktadır.
Şeri mahkemelerin yanında müslüman olmayan tebeanın davalarına bakan mahkemeler de vardı. Tanzimatla birlikte ticaret mahkemeleri kurulmuştur. Yine Tanzimatla gelen yeniliklerden olarak, batı usulünde kurulan adliye, teşkilatının bağlı olduğu en yüksek makam Adliye Nezareti olmuştur. Bu nezaret 1868de kurulmuştur.
Cumhuriyet devrinde ise adliye teşkilatının başına 3 Mayıs 1920de Adliye ve Mezahib Vekaleti getirildi. Daha sonra bu, Adalet Bakanlığına dönüştü Bkz. Adalet Bakanlığı.
Son şekline göre adliye teşkilatımız Adalet Bakanlığı Yüksek Hakimler ve Savcılar Kurulu Anayasa Mahkemesi Yargıtay Ceza ve Hukuk Mahkemeleri iş, Basın ve Gezici Arazi Kadastro Mahkemeleri şeklindedir.