Sigmund Freud Hayatı? Psikanalizin kurucusu, sinir ve ruh doktoru. 1856 da Yahüdi bir ailenin çocuğu olarak Çekoslovakyadaki Moravianın Freiberg şehrinde doğdu. Üç yaşında Viyanaya gitti. 1873 te Viyana Üniversitesi Tıp Fakültesine girdi. 1881 de mezun oldu. Ernst Brückenin laboratuvarında çalıştı. 1883 te Theodor Meynertin yanında nöropatoloji asistanı oldu. 1884te kokain üzerine araştırmada bulundu. Bu çalışması sırasında kokain alışkanlığı edindi.
Sigmund Freud Hayatı
Sigmund Freud Hayatı 1885 te nöropatoloji doçenti oldu. Aynı sene Parise giderek Salpétriéne Hastanesinde Nörolog Dr. Jean Martin Charcotun yanında çalışmaya başladı. 1886 da Marta Bernays ile evlendi. Bu evlilikten üç oğlu, üç kızı oldu. Aynı yıl Berline gitti. Burada histeri hastası olan Anna adlı bir hastanın tedavisinde, Breuen hipnoz tedavisi istedi ise de Freud onu ikna ederek hastayı konuşma yoluyla tedavi etmek istedi. Charcot ise hipnoz tedavisi uygulamayı savundu. Freud, daha sonra, Charcotun histeri hakkındaki görüşlerinden etkilendi.
1895 te Breuer ile Histeri Üzerine Araştırmalar adlı eserini yayınladı. Ancak bu görüşten daha sonra vazgeçerek psikanaliz tekniğinin temeli olan Serbest Çağrışım Sistemini geliştirdi. 1896 da nevrozların cinsel açıdan açıklanması konusunda Breuer ile ters düşerek birbirlerinden ayrıldılar.Histerinin cinsel etiyolojisi üzerine verdiği bir konferans skandallara sebeb oldu. Bundan sonra 10 yıl freudun ne bir öğrencisi ne de bir çalışma arkadaşı oldu. Bu sürede psikanaliz üzerindeki çalışmalarına devam ederek 1900 de Rüyalar ve Yorumları adlı eserini yayınladı.
1902 de profesör oldu. 1906 da bazı doktorlar da psikanaliz çalışmalarına katıldı. 1908 de Viyana Psikanaliz Enstitüsünü kurdu. 1910 da bu enstitü milletlerarası bir psikanaliz merkezi oldu. idaresi de öğrencisi Junga verildi.
Ancak psikanaliz yaygınlaştıkça, teorideki çarpıklıklar, eksiklikler de ortaya çıkıyor ve arkadaşları ve dostları freudu terk ediyorlardı. 1913 te psikanalizi antropolojiye uyguladı. Bu esnada Darwinden ve onun materyalist fikirlerinden etkilendi. 1923 te üstçene ve damakta kanser teşhisi kondu. Bu sebeple birçok defa ameliyat oldu. 1938 de Hitlerin Avusturyayı işgal etmesi üzerine Londraya gitti. Bir yıl sonra da öldü.
freud, psikanaliz denilen bir tedavi metodu ortaya atmıştır. Bu metod isminden de anlaşılabileceği gibi isbatlanamamış bir düşüncedir. freudun, kendi fikrine göre, ruh hastalıklarını serbest çağrışım yoluyla tedavi etmek mümkündür. Psikanalizin iki ana prensibi olup, freud bunları şöyle izah eder.
Şahsiyetin gelişmesini içine oturttuğu Psikoseksüel Model ve bir tedavi metodu olarak Psikanaliz Freud, insanın rühi gelişmesini tamamen bir seksüel gelişmeolarak ele alır ve doğumdan bulüğ çağına kadar safha safha inceler. Kişiyi belirli şekilde davranışta bulunmaya zorlayan ve içgüdü tabiatında olan motivasyonları dürtüleri, mesela, şahsın idamesine yönelik açlığı giderme, karın doyurma, besin alma içgüdüsü gibi tek tek ele aldıktan sonra, bunların insan hayatında bir takım yasaklamalara hedef olmadan doyurulabildiğini ancak cinsi içgüdüsünün doyurulamayıp, safha safha şuur altına itildiğini söyleyen Freud, bütün psişik hayatımızın tek dürtüsü, tek motivasyon faktörü olarak seksüel dürtüyü ele alır.
Doğumdan itibaren oral devre 0-12 aylar anal devre 12-36 aylar fallik, okul öncesi devre 3-6 yaşlar lataus, ilkokul devresi 6-11 yaşlar ergenlik devresi 12-21 yaşlar arası olup, bu devrelerdeki cinsel olayların, sonradan anormal olarak kalması ve normal kişiliğe geçememe sonucu şuur altına itilmesi.
Psikoseksüel gelişmeyi de tamamen patolojik anormal modellerden vakalardan hareketle izaha çalışır. freude göre çocuk, birçok cinsi sapıklık modellerini gelişme çağı boyunca peş peşe sıralayan komple bir sapıktır. Bu marazi duygu ve isteklerin cemiyet baskısı karşısında doyurulmaması ise, onların şuur altına itilmesine, orada bir takım çatışmalar doğurmasına ve ilerde nevrozdan, çeşitli ruh hastalıklarına kadar hastalıkların meydana gelmesine yol açar. O halde, bu hastalıkların tedavi çaresi de psikanaliz dediğimiz metodla şuur altının derinliklerine inmek, doyurulmamış sapık arzuyu bulup şuur sathına çıkararak, onu kabül edilebilir hale getirmektir.
Bilinç Dışı İnceleme Yöntemleri
Serbest çağrışım, rüyaların tanımlanması, hipnoz, dil ve hareket sürçmeleri, anormal davranışların incelenmesi, narkoanaliz, projektif testler.
Sigmund Freudun İnandığı İlmi
Materyalizm, dünyada bağımsız ruh ve mental kuvvetlerin etkisi diye bir şey olmadığını, dünyanın veya onun bir parçasının, belirli bir an içindeki durumunun, o andan önceki anın bir sonucu bulunduğunu kabul eder. insan davranışı ve düşüncesini belirleyen de o andan önceki tecrübe ve yaşantılarla o anda yaşanılan olaylardır. freuda göre serbest irade ve tesadüf yoktur. Bütün şuurlu davranışlar şuur altındaki kuvvetler tarafından yöneltilmektedir. Bu cins bir materyalizme inanan Freud, bunun tabii bir neticesi olarak her türlü dini inancı da reddetmektedir.
Rühi hayatın izahını marazi modeller üzerine dayandırmak ve çocuğu bir takım cinsi sapıklıkların toplamı gibi görmek son derece yanlış olup, bütün bunlar insan olma vasfına ve özelliğine yakışmayacak şeylerdir. Nitekim Freudun yakın çalışma arkadaşları olan Adler ve Jung bu bakımdan ondan ayrılmışlar ve tamamen ayrı istikamette teoriler geliştirmişlerdir. Adlerin Ferdi Psikolojigörüşü insanoğlunda hakim dürtünün yükseklik, üstünlük duygusu olduğuna inanır.
Analitik Psikoloji Okulunun Kurucusu
Carl Gustav Jung ise şuur altının daha da derinliklerini incelemiş, toplumlara, milletlere, kavimlere ve ailelere has bir ortak alt şuurdan, kollektif şuur altından söz etmiştir. Freudun cinsi renkli libidosu, Jung teorisinde sadece bir hayat enerjisidir.
Allahü tealanın kainatın en şereflisi olarak yarattığı insanı, bir takım süfli cinsi iç güdülerin esiri gibi göstermeye çalışan bir teori elbetteki kabul edilemez. Kaldı ki serbest irade, seçme hürriyeti ve iyiyi kötüden ayırdedebilme kabiliyeti insana verilmiş olmasaydı, suç ve ceza veya günah-sevap kavramlarının teşekkülüne imkan yoktu.
Şuursuz rühi olayları araştıran bir ilim dalı olan Psikanaliz Derinlikler Psikolojisi Psikanaliz, derinlikler psikolojisine dayanarak rühi hayatı üç açıdan ele alır Dinamik, ekonomik ve topografik açılar.
Dinamik Görüş Açısına Göre Bütün Rühi Hadiseler
Birbirine yardımcı olan veya karşı koyan, birbirini tamamlayan, karşılıklı birbirine taviz veren veya birbirini bastıran, zayıflatan kuvvetlerin bir neticesidir. Bütün bu kuvvetler içgüdü instincte tabiatinde olup, organik kaynaklıdırlar ve rühi hayatımızda teessüri yükü olan hayaller ve fikirler halinde temsil edilirler.
Haz ve Elem Prensibi
Ekonomik görüş açısına göre içgüdülerin sağladığı enerji ile cereyan eden rühi olaylar, daima elemden kaçma ve hazza yönelme, tatmin arama istikametinde cereyan etmektedir. Ancak bu prensip rühi gelişim sırasında dış ortama göre bazı değişikliklere uğrar ve yerini gerçeklik realite prensibine bırakır. Böylece rühi cihaz haz prensibinin tatminini belirli bir süre için geri bırakmayı ve geçici olarak elem verici duygulara tahammül etmeyi öğrenir.
Topografik Açıdan Rühi
hayatımız o zamana kadar bilindiği gibi sadece şuurlu hadiselerden ibaret olmayıp, bunun bir de alt tabakası, şuur altı dediğimiz kısmı mevcuttur. Freudun rühi topografisi birbiri üzerine gelen üç tabaka veya kat şeklinde organize olmuştur.
1 iç güdülerin deposu olan id, 2 idin üst yüzeyini teşkil edip, dış dünyanın tesirlerine maruz bulunan Ego, 3 içgüdüleri bastırmak üzere idin dışında gelişen ve Ego, yani benliği hakimiyeti altına alan Süperego.
Bu organizasyonu bir denize benzetebiliriz. Denizin sathı şuurlu hayatımızı, Egoyu temsil eder. Bunun altında koskoca su kütlesi ise iddir. Orada ne olup bittiğini basit bir müşahede ile göremeyiz. Dalgıç başlığını giyip, suyun derinliklerine dalmamız gerekir. Deniz sathının üstünde ise atmosfer basıncını temsil eden, muazzam hava tabakası bulunmaktadır. işte, deniz sathı bir taraftan içerden gelen kuvvetleri ve diğer taraftan da üstündeki hava tabakasının tesiriyle dalgalanır durur, bazan sakin olur, bazen de fırtınalar kopar. Bu da Süperegoyu temsil eder. Freud, muhakkak ki o zamana kadar bilinen ve çeşitli şekillerde ifade edilmeye çalışılan şuur altını bir metod ve kavram halinde ifade ederek ün yapmıştır.
Daha sonra burasını izah etmeye çalışır ve kendince bir takım tedavi metodları ortaya koyarken, belki kendi şahsi kusurlarını buraya yansıtma neticesi, birçok hatalara düşmüştür. Bugüne kadar bazı çevrelerde kontrolsüz bir şarlatanlık vasıtası olarak tatbik edilegelen birtakım psikanalitik tedavi seansları, bu yanılmanın neticesidir.
Sigmund Freudun Getirdiği Yeni Kavram
Sigmund freudun getirdiği yeni kavram aslında orijinal değildir. Herkes, ama belki başka başka terimlerle, aynı şeyi ifadeye çalışmıştır. Dikkat edilirse, bundan ilk defa bahseden islamiyettir. Nefs veya nefs-i emmare, içgüdüleri-şuuraltını en güzel anlatan bir tarif vermektedir. Nefs Allahü tealanın yarattığı ve insana yükselme, kendini koruma ve neslini idame ettirme gücünü veren bir muharrik dürtücü kuvvettir.
Bulunması şarttır ama dizginlenmesi, kontrol ve baskı altına alınması da zarüridir. Bunu tıpkı bir buhar kazanındaki buhara benzetebiliriz. Eğer kontrolden kaçarsa, kazanı patlatır. Ama kontrollu kullanılırsa, koskoca lokomotifi, arkasındaki katarla birlikte, raylar üzerinde hedefine götürür. Kaynak: Sigmund Freud Hayatı