ibadet Nedir? Kulluk etmek, tapmak, tapınmak. islamiyette ibadet, bütün varlıkları yaratan Allahü tealaya karşı saygı göstermek, O’nun emir ve yasaklarına uymaktır. Tapınmak duygusu ve ihtiyacı, insanoğlunun rühi yapısında tabii olarak vardır. Tarih boyunca gelmiş, geçmiş bütün insan topluluklarında görülen ortak özelliklerden biri de, kendi inançlarına göre bir tapınaklarının, ibadet usülü ve şekillerinin olmasıdır. Gerçekten yeryüzünün her yerinde yapılan kazılarda, eski insanların mabedlerinin, ibadet usüllerinin, esaslarının izlerine rastlanıldığı gibi, bugün de dünyanın neresine gidilirse gidilsin en muhteşem yapıların başında mabetlerin geldiği ve buralarda insanların saygılı davrandıkları görülür.
İbadet Nedir? İbadet Ne Demek?
İnsanlar sahib oldukları inancın koyduğu usüllere göre bu mabetlere koşmakta, inandıkları varlığa tapınarak huzür bulmaya, acizlik, yeis (ümitsizlik), sıkıntı ve kederlerden kurtulmaya, ümit, neşe ve kuvvet kazanmaya çalışmaktadırlar. Bütün insanlarda ortak olan bu hal, insanlığın, “kendilerinden üstün, dileklerini kabul edecek, onları korktuklarından koruyacak ve istediklerine kavuşturacak bir varlığa” inanma ve tapınma ihtiyacının ifadesidir. Bu ihtiyaç, o kadar kuvvetlidir ki, tarih boyunca bütün diktatörler, zalimler ve zulme dayalı rejimler bile başka şeyleri ortadan kaldırabildikleri halde bunu yok edememiş, tebealarının dinini ortadan kaldıramamış, belki yerlerine başka inançlar ve tapınma şekilleri koyabilmişlerdir.
Tarihte ve şimdi görülen, ateist (tanrısız) denilen insanlar da aslında tamamen tapınma duygusundan yoksun değillerdir. Bunlar, bilhassa peygamberlerin bildirdiği ilahi dinlere inanmadıkları, bu dinlere ve inananlarına şiddetle düşman oldukları için “ateist” olarak vasıflandırılmaktadır. Ateistler, “madde”ye inanmakta ve onu ilahlık mertebesine çıkarmaktadır. Madde hakkında sahib oldukları inanç ve görüşler, onlar için bir din gibi mukaddes sayılmış ve maddenin hakimiyeti karşısında takındıkları saygılı ve teslim olmuş halleri de tapınma şeklini almıştır. insan olarak ateistler de, aşağı bir şekilde, inanma-tapınma ihtiyacını madde ile karşılayıp tatmin olmaya çalışmaktadırlar.
insanlık, bu inanma ve tapınma ihtiyacını gidermek için tarih boyunca pekçok çareye başvurmuştur. ilk insan ve ilk peygamber olan hazret-i adem’in ve daha sonra gelen diğer peygamberlerin bildirdiği ilahi dinlerden ve bu dinlerde emredilen ibadetlerden ayrıldıkça şaşkına dönmüşler, kendi elleriyle ortaya çıkarttıkları inanç ve ibadet boşluklarını doldurmak, düştükleri buhran ve huzursuzluklardan kurtulmak için hayali şeylere, güneşe, aya, yıldızlara, rüzgara, ateşe, şeytana ve bunların taştan, topraktan yapılmış sembollerine tapınmışlardır.
İbadet Nedir? Ortaya Çıkarılan İnanç ve İbadet Şekilleri?
Ortaya çıkarılan inanç ve ibadet şekillerinin bir çoğu garip, Gülünç ve saçmalıklarla dolu olurken, bazıları da insanların diri diri yakılması, işkence ve eziyetler çektirilmesi, vahşi hayvanlara parçalattırılarak uydurdukları tanrılara kurban edilmesi gibi zulüm ve vahşetlere veya türlü türlü ahlaksızlık ve rezilliklere bürünmüştür. Hatta, insan, varlığının en derin yerlerinden gelen bu ibadet ihtiyacını giderebilmek için, kendisi gibi bir insan olan ana ve babalarına, krallara, zalim diktatörlere, büyücülere vs. tapınmış, her şeyiyle onlara kul ve köle olarak insanlık haysiyet ve şerefini hiçe sayıp hak ve hürriyetlerini kaybetmiştir.
İbadet Nedir? İnsanların Düştükleri Bu Vahim Yanlışlık
İnsanların düştükleri bu vahim yanlışlık ve bayağı işler, her devir ve her yerde Allahü tealanın gönderdiği peygamberler, aleyhimüsselam ve hak dinler vasıtasıyla düzeltilmiş, iman ve ibadette hak olan mabuda (Allah’a) yönelmeleri emredilmiştir. Nitekim Allah’a kulluk hakkında Kur’an-ı kerim’de mealen; “Yalnız sana ibadet (kulluk) ederiz ve yalnız senden yardım isteriz.” (Fatiha süresi: 4) buyrulmaktadır.
Böylece sayıları kesin olarak bilinmeyen peygamberler, aleyhimüsselam, insanlığı kendileri gibi birer mahlük olan varlıklara tapınmak karanlığından kurtararak, bütün varlıkların yaratanı ve hakiki sahibi olan Allahü tealaya ibadet etmenin şeref ve üstünlüğüne çağırmışlardır. En son hak din olan islamiyette, en büyük ve en son peygamber olan hazret-i Muhammed tarafından tebliğ edilmiş, iman, ibadet ve ahlak esasları ile insanlar, manen ve maddeten yükselmeye, üstünlük ve şeref sahibi olmaya, dünya ve ahiret saadetlerine kavuşmaya davet edilmişlerdir. Böylece insanlar, alemlerin ve bütün mahlükların yaratıcısı olan ve bütün iyilikleri, nimetleri gönderen, hiçbir varlığa benzemeyen, mekanlı ve zamanlı olmayan, gücü her şeye yeten, doğmamış, doğurulmamış ve bir olan Allahü tealaya ibadet etmeye, ancak O’na boyun bükmeye, O’na dua etmeye, O’ndan yardım istemeye, O’na sığınmaya çağırılmışlardır.
İnsanın, görünür ve görünmez bütün nimetleri gönderen Allahü tealaya gücü yettiği kadar şükretmesi kulluk vazifesidir. Aklın emrettiği bir vazife bir borçtur. Fakat Allahü tealaya yapılması gerekli bu şükrü yerine getirebilmek kolay bir iş değildir. Çünkü insanlar yok iken sonradan yaratılmış, zayıf, muhtaç, ayıplı ve kusurludur. Allahü teala ise hep var, sonsuz vardır. Ayıplardan, kusurlardan uzaktır. Bütün üstünlüklerin sahibidir. insanların Allahü tealaya hiçbir bakımdan benzerlikleri, yakınlıkları yoktur.
Böyle aşağı kullar, öyle bir Yüce Allah’ın şanına yakışacak şükür yapabilir mi? Çünkü, çok şey vardır ki, insanlar onları güzel ve kıymetli sanır. Fakat Allahü teala bunlardan razı değildir, beğenmez. Saygı ve şükür sandığımız şeyler, beğenilmeyen, bayağı şeyler olabilir. Bunun içindir ki insanlar kendi kusurlu akılları, kısa görüşleri ile Allahü tealaya karşı şükür, saygı olabilecek şeyleri bulamaz. Şükretmeye, saygı göstermeye yarayan vazifeler, Allahü teala tarafından bildirilmedikçe, övmek sanılan şeyler, kötülemek olabilir.
İşte, insanların Allahü tealaya karşı, kalp ve beden ile yapmaları ve inanmaları lazım olan şükür borcu, kulluk vazifeleri, Allahü teala ve O’nun sevgili peygamberi tarafından bildirilmiştir. Allahü tealaya şükür, O’nun peygamberinin getirdiği yola uymakla olur. Bu yola uymayan, bunun dışında kalan hiçbir şükrü, hiçbir ibadeti, Allahü teala kabul etmez, beğenmez. Çünkü insanların iyi, güzel sandıkları çok şey vardır ki, islamiyet bunları beğenmemekte, çirkin olduklarını bildirmektedir.
Demek ki, aklı olan kimselerin, Allahü tealaya şükür etmek için, Muhammed aleyhisselama uymaları lazımdır. O’nun yoluna “islamiyet” denir. Muhammed aleyhisselama uyan kimseye “Müslüman” denir. Allahü tealaya şükretmeye, yani Muhammed aleyhisselama uymaya “ibadet etmek” denir.
Allahü tealaya tazim ve saygı, O’na kulluk vazifelerini yerine getirmekle olur. ibadetlerin neler olduğunu sadece bilmek kafi değildir. ibadet, Allahü tealanın razı olduğu işleri yapmaktır. Allahü tealanın rızası, yapılmasını kesin olarak emrettiği farzları yerine getirmekte ve yasak ettiği haramlardan kaçınmaktadır. ibadet görevini yerine getirebilmek, Allahü tealanın nelerden razı olduğunu bilmeye bağlıdır. ilimsiz ibadet olmaz. Cahil olanın yaptıklarına ibadet denmez, sapıklık denir.
Nitekim Hadis-i Şerifte; “ilimsiz ibadet, dalalettir, sapıklıktır.” buyruldu. Cahil, ne yaptığını bilmeyen kimsedir. Bütün insanların yaratılmasındaki maksat, Allahü tealaya ibadet etmektir. Bunu,Allahü teala Kur’an-ı kerimde haber vermektedir. Allahü teala, Zariyat süresi 56. ayet-i kerimesinde mealen; “insanları ve cinleri, ancak beni tanımaları, bana ibadet etmeleri için yarattım.” buyurdu.
İbadet üç Şekilde Olur
Beden ile, mal ile, hem beden ile hem de mal ile olur. Birincisi, namaz ve oruç gibi, ikincisi zekat gibi, üçüncüsü de hac gibidir. Namaz gibi ibadetlerde başka birisi vekil yapılamaz. Allah’ın emrettiği namazı herkesin kendisi kılması lazımdır. Oruç da böyledir. Mal ile yapılan ibadetlerde başka birini vekil etmek caiz olur. Zekatını vermek için başka birini vekil yapmakmümkündür. Üçüncüsü olan hac, hem bedeni bir ibadet, hem de mal ile olan bir ibadettir. Hac vazifesini yapamayan birinin, başka bir Müslümanı kendi yerine gödermesine izin verilmiştir.
Müslümanlığın Farz Kıldığı ibadetlerin Faydası
İnsanlara yani o ibadetleri yapan fertlere ve cemiyetleredir. Yoksa Allahü teala insanların ibadetine muhtaç değildir. insan namaz kılmakla, oruç tutmakla hem Allah’a karşı kulluk vazifesini yapmış, hem de kalbini her türlü kötülüklerden temizlemiş olur. Çünkü namaz ve oruç insanı rühen yükseltir ve kötülüklerden alıkoyar. Aynı şekilde Allah’ın emrettiği gibi malının zekatını vermek ve muhtaçlara yardım etmekle de hem Allah’a karşı kulluk, hem de insanlara karşı insani vazife yapılmış olur.
Yirmi dört saatte bir saat tutmayan bir zamanı, Allahü tealanın emrini yapmak için ayırmamak ve zengin olup da malın kırkta birini Müslümanların fakirlerine vermemek, mübahları bırakıp da haram ve şüpheli olana uzanmak, insanlar için büyük bir suçtur. insan ve cin şeytanları, bugün Allahü tealanın affını ve merhametini ileri sürerek insanları aldatmakta, ibadetleri yaptırmayıp, günahlara sürüklemektedir.
Halbuki bu dünya imtihan yeridir. islamiyetin emrettiği ibadetleri yapmak, bu imtihanda muvaffak olmak için lazımdır (şarttır). ibadetleri yapmayanlara ahirette çok acı azaplar yapılacağı Kur’an-ı kerimin pekçok yerinde tekrar tekrar bildirilmektedir. Bir Müslüman Allahü tealanın haram ve yasak ettiği şeylerden, O yasakladığı için kaçınınca ve emrettiği şeyleri O emrettiği için yapınca ibadet yapmış, kulluk vazifelerini yerine getirmiş olur. İbadet Nedir