Orhan Gazi
Orhan Gazi Osmanlı Türkçesi d. 1281 Söğüt – ö. 1360 Bursa. Osmanlı Devletinin ikinci padişahıdır. 1326 ile 1359 yılları arasında beylik yapmıştır Osmanlı Beyliğinin kurucusu Osman Bey ve Malhun Hatunun oğludur. Sarışın, uzun boylu ve mavi gözlü, halk tarafından çok sevilen, ulemaya saygılı, merhametli bir hükümdar olarak tanımlanır. Sık sık halkın arasına karıştığı, ve dertlerini dinlediği söylenir. Babası Osman Gazinin vefatı üzerine 1326da Osmanlı hükümdarı olmuştur
Ailesi Eşleri Orhan Beyin adları bilinen üç eşi de Rum asıllı olup bunlar Yarhisar tekfurunun kızı Nilüfer Hatun adını alan Holofira Bizans imparatoru iii. Andronikos Palaiologosun kızı Asporça ve Bizans imparatoru Vi. Yannis Kantakuzenosun kızı Teodora. Asporça ve Teodarain islam dinine girip girmedikleri bilinmemektedir.
Asporça Bizans imparatoru iii. Andronikosun kızı Nilüfer Yarhisar Tekfuru kızı Teodora Kantakouzene Bizans imparatoru Vi. Yannis Kantakuzenosun kızı.
Erkek Çocukları Orhan Gazi, henüz hayattayken, en büyük oğlu olan Süleyman Gazi Süleyman Paşa olarak da bilinir- attan düşerek vefat etmiştir. Kısa bir süre sonra babası Orhan Gazinin de ölümü üzerine tahta küçük kardeşi i. Murat Murad Hüdavendigar geçmiştir. Üçüncü Osmanlı padişahı olan Murad Hüdavendigar, Nilüfer Hatunun oğludur.
Süleyman Gazi Murad Hüdavendigar, Kosova Savaşında Milos Obilic adlı asker tarafından şehit edilmiştir ibrahim, Eskişehir valisi 1316 – 1362. Kardeşi Murad tarafından öldürülmüştür.
Halil Kasım Kız Çocukları Fatma Hatun Şehzade Hadice Bey olmadan yaşamı Osmanoğullarının en uzun ömürlüsü olan Orhan Beyin çocukluğu ve gençliği bilinmemektedir. Osmanlı tarihlerinde adının ilk geçisi 1298de Nilüfer Hatun Yarhisar Tekfuru kızı Holofera ile evlendirilmesi nedeniyle olmuştur. 1300 de Köprühisarin fethinde bulunmuş ve Karacahisar uçbeyliği verilmiştir
Osman Bey oğlunu emir-i kebir beylerbeyi rütbesi ile küçük beylik ordusuna komutan atamış ve bundan sonraki babasının her askeri eylemine katılmıştır. Geleneksel anlatımlarda, Osman Beyin ölümü ardından yapılan toplantıda Orhanın kardeşi Alâddin Aliye beylik önerisinde bulunduğu, ama onun kardeşi Orhanın askeri başarılarını hatırlatarak Orhanin bey olmasını sağladığı bildirilmektedir. Adına kesilen ilk Osmanlı akçe sikkesi Rebievvel 724 Şubat 1324 tarihi taşımakta ve Orhanin en geç bu tarihte Bey olduğuna kanıt sağlamaktadır.
Anadoluda fetihler Orhan Beyin beylik yıllarının ilk dönemi Anadoluda fetihlerle geçmiştir. Beyliği sırasında bütün diğer Anadolu beylikleri gibi iranda kurulu ilhanlıları metbu sayıp yıllık vergi ödemekte devam etmiştir. Diğer yandan da Bizans topraklarına yonelik akınlar ve fetihlerle Osmanlı Beyliği daha güç kazanmıştır.
Orhan Bey 1321 de Mudanyayı fethederek beyliğini Marmara Denizi kıyısına erişmiştir. O yıl ve 1326 ya kadar Gazi komutanlar emri altında Osmanlı beylik birlikleri beylik sınırlarina sevkedilmiş Konur Alp Batı Karadeniz dolaylarına, Akçakoca izmit dolaylarına, Gazi Abdurrahman Yalova Yalakabad dolaylarına akınlar yaparak Yalova, Akyazı, Mudurnu, Pazaryeri Ermenipazarı, Sapanca Ayangölü, Kandıra, Samandra fetihleri yapılmıştır.
1326 de hedef, bölgenin en büyük merkezi olan ve yıllardır abluka altında tutulan Bursa kenti olmuştur. Önce Orhangazi o zaman Atranos kalesi alınmış ve yıkılmış sonra Bursa hisarını kuşatmak üzere Pınarbaşı mevkininde karargah kurulmuştur. Fakat Köse Mihal Beyin diplomatik çabaları sonucu kale muhafızı Evranos kaleyi savaşsız teslim etmiştir
Köse Mihal Bey ve Evranos Beyin müslüman olup Orhan Beyin hizmetinde akıncı beyleri olarak görev yapmaları ve bu misyonu kendi soydaşlarına devretmeleri Osmanlılık kimliği yaratma siyasetinin ilk başarılı sonuçlarıdır. Bir vekayiname Bursa alınışını 2 Cemazievvel 726 6 Nisan, 1326 olarak vermektedir. Fakat elde bulunan bazı, Orhan Gazi adına Bursada basılı olduğu gösterilen akçe sikkeleri daha önceki tarihleri göstermektedir. Genel olarak Osmanlı tarihçiler Bursanın alınması ile Orhan Gazi tarafından başkent yapıldığı bildirirler
Sonraki yillarda Orhan Beyin gazi komutanları akıncıları ile Kocaeli topraklarında ilerlemişler Kartal ve Aydos kalelerini fethetmişler ve Boğaz kıyılarında görülmüşlerdir.
Mayıs 1329da Bizans imparatoru olan iii. Andronikos ve yakın danışmanı sonra imparator olan Yannis Kantakuzenos 2.000 paralı asker ile takviyeli bir Bizans ordusu ile Kocaelinde ilerlemiş izmit kuşatması yapan ise Orhan Gazi ivedi yürüyüşle Darıca üzerinden gelmiş ve ilk defa bir meydan savaşı olarak Bizans ve Osmanlı orduları 11 Haziran 1326 da Maltepe Palekanon Savaşına girişmişlerdir. Bu savaşta Bizans ordusu Osmanlı ordusuna yenik düşüp bozguna uğramış ve Bizans imparatoru iii. Andronikos yaralı olarak kurtulmuştur. Böylece iii. Andronikosun Bizans Anadolu topraklarını geri alma planları suya düşmüştür ve Bizanslılar bir daha böyle planlara girişmemişlerdir.
Orhan Beyin bu askeri zaferi sonucu olarak bütün Hristiyanlar için ana itikat prensibi sağlayan Nicea itikadıin 325de kabul edildiği şehir olan ve Bizans Konstantinopolisi Latinlerin elinden alıp kurtaran iznik Rum imparatorluğunun başkenti olmuş olan iznik Nicea 2 Mart, 1331 de hiç direniş görünmeden fethedilmiştir. Orhan Bey ve yakınları tarafından yapılan imar çalışmaları çok kısa bir zamanda iznik bir Osmanlı kültür, ticaret ve sanat merkezi olan bir islam şehrine döndürmüştür. Özellikle Orhan Bey iznik büyük katedralini camiye ve bir manastırı medreseye çevirtmiş eşi Nilüfer Hatun bir imaret yaptırmış oğlu Süleyman Paşa ise yeni bir medrese inşa ettirmiştir.
Bu çalışmalar sürerken Kara Timurtaş Paşa Marmaranın Gemlik ve Armutlu kıyılarını Osmanlı sınırlarina katmış. Sonra daha eski klasik Roma imparatorluğunun 284 ve civarında başkentliğini yapmış olan ve 6 yıldır Osmanli ablukası altında bulunan izmit Nikomedia 1337de Bizans tarafından savunulamaz duruma gelmiş son Bizans valisi Prenses Marika Paleialogos tarafından terkedilip Osmanlı orduları tarafından fethedip yönetimi Süleyman Paşaya verilmiştir.
Bunun üzerine iii. Andronikos 1333 de Osmanlı hükümdarı Orhan Beye bir barış anlaşması teklif etmiş ve yıllık 12.000 Bizans altını haraç karşılığında Bitinyada Bizans elinde kalmış olan arazilere Osmanlıları hücum etmemesini teklif etmiştir. Böylece Orhan Beyin Anadoluda küffardan fethedilecek önemli bir yer kalmamıştır.
Orhan Bey bu nedenle 1340 larda beyliğini yeni bir strateji olan komşu Türkmen beyliklerin fethine yöneltmiştir. Bu ülkeler islam siyaset felsefesine göre dar-ül harp olmadığı için bu yeni stratejinin uygulaması için sudan nedenler yaratılmıştır.
Önce Karesi Beyliğinde hükümdarlık kavgasına geçen Demirhan Bey ile Dursun Beyin arasını bulmak nedeniyle Orhan Bey 1342 de Ulubad, Karacabey Mihaliç ve Mustafakemalpaşa Kırmastı kalelerini işgal etmiştir. Bununla da yetinmeyerek önemli bir askeri kuvvetle 1345 de Karesi Seferine çıkmıştır. Bu iki kavgalı bey Bergamada sıkıştırılmış Dursun Bey kuşatma sırasında olmuş Demirhan Bey esir olarak alınmıştır. Böylelikle Karesi Beyliğine ait geniş topraklar ve Balıkesir, Manyas, Edincik ve Erdek kentleri Orhan Bey idaresine geçmiştir.
Sonra iç Anadoluya akınlar başlamıştır. Bu akınlar de Gerede ve Osmanlılara kuruluştan beri destek sağlayan Ahilerinin merkezi Ankara kalelerinin Orhan Beyin eline geçmesi ile sonuçlanmıştır.
Rumeliye geçiş Orhan Gazinin, hükümdarlığının son döneminde yeni bir strateji ortaya çıkmıştır. Bu strateji Bizansa yardım etme vesilesiyle Rumeliye Osmanlı askeri gönderilmesi ile başlayıp Osmanlıların ve Turklerin Rumelide toprak edinip şehirlere de yerleşmesi ve yeni bir küffar elinden toprak fethetme sürecinin sonucunda ta orta Avrupaya uzanacak olan sürecin başlaması ile devam etmiştir.
Orhan Beyin Bizansa yardım etmesi, bir iç isyan sonrası imparatorluk tahtına geçen Vi. Yannis Kantakuzenosla kurulan yakın ilişkilerle başlamıştır. 1344 de Bizans imparatoru zor bir durumda bulunuyordu. Selanikteki valisi olan Yannis Apocausus duruma hakim olamamış ve bagnaz fanatikler Zealotolarak anılan bir parti tekrar idareyi eline almıştı. Sırp Kıralı Stefan iV
Duşan tekrar Bizans aleyhine dönmüş ve tüm Makedonyayı istila etmek niyetiyle Serez kalesini kuşatma altına almıştı. Anadoluda müttefiki olan ve daha önce askeri yardım sağlayan Aydınoğlu Umur Beyin donanması Papanin kurduğu Lig müttefikleri donanması tarafından izmir de yakılmış ve izmir Papalık muttefiklerinin işgali altına alınmıştı. Saruhan Beyliği asker sağlayabileck durumda idi ama bu kuvvetin hem Selanik hem de Sırp Kıralına karşı bir askeri sefer için yeterli olmayacağı gayet açıktı
Onun için 1345 in ilk aylarında Vi. Yannis Kantakuzenos Orhan Beyle yakın ilişkiler kurmak için temaslara başlamıştır. Kendisi tarih yazarı da olan Kantakuzenos bu evlilik hakkında kitabında bir bölüm ayırmıştır. Buna göre Kantekuzanos biraz Turkçe öğrenmiş iki hukumdar birbirleri ile yakin şahsi bağlantı kurmuşlar ve Orhan Beyle şahsi görüşmeleri sırasında birbirinden güzel üç kızını da Orhan Beyle tanıştırmıştır. ikinci kızı olan Teodorayı Orhan Bey ile evlendirmek için anlaşmışlardır
1346 da Orhan Beyi düğün yeri olan Silivriye Salymbriaya getirmesi için 30 gemilik Bizans donanması kullanılmış ve 3 gün 3 gece süren düğünden sonra aynı filo Orhan Beyi ve maiyetini geri götürmüştür. Ertesi yıl Orhan Bey yeni karısı Teodara ile bu sefer Üsküdarda kayınbabası ile buluşmuştur.
1450de 20.000 Osmanlı suvari kuvveti ile takviyeli Bizans kuvvetleri ile Vi. Yannis Kantakuzenosun oğlu olan Matthaios Kantakuzenos komutası altında Selanike doğru ilerlerken Orhan Beyin askerlerinin Anadoluya geri gitmeleri gerekmiş ve bu askerlerin gitmesi ile gücü çok azalan Matthaiosun şansı yaver gidip Selanik yakınlarında bir Türk asıllı korsan filosu bularak bunları paralı olarak tutup Selanike girmeyi başarmıştır.
1452de Vi. Yannis Kantakuzenos ile ortak imparator olan V. Yannis Palaiologos ile arası açılmış ve V. Yannis Edirnede hüküm süren Matthaiosa Sırplar yardımı ile hücum edip o şehri almıştır. Buna karşılık Vi. Yannis Kantakuzenos Konstantinopolisden damadı Orhan Beyin yardım olarak sağladığı ve komutanlığını Orhan Beyin oğlu olan Süleyman Paşanın yaptığı bir büyük Osmanlı birliği beraber Bizans ordusu ile kendi başkomutanlığı altında Edirneye yürüyüp bu şehri kurtarmıştır. Ayni Osmanlı birliği birkaç ay sonra bir karışık Sırp-Bulgar ordusunu donmuş olan Meriç Nehri kıyılarında yenik düşürüp imha etmiştir.
Bazı Türk tarihlerine göre bu başarının sonucu olarak 1353 de Çimpe kalesi Süleyman Beye bir askeri us olarak verilmiştir Süleyman Bey buraya ve civarına askerlerinin ailelerini ve göçmen Türkmenleri yerleştirmeye başlamıştır ve bu kale Osmanlılarin Avrupaya bir köprübaşı noktası olmuştur. Bunu önlemeye çalışan imparator Vi. Yannis Kantakuzenos Çimpe kalesini geri almak için 10.000 altın tazminat vermeyi teklif etmiş ve bunu müzakere etmek için Orhan Beyle şahsen görüşmek istemiştir. Fakat yaşlılığını ve hastalığını ileri süren Orhan Bey bu görüşmeyi kabul etmemiştir.
Bir başka açıklamaya göre ise 2 Mart 1454 de bütün Trakya büyük bir deprem geçirmiş ve bu afetin hemen arkasından gelen kar tipi fırtınaları ve şiddetli yağmur afetleri hayatı daha da fenalaştırmıştır. Bu afetten önce büyük bir Bizans şehiri olan Gelibolu taş taşın üzerinde kalmayacak kadar zarar görmüş ve tüm halkı tarafından denizden terk edilmiştir. Bigada bu haberi alan Süleyman Paşa bir anlatıma göre zaten kendine üs verilen Çimpeye gitmek üzere hazır bulunmaktaydı. Diğer bir anlatıma göre Süleyman Paşa daha önceki yardım seferinde Rumeli topraklarının zenginliğini görmüş ve Rumeliye geçmek için bir böyle bir fırsat kollamaktaydı
Her nedenle olursa olsun Süleyman Paşa ve ordusu ile Çanakkale Boğazını geçip ve birlikte getirilen Türkmen göçmenler ile bomboş olan Geliboluya yerleştirmiştir. Birkaç ay içinde şehirdeki binalar yaşanacak şekilde onarılıp ve şehrin surları yeniden inşa edilmiş ve Gelibolu nüfusunun hepsi Türk olan bir müslüman şehrine dönüştürülmüştür. Bizans imparatoru resmen Süleyman Paşadan Geliboludan orada yerleştirdiği bütün Türklerle birlikte çekilmesini istemiştir
Ancak Süleyman Paşanın yanıtı buraya Türklerin Allahın niyeti ile geldiklerini geldiklerinde şehrin terkedilmiş olduğunu burada oturan hiçbir kimsenin evinden zorla atılmadığını ve bu şehri terketmenin Allahın inayetini ret etme olacağını bildirmiştir. imparator bu şehrin boşaltılması masraflarını karşılayacağını ve üstüne tazminat vereceğini bildirdiyse de Süleyman Paşayı fikrinden çaydıramamıştır. imparator bu sefer damadı Orhan Beye de durumu şikayet etmiştir Orhan Bey imparatorla izmitte görüşebileceğini bildirmiş ise de görüşmeye hastalık bahanesine gitmemiştir. Bunu bir feleaket olarak kabul eden ve büyük yeise kapılmıştır
Bu sorun daha bir hal yoluna konulmadan ortak imparator olan V. Yannisle mücadeleye girişmiş önce V. Yannis Palaiologosu ortak imparatorluktan atıp Bozcaadaya Tendosa sürgüne göndermiş ama oradan kaçan V. Yannis istanbula gelip idareyi yeniden eline almıştır. Önce Vi. Yannis Kantakuzenos birlikte imparatorluğu kabul etmişse de 4 Aralık 1454 de kendi isteği ile tahtından feragat etmiş bir manastıra kesiş olarak girmiştir. Böylece Osmanlıların Rumeliye geçmeleri bir emrivaki olarak kalmış ama Orhan Beyin kayınbabası iktidardan ayrılmıştır.
Masallaşmış bir açıklamaya göre Süleyman Bey ve ufak ordusu Rumeliye salla geçiş yapmış ve orada ilk yerleşkiyi kurmuşlardır.
Her ne şekilde geçiş ve köprübaşı kurulmuş olursa olsun, Osmanlılar Trakyada Bizans şehirlerini birer birer zaptemeye başlamışlardır. Çimpe kalesi ve Gelibolu kale ve şehirinden başlayarak Bolayır, Keşan ve Rodoscuk Tekirdağ de fethedilmiştir. Bunun yanında fethedilen toprakları korumak amacıyla Rumelide geniş bir iskan politikası uygulanmış ve Anadoludan Trakyaya Türkler getirilip yeni fethedilen yerleşkelere iskan edilmişlerdir. Ayrıca zaten Trakya topraklarında bulunan korsanlık, haydutluk ve çetecilikle geçinen Türkler, Aydınoğulları ve Saruhan orduları kalıntıları da Osmanlılara katılmışlardır. 1356da Osmanlılar Çorluya kadar ilerlemişlerdir.
1358de Rumelideki Osmanlı toprakları üzerinde beyler beylik görevi yapan Süleyman Paşa Çorlu civarında bir sürek avı sırasında atından düşerek feci şekilde ölmüştür. Süleyman Beyin ölümu ile 1359-1562 arasında Orhan Beyin oğlu ve veliahtı Murat Bey Rumelide Osmanlı ordularına komutaya başlamıştır. Osmanlılar 1361de Dimetokayi ellerine geçirmişler. 1362de Orhan Bey öldüğünde Osmanlı orduları Edirne kapılarında olup o yıl bu şehir de Osmanlılar eline geçmiştir