Hekim Başlık Nedir
Osmanlı sarayının ve memleketin sağlık işleriyle uğraşan teşkilat. Bu teşkilatın başındaki vazifeliye “hekimbaşı” denilirdi. Bazı kaynaklara göre Fatih Sultan Mehmed Handan önce Sultan ikinci Murad Han döneminde yerleşmeye başlayan bu kuruluş, sonraları daha da gelişti. Sultan ikinci Murad Han döneminde Hekim Şeyhi’nin, hekimbaşı olarak tayin edildiği bilinmektedir. Hekimbaşı, padişahın çevresinde çalışan kişilerin en büyüklerinden sayılırdı. Bu sebeple hekimbaşılığa tayin edilenlere 18. yüzyıla kadar sadrazamlar, sonraları da darüssaade ağaları, padişah tarafından hediye edilen bir kürk giydirirlerdi.
Hekimbaşı, darüssaade ağasına bağlı olmakla beraber her türlü yazışmaları sadrazamla yapardı. Bütün sağlık personelinin tayin ve göreve alınmalarında onun tavsiyeleri alınırdı. Hekimbaşılarına geçimleri için arpalık yani herhangi bir yerin vergisi verilirdi. Diğer islam memleketlerinde olduğu gibi
Osmanlı Türklerinde de, Kur’an-ı kerim’in getirdiği sağlık prensipleri ve Peygamberimizin sağlıkla ilgili hadis-i şerifleri uyulacak sağlık kuralları olmuştur. Hekimlik hizmetlerinde, koruyucu hekimliğin, tedavi hekimliğinden daha kıymetli olduğunun farkında olan Müslümanlar, islamiyetin koyduğu kurallarla şimdiki modern hijyen ilminden daha öndeydiler. Bu kaidelere riayet edenlerin hastalanmayacaklarını Peygamber efendimiz bildirmiştir.
Hekimbaşının selahiyetleri bugünkü sağlık bakanının selahiyetlerine eşitti. Ancak bu selahiyetler askeri alana da yansırdı. Savaş zamanında hekimbaşı, aynı zamanda “ordu hekimbaşısı” idi. Müneccimbaşılık vazifesini de gören hekimbaşılar, her yıl hicri yılbaşında bir zayice (hadiseleri düzenleyen yıllık cetvel) yapıp padişaha takdim ederlerdi. Ayrıca adli tabiplik görevini de yürütürlerdi. Bir adet olarak padişahların ölümünde hekimbaşılar görevden alınırlardı. Ancak padişahın tahttan çekilme durumunda görevlerinde kalırlardı.
Hekimbaşının emrinde 19. yüzyıla kadar cerrahbaşı, kehhalbaşı (göz mütehassısı) ve eczacı kalfaları vardı. Bu tarihe kadar hekim ve eczacı aynı kişi olduğundan ayrıca bir eczacıbaşılık yoktu.
Hekimbaşılığın yetkileri 19. asrın ortalarında sınırlandırıldı. Çünkü bu zamanda tıp alanında modernleşmeye gidilmesi, bazı kanun, tüzük ve yönetmeliklerin çıkarılmasına sebeb oldu. Ayrıca
hekimbaşının vazifesi sarayın sağlığı ile ilgilenmekten ibaret olduğundan, “hekimbaşılık” yerine “sertabiplik” deyimi kullanıldı. 1837’de Harbiye Nezaretinde kurulan Sıhhiye Dairesi, askeri alandaki sağlık konularını, 1850’de kurulan Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane ve Umür-ı Tıbbıye-i Mülkiye Nezareti ise sivil alandaki sağlık konularını ele aldı. 1869 tarihli idare-i Tıbbiye-i Askeriye Nizamnamesi gereğince kurulan Umür-ı Sıhhiye-i Askeriyye Meclisi, askeri sağlık işlerini devraldığı gibi, gene o yıl kurulan Meclis-i Umür-ı Tıbbıye-i Mülkiye de sivil sağlık işlerini üzerine almıştır. Bu son kuruluş
1906’da Meclis-i Maarif-i Tıb ve 1908’den sonra da Meclis-i Umür-ı Tıbbiye-i Mülkiye ve Sıhhiye-i Umümiye adlarını almıştır. 1912’de bu meclis tamamen kaldırılarak içişleri Bakanlığına bağlı Sıhhiye Müdüriyet-i Umümiyesi kurulmuştur. Daha sonra 1914’te Dahiliye ve Sıhhiye Nezareti adını alan bu kuruluş, 1920’de Sıhhat ve içtimai Muavenet Vekaleti, Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı adını alarak son şekline geçmiştir. Böylece eskiden hekimbaşıların üzerinde olan her türlü sivil sağlık işlerinden bugün bu bakanlık sorumludur.
On beşinci yüzyıldan itibaren hekimbaşılık yapmış olan zatlar şunlardır: Kaysunizade Mehmed Efendi, Emir Çelebi, Sakızlı isa Çelebi, Halepli Salih bin Nasrullah, Hayatizade Büyük Mustafa Feyzi Efendi, Giritli Nuh Efendi, Hasan Efendi, Suphizade Abdülaziz Efendi, Gevrekzade Hafız Hasan Efendi, Mustafa Behçet Efendi, Abdülhak Molla, Cerrah ismail Paşa.
Bunlardan Hekimbaşı Abdülhak Molla’nın Bebek’teki eczanesinin kapısına astığı “Ne ararsan bulunur, derde devadan gayri” sözü pek meşhurdur.