Ağrı Dağı Efsanesi
Günün birinde keçe bellemesinin üzerinde bir güneş ve Ağaç işlenmiş çok güzel kır bir at Ahmetin kapısının önüne gelip kapının tahtasını koklar gibi duruyordu Atı ilk gören Sofi olmuştu Sofi atın üzerindeki işareti bir yerden hatırlar gibiydi ve bu işaretin onlara kötülük getireceğine inanıyordu.Sofi oralardaki bütün oymakların işaretini bilirdi ama bu işareti bir türlü anımsayamamıştı
Bu arada Ahmet evin içinde çok eski olan Ağrı dağı türküsünü çalıyordu.Bu türkü Ağrı dağının bitmek bilmez öfkesini dile getiriyordu. At bu sesten çok etkilenmiş gözüküyordu oda Ahmeti dinliyordu.
Sofi Ahmet türküsünü bitirince onu yanına çağırdı ve atı gösterdi. Atı tanıyıp tanımadığını sordu.Fakat Ahmet atı tanımıyordu.Bunun üzerine Sofi atın Ahmete haktan yadigar olduğunu söyledi ve Ahmete atı üç kere dağın aşağısına götürüp orda bırakmasını eğer at har defasında geri gelirse bu atın onun olacağını ve onun sahibi Osmanlı hükümdarı bile olsa kellesini vermesini ama bu atı vermemesi gerektiğini söyledi.Bunu üzerine Ahmet atı dağın aşağısına götürdü ve atı orda bırakıp geri geldi ama at her seferinde geri gelmişti.Artık at Ahmetindi ve atın sahibi kim olursa olsun Ahmet atı ona veremezdi.
Ahmet atı ahıra çekti ama biraz sevinçli biraz korkuluydu Elbet bir Gün atın sahibi ortaya çıkacaktı peki o zaman ne yapacaktı
Bir gün Sofi titreyerek Ahmetin yanına geldi ve atın, Beyazıt Paşası Mahmut Hanın atı olduğunu söyledi.Atı getirene beş at ,elli Altın vereceğini söyledi ve ekledi atı kimin evinde bulursa onun kellesini vurduracağını söyledi Ama Ahmet atı ona vermeyeceğini atın kendisine haktan yadigar olduğunu söyledi.
Bir ay sonra Mahmut Hanın adamları Ahmete geldiler ve atı geri vermesini istediler ama Ahmet kabul etmedi ve atın artık kendisine ait olduğunu söyledi.Bunu duyan Paşa çok sinirlendi etrafındaki Kürt beylerini toplayıp Ağrı dağına atı almaya gitti Fakat dağda Sofiden başka kimseyi bulamadı uzun süre aradıktan sonra Sofiyi alıp geri döndü ve emrindeki Kürt Beyleri, atı ve Ahmeti bulması için görevlendirdi.
Paşanın üç kızı vardı.Bunlardan Gülbahar çok iyi kalpli bir kızdı diğer kardeşlerinden farklı giyinir, halkın arasında dolaşır onlarla muhabbet ederdi Sarayda at meselesi ile en çok ilgilenen Gülbahar olmuştu Atın macerasını zindandaki sofiden öğrendi.Sofiye her gün yemek götürüyor ve ona bir sürü soru soruyordu.Sofi bir gün Gülbahardan kaval istedi Gülbahar,Sofinin bu isteğini hemen yerine getirdi.Sofi kavalı eline alıp Ağrı dağı türküsünü çalmaya başladı.Bu türkü Gülbaharın çok hoşuna gitmişti ve her gün gelip bu türküyü dinliyordu
Paşa Milan Beyinin oğlunu görevlendirip Ahmeti getirmesini istedi.Milan beyi Ahmeti ikna edip onu saraya getirdi.Paşa Ahmeti görünce ondan atını istedi.Ahmet, ona atın kendisine haktan yadigar olduğunu ve atı ona veremeyeceğini söyledi.Paşa buna çok kızdı ve Ahmeti zindana attırdı Sofi Ahmetin yanına gelmesine çok sevindi
Zindanda Ahmet ile Sofi kucaklaştılar daha sonra Ahmet Ağrı dağının öfkesini çalmaya başladı.Gülbahar bu kaval sesini duyunca çok etkilendi.Kaval çalan kişiyi görmek istedi.Ahmeti gördü.içinden ne olduğunu bilmediği sıcacık bir duygu geçti.Babasının yaptığına çok sinirlenmişti
Gülbahar Ahmeti daha yakından görmeliydi. Bunun için ne yapacağını düşünmeye başlamıştı.Zindanın kapısında babasının en güvendiği adamlarından biri olan Memo duruyordu.Memo, Gülbaharı ne zaman görse elli ayağı titriyor ne yapacağını bilemez bir hale geliyordu.En sonunda dayanamadı Memonun yanına gitti .Elindeki Altın ve pırlanta dolu keseyi Memoya verdi ama Memo bu keseyi kabul etmedi Zindanın anahtarını Gülbahara verdi ve oradan ayrıldı Gülbahar sevinsin mi üzülsün mü bilemedi.Ahmetin yanına gitti.Birlikte bekçi kulesine çıktılar ve sabaha kadar hiç ayrılmadılar
Gülbahar Ahmetin Sofinin Musa beyin öldürülmesini istemiyordu.Konuyu kardeşi Yusufa açtı. Yusuf bunu duyunca çok korktu ve elinden hiç bir şey gelmeyeceğini söyledi.Gülbaharın tek bir umudu kalmıştı oda demirci Hüso idi.
Demirci Hüso sanki onu geleceğini biliyor ve onu bekliyordu Gülbahar Hüsoya olan biteni anlattı Hüso “biliyorum“ dedi Ahmet ile arasında geçenleri anlatınca Hüso dondu kaldı.Gülbahara Kervan Şeyhine gitmesini ve selamını söylemesini istedi.Gülbahar hemen şeyhe gitti ve olan biteni ona anlattı.Şeyh hüsoyu görmek istedi.ertesi gün hüso şeyhe gitti ve geri döndüğünde yanında atta vardı.Gülbahar bunu görünce çok sevindi ama Mahmut han atın kendisinin olmadığını söyledi ve cumartesi Günü üç hainin kafasının vurulacağını söyledi.Herkes atın Mahmut Hanın olduğunu biliyordu ve duruma çok sinirlenmişlerdi.
Gülbahar ne yapacağını şaşırmıştı bir şekilde bunun önüne geçmeliydi. Memoya gitti ve onları serbest bırakmasını istedi.Memo saçından birkaç tel alma şartıyla Gülbaharın isteğini kabul etti.Zindanın kapılarını açtı ve tutsakların hepsini arka kapıdan kaçmalarına izin verdi.Paşa bunları duyunca çılgına döndü fakat artık çok geçti.Memoda kendini uçurumdan aşağıya atarak intihar etti.
Yusuf çok korkmuştu gidip her şeyi Paşaya anlattı ve Gülbaharın kaçtığını söyledi.Ama Gülbahar gitmemişti sonunu bekliyordu.Paşanın adamları içeri girdi ve Gülbaharı alıp zindana kapattılar.
Gülbaharın zindana kapatıldığını herkes duydu.Birden bire halk ayaklandı herkes Beyazıta doğru yürümeye başladı.Bir,iki gün içinde kalabalık çok büyüdü.Kalabalık saraya yürüdü Gülbaharı zindandan çıkardılar ve Kervan Şeyhinin yanına götürdüler Ahmette ordaydı ve Ahmetle,Gülbaharın Hoşap beyinin kalesine gitmelerini istediler.Hoşap Kalesinin Beyi Ahmetle,Gülbaharı çok iyi karşıladı ve onlara çok iyi baktı.Akşam yatarken Ahmet ,Gülbahar ile arasına kılıncını çekip yatağın ortasına kılıncı sapladı.Ertesi gün Gülbahar bunun nedenini öğrenmek istedi.Ahmet,Gülbahara yalan söyledi.Ahmet Gülbaharın Memoya ne verdiğini merak ediyordu.
Mahmut Han Horasan Beyini tehdit etmeye başlamıştı.Ahmet bunu duyunca Beyden izin istedi ama Bey izin vermedi.Ülkenin dört bir yanında yardım teklifleri yağıyordu Hoşap kalesine bu Beyin çok hoşuna gitmişti.
Paşa baktı bunlarla baş çıkamayacak. Ahmete bir teklif götürdü eğer ağrı dağının tepesine çıkabilirse ve bunu ispatlarsa geri döndüğünde nikahlarını Mahmut Han yapacaktı.Ahmet bu teklifi kabul etti ve yola koyuldu herkes bu ana tanık olmak için Beyazıt ın önüne gelmeye başlamıştı.Paşa bu kadar çok kişiyi daha önce hiçbir yerde görmemişti. Paşa bu kalabalıktan korktu ve Ahmeti bağışladığını söyledi.
Ahmetin gidişinin dördüncü gecesi olmuştu.Demirci Hüso bir anda haykırdı. Dağın başında bir ateş yanıyordu.Herkesi büyük bir sevinç sarmıştı.Sabahleyin Ahmet geldi hiç kimsenin yüzüne bile bakmadan Gülbaharı alıp dağa gitti.
Gülbahar dayanamadı ve Ahmetin niye böyle davrandığını sordu.Ahmet ilk önce şaşkın şaşkın baktı sonra beni kurtarmak için Memoya ne verdin diye sordu.Gülbahar hiçbir şey vermediğini ne isterse yapmacağını ama Memonun hiçbirşey istemediğini söyledi.Daha sonra Gülbahar Ahmedi kaybetti ve bir dahada onu bulamadı