Akciğerin Görevleri
akciğerler burun, gırtlak, soluk borusu ve bronşlar aracılığıyla dış havayla ilişkide bulunduklarından, çevrenin zararlı etkenlerinden kurtulamazlar. Bu etkenler çok değişik tipte olabilirler. Mikroplar sözgelimi, grip etkeni ya da verem basili v.b madensel ya da bitkisel tozlar, zehirli gazlar, içinde sigara dumanının da bulunduğu zararlı dumanlar.
akciğer, hastalıkları kirlenmiş çevre havasının etkisi altındadır demek yanlış olmaz.Zararlı etkenin tipine göre, solunum sistemi değişik biçimlerde tepki gösterir.
Bu tepki yetersizse, enfeksiyonlar, akciğer toz hastalıkları, v.b. ortaya çıkar. Akciğerlerin aşırı tepki göstermesi sonucunda ise, aşırı duyarlık hastalıkları ya da alerji hastalıkları astım gibi ortaya çıkar. Solunum sistemini tüm koruyucu engellerine karşın tehdit eden bu çevre etkileri, akciğer hastalıklarının tanımlanmasında birinci önemli kavramı oluşturur.
Bir ikinci kavramda solunum hastalıklarının enfeksiyon ve sonuçlarına bağlı olduğudur. 1920′lere doğru bir hastane odasına girdiğimizi düşünelim ve laennecin tanımıyla bir göğüs hastalığından yatanları gözden geçirelim. Yataklardan birindeki tabela bir haftadan beri süren 40°C ateş gösteriyor. Hasta solgun, dudaklarının çevresi uçuklamış, başucundaki komodinin üstünde paslı, koyu, yapışkan balgamla dolu bir tükürük hokkası duruyor. Belli ki bir zatürreyle karşı karşıyayız.
Akciğer hastalarının son grubunu geriye kalan hastalıklar oluşturmaktadır. Amfizem ve ya da akciğer sertleşmesi 50 yıldan beri klinik görünüşü çok az değişen astım; akciğer sarkoyidozu, akciğer toz hastalıkları, az yada çok yaygın akciğer bağdokusu artması, akciğer kalbi, salgın halindeki gribin akciğerde oluşturduğu hastalıklar her çeşit zatülcenp teşhisi ancak tam kuruluşlu hastanelerde yapılabilen öteki akciğer hastalıkları.
Şimdi yakın gelecekte akciğer hastalıkları biliminin başlıca sorunlarının neler olabileceğini inceleyelim.Önce akciğer kanseri tedavisinde yeni ilerlemelerin gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Cerrahi verebileceğinin en fazlasını vermiş durumdadır. Sonuçlarsa en iyi istatistiklere göre 5 yıldan sonra yüzde 25 yaşama şansı göstermektedir.
Üstelik, akciğer kanserine yakalananların ancak yüzde 20 kadarı ameliyat olmaktadır. Işın tedavisi (özellikle kobalt tedavisi) sonuçları, cerrahininkinden pek parlak değildir. Günümüzde görüşler, ilaçla tedaviye doğru yönelmektedir. Sözgelimi, rubidomisin adlı ilaç, bir kan kanseri olarak kabul edilen lösemide tam iyileşmeye yakın sonuçlar verebilmektedir.
Ama akciğer kanserinde ilaçla tedavi henüz benzer sonuçlar vermemiştir. Tüm çabalar sonuçsuz kalmış ve kanser bölgesinde engeüeyici etki gösterecek güçte yeni bir ilaç henüz bulunmamıştır. Öte yandan, birçok araştırmacı konuya, bağışıklıkla tedavi ya da bağışıklıkla önleme açısından bakmaktadır. Biyologlara göre, birçok insanda kanser hücreleri oluşmakta, ama bu hücreler, kişinin bağışıklık mekanizması yeterliyse bedenden atabilmektedir.
Bu bağışıklık mekanizmasının güçlendirilmesiyle, ilerde akciğer kanseri tedavisinin ya da önlenmesinin yolu açılmış olabilir. Ama bu alanda yeni ilerlemeler yapılmadığı sürece, hava kirliliğine, tütün tiryakiliğine ve özellikle kanser yapıcı etkisi artık tartışma götürmeyen sigara kullanımına karşı savaşımın oluşturduğu önleyici silahın geliştirilmesi gerekmektedir.
Süreğen bronş iltihabı (müzmin bronşit), gerek yaygınlığı, gerek önemsenmeyen bir hastalık olması özelliği, gerekse de günden güne artan ölümler nedeniyle artık toplumsal bir hastalık olmuştur. Bu hastalığın erken teşhisi ve tedavisinin geliştirilmesi son derece önemlidir.
Ancak bu sayede hastanın gerilemeyen solunum yetmezliği evresine varmasından önce gereken çaba gösterilebilecektir. Silikoz (silisyum tozlarına bağlı olarak oluşur) gibi bazı akciğer toz hastalıklarının gerilemesi, asbestoz (amyant tozlarına bağlı olarak oluşur) gibi bazılarının da ilerlemesi, akciğer hastalıklarının meslek hastalıkları arasında önemli bir yer tuttuğunu göstermektedir.
Sarkoyidoz yaygın akciğer bağdokusu artışı ve öteki değişik hastalıkların nedenlerinin iyi anlaşılması için daha birçok yeni veri gerekmektedir. Bağışıklık mekanizması konusundaki bilgilerin akciğer ve bronş hastalıklarına uygulanması, solunum sisteminin bazı duyarlık ve korunma süreçlerini aydınlatabilecektir.
Akciğer hastalıklarının geleceği birçok etmene bağımlıdır. Bunların en önemlilerini gözden geçirelim.
Tıbbi araştırma; Waksmann’ın 1943′te streptomisini buluşuyla, akciğer veremi tedavisinde birkaç yıl içinde önceki yüzyıl içinde gerçekleştirilenden daha çok aşama gerçekleştirildiğini unutmamak gerekir. Bilgi artırma Hekim yönünden gereklidir; çünkü hekim, yeni biyoloji, klinik ve tedavi yöntemlerini izlemek zorundadır. Halk yönünden gereklidir; çünkü hastalıkların erken teşhisi ve tedavilerinin doğru uygulanması için, halkın işbirliği zorunludur.
Birçok akciğer ve bronş hastalıklarının hava kirlenmesinin kötü sonuçlarının etkisi altında olduğu gerçeğinin gözönünde tutulması. Akciğer hastalıklarının geleceğinin insan uygarlığına bağımlı olduğu söylenebilir. Uygarlığın gerçek sorumlu olan çevrenin verdiği zararları yenebilmeyi başarıp başaramayacağını zaman gösterecektir.